Harun Yahya

RAMAZAN 2009 - 30.Gün







Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır. (Bakara Suresi, 177)



"Herhangi bir Müslümanın başına yorgunluk, hastalık, düşünce, keder, acı ve kaygıdan, diken batmasına kadar ne gelirse, Allah bunları o Müslümanın hatalarına keffaret kılar." (Buhari)





ABD'de Bir Milyon İngilizce Kuran Dağıtılacak / Vakit Gazetesi / 04.07.2009





ABD’nin başkenti Washington’da bir sivil toplum örgütü, politikacI ve diğer kamu görevlilerine 100 bin Kuran-I Kerim dağItacak. Birleşik Arap Emirlikleri’nde yayImlanan İngilizce The National gazetesinin haberine göre, Amerikan İslami İlişkiler Konseyi (CAIR) adlI insan haklarI ve koruma derneği, ilk safhada 100 bin, toplam olarak da 1 milyon İngilizce Kuran dağItmaya karar verdi.


Dernek, Arapça metnin yanInda İngilizce meal ve yorumlarIn bulunduğu Kuran nüshalarInIn Kongre’nin tüm üyeleri, 50 eyaletin valisi, seçilmiş kamu ve güvenlik mensuplarI ve medya mensuplarIna ulaştIrmayI hedefliyor.







Dev Nükleer Reaktör: Güneş

Güneş, dev bir nükleer reaktördür. Güneş'in içinde sürekli olarak hidrojen atomları helyuma dönüştürülür ve bu işlemler neticesinde ısı ve ışık açığa çıkar. Güneş'teki bu nükleer reaksiyon, insan hayatı için zorunludur. Dünya'ya ulaşan ısı ve ışığın açığa çıkması içinse, dört hidrojenin birleşip bir hidrojene dönüşmesi gerekir.

Güneş’teki Enerji Nasıl Açığa Çıkıyor?

Çekirdeğinde sadece tek bir proton yer alan hidrojen, evrendeki en basit elementtir. Helyumun çekirdeğinde ise, iki proton ve iki nötron bulunur. Güneş'te gerçekleşen işlem, dört hidrojenin birleşmesiyle bir helyum elementinin oluşmasıdır. Bu işlem sırasında çok büyük bir enerji açığa çıkar. Dünya'ya gelen ısı ve ışık enerjisinin neredeyse tamamı, Güneş'in içindeki bu nükleer reaksiyonla oluşmaktadır.
Ancak, dört hidrojen atomunun biraraya gelip bir anda helyuma dönüşmesi mümkün değildir. Bunun için, iki aşamalı bir işlem gerçekleşir. Önce iki hidrojen birleşir ve bir proton ve bir nötrona sahip bir "ara formül" meydana gelir. Bu ara formüle "dötron" adı verilir. Sonra da iki dötronun birleşmesiyle bir helyum çekirdeği oluşur.

İki Ayrı Atom Çekirdeğini Birbirine Yapıştıran Kuvvet Nedir?

Bu kuvvete "güçlü nükleer kuvvet" denir. Güçlü nükleer kuvvet;

* Evrendeki en büyük nükleer kuvvettir.
* Yerçekiminden milyar kere milyar kere milyar kere milyar kat daha güçlüdür. Bu güç sayesinde iki hidrojen çekirdeği birbirine yapışabilmektedir.

Ancak araştırmalar göstermiştir ki, güçlü nükleer kuvvet, bu işi yapmak için tam gereken miktardadır. Güçlü nükleer kuvvet, eğer şu anda sahip olduğu değerinden biraz bile daha zayıf olsaydı, iki hidrojen çekirdeği birleşemezdi. Yan yana gelen iki proton, hemen birbirlerini iter, böylece Güneş'teki nükleer reaksiyon başlamadan biterdi. Yani Güneş hiç var olmazdı. Ünlü bilim adamı George Greenstein, bu gerçeği "Eğer güçlü nükleer kuvvet birazcık bile daha zayıf olsaydı, o zaman Dünya'nın ışığı hiçbir zaman yanmayacaktı" diye açıklar. (www.Darwinistlerbizesorun.com)

Dengeli Reaksiyonun Sırrı

Acaba güçlü nükleer kuvvet birazcık daha güçlü olsa ne olurdu? O zaman da bir proton ve bir nötrondan oluşan dötron değil, iki protonlu di-proton meydana gelirdi. Ve bu durumda Güneş'in yakıtı aniden çok çok etkili bir yakıt haline gelirdi. Bu öyle bir yakıt olurdu ki, Güneş ve ona benzer diğer tüm yıldızlar, birkaç saniye içinde havaya uçardı. Güneş'in havaya uçması ise, birkaç dakika sonra tüm Dünya'yı ve üzerindeki tüm canlıları alevlere boğar birkaç saniye içinde kömür haline gelirdi. Ama Yüce Yaratıcımız olan Allah'ın rahmeti sayesinde güçlü nükleer kuvvetin gücü, tam olması gereken düzeydedir ve Güneş dengeli bir reaksiyon gerçekleştirir yani "yavaş yavaş" yanar.

Güneş’i Aydınlık Kılan Yüce Rabbimiz’dir

Tüm bunlar, güçlü nükleer kuvvetin gücünün, tam insan yaşamına imkan verecek biçimde ayarlanmış olduğunu göstermektedir. Eğer bu ayarlamada bir sapma olsaydı, Güneş gibi yıldızlar ya hiç var olmazlar, ya da oluştukları andan çok kısa bir süre sonra korkunç birer patlamayla yok olurlardı. Allah, Güneş'i insanın yaşamı için özel bir şekilde yaratmıştır ve bunu Kuran'daki "Güneş ve Ay, belli bir hesap iledir" (Rahman Suresi, 5) ayetiyle bizlere bildirmiştir.

Tüm evreni yoktan var edip, sonra da onu dilediği biçimde düzenleyen tek güç alemlerin Rabbi olan Allah'tır. Allah, gökleri ve yeri bir örnek edinmeksizin yaratmış sonra da ona belli bir düzen vermiştir. Evrendeki cisimlerin mucizevi dengeler sayesinde kararlı bir şekilde durmaları, Allah'ın yaratışındaki kusursuzluğu gösteren delillerden sadece biridir. Yüce Allah'ın buyurduğu gibi, "Göğün ve yerin O'nun emriyle durması da, O'nun ayetlerindendir". (Rum Suresi, 25)






DÜNYA'NIN GÜNEŞ'İN ETRAFINDA DÖNÜŞÜ: 365 GÜN





Kuran'da "gün (yevm)" kelimesi 365 defa geçmektedir. Bildiğiniz gibi Dünya'nın Güneş etrafında dönüşü 365 gün sürer. Dünya, Güneş'in etrafında dönerken kendi etrafında da tam 365 defa döner.

Kuran'da "gün" kelimesinin 365 defa geçiyor olması, Dünya yörüngesi hakkında bize yüzyıllar öncesinden bilgi vermesi açısından çok önemli bir bulgudur. Kuran'da "gün" kelimesinin 365 defa tekrarlanması, Dünya ile Güneş arasındaki 365 günlük astronomik olaya işaret ediyor olabilir. (Doğrusunu Allah bilir.)

Kuran'da "gün (yevm)" kelimesi 365 defa geçmektedir.

Dünya'nın Güneş etrafında dönüşü 365 gün sürer.

CİNSİYET VE 23. KROMOZOM ÇİFTİ




İnsanda cinsiyeti belirleyen 23. kromozomdur.
Kuran’da hem "kadın" hem  "erkek" kelimeleri
ayrı ayrı 23'er defa tekrarlanmaktadır.




İnsanların ve diğer canlıların genetik yapısı, kromozomlara bağlıdır ve DNA'lar bu kromozomlarda yer alan genetik bilgilerdir. Cinsiyetin belirlenmesi ise 23. kromozom çiftine bağlıdır. Yani bir erkek ve kadın arasındaki yapı farklılığı 23. kromozom çiftinden kaynaklanmaktadır. Herhangi bir kişinin 23. kromozomu XX şeklinde ifade edilen yapıda ise cinsiyeti kadın, XY şeklinde ise cinsiyeti erkektir.

Erkek-kadın farklılığını sağlayan 23. kromozom çiftine Kuran'da şöyle işaret edilmektedir: Kuran'da hem "erkek" kelimesi, hem "kadın" kelimesi ayrı ayrı 23'er defa tekrarlanmaktadır. (Her iki kelimenin de sadece tekil halleri sayılmaktadır.) Kromozomlarla ilgili yakın dönemde elde edilen bu bulgu, Kuran'da yüzyıllar öncesinden haber verilmekte ve erkek-kadın arasındaki temel farklılığın 23 sayısı ile ilgili olduğuna işaret edilmektedir. (Doğrusunu Allah bilir.)

Kuran'da hem "erkek" kelimesi, hem "kadın" kelimesi ayrı ayrı 23'er defa tekrarlanmaktadır. Bir kişinin cinsiyetini belirleyen temel unsur ise, 23. kromozom çiftidir.






Müminlerin Konuşma Üslubu Nasıl Olmalıdır?

İnsanlar yaratılışları gereği, yumuşak bir tonda, başkalarını rahatsız etmeyen, incitici olmayan, alçak gönüllü bir üslupta yapılan sohbetlerden büyük bir zevk alırlar. İki tarafın fikirleri aynı doğrultuda olmasa dahi, uzlaşmacı ve saygılı bir üslupla yapılan sohbet karşı tarafta daima olumlu bir etki uyandırır, kalbi teskin eder, kalıcı dostluklara zemin oluşturur. Yüce Rabbimiz'in Kuran ayetlerinde bildirdiği konuşma ve ahlak özellikleri samimi olarak uygulandığında ise, yapılan sohbet kalplerde çok daha güzel ve derin bir etki oluşturur.

Hikmete dayalı bu konuşma şeklini, Yüce Allah Kuran'da "Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez." (Bakara Suresi, 269) ayeti ile haber vermiştir.

Peygamber Efendimiz (sav) de bir hadis-i şeriflerinde bu konuya şu şekilde değinmiştir:

İbn-u Ömer Radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resûlullah (sav) buyurdular ki: "Allah'ın zikri dışında kelamı çok yapmayın. Zira, Allah'ın zikri dışında çok kelam, kalbe kasvet (katılık) verir. _unu bilin ki, insanların Allah'a en uzak olanı kalbi katı olanlardır."” (Tirmizi, Zühd 62, (2413). (5891)

Müminler Her Söze En Güzel Karşılığı Verirler

Müminler Kuran ahlakını, Allah'ın rızasını kazanabilmek için yaşarlar. Karşılarındaki insanları müstakil birer varlık olarak düşünüp, her birine ayrı bir tavır ile yaklaşacak olurlarsa, Kuran ahlakını gereği gibi yaşayamamış olacaklarını bilirler. Bu nedenle karşılaştıkları her insanın, Allah'ın dünya hayatında kendileri için yarattığı imtihanın bir parçası olduğunun bilincinde ve İslam ahlakını temsil etmenin şuuruyla hareket ederler. Hoşlanmayacakları, huzursuz olacakları bir tavırla karşılaştıklarında ya da karşılarındaki insanlardan adaletsiz, kırıcı, hoşgörüsüz, öfkeli konuşmalar duyduklarında dahi bu ahlaklarından ödün vermezler. Karşılarında her kim olursa olsun herkesin sözüne en saygılı, en güzel şekilde karşılık vermeye çalışırlar. Yaşadıkları her an, gösterdikleri tavırlar ve yaptıkları konuşmalarla tüm insanlara İslam ahlakını tebliğ ettiklerinin bilinciyle hareket eder; onlara karşı en mükemmel üslubu kullanmakla sorumlu olduklarını unutmazlar. Kuran'da bu konuya örnek olarak, müminlerin kendilerine selam veren bir kişiye karşı nasıl bir üslup ile karşılık vermeleri gerektiği şöyle bildirilmektedir:

Bir selamla selamlandığınızda, siz ondan daha güzeliyle selam verin ya da aynıyla karşılık verin. Şüphesiz, Allah herşeyin hesabını tam olarak yapandır. (Nisa Suresi, 86)

Yüce Rabbimiz'in Kuran ayetleri ve Peygamberimiz (sav) aracılığıyla bildirdiği bu konuşma adabı, insanlara hem bu dünyada hem de ahirette sayısız güzellik kazandıracaktır. Bu durum, Kuran ayetlerinde şu şekilde bildirilir:

"...Güzel bir söz, güzel bir ağaç gibidir ki, onun kökü sabit, dalı ise göktedir. Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir. Allah insanlar için örnekler verir; umulur ki onlar öğüt alır-düşünürler" (İbrahim Suresi, 24-25)

Din ve Mukaddesatla İlgili Konuşurken…

Sohbet sırasında titizlikle kaçınılması gereken en önemli hatalardan biri de din ve mukaddesat ile ilgili yapılan espriler, alaycı konuşmalardır. Eğer sohbet esnasında bir kişi bu şekilde bir konuşma yapıyorsa, o kişinin sözü hemen kesilmeli, saygıya uygun olmayan bu esprinin yanlışlığı bu kişiye anlatılmalı, söz konusu kişi samimiyetle doğru ahlaka davet edilmelidir. Çünkü Kuran ahlakına uygun olan davranış budur. Böyle bir espri ya da alaylı söz karşısında gülmek, aynı hataya ortak olmak anlamına geleceği için, tüm Müslümanlar böyle bir tavırdan duydukları rahatsızlığı çok açık ve kesin bir dille ifade etmelidirler. Bu çirkin tavır terk edilmediğinde ise bulundukları ortamdan uzaklaşmalıdırlar. Allah Nisa Suresi'nde iman edenlere şu şekilde emretmektedir:

O, size Kitap'ta: "Allah'ın ayetlerinin inkar edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğinizde, onlar bir başka söze dalıp geçinceye kadar, onlarla oturmayın, yoksa siz de onlar gibi olursunuz" diye indirdi. Doğrusu Allah, münafıkların ve kafirlerin tümünü cehennemde toplayacak olandır. (Nisa Suresi, 140)

Din ve mukaddesat ile ilgili espriler yapmak, yine mukaddesata yönelik fıkraları aktararak münasebetsiz izahlarda bulunmak, cennet ve cehennem ile ilgili fıkralar anlatmak bir çeşit dinsizlik propagandasıdır. Dolayısıyla tüm Müslümanlar böyle bir hataya ortak olmaktan şiddetle sakınmalıdırlar. Allah Kuran ayetlerinde ancak iman etmeyen kişilerin din ve mukaddesat ile alay ettiklerini bildirmektedir:

Onlara sorarsan, andolsun: "Biz dalmış, oyalanıyorduk" derler. De ki: "Allah ile, O'nun ayetleriyle ve elçisiyle mi alay ediyordunuz?" (Tevbe Suresi, 65)







Sumak Yaprağı








Dönem: Senozoik zaman, Eosen dönemi

Yaş: 50 milyon yıl

Bölge: Utah, ABD





Bitkilerin evrimi iddiasını en açık biçimde reddeden fosil bulguları, çiçekli bitkilere aittir. Çiçekli bitkiler ya da biyolojik tanımıyla angiospermler, 43 ayrı familyaya bölünmüşlerdir ve bu 43 farklı familyanın her biri de, arkalarında hiçbir ilkel "ara form" izi bulunmadan fosil kayıtlarında aniden ortaya çıkarlar. Bu gerçek 19. yüzyılda da fark edilmiş ve hatta bu nedenle Darwin angiospermlerin kökenini "rahatsız edici bir sır" olarak tanımlamıştır. Evrimci paleobotanikçi N. F. Hughes, Paleobiology of Angiosperm Origins (Angiospermlerin Paleobiyolojik Kökeni) adlı kitabında şu itirafı yapar:

"Karadaki bitkilerin en dominant grubu olan angiospermlerin (sözde) evrimsel kökeni, bilim adamlarını 19. yüzyılın ortalarından beri şaşırtmaktadır... Bu soruna tatminkar bir cevap bulunamayışı devam etmektedir ve sonunda çoğu biyolog bu sorunun fosil kayıtlarıyla çözülmesinin imkansız olduğu sonucuna varmıştır." (N. F. Hughes, Paleobiology of Angiosperm Origins: Problems of Mesozoic SeedPlant Evolution, Cambridge: Cambridge University Press, 1976, s. 12)

Bu itirafın anlamı şudur: Bitkilerin evrimi iddiasını delil olarak sunulabilecek hiçbir fosil bulunmamıştır, bundan sonra da bulunması mümkün değildir. Resimdeki 50 milyon yıllık sumak fosilinin de gösterdiği gibi, bitkiler evrim geçirmemiş, yaratılmışlardır.





HZ. MEHDİ (A.S.)'NİN ZUHUR ALAMETLERİ

Mufaddıl dedi: Ey Mevlam! Hz. (Mehdi a.s.) zuhuru nasıldır? (Sadık) dedi Ey Mufaddıl! Açığa çıkmak için şüpheli zuhur eder, namı yayılır, emri bilinir, ismiyle ve lakabıyla anılır, nesebi açıklanır, kabul eden ve etmeyen, tahkik edip yalanlayanların diline düşer ki; bahsedilen ispatlara uygun düşsün ve ona olan  delillerimiz ispatlansın, soyunu adını ve lakabını belirttik ki, insanlar adını, soyunu ve lakabını bilmiyoruz demesinler diye dedesi Peygamber (sav) adını verdik.

(Bihar-ül Envar, 53. Cilt)

Hadiste Hz. Mehdi (a.s.)'nin ilk çıkış döneminde, kendisine şüphe ile bakılacağına dikkat çekilmiştir. Allah önce insanların şüphelerini üzerine çekecek, sonra bu vesileyle onu tüm şüphelerden temizleyecektir. Hz. Mehdi (a.s.)'nin namı yayılacak, yani insanlar arasında tanınan biri haline gelecektir. Kuran ahlakını tebliğ edecek ve tebliğ faaliyeti insanlar arasında duyulacaktır. Hadiste ayrıca Hz. Mehdi (a.s.)'nin lakab sahibi olacağına, hem ismi hem de lakabıyla anılacağına dikkat çekilmiştir. Hz. Mehdi (a.s.)'nin tebliğ faaliyetlerini bu lakapla yapacağına ve bu vesile ile lakabının duyulacağına işaret edilmektedir. Hadiste dikkat çekilen başka bir özelliği ise, Hz. Mehdi (a.s.)'nin soy ağacının açıklanacağı ve insanların bilgisine sunulacağıdır. Hz. Mehdi (a.s.), hem tebliğ ettiği İslam ahlakını kabul eden hem de kendisine karşı olanlar tarafından çok konuşulacaktır. Hakkında bu kadar konuşulması, Hz. Mehdi (a.s.)'nin insanlar tarafından en ince ayrıntısına kadar tanınmasına vesile olur. Böylece Peygamberimiz (sav) tarafından 1400 yıl önce bildirilen tüm alametlerini insanlar ayrıntılarıyla üzerinde görmeye imkan bulabileceklerdir. Hz. Mehdi (a.s.)'nin soyu ve peygamberimizin ona verdiği isimle lakab da yine insanların onu tanımalarına vesile olacaktır.






İSLAMİ GÜMRÜK BİRLİĞİ HAYALİ GERÇEK OLUYOR






Ne Demişti

Kuşadası TV, 14 Temmuz 2008

Adnan Oktar: "Aynı şekilde Türk devletlerinden de bizim ayrı olmamızın hiçbir mantığı yok. Yani aynı dindeniz, aynı dili konuşuyoruz, aynı ırktan geliyoruz. Her şeyimiz aynı. Kültürümüz, ananemiz, örfümüz… Yani ayrı olması için hiçbir sebep yok. Onun için bu ülkelerin arasında, Türk devletlerinin ve İslam ülkelerinin arasında bir kere pasaport olayının kalkması gerekir, vize olayının da kalkması gerekir. İstediği gibi gidip gelsin insanlar. TİCARET ALABİLDİĞİNE RAHAT OLSUN, BAĞLANTILAR ALABİLDİĞİNE RAHAT OLSUN. Avrupa Birliği’nde oluyor da bu Türk İslam Birliği’nde niye olamıyormuş? Avrupa Birliği’nde isteyen istediği ülkeye gidiyor, istediği gibi yerleşiyor. Pasaport kullanmıyor, vize de kullanmıyor. Peki biz kardeşler olarak niçin bunu yapamıyoruz? Yani hiçbir sebep yok, tabii ki olur. En güzel manzaraları olan, en güzel coğrafyası olan ülkelerdir Türk İslam devletlerinin olduğu ülkeler ve dünyanın en zengin maden kaynakları bu coğrafyada. En zengin petrol kaynakları bu coğrafyada. Un var, yağ var, şeker var, sadece helva yapılacak. Bu bütün Türk halkının isteği. Biz Azerilerle konuşuyoruz mesela Azerbaycan can atıyor Türkiye ile birleşmek için. Bugün Türkiye kabul etsin yani nerdeyse yirmi dört saatte kırk sekiz saatte kabul ederler. Suriye, bugün Türkiye teklif etsin, Türkiye ile birleşin diye, hemen kabul eder Suriye. Onun için Türk halkının bunu şiddetle isteyip özellikle sivil toplum kuruluşlarının bunu gündeme getirmesi sonucunda bu hükümete teklif olarak getirilirse konu biter."



SAYIN ADNAN OKTAR'IN İSLAM BİRLİĞİ'NE ÇAĞRI KİTABINDAN BİR BÖLÜM (Ağustos 2003)

Ekonomik iş birliği, hem istikrarın sağlanması hem de kalkınma açısından önemlidir. Pek çok Müslüman ülkenin acil ihtiyacı, ekonomisinin istikrara kavuşması ve sağlam temeller üzerine oturtulmasıdır. İslam dünyasında endüstrinin gelişimine önem verilmesi, gerekli yatırımların yapılması zaruridir. Bütün olarak bir kalkınma projesi geliştirmek gerektiği de açıkça görülmektedir. Eğitim, ekonomi, kültürel yapı, bilim ve teknoloji birarada gelişmelidir. Bir yandan çalışma alanları teknolojik olarak geliştirilirken, öte yandan çalışanların eğitim düzeyinin ve kalitesinin artırılması sağlanmalıdır. Toplumlar daha üretici olmaya özendirilmelidir. Çoğu Müslüman ülkede yaşanan yoksulluğun, eğitimsizliğin, gelir dağılım dengesizliğinin ve diğer sosyo-ekonomik sıkıntıların ortadan kaldırılmasında ekonomik iş birliklerinin büyük katkısı olacaktır. SERBEST TİCARET ALANLARI OLUŞTURULARAK, GÜMRÜK BİRLİĞİ SAĞLANARAK VE ORTAK PAZARLAR MEYDANA GETİRİLEREK BU İŞBİRLİĞİ KURULABİLİR.





Ne Oldu



Yeni Şafak, 22 Ağustos 2008












IŞIK VE RENK MUCİZESİ




Doğada var olan her canlının sahip olduğu renklerin, desenlerin, beneklerin hatta çizgilerin bile bir anlamı vardır. Kimi zaman kendi aralarında bir iletişim aracı, kimi zamansa düşmanlara karşı bir uyarı olarak kullandıkları renkler, canlılar için hayati önem taşımaktadır. Öyle ki o canlının sahip olduğu rengin tonunun açık ya da koyu olması, çizgilerinin yönü bile özel olarak belirlenmiştir.

Dikkatli bakan bir göz, yalnızca canlıların değil, doğadaki herşeyin tam olması gerektiği gibi, yerli yerinde olduğunu hemen görecektir. Üstelik herşeyin insanın hizmetine verilmiş olduğunu, gökyüzünün masmavi ferahlatıcı renginin, çiçeklerin rengarenk görünümlerinin, yemyeşil ağaçların, otlakların, geceleyin zifiri karanlık içinde dünyayı aydınlatan ayın, yıldızların ve daha saymakla bitirilemeyecek kadar çok güzelliğin Allah’ın sanatının tecellileri olduğunu anlayacaktır.
 
Allah tüm kainatı, onun içindeki canlı cansız herşeyi eksiksiz olarak yaratmıştır. Herşeyi kontrolü altında tutan üstün güç sahibi Allah’ın şanı çok yücedir.


Masaüstü Görünümü