Harun Yahya

RAMAZAN 2009 - 6.Gün









"Ki beni yaratan ve bana hidayet veren O'dur;"
"Bana yediren ve içiren O'dur;"
"Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur;"
"Beni öldürecek, sonra diriltecek olan da O'dur,"
"Din (ceza) günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum da O'dur." (Şuara Suresi, 78-82)





"Beni koruyan ve sığındıran Allah'a hamdolsun. Beni yediren ve içiren Allah'a hamdolsun. Bana iyilikte bulunan ve iyiliği artıran Allah'a hamdolsun. Yarab! Senden beni cehennemden korumanı dilerim."
 (Ebu Davud)














Vatikan'ın Resmi Yayın Organı 'L'osservatore Romano' Gazetesi, Ekonomik Krizden Çıkış Yolu Olarak İslami Bankacılık Sistemini Tavsiye Etti / Star/Zaman Gazetesi / 06.03.2009




Bütün ülkeler, finansal piyasalarda başlayan krize çare ararken, Katolik dünyasının merkezi Vatikan'dan bu konuda bir teklif geldi.

Vatikan'ın resmî yayın organı günlük 'L'Osservatore Romano' gazetesi, krizden çıkış yolu olarak 'İslamî bankacılık' sistemini tavsiye etti. Gazetede 4 Mart'ta yayınlanan makalede; İslamî bankacılığın dayandığı etik kuralların, kapitalist finans sistemine güven ve nakit para akışı sağlayacağına dikkat çekildi.

İtalyan ekonomi uzmanları Loretta Napoleoni ve Claudia Segre'nin kaleme aldığı yazıda, İslam'a uygun yatırım araçlarının suni ekonomi balonlarının oluşmasını engellediği, faizi, aşırı borçlanmayı, finans piyasalarında manipülasyon ve spekülasyonları yasakladığı ifade edildi. Yazarlar bilhassa elde edilen paraların reel ekonomiye yatırıldığı Sukuk denilen faizsiz bonoları tavsiye ediyor. Şu an iç in İslamî finansa yatırım yapanların çoğunun Müslüman olduğu belirtilen makalede, gelecekte bu durumun değişeceği de ifade ediliyor.

Kriz ortamında bankaların gelecekte Müslümanları örnek almasını tavsiye eden gazete, İslami finans sisteminin Batı finans dünyasında yeni kurallar oluşmasına yardımcı olabileceğini vurguladı.

Vatikan, şimdiki kapitalist sistemi başarısız buluyor, Papa Benedict de, kapitalizme ve banka yöneticilerinin aç gözlülüğüne karşı son zamanlarda çok ciddi eleştirilerde bulunmuştu. Tüm dünyayı etkileyen ekonomik kriz Vatikan'da da kendisini hissettiriyor. 2007 yılını 18 milyon Euro bütçe fazlasıyla kapatan ülke, 2008'de sadece 6 milyon Euro fazla verdi. Bu oranın 2009'da daha da düşeceği belirtiliyor. Vatikan'ın resmî yayın organı Osservatore Romano'da yayınlanan ve İslamî finans sistemini öven makale Avrupa'da geniş yankı buldu. Tanınmış ekonomi gazetelerinden Financial Times da konuya geniş yer verdi. Vatikan'ın ekonomik konularda nadir açıklama yaptığına dikkat çeken gazete İslami finans sisteminin bizzat Vatikan tarafından tavsiye edilmesinin global finans krizinin boyutları hakkında ipucu verdiğini kaydetti.

Yazıyı kaleme alan yazarlardan Loretta Napoleoni, 2008 yılında yayınladığı 'Rogue Economics' (Zararlı Ekonomi) kitabıyla kendinden söz ettirmişti. Kitapta kapitalist finans sisteminin zararlarına geniş yer verilirken, İslamî finans sisteminden övgüyle bahsediliyor. 1997 Asya krizinden, 11 Eylül'den İslamî finansın güçlenerek çıktığını ifade eden yazar, şimdiki krizde de durumun farklı olmayacağını iddia ediyor. Osmanlı Devleti'ni 'altın imparatorluk' olarak nitelendiren Napoleoni, Osmanlı'nın altın para kullandığını, bu sayede Akdeniz ve çevresindeki ekonomilerin yüzyıllar boyu istikrarlarını koruduklarını vurguluyor. Kâğıt para ile birlikte sistemin bozulduğunu belirten yazar, bu şartlar altında krizlerin kaçınılmaz olduğuna işaret ediyor.







Deniz Altında Binbir Surat Bir Ahtapot





Deniz altı canlılarının tümü birbirinden ilginç özelliklere sahiptir. Örneğin bilim adamları tarafından yakın zamanlarda keşfedilmiş olan fakat hala ismi olmayan bir ahtapot türü, mükemmel bir gizlenme örneği sergilemektedir. Bu ahtapot türü denizin kumlu diplerinde yaşamakta ve birbirinden çok farklı hayvanların şekillerini rahatlıkla taklit etmektedir. Bu canlı, resimlerde gösterilenlere ek olarak aynı zamanda bir Hermit yengecini, bir Nudiranch'ı, bir denizatını ve Mantis karidesini de aynı şekilde taklit etmektedir. Öyle ki bu canlı taklit ettiği canlıların bütün hareketlerini de aynen kopya etmektedir.

Taklit yeteneği, gözlem, teşhis ve sonuç çıkarma gibi akıl gerektiren özellikler sonucunda ortaya çıkan bir yetenektir. Bu durumda akla ahtapotun taklit yeteneğinin nasıl ortaya çıktığı sorusu gelecektir. Taklitçi ahtapotun çevresindeki canlıları gözlemleyerek, teşhisler yaptığını, taklit ettiği türdeki canlılara ait davranış şekillerini aklında tutarak tıpatıp aynısını yaptığını iddia etmek akılcılıktan son derece uzak bir davranış olacaktır.

Allah bu canlılara yapmaları gerekenleri öğretendir. Allah'ın ilhamıyla hareket eden bu canlılar da yeryüzündeki diğer canlılar gibi Allah'a boyun eğmişlerdir.
Roger Steene, Coral Seas, s. 24-25






Kuran’dan Günümüze İşaretler: Kalp Masajı

Hani siz bir kişiyi öldürmüştünüz ve bu konuda birbirinize düşmüştünüz. Oysa Allah, gizlediklerinizi açığa çıkaracaktı. Bunun için de: "Ona (cesede, kestiğiniz ineğin) bir parçasıyla vurun" demiştik. Böylece, Allah ölüleri diriltir ve size ayetlerini gösterir; ki akıllanasınız. (Bakara Suresi, 72-73)

Kuran'ın Allah'ın sözü olduğunu ispatlayan pek çok mucizevi özelliği vardır. Kuran'daki bilimsel bilgilerde, geçmişle ilgili verilen haberlerde, matematiksel şifrelemelerde o dönemde hiçbir insan tarafından bilinemeyecek gerçekler ayetlerde haber verilmiştir. Bunların yanı sıra, o dönemin bilgi düzeyiyle ve teknolojisiyle edinilmesi mümkün olmayan gelişmeler, Kuran'da bir kısım ayetlerde önceden işaret edilmiştir. Ancak 20. ve 21. yüzyıl teknolojisiyle eriştiğimiz bazı bilimsel gerçeklerin 1400 yıl önce Kuran'da bildirilmiş olması, Kuran'ın Rabbimiz’in sözü olduğunun apaçık bir ispatıdır. Kuran'da geleceğe yönelik işaret olabilecek ayetlerden biri Bakara Suresi'nin 73. ayetidir:

Hani siz bir kişiyi öldürmüştünüz ve bu konuda birbirinize düşmüştünüz. Oysa Allah, gizlediklerinizi açığa çıkaracaktı. Bunun için de: "Ona (cesede, kestiğiniz ineğin) bir parçasıyla vurun" demiştik. Böylece, Allah ölüleri diriltir ve size ayetlerini gösterir; ki akıllanasınız. (Bakara Suresi, 72-73)

Yukarıdaki ayette "bir parçasıyla" olarak çevrilen Arapça "biba’diha" ifadesinin anlamları arasında "birisi, birileri" kelimeleri de bulunmaktadır. Bu anlamları göz önüne alındığında, göğüse üstten vurulduğunda, kalbin yeniden çalışması mümkün olabileceğinden, ayette kalp masajı yapılmasına işaret edilmektedir. (Doğrusunu Allah bilir.)








Kalp masajı sırasında göğse üstten vurulduğunda, kalbin yeniden atması mümkündür. Ayette geçen “Ona (cesede, kestiğiniz ineğin) bir parçasıyla vurun” demiştik” ifadesi kalp masajına işaret etmektedir. (Doğrusunu Allah bilir.)




Bilindiği gibi kalp masajı yapılan kişi ölü bir beden alametlerine sahiptir. Şuuru kaybolmuş, solunum ve kalp atımı durmuştur. Günümüz bilgileriyle, kalbi duran bir kişiye kalp masajı uygulanarak, kişinin kalbinin atması ve hayati fonksiyonlarının devamı sağlanmaktadır. Kalp masajında göğüs kafesine belli aralıklarla baskı uygulanmakta ve kalbin kan pompalaması için ritmik kasılması yeniden başlatılmaktadır. (www.kanvekalpmucizesi.com)

Bu bakımdan ayette ölü bir bedene vurularak, yeniden canlanmasının sağlanması, ayetin kalp masajı yöntemine işaret olabileceğini düşündürmektedir. Kuran, herşeyi yoktan var eden, ilmiyle tüm varlıkları kuşatan ve zamandan münezzeh olan Yüce Allah'ın sözüdür. Bu nedenle Kuran'ın içinde yer alan her ayet, Yüce Rabbimiz'in hikmetle vahyettiği bilgileri içerir. Allah bir ayetinde, Kuran'la ilgili olarak, "... Eğer o, Allah'tan başkasının katından olsaydı, kuşkusuz içinde birçok çelişkiler bulacaklardı" (Nisa Suresi, 82) buyurmaktadır.







Ahiret için Şevkle Çalışmanın Önemi

İnsanların büyük çoğunluğu, din ahlakını  yaşama konusundaki şevksizliği sıradan bir durgunluk ve tembellik hali olarak algılar, dolayısıyla bu durumu telafi etmek için herhangi bir çaba harcamazlar. Bunun, kendilerini sonsuza kadar büyük bir kayba sürükleyebilecek, önemli bir eksiklik olduğuna ihtimal vermezler. Oysa Kuran'da bu hastalığa dikkat çekilmiş ve insanlar böyle bir tehlikeye karşı uyarılmışlardır. Çünkü insanların, şevksizliğin neden olduğu zararları ahirette bir daha telafi etme imkanları olmayacaktır. (En doğrusunu Allah bilir.)

Şevksiz Hareket Edenlerin Ne Tür Kayıpları Olur?

-Yüce Allah'ın Desteğinden Mahrum Kalırlar
-Açık Bir Akıl, Şuur ve Dikkate Sahip Olamazlar
Söz konusu kişiler, ancak samimi iman ile oluşan akla, şuur ve dikkat açıklığına da sahip olamazlar. Kuran ayetlerinden bazılarına uyup, bazılarını uygulamadıkları için Kuran'ın "doğru yola iletici" vasfı onlar üzerinde gereği gibi tecelli etmemiş olur. Biraz müminlerden, biraz da cahiliyeden öğrendikleri mantıklarla hareket eder ve bu yanlış mantıklarını değiştirmedikleri için de hiçbir zaman gerçek bir başarıya ulaşamazlar. (www.imtihaninsirri.com)

Miskin Bir Yapıda Olurlar

Kalplerindeki şevksizlik, üzerlerinde bir uyku ve gaflet hali oluşturur.  İsteksizliklerinden dolayı üşengeç bir yapı gösterir ve yapacakları işi normal süresinden çok daha uzun zamanda yaparlar. Beklenmedik bir durumla karşılaştıklarında, pek çok çözüm bulabilecekleri halde, konuyu bir türlü sonuca ulaştıramazlar.

İşleri Genellikle Verimsiz ve Bereketsiz Olur

Şevksiz insanların yaptıkları işler genellikle verimsiz olur ve bereketsiz sonuçlar verir. Onlar ortaya çıkan bu bereketsizliğe karşı her ne kadar mazeretler öne sürseler de, olayın perde arkasındaki gerçek, sadece iman etmenin şevkini ve heyecanını yaşamamalarıdır.

Ahirette Pişmanlığı Çok Şiddetli Hissederler

Bu kimseler sahip oldukları manevi hastalıkla herkesten çok kendilerine zarar verirler. Çünkü dünya hayatında uğradıkları bu kayıpların yanı sıra ahirette de -Allah'ın dilemesi dışında- büyük bir hüsran ile karşılaşacaklardır. O gün onlar ağır davrandıklarına, yarışıp öne geçenlerden olmadıklarına pişman olacak ve Kuran’da bildirildiği gibi, "sorumsuzca yaptıklarımızdan dolayı yazıklar olsun bize" diyeceklerdir. (http://anlamazliktangelmeyin.com)

Hesap Gününde, Amellerinin Boşa Çıktığını Görürler

Hesap gününde, dünyadayken isteksizce yaptıkları, kaçmaya çalıştıkları ya da ağırdan aldıkları tüm işlerin kendilerine zarar olarak geri döndüğünü göreceklerdir. Allah'ın rızasını kazanmanın önemini anlamazlıktan geldikleri ve gereken çabayı göstermedikleri için tüm amellerinin boşa çıktığına şahit olacaklardır.

Şevksizlikten Nasıl Kurtulunabilir?

Şevksizliğin kökeninde çoğu zaman bir iman zafiyeti olduğunu, bunun ne kadar tehlikeli bir tavır bozukluğu olduğunu kavrayan bir kimse, bu hastalıktan bir an önce kurtulabilmek için Kuran'da gösterilmiş olan tüm yollara uymalıdır. Öncelikle şevkin asıl kaynağının Allah korkusu olduğunu bilmeli ve bu yönde kendisini güçlendirmeli, derin bir tefekkürle Allah'a olan yakınlığını artırmalıdır. Bu konuda hem Allah'a sözlü olarak dua edip yardım istemeli, hem de fiili olarak harekete geçerek her türlü çabayı göstermelidir. (www.dunyaahiret.com)






Engerek Balığı









Dönem: Mezozoik zaman, Kretase dönemi


Yaş: 95 milyon yıl



Bölge: Lübnan










Her ne kadar günümüzde Darwinistler ısrarla gizlemeye ya da inkar etmeye çalışsalar da, fosil kayıtlarının evrim teorisini desteklemediği, Darwin döneminden beri bilinen bir gerçektir. Bu nedenledir ki Darwin, teorisi için sorun oluşturan bu önemli meseleyi kitabında "tevil etmeye" (yani bahaneler öne sürerek bu sorundan kurtulmaya) çalışmıştır. Kitabının "Difficulties on Theory" (Teorinin Zorlukları) başlıklı bölümünde bu konuya özel bir yer ayırmıştır. Zamanında Darwin'in büyük tedirginlik duyduğu fosiller, bugün de evrimcileri ciddi açmaza sokan en önemli konulardan biridir. Çünkü fosil bulguları, tartışmasız bir şekilde, evrimi yalanlamakta, Yaratılış gerçeğini teyit etmektedir. (http://darwinisttelkinler.com)

Yaratılış gerçeğinin delillerinden biri de resimde görülen, günümüzde yaşayan örneklerinden hiçbir farkı olmayan, 95 milyon yaşındaki engerek balığıdır.







HZ. MEHDİ (A.S.) KAFKASYA'DAN GELECEKTİR

Seyyid Ahmed Hüsameddin (r.a.) İstihraçname'sinde Mehdi'nin doğuş yeriyle ilgili şöyle bir not düşmüştür:

"MÜSLÜMANLARDAN BİR ZAT (HZ. MEHDİ (A.S.)) GELECEK, BU ZATIN ŞEREFİ KAFKASYA'NIN EN ULUDAĞINDAN ETRAFA GÜNEŞİN ŞUAI (ışık hüzmeleri gibi) GİBİ ŞULENİSAR OLACAKTIR (etrafa ışıltılar saçacaktır).

(Osman Yüksel Serdengeçti, Mabedsiz Şehir, Serdengeçti Neşriyatı: VI, s.107)

“MAVERAÜNNEHİR’DEN BİR ADAM ÇIKAR, ONA EL-HÂRİS (ARSLAN) DENİR. Onun askerlerinin kumandanı olan bir adam vardır ki ona da Mansur denilir. O El-Haris, tıpkı Kureyş’in Resulullah (sav)’a zemin hazırladığı gibi o da Al-i Muhammed’e zemin hazırlar veyâ onları yerleştirir. Her mümine, ona yardım etmek veya davetine icabet etmek vaciptir”.

(Ebu Davud, Mehdi 1, (2452))
Ravi: Hz. Hilal İbnu Amr (r.a.)
(Et-Tac, Ali Nâsıf el-Hüseynî, c. 5, s. 617)
(Sünen-i  Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 14/410)

** Haris aslan demektir.





HALKI ŞEFKATLE KUCAKLAYIN







Ne Demişti

8 Mart 2008 Tarihli Basın Toplantısı

Adnan Oktar: ... Çözüm sevgidedir, koruyup kollamaktadır, şefkattedir, merhamettedir, derin saygı duymaktadır, çözüm budur. Şefkat, sevgi herşeyi halleder.

2 Nisan 2008 Tarihli Basın Toplantısı

Adnan Oktar: Çünkü toplumda insanların, hepimizin ihtiyacı olan birbirimize karşı sevgi şefkat ve birliktelik ruhudur, yani Türk milletini de, milletimizi de yaşadığımız her türlü zorluktan, meydana gelen her türlü zor ortamdan hepimizi refaha çıkaracak şey, birlik ve beraberliğimizdir, karşılıklı sevgi ve saygıdır birbirimize.

Başkent TV, 13 Şubat 2009

Adnan Oktar: Bizim milletimize zenginlik yakışır. Zengin olup cömert olmak bizim milletimizin vasfıdır. Zengin olacak ki misafir ağırlasın, güzellikler sunsun, güzel bahçeler, güzel evler yapsın. Osmanlı dönemi öyleydi biliyorsunuz. Zengindi Osmanlı ama hanlar, hamamlar, yollar, kervansaraylar, çok çok güzel yerler yapıyordu. Bunlar tabi parayla yapılır, zenginlik gerekir. Ama Türk İslam Birliği manevi bir birliktir. Bizim milletimiz bir dilim ekmek biraz peynir ile yaşar ama sevgisiz, şefkatsiz, merhametsiz, muhabbetsiz yaşayamaz. Türk İslam Birliği’nin en önemli özelliği Allah sevgisini, Allah korkusunu ve Allah sevgisinden kaynaklanan Allah aşkını yaşamak. O tecelliyi etrafta görmek, onun huzurunu ve neşesini yaşamaktır. Türk İslam Birliği’ni bizim milletimiz çoktan yapması gerekiyordu. Aslında bu bizim hakkımızdı yani aile dağılmış, çocuklar bir araya gelecek.




Ne Oldu



Zaman, 24 Haziran 2009




Valilerin halkı şefkatle kucaklamaları ve halkın sorunlarına çözüm bulmaları gerektiğini belirten Gül, “Türk milletinin şöyle bir özelliği vardır. Ona bir adım gidersen, on adım gelir. Birazcık iltifat edersen, o artık sizi baş tacı eder” dedi.

Valilerin esasında devletin temsilcileri olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, valileri milletin hizmetkarları olarak gördüklerini ifade etti. "Valilerin soğuk, somurtkan ve katı bir devletin şehirlerdeki yansıması değil; tam tersine, devletin şefkatini, kucaklayıcı ve kuşatıcı tavrını millete yansıtan gönül erleri" olmasını isteyen Erdoğan, şunları kaydetti: "Ben, her birinizin bu anlayış doğrultusunda hareket edeceğinize, milletimizin gönlünü kazanmak için yoğun gayret göstereceğinize inanıyorum. Milleti, vatandaşı, halkı kendisine rakip gibi, hasım gibi gören; sadece ve sadece otorite olarak varlık gösteren; sürekli alan, sürekli toplayan bir devlet anlayışı artık çağın gerisinde kalmıştır. Günümüzün devlet anlayışı sosyal devlet ilkesini hayata geçiren, insanlarımıza imkan oluşturan, refahı ve adaleti tesis etmek için çaba gösteren, yeni fırsatlar sağlayan devlet anlayışı olmalıdır."










DENİZLERDEKİ MUCİZE



Masaüstü Görünümü