Harun Yahya

Ahmet Akgündüz hocamızın ''Bediüzzaman Hazretleri'nin seyyid olduğu'' iddiası doğru değildir!


AHMET AKGÜNDÜZ:


“Allah'a şükür Osmanlı’nın o zaman Bitlis’in bağlı bulunduğu Musul’daki 123 vesika şu anda benim arşivimde. Ve 32 nesille Bediüzzaman Hazretleri’nin ta Resullullah’a kadar uzanan baba tarafından Hz. Hasan’ın torunu, Abdülkadir Geylani’nin oğlu Abdülaziz’in torunu, anne tarafından da Hüseyni yani seyyid olduğu ortaya çıktığı gibi Musul’daki sicilli nüfus defterinde, isminin de yine Muhammed Said olduğunu görüyoruz.” (4 ŞUBAT 2012,http://www.harunyahya.org/tr/eserler/116702/Ahmet-Akgunduz-Hoca-Bediuzzaman-Hazretlerinin-Seyyid-Oldugunu-Iddia-Ediyor-)


Ahmet Akgündüz Hoca, Hutbe-i Şamiye Ekseninde İslam Birliği ve Küresel Barış Konferansı’nda yapmış olduğu konuşmada Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin ‘seyyid olduğunu’ iddia etmiş ve bu konuda ELİNDE BELGELER OLDUĞUNU öne sürmüştür. Ancak bu konuşmayı yaptığı 4 şubat 2012 tarihinden bu yana, 4 aydır HİÇBİR BELGE GÖSTERMEMİŞTİR!

Eğer Ahmet Akgündüz Hocamız’ın elinde iddia ettiği gibi bu belgeler varsa, yapması gereken uzun uzun “elimde belgeler var” demek değil, bunları göstermektir. İddia edildiği gibi Üstadımız’ın seyyidliğini ortaya koyan bir belge varsa bunu göstermenin Akgündüz Hoca’yı herhangi zor durumda bırakacak bir yönü yoktur.

Bediüzzaman Hazretleri, tüm yaşayanlarının Kürt olduğu gayet iyi bilinen Bitlis’in Nurs köyünde dünyaya gelmiştir ve Kürttür. Bediüzzaman risalelerde birçok kez “Kürt” olduğunu ifade ederek bu gerçeği delillendirmiştir (Münazarat, s.84; Tarihçe-i Hayat, s.228; Bediüzzaman ve Talebelerinin Mahkeme Müdafaları, s.18).

Üstadımız’ın Kürt olması, Selahattin Eyyubi’nin soyundan gelmesi büyük bir güzelliktir; dolayısıyla bunu samimiyetsizce tevil etmeye çalışmak çok yanlıştır.

Nitekim zaten eğer aksi olmuş olsa, şu anda da Bediüzzaman’ın şeceresi bellidir. Gidip nüfus idaresinden bakmak; yani seyyid mi, şerif mi, hangi soydan geldiğini tespit etmek kolaylıkla mümkündür. Dolayısıyla Ahmet Akgündüz hocanın iddia ettiği gibi bir şey olmuş olsaydı bu zaten bu yolla tespit edilir ve açıkça da söylenirdi. Böyle bir durumun gerçekleşmemiş olması, Bediüzzaman Hazretleri’nin açıkça ifade ettiği gibi gerçekte “seyyid” olmamasından kaynaklanmaktadır.

Ayrıca eğer Bediüzzaman seyyid olmuş olsaydı, bunu gizlemesi için hiçbir sebep de yoktu. Çünkü Peygamber Efendimiz (sav)'in neslinden olmak, Müslümanlar için büyük bir şereftir. Dolayısıyla Bediüzzaman da eğer seyyid olsaydı, onurla ve şerefle “Evet seyyidim, şerifim, ama Mehdi değilim” derdi. Zaten “seyyid olduğunu kabul etmesi, Hz. Mehdi (as) olduğunu da kabul etmesini” gerektiren bir konu değildir. Ancak buna rağmen seyyid olmadığını çok açık bir şekilde pek çok kez belirtmiştir.

ÜSTADIMIZ DEFALARCA “SEYYİD OLMADIĞINI” SÖYLEMİŞTİR


BEN, KENDİMİ SEYYİD BİLEMİYORUM. Bu zamanda nesiller bilinmiyor. Halbuki AHİR ZAMANIN O BÜYÜK ŞAHSI (yani Hz. Mehdi (as)) AL-İ BEYT'TEN (Peygamberimiz (sav)'in soyundan) OLACAKTIR.  (Emirdağ Lahikası, s. 247-250)



... HEM MEHDİLİK İSNADINI HİÇ KABUL ETMEDİĞİMİ BÜTÜN KARDEŞLERİM ŞEHADET EDERLER. Hatta Denizli’deki ehli vukuf eğer Said Mehdiliğini ortaya atsa bütün şakirtleri kabul edecek dediklerine mukabil, Said itiraznamesinde demiş ki: “BEN SEYYİD DEĞİLİM MEHDİ SEYİD OLACAK” DİYE ONLARI REDDETMİŞ... (Şualar, On Dördüncü Şua, s. 365)


ÜSTADIMIZ, HADİSE GÖRE, “SEYYİD OLANIN, “DEĞİLİM” DEMESİNİN HARAM OLDUĞUNU” SÖYLEMİŞTİR


Seyyid olmayan seyyidim ve seyyid olan değilim diyenler, ikisi de günahkar ve duhul ve huruc (isyan) haram oldukları gibi... hadis ve Kuran’da dahi, ziyade veya noksan etmek memnu’dur (yasaklanmıştır). (Muhakemat, s. 52)


Bediüzzaman Risale-i Nur Külliyatı’na, Peygamberimiz (sav)’in “seyyid olan bir insanın, ‘BEN SEYYİD DEĞİLİM’ demesinin haram olacağı”yla ilgili hadisini de eklemiş ve böylece “kendisinin seyyid olmadığını” söylerken kesin doğru sözlü olduğunu önemle vurgulamıştır.

Dolayısıyla “Bediüzzaman seyyiddi, ama bunu gizledi” sözleriyle ortaya çıkanlar, aynı zamanda Bediüzzaman’ın harama girdiğini yani ‘harami’ olduğunu da iddia etmektedirler (Bediüzzaman’ı tenzih ederiz).

Yaşadığı asrın müceddidi; yüzlerce insana ışık tutup hidayetine vesile olmuş büyük bir İslam alimini böyle bir iftira ile itham etmek kabul edilebilir değildir. Bu nedenle Ahmet Akgündüz hoca da, “Tüm belgeler benim arşivimde, ama açıklamıyorum” derken, Bediüzzaman Hazretlerini böyle bir itham altında bıraktığını unutmamalıdır.

ÜSTADIMIZ, KENDİSİNİN SADECE “MANEN SEYYİD OLDUĞUNU” İFADE ETMİŞTİR

Bediüzzaman Hazretleri, risalelerde “seyyid olmadığını” ve “seyyidliğin gizlenmesinin haram olduğunu” belirtmesinin yanı sıra “kendisinin YALNIZCA MANEN SEYYİD olduğunu” da dile getirmiştir. Yani seyyid olmadığını belirtmiş ama, “Hz. Ali (as)’ın bir veled-i manevisi; manevi evladı”, “Hz. Ali (as)’dan hakikat dersi almış almış biri olarak, hem ben hem de diğer nur talebeleri manen bir anlamda seyyid ve şerif sayılırız” demiştir. Ancak çok açıktır ki Peygamberimiz (sav)’ın, Hz. Mehdi (as) için bildirdiği seyyidlik için “neseben” yani “genetik” olarak Peygamberimiz (sav)’in soyundan olmak gerekmektedir.



GERÇİ MANEN BEN HZ. ALİ'NİN (R.A.) BİR VELED-İ MANEVÎSİ HÜKMÜNDE ondan hakikat dersini aldım ve Âl-i Muhammed (a.s.m.) bir manada hakikî Nur şakirtlerine şamil olmasından, ben de Âl-i Beyt'ten sayılabilirim (Lem'alar, s. 22.)





Bedî' mânâsında olan Celcelûtiye kasidesinde İmam-ı Ali'nin (r.a.) çok cihetlerle Risale-i Nur'a sarahat derecesine yakın işarâtı içinde, Bediüzzaman ismini Risale-i Nur'a vermesinden, bana emaneten verilen o ismi Risale-i Nur'a iade ettiğimi yazmışım. Bununla beraber, "BEN DE MÂNEVÎ ÂL-İ BEYTTEN SAYILABİLİRİM" demekten maksadım, bir kısım müçtehidlerin, “Onun âilesine ve ashabına selâm olsun” duasında, "Seyyid olmayan, fakat ehl-i takvâ bulunanlar o duada dahildirler" dediklerinden, o umumî duada benim de bir hissem bulunması için ricakârâne bir tevildir. Yoksa, o hatâkârane mânâ hiç hatırıma gelmemiş. (Şualar, 14. Şua, sayfa: 358 )



Bediüzzaman, “manen seyyid sayılırım” derken ne kastettiğini, “Ben de manevi Âl-i Beyt'ten sayılabilirim demekten maksadım, bir kısım müçtehitlerin onun ailesine ve ashabına selam olsun duasında, seyyid olmayan fakat ehl-i takva bulunanlar o duada dahildirler dediklerinden, o umumi duada benim de bir hissem bulunması için ricakarane bir tevildir” sözleriyle açıklamış ve “ben de bu sözleri o anlamda söylüyorum” demiştir.

Üstadımız bu konuşmalarıyla, kendisinin sadece manen seyyid sayılabileceğini; ama Al-i Beytten yani “neseben” Peygamberimiz (sav)’in soyundan olmadığını açık ve net olarak açıklamıştır. Bu konuda herhangi bir tevil yapılmaması için de, “seyyid olan biri seyyid olmadığını söylerse bu haram olur” diyerek de bu konuyu kesinleştirmiştir.

Dolayısıyla itibar edilmesi gereken Akgündüz Hocamız’ın var olduğunu iddia ettiği ama göstermekten ısrarla kaçındığı bazı sözde belgeler değil, Üstadımız’ın açık ve net beyanlarıdır.

ÜSTADIMIZ, “HZ. MEHDİ (AS)’IN SEYYİD OLACAĞINI” SÖYLEMİŞTİR


İkincisi: ÂHİR ZAMANIN O BÜYÜK ŞAHSI, ÂL-İ BEYT'TEN OLACAK...” (Şualar, 14. Şua, sf. 381, 382)



Madem adeti öyle cereyan ediyor, AHİR ZAMANIN EN BÜYÜK FESADI ZAMANINDA, elbette EN BÜYÜK BİR MÜÇTEHİD, hem EN BÜYÜK BİR MÜCEDDİD, hem HAKİM, hem MEHDİ, hem MÜRŞİD, hem KUTB-U AZAM OLARAK BİR ZAT-İ NURANİYİ GÖNDERECEK VE O ZAT DA, EHL-İ BEYT-İ NEBEVİDEN OLACAKTIR. (Mektubat, sf. 422)



Hem bu üç vezaifi birden bir şahısta yahut cemaatte bu zamanda bulunması ve mükemmel olması ve birbirini cerhetmemesi pek uzak, adeta kabil görülmüyor. Ahir zamanda, AL-İ BEYT-İ NEBEVİ'NİN (A.S.M.) (Peygamberimiz (sav)'in soyunun) CEMAAT-İ NURANİYESİNİ (nurani cemaatini) TEMSİL EDEN HAZRET-İ MEHDİ'DE VE CEMAATİNDEKİ ŞAHS-I MANEVİDE ANCAK İÇTİMA EDEBİLİR. (Kastamonu Lahikası, s. 139)


PEYGAMBERİMİZ (SAV), “HZ. MEHDİ (AS)’IN SEYYİD OLACAĞINI” BİLDİRMİŞTİR


Kıyametin kopması için zamanda sadece bir günden başka vakit kalmamış da olsa Allah (cc) benim Ehl-i Beytimden (soyumdan) bir zatı (Hz. Mehdi (as)'ı) gönderecek. (Sünen-i Ebu Davud, 5/92)

Hz. Mehdi (as), kızım Fatıma'nın neslindendir. (Sünen-i İbn Mace, 10/348)

Benim Ehl-i Beytimden bir şahıs (Hz. Mehdi (as)) bütün dünyaya hakim oluncaya kadar günler ve geceler gitmez. (En-Necmu's Sakıb, Ukayli)

Hz. Mehdi (as) ile müjdelenin. O Kureyş'ten ve Ehl-i Beytimden bir kişidir. (Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 13)

Hz. Mehdi (as), benim çocuklarımdan birisidir. Yüzü gökyüzünde parlayan yıldız gibidir.(Ali b. Sultan Muhammed el-Kari el-Hanefi'nin "Risaletül Meşreb elverdi fi mezhebil Mehdi")

Masaüstü Görünümü