Harun Yahya

RAMAZAN 2009 - 26.Gün








Andolsun, sana ve senden öncekilere vahyolundu (ki): "Eğer şirk koşacak olursan, şüphesiz amellerin boşa çıkacak ve elbette sen, hüsrana uğrayanlardan olacaksın.(Zümer Suresi, 65)





"Ümmetim hakkında en çok korktuğum şey, Allah'a ortak koşma suçu işlemeleridir. Bilmiş olunuz ki şüphesiz onlar Güneş'e, yıldıza, Ay'a tapıyor diyecek değilim. Fakat birtakım ibadetlerini Allah'tan başkası için işleyecekler ve gizli şehvet arzulayacaklardır." (İbn-i Mace)

 



 







Yedi Kıtada Müslümanlar Birlik Oldu / Furkanhaber / 02.10.2008





Farklı dil, ırk ve mezhepten insanları bir araya getiren ‘Cami’ isminin sahibi Rabbimiz Allah’tır.

Bir ay boyunca, Allah’ın Kuran’da farz kıldığı oruç ibadetini yerine getiren, dünyanın farklı ülkelerinde yaşayan Müslümanlar, bayram namazında camilerde bir araya geldiler. Birlikte namaz kılan insanlar barış, kardeşlik, huzur için dua etti. Uzun yıllar savaş ve zulmün etkisinde kalmış binlerce insanın böyle umut ve şevkle hareket etmesini sağlayan, kalplerine bu isteği veren Yüce Rabbimiz’dir. Ahir zaman alametlerinin ard arda gerçekleştiği bu çağda Müslümanların birbirini sevmesi, birlik olarak hareket etmeleri sonucunda inşaAllah Rabbimiz'in insanlar için beğendiği dini hızla tüm dünyaya yayılacaktır.
 
IRAK: HERŞEYE RAĞMEN BAYRAM

Amerika’nın işgaliyle uzun süredir insanların zorluk ve sıkıntı içinde olduğu Irak’ta, Ramazan Bayramı'nda Kürdünden Türkmenine, Şii’sinden Sünni’sine kadar herkes camilerde kardeşçe biraraya gelerek, ülkeye huzur ve kardeşlik gelmesi için dua etti. ABD'nin 2003 Mart'ındaki işgalinden bu yana zor günler geçiren Irak halkı, ülkenin huzur ve barış için birarada Allah'a yöneldi. Irak'ın kuzeyinde bulunan Kerkük ve Erbil kentlerinde bayram namazı sebebiyle camileri dolduran Türkmen, Kürt ve Arap vatandaşlar hep birlikte dua etti.

BAĞIMSIZ KOSOVA’DA İLK BAYRAM

Bağımsızlığını 17 Şubat'ta ilan eden Kosova'da ilk Ramazan Bayramı coşkuyla kutlandı. Dün, sabahın erken saatlerinde camilere akın eden Kosovalılar, yer bulamayınca avlulara taştı.

KAZAKİSTAN

Kazakistan, Ramazan Bayramı coşkusunu yaşıyor. Bir aylık oruç ibadetinin ardından Ramazan Bayramı'na ulaşan yedisinden yetmişine herkes dün sabah bayram namazı ile güne başladı. Sabahın erken saatlerinden itibaren yağan yağmura rağmen camileri dolduran insanlar, namazın akabinde getirilen tekbirlere eşlik etti ve okunan Kur’an-ı Kerim'i dinledi. Topluca ülke, millet ve insanlık için dualar edildi.

AZERBAYCAN

Azerbaycan'da Ramazan Bayramı’nın ilk gününde, Bakülüler bayram namazı için camilere akın etti. Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı olarak faaliyet gösteren Şehitlik Camii başta olmak üzere kentteki bazı camilerde yoğun ilgi sebebiyle bayram namazı 2-3 defa kıldırıldı. Camilerin avlularında sadece belirli sayıda insanın namaz kılmasına izin verildi.

ALMANYA'DA RAMAZAN COŞKUSU

Almanya'nın başkenti Berlin'de ve çeşitli kentlerde Ramazan Bayramı, Müslümanlar arasında coşkuyla kutlanmaya başladı. Berlin Şehitlik Camii’ne bayram namazı için gelen vatandaşlar camiye sığmayınca, cemaatin bir bölümü cami avlusunda namaz kılmak zorunda kaldı.

MOSKOVA

Rusya'da yaşayan milyonlarca Müslüman, bayram namazı için mescitlere koştu. Moskova'da kilise ve havranın da yer aldığı Zafer Parkı'nda bulunan 'Zafer Camii'ne akın eden on binlerce Müslüman, camiye sığmadı. Moskova'da Ramazan'ın sembolü haline gelen meydanda kucaklaşan Tatar, Özbek, Tacik, Türkmen, Kırgız, Kazak, Azeri, İnguşet, Çeçen, Dağıstanlı ve Türkler birlik ve beraberlik mesajı verdi.

BÜKREŞ

Ramazan ayının ardından yaşanan bayram coşkusu Romanya'yı da sardı. Müslüman azınlığın yaşadığı Dobruca bölgesinin yanı sıra başkent Bükreş'te ibadethaneler doldu taştı. Cami bahçeleri, kırgınlıkları unutup dostluklarla kenetlenen insanların birbirlerini kutlamalarına sahne oldu. Camiye sığmayanlar havanın güzel olması sebebiyle bahçeye serilen kilimlerde bayram namazlarını eda etti.

VİYANA

Viyana 10. Bölge ATİB Merkez Camii'nde 2 bin 500 kişi, bayram namazı için biraraya geldi.

LONDRA

İngiltere'nin başkenti Londra'da Müslümanlar camiye sığmayınca, iki defa bayram namazı kılındı. Londra'da bayram namazı sebebiyle vatandaşlar camilere akın etti. Camiye sığmayan vatandaşlar içeri alınmazken, dışarıda kalanlar için ikinci defa bayram namazı kıldırıldı. Aşırı yoğunluktan dolayı caminin alt katındaki seminer salonu da kullanıldı. Buranın da yeterli olmaması sebebiyle dışarıda kalan vatandaşlara ayrıca bayram namazı kıldırıldı.

TAYVAN

Tayvan'da Müslümanlar dün sabah bayram namazı için camileri doldurdular. Başkent Taipei'deki Taipei Ulu Camii'nde Tayvanlıların yanı sıra Pakistanlı, Türk ve Ganalı Müslümanlar da saf tuttu. Camiye sığmayan cemaatin bir kısmı namazı avluda kılmak zorunda kaldı.






Bitkilerin Sessiz Dili


Canlılar aleminin sessiz üyeleri olarak bilinen, üstelik hareket etme yeteneği de son derece kısıtlı olan bitkiler nasıl iletişim kurarlar? Bitkiler konuşurlar mı? Birçok insanın bu soruya vereceği cevap “hayır” olacaktır. Ancak yapılan bilimsel araştırmalar bitkilerin sessiz gibi görünen dünyalarında aslında gizli bir dil kullandıklarını göstermiştir. Bitkiler, Yüce Allah'ın kusursuz yaratışının ve sonsuz aklının sayısız delillerinden biri olarak sessiz bir dil ile konuşurlar.

Bitkilerin Konuşma Dili: Uçucu Organik Bleşikler

Bitkiler çevrelerindeki canlılarla algılanmayan koku olarak adlandırılan “uçucu organik bileşikler” yolu ile iletişim kurarlar. Bitkiler, metabolizmalarında birbirinden farklı binlerce organik bileşik üretebilirler. Bu bileşiklerin çoğu etraflarını bir bulut gibi kaplar. Aslında bu uçucu organik bileşikler, bitkilerin bunları üretme konusunda son derece kompleks bir yapıya sahip olduğunu göstermektedir. Bizim sadece hoşumuza giden bir koku olarak algıladığımız, bazen de hiç hissedemediğimiz bu uçucu organik bileşikler, etraftaki canlılar için yol gösterici birer rehber özelliğine sahiptir. Çünkü bitki bu bileşikleri düşmanlarını caydırmak veya cezbetmek için salgılar.

Şimdiye kadar bin değişik bileşik saptanmıştır, muhtemelen henüz keşfedilmemiş niceleri de mevcuttur. Yapılan araştırmalar, bitkiler tarafından üretilen çeşitli özelliklerde ve fonksiyonlarda on binlerce ya da yüz binlerce birincil ve ikincil uçucu organik kimyasal olduğunu göstermektedir. (www.bitkilerevrimicurutuyor.com)

Peki, bitkiler bu kimyasalları nasıl üretir ve depolarlar? Aklı ve şuuru olmayan bir bitki, çeşitli kimyasallar salgılayarak çevresi ile iletişim kurabileceğini nereden bilmektedir? Elbette, bitkilerdeki tüm bu özellikleri yaratan, alemlerin Rabbi Yüce Allah'tır.







Bitkiler Kendi Aralarında Nasıl Anlaşırlar?

Bitkiler kendilerine zarar verecek olan canlılar tarafından saldırıya uğradıklarında salgıladıkları uçucu organik bileşikler ile yan komşuları olan diğer bitkileri uyarırlar. Aslında bu uyarma işlemi diğer bitkiler tarafından saldırıya uğrayan ağacın yaydığı uçucu organik bileşikleri gizlice “dinlemesi” biçimindedir. Böylece saldırıya uğramadan önce savunma sistemlerini harekete geçirirler. Peki bu dinleme işlemi nasıl gerçekleşir?

Saldırıya uğrayan bitkilerin açığa çıkardıkları uçucu organik bileşikler, komşu bitkiler tarafından kopyalanır ve art arda gelen sinyallerin analizi yapılarak savunma sistemi harekete geçirilir. Burada bir başka gerçek daha ortaya çıkmaktadır: Bitkiler birbirleri ile sadece konuşmakla kalmayıp aynı zamanda birbirlerini “dinlemekte”dirler. Nitekim uzmanların yaptıkları deneyler bu sinyallere “sağır” hale getirilen bitkilerin, tehlikeye maruz kalma riskinin daha fazla olduğunu göstermiştir.

İLETİŞİM KURAN BİTKİLER EVRİM  SENARYOSUNU GEÇERSİZ KILMAKTADIR

Evrimciler, bitkilerin oluşumuyla ilgili olarak tek bitkiden yüz binlerce çeşit bitki türünün ortaya çıktığını iddia ederler. Kuşkusuz evrimciler diğer konularda olduğu gibi bu konuda da iddialarını destekleyebilecek herhangi bir bilimsel delil sunamazlar. Çünkü evrimciler hayvanların ve insanların sözde evrimi ile ilgili iddialarında düştükleri çıkmaza, bitkilerin evrimi hikayesiyle ilgili ortaya attıkları senaryolarda da düşmektedirler. (www.darwinistyalanlar.com)

Bitkilerin sadece dış dünya ile iletişim kurma konusundaki davranışları incelendiğinde bile, insanlar ve tüm canlılar gibi bitkilerin de mükemmel bir şekilde yaratılmış oldukları sonucu ortaya çıkacaktır. Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah, bitkilerin her birini özel savunma sistemleri, farklı tatlar, kokular, renkler ve faydalı özelliklerle birlikte yaratmıştır.






Kuran’da Dikkat Çekici Sayılar-11

BEŞ BİN MELEKLE YARDIM EDİLMESİ

Evet, eğer sabrederseniz, sakınırsanız ve onlar da aniden üstünüze çullanıverirlerse, Rabbiniz size meleklerden nişanlı beş bin kişiyle yardım ulaştıracaktır. (Al-i İmran Suresi, 125)

Ayette “melekler” anlamına gelen “el-melaiketi” ifadesinin ilk harfine kadar olan harflerin ebced değeri beş bindir. (Küçük ebced hesabıyla)

ALLAH KATINDA AYLARIN SAYISININ 12 OLMASI

Gerçek şu ki, Allah Katında ayların sayısı, gökleri ve yeri yarattığı günden beri Allah’ın kitabında on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte dosdoğru olan hesab (din) budur. Öyleyse bunlarda kendinize zulmetmeyin ve onların sizlerle topluca savaşması gibi siz de müşriklerle topluca savaşın. Ve bilin ki Allah, takva sahipleriyle beraberdir. (Tevbe Suresi, 36)

Ayette “isna aşera” (on iki) ifadesine gelinceye kadar olan hece adedi tam 12’dir.

 “İsna aşera” (on iki) ifadesinden sonra ibare sonuna kadar olan noktalı harf adedi de 12’dir.







Egoistlik, Zayıf Karakterin Bir Sonucudur

Yüce Rabbimiz Allah, Mearic Suresi’ndeki Kuran ayetleriyle insanların nefsinde var olan bir zayıflığı haber vermektedir. İnsan bencil tutkulara kapılmaya yatkın bir varlıktır; her fırsatta kendini ön plana çıkarmaya, kendi menfaatlerini korumaya ve kendini herkesten çok sevmeye müsaittir.
İnsan, eğer Allah korkusu ile güzel ahlakta irade göstermezse, nefsi kişiyi sürekli olarak 'sadece ben sevileyim', 'ben övüleyim' 'ben takdir edileyim',  'benim ihtiyaçlarım öncelikli olsun' gibi bencilce isteklerde bulunması için kışkırtır. Böyle bir ahlakta başkalarının rahatı, huzuru, mutluluğu her zaman ikinci plana atılır. 'Önce onların rahatı sağlansın' ya da 'onların çıkarına uygun olsun, gerekirse ben kendi menfaatlerimden ödün vereyim' 'başkaları mutlu olsun, ben de onların mutluluğundan zevk alayım' gibi fedakarane düşüncelerle değil, her zaman için 'ne olursa olsun, önce ben' fikriyle hareket edilir.

Nefsi Bencilliklerinden Sakınmak

İman edenler nefislerindeki dünyevi tutkuları yener ve Allah'ın razı olacağını umdukları ahlakı yaşarlar. Ancak kimi insanlar da, 'nasıl olsa dinin bazı hükümlerini yerine getiriyorum, arada sırada kendi menfaatlerimi kollamanın ne gibi bir kötülüğü olabilir ki' gibi yanlış bir düşünceye kapılırlar.

Ahlaklarındaki bu ciddi eksikliği zararsız görürler. Zamanla bunu daha da normal karşılayıp, insanın kendi menfaatlerini kollamasını 'hayatın bir gerçeği' olarak görürler. Her ne kadar bunun yanlışlığı, Kuran ahlakına uymadığı kendilerine anlatılmış olsa da, bilinçaltlarında daima hayatta kalabilmek için kendi çıkarlarını ön planda tutmak gerektiğini zannederler. Aksi halde kendi menfaatlerini kimsenin kollamayacağını, ezileceklerini ve zarara uğrayacaklarını düşünürler. Dahası, herkes bu ahlakı gösterip kendi çıkarlarını korurken, kendileri fedakar ve özverili olurlarsa, bu durumda saf konumuna düşeceklerini sanırlar. Bu yanlış düşüncelerinden dolayı, fedakar ve ince düşünceli olmak için nefislerini eğitme gereği hissetmezler. Oysa ki insanın çıkarlarını koruyacak olan yalnızca Yüce Allah’tır. İnsan ne bencillikle ne de kendi menfaatlerinin peşinde koşturmakla kendine bir çıkar sağlayabilir.

Egoistlik Kendini Nasıl Gösterir?

Egoist insanlar her zaman en güzel ve iyi olanı kendileri kullanmak isterler. Örneğin kendisinden istenen bir şeyi vermek istemeyen bir kişi, yalana başvurup istenilen şeyin kendisinde olmadığını söyleyebilir. Egoist kişilerin kalplerindeki bencil tutkular, hayatlarının her aşamasında ortaya çıkabilir. Böyle kişiler kimi zaman yemeğin en güzel kısmını kendilerine ayırmak ister hatta yemeği gizlemekte sakınca görmezler.  Aynı şekilde, yapılması gereken zor bir iş olduğunda çeşitli bahanelerle bundan kaçarak konuyu başkalarının üstlenmesini sağlamaya çalışırlar.

Egoistlikten nefsini arındırmayan bir insan çok basit şeylere bile tenezzül eder; hep kendi istediği olsun ister, son sözü hep kendisi söylemeyi sever. Örneğin kalabalık bir ortamda kendi beğendiği müziğin dinlenmesini, kendi istediği televizyon kanalının seyredilmesini ister. Başkalarının isteklerini ise hiçbir zaman için öncelikli olarak görmez. İş bölümü varsa en kolay olana talip olur, zor olanı hep başkalarına bırakmaya çalışır. Koşuşturma ya da fedakarlık gerektiren bir durumda ağırdan alır, daima kendisini bir adım geride tutar. Oysa küçük küçük menfaatler elde etmek için yapılan bu tür tavırlar, insanı büyük bir samimiyetsizliğin içine sürükler. (http://www.Allahsevgisi.net)

Salih Müslümanların  Üstün Ahlakında Egoistliğe Yer Yoktur

Fedakar insan bu ahlakı sergilerken daha çok sorumluluğa talip olduğu için görünürde daha çok yorulur, malını verir, parasını harcar, kendi meşru haklarından ve isteklerinden feragat eder ama vicdanen müsterih olan, rahat, mutlu, güzel bir hayat süren de her zaman odur.

Fedakar ahlaklarından dolayı Allah, Müslümanlara bir aydınlık ve nur vermektedir. Bencillikte ise Allah insanlara gizli bir azap yaşatır. Bencillik yaparak, karda olduklarını zanneden bu insanlar, gerçekte kendi kurdukları tuzağın içine düşerler. Bu, Kuran'da bildirilen sırlardan biridir.

Günümüzde tüm insanların ve özellikle dünyanın dört bir yanında yaşayan Müslümanların durumuna baktığımızda, İslam ahlakını gerçek anlamıyla yaşamanın önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır. (http://www.herseyhesapiledir.com)





Kaplumbağa







Dönem: Senozoik zaman, Oligosen dönem

Yaş: 37-23 milyon yıl

Bölge: Brule Oluşumu, Nebraska, ABD






Kaplumbağalar, sahip oldukları mükemmel kemiksi korunak ile fosil katmanlarında çok iyi şekilde muhafaza edilebilirler. En eski kaplumbağa fosilleri yaklaşık 200 milyon yıl öncesine aittir ve o dönemden bu yana bu canlılarda hiçbir değişim olmamıştır. Resimde görülen 37 - 23 milyon yıllık kaplumbağa fosili de, mükemmel detayları ile günümüz kaplumbağalarından farklı olmadığını göstermektedir.

Bu deliller karşısında evrimcilerin kabul etmeleri gereken önemli bir gerçek vardır. Oklahoma Üniversitesi Jeoloji ve Jeofizik bölümünden evrimci David B. Kitts, bu gerçeği şöyle açıklar: "Evrim türler arasında ara geçiş formları gerektirir, ancak paleontoloji bunları sağlamamıştır." (David B. Kitts (School of Geology and Geophysics, University of Oklahoma), "Paleontology and Evolutionary Theory," Evolution, Cilt. 28, Eylül 1974, sf. 467)







HZ. MEHDİ (A.S.)'NİN İSMİ

Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde Hz. Mehdi (a.s.)'nin isminin Peygamberimiz (sav)'in ismine, Hz. Mehdi (a.s.)'nin babasının adının da Peygamberimiz (sav)'in babasının adına uygun olacağı belirtilmiştir.








Ebu Davud ile Tırmızi’nin İbni Mesut (RA) dan nakil ettiklerine göre, Allah’ın Resulü (sav) şöyle buyurmuştur: “Onun ismi ismime, babasının ismi de babamın ismine muvafık olacaktır...”[1]

Ebu Hureyre (r.a.)'dan rivayete göre, Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Dünya hayatından sadece bir gün kalmış olsa bile, benim Ehl-i Beyt'imden ismi ismime uygun olan bir adam (Mehdi) gelinceye kadar Allah (c.c.) o günü muhakkak uzatır.” -Ahmed b. Hanbel “Müsned” inde tahric etmiştir.-

Abdullah b. Ömer (r.a.)'dan rivayete göre;

Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Benim Ehl-i Beyt'imden ismi, ismime uygun olan bir adam (Mehdi) bütün Araplar üzerine hakimiyet kuruncuya kadar dünya (yok olup) gitmez.”

Başka bir rivayete göre, şöyle buyurmuştur:

“Dünya hayatından sadece bir gün kalmış olsa bile, benim Ehl-i Beyt'imden ismi ismime uygun olan bir adam (Mehdi’yi) gönderinceye kadar Allah (c.c.) o günü muhakkak uzatır. O, daha önce zulüm ve eziyet ile doldurulmuş olan dünyayı hak ve adaletle dolduracaktır.” -Tirmizi, Ebu Davud, Nesai, Beyhaki ve Ebu Amr Ed-Dâni tahric etmişlerdir.-

Yine Abdullah b. Ömer (r.a.)'dan başka bir rivayete göre şöyle buyurmuştur:

“Benim Ehl-i Beyt'imden ismi ismime uygun olan bir adam (yeryüzünde) hakimiyet kuruncuya kadar dünya (yok olup) gitmez. O, daha önce zulum ve eziyet ile doldurulmuş olan dünyayı hak ve adaletle dolduracaktır.” -Ebu’l Kasım Taberâni “El- Mu’cemu’s-sagir” eserinde tahric etmiştir. Ayrıca, Tirmizi “ El-Cami” eserinde ve Ebu Davud da “Sünen” adlı eserinde yaklaşık olarak aynı manaya gelen fakat bazı lafızların yerleri değişik şekilde tahric etmişlerdir.



_______________

[1] Kıyamet Alametleri, Genişletilmiş 9. baskı, s.159-160)








Hadiste özellikle dikkat çekilen, bu isimlerin birbirlerine “uygun” düşecek olmasıdır. Yani Hz. Mehdi (a.s.) doğrudan “Ahmed ya da Muhammed” babası da “Abdullah” ismiyle beklenmemelidir. (Doğrusunu Allah bilir)

Ahmet Muhammed Hz. Mehdi (a.s.) ismi Allah’ın Ahir Zamanda gelecek şahsa verdiği isimdir. Bu ismi ona Resulullah (sav) bildirmiştir. Yani doğumundan ismi “Ahmet Muhammed Mehdi” olmayacaktır. Bu Allah tarafından ona verilen isimdir. Zaten Peygamberimiz (sav) de hadislerinde “Adı adıma uygun düşer” demektedir, “aynısıdır” dememektedir. Aynı şekilde “Babasının adı da benim babamın adına uygun düşer” demektedir. Burada bir işaret, bir sır vardır.

Ayrıca bu konuda şunu da düşünmek gerekir. Eğer bir insanın ailesi çocuklarının Hz. Mehdi (a.s.) olmasını istemiyorsa, ona başka bir isim koyarak, sözde onun Hz. Mehdi (a.s.) olmasını engellemiş olacaktır. Aynı şekilde çocuğunun adını “Ahmed Muhammed” koyarsa da, bir yönüyle sözde eğer olursa çocuğunun Hz. Mehdi (a.s.) olmasını garantilemiş olacaktır. Böyle bir mantığın geçerli olmayacağı çok açıktır. Allah dilediği kişiyi kaderde seçmiş ve onu, “Ahmet Muhammed Mehdi” olarak adlandırmıştır. Bir kimsenin doğuştan bu isimle adlandırılması ya da adlandırılmaması bu durumu engelleyemeyecektir.






MÜSLÜMANLARIN BİR MANEVİ LİDERİ OLMALI






Ne Demişti



Al Baghdadia TV, 29 Haziran 2008

Adnan Oktar: Müslümanların birlik olmaması, birlikte hareket etmemesi haramdır. Haram bir hükümdür. Yani Müslümanların birlikte hareket etmesi topluca kardeş olmaları, HEPSİNİN TAMAMININ KARDEŞ OLMASI VE BİR LİDER ETRAFINDA TOPLANMALARI DA KURAN'A GÖRE FARZDIR. Müslümanlar bunu yapmıyorlar. Bunu yapmayınca her türlü belanın kapısı açılır. Müslümanlar bu farzı yerine getirecekler. Ben bunun için söylüyorum yani Türklerin önderliğinde, Türk milletinin önderliğinde, bir Türk İslam Birliği oluşsun. Her devlet ayrı milli devlet olarak kalsınlar. Her devlet kendi içerisinde hür davransın fakat başlarında bir manevi lider bulunsun. ÇÜNKÜ HIRİSTİYANLARIN PAPASI VAR, LİDERLERİ VAR. MÜSLÜMANLARIN DA BİR MANEVİ LİDERİ OLMASI ŞART. BU MANEVİ BİRLİĞİN BAŞINDA BİRİSİ OLURSA, BU KARGAŞA, BU FİTNE RAHATÇA SON BULUR. O zaman dünyanın bir yerinde Müslümanların parmağının ucuna bir  zarar gelse bütün Müslümanlar toplu haraket edeceği için, bu olay hemen durdurulur ama böyle paramparça olursa. Böl, parçala, yut politikasına uygun hareket ederlerse tabi ki küçük parçaları yutmak kolaydır. Ama bütün blok bir Müslüman alemini yutmak imkansızdır. Müslümanların bu farzı bir an önce yerine getirmeleri gerekiyor.

Arabnews Röportajı, 9 Kasım 2008


AdnanOktar: ... en mükemmel çözümün bir İslam Birliği, Türklerin önderliğindeki bir İslam Birliği olacağı açıktır. Yoksa karmaşık bir çözüm detaylı bir çözüm düşünmüyorum. Yani çok sade ve kolay bir çözüm düşünüyorum. Sade ve kolay çözüm bölgenin tamamen birlik haline gelmesi, sınırlardaki gümrük sorununun hallolması, pasaportun kalkması, kardeşlerin birbirleri ile kucaklaşması, dostluk ve sevgi havasının tam hakim olması ile olur…





Ne Oldu



Milli Gazete, 30 Mart 2009




Bir okul düşünün, öğretmenleri var, öğrencileri var, müdürü yok... Doğru dürüst çalışabilir mi o okul? Bir fabrika müdürsüz yaşar mı? Bir askerî birlik kumandansız olur mu? Bir gemi kaptansız, uçak pilotsuz yürür mü, uçar mı? Arı beyi olmadan bir kovan düşünülebilir mi? Hayvanlar aleminde bile, sürü halinde yaşayan canlıların bir başı var. Topluluk hayatında reissiz bir şey olmaz. Reissizlik ölümden de beterdir. Reissizlik esaret demektir, anarşi ve kaos demektir, zillet ve sürünmek demektir, geri kalmak demektir. Bu dünyada devletlerin reisleri var. Kral veya cumhurbaşkanı veya başkan.  DİNLERİN REİSLERİ VAR. ROMA KATOLİKLERİNİN PAPASI, ORTODOKS KİLİSELERİNİN PATRİKLERİ, YAHUDİLERİN HAHMBAŞILARI, ANGLİKANLARIN BAŞPİSKOPOSLARI.. TİBETLİLERİN DALAY LAMALARI... MASONLARIN ÜSTAD-I AZAMLARI... Derneklerin başkanları... Partilerin liderleri...

Dünyada her kurumun, her dinin, her cemiyetin başkanı vardır. Bunun tek istisnası İslâm dünyasıdır, Muhammed Ümmetidir, Müslümanlardır.

MÜSLÜMANLAR İRİLİ UFAKLI BİR SÜRÜ DEVLETE, PRENSLİĞE AYRILMIŞ VAİZYETTE. DEVLETLER BİRKEMESE BİLE, AVRUPA BİRLİĞİ GİBİ BİR BİRLİK OLUŞTURABİLİRLERDİ, O YOK. İSLAM DÜNYASINDA BİR ÜLKEDEN BAŞKASINA PASAPORTLA, VİZEYLE GİDİLİYOR, NE AYIP.  Müslümanlar arasında dinî, siyasî, iktisadî, kültürel işbirliği yeterli seviyede değil. KURAN BİRLİK EMREDİYOR.

DİN, AKIL, HİKMET, FERASET İSLAM ÜMMETİNİN BAŞINDA BİR BAŞKAN OLMASINI ZARURİ GÖRÜYOR

Müslümanların acınacak hallerini son Gazze savaşında açıkça gördük. Zalim İsrail'e arka çıkan, el altından onu destekleyen hain Arap rejimleri bile var. Müslümanlar her yerde zillet, esaret altında. Irak'ta bir milyon Müslüman öldürüldü, bir şey yapabildik mi? Yirmi küsur milyonluk o ülkede üç milyon yetim var. Afganistan işgal altında. Müslümanlar her yerde eziliyor, süründürülüyor, öldürülüyor... İslâm dünyasının petrol gelirleri Ümmet'in menfaati, izzeti, maddî ve manevî kalkınması için kullanılsaydı Müslümanlar bu durumda mı olurdu.









Kuran'da Tevbe





Her insan günlük hayatın içinde bilerek ya da bilmeyerek pek çok hata yapabilir. Hiçbir Müslüman kendini hata yapmaktan müstağni göremez. Nitekim Müslüman, imanı ve buna bağlı olarak da aklı arttıkça kendini hatasız görmeye değil, tam tersine kendi hata ve günahlarını daha iyi fark etmeye başlar. İçinde bulunduğu durumu daha net kavradığı ve Allah korkusu daha çok arttığı için bir yandan hatalarını düzeltmeye ve bunları tekrarlamamaya çalışırken, bir yandan da isteyerek ya da istemeyerek işlediği günahları için sürekli olarak bağışlanma diler. Bu sitede Kuran’da tevbe konusu ayrıntılı bir şekilde ele alınmaktadır.


Masaüstü Görünümü