Harun Yahya

Filistin ve İsrail Arasında Yaşanan Sorunları Çözecek Olan Kişi Hz. Mehdi (a.s.)’dır



Filistin ve İsrail’deki olayların bitmesi için sunulan öneriler niçin onlarca yıldır bölgede akan kana çözüm olamıyor?

Ortadoğu’daki bu gibi olayların bitmesi için kalıcı çözüm ne olmalıdır?

Hz. Mehdi (a.s.)’ın dünyaya getireceği barış ve huzur hadislerde nasıl müjdelenmiştir?

Sayın Adnan Oktar bölgeyle ilgili hangi çözüm önerilerinin üzerinde durmaktadır?


www.ahirzaman.net

Filistin ve İsrail’de yıllardır gerginlikler, savaşlar ve her iki tarafa da kayıplar verdiren olaylar devam ediyor. Ancak her türlü yöntem denenmesine rağmen kesin çözüme yönelik herhangi bir sonuca ulaşılamadı. Üstelik bu süre içinde binlerce masum kardeşimiz şehit edildi, binlerce insan da yaralandı. Peki bu kanın durması, kargaşanın ortadan tamamen kalkması ve bu iki halkın birarada kardeşçe yaşaması için ne yapılabilir?

Son dönemde de Filistin ve İsrail arasında yaşanan insanlık dışı olaylar, kesin çözüm olarak, Türk İslam Birliği’nin aciliyetle hayata geçirilmesi gerektiğini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Sayın Adnan Oktar yıllardır, bu birliğin Ortadoğu’da yaşanan çözümsüzlüğün, zulüm dolu vicdansız ortamın tek çözümü olacağını gerek yazılı ve görsel eserlerinde gerekse verdiği röportajlarda sıkça dile getirmektedir.

Sayın Adnan Oktar’ın önemle vurguladığı gibi bu zulüm ortamında tüm Müslümanlara düşen; Türk-İslam Birliği’nin aciliyetle oluşturulması için dua mahiyetinde tüm legal yollara başvurulması ve yetkililerin bu birliğin oluşturulmasına davet edilmesidir. Yüce Allah’ın Mucib (Kendine yalvaranların isteklerini veren, icabet eden) sıfatı, inşaAllah Müslümanların bu duasına karşılık tecelli edecek ve yalnızca İslam dünyasına değil tüm dünyaya barış, huzur ve sevgi ortamını hakim kılacak olan Türk-İslam Birliği oluşacaktır.

Hz. Mehdi (a.s.)’ın çıkış alametlerinden biri olan Ortadoğu’daki bu olaylar da, hadislerde bildirildiği gibi Allah’ın izniyle Hz. Mehdi (a.s.) vesilesiyle çözülecektir.


 



Suni Barış Anlaşmaları Kanın Durmasını Engelleyemez

Geçtiğimiz ay Gazze’de ve İsrail’de yaşanan olaylar dünya gündeminde büyük bir yankı uyandırmıştır. Fakat bu ne ilk ne de son saldırıdır. Katliamların bu şekilde devam etmemesi gerektiğini artık herkes fark etmiş durumdadır. Ancak bu sorunu kökten çözümlerle, makul bir akılla bitirmek yerine her defasında ortaya daha da vahim bir tablo çıkarılmaktadır. Yapılan onlarca toplantıya, harcanan yüzlerce saate rağmen 10 yıl önce dünya nasılsa bugün de aynı ülkeler birbirine taraf olmakta ve aynı ülkeler birbirine saldırmaktadır. Her ülkenin kendine göre çözüm olarak gördüğü yöntemler, genelde yanlış olduğu için de bu yanlış seçim ve politikalardan dolayı saldırılar ve kargaşa devam etmektedir.

İsrail ve Filistin topraklarında yaşananları anlamak mümkün değildir. Ortada Filistin ve İsrail arasında imzalanmış bir barış anlaşması bulunmaktadır. Bu anlaşmaya göre iki taraf da karşı tarafa saldırmamayı taahhüt etmiştir. Ama bir taraf füzelerle saldırıya geçtiği zaman karşı taraf da "nefsi savunma" diyor ve öteki tarafı bombalamaya başlıyor.  İşte bu nedenle yapılan bir saldırı, karşı tarafın da misilleme yapmasına ortam hazırladığı için bu saldırılar iki ülkenin de aslında kendi halkına yaptığı zulüm ve katliamlara dönüşmektedir. İsrail roket kullandığında roketatarları sadece Filistin’e değil aslında kendi halkına da çevirmektedir ve aynı durum Filistin için de geçerlidir.

Savaş bir oyun değildir. Filistin ve İsrail’deki saldırılarda hedef, şahıs ya da amaç belli değildir. Füzeler ve bombalar kimi zaman boş bir araziye, kimi zaman masum çocuklara denk gelmektedir. Diyelim ki masum 50 kişi öldürüldü, bunun iki ülke için de yalnızca bir kayıp olduğu açıktır. Amaç kendi ülkesini savunmak da olsa böyle bir durumda adaleti gözetmek çok güçtür. Çünkü roket saldırısı yapıldığında, bu roketler masum çocuklara, kadınlara yani sivillere denk gelmektedir. Taraflar kendilerince askeri yerleri hedefleseler de sivil evleri de vurmaktadırlar. Açıktır ki askeri hedefi de sivil hedefi de vurmak hiçbir fayda sağlamamakta, iki ülke için de maddi ve manevi büyük kayıplara sebep olmaktadır.

Türkiye’ye Düşen Tarihi Sorumluluk

Tüm bu gerçekler göstermektedir ki; Türkiye hami sorumluluğuyla hareket etmeli ve peygamber evlatları olan İsrail ve Filistin arasında arabulucu olarak görev üstlenmelidir. Peygamber evlatlarının birbiriyle savaşması büyük bir gaflettir. Müslümanlar kendi aralarında birlik olup, bu birlikte “Allah Bir’dir” diyen Musevileri de bağırlarına basmakla yükümlüdürler.

Kınamak, lanet etmek, resmi yoldan protesto çekmek, kahrolsun demek, bomba ve roket atmak hep tehdide, nefrete ve karşı tarafı öldürmeye yönelik yöntemler ve izahlardır. Oysa İslam dini ve Musevilik bizden bunu istememektedir. Bu iki İlahi din de bu zihniyete tamamen karşıdır ve iki İlahi dine göre de  insan öldürmek haramdır. İşte bu nedenle Türk İslam Birliği’nin bir müjdesi olarak Türkiye ve İsrail arasında da bir birlik oluşturulması gerekmektedir. Türkiye ile İsrail beraber hareket ettiğinde, beraber karar aldıklarında onlarca yıldır çatışmalar ve bombalamalar nedeniyle kan gölüne dönen bölgede Yüce Allah’ın izniyle gerçek barış ve huzur ortamı sağlanacaktır.

Şu ana kadar tüm sistemler denenmiştir ve hiçbir zaman başarıya ulaşılamamıştır. Şu aşamaya kadar denenmeyen tek yöntem ise; İsrail ve Filistin arasında “gönül ve sevgi birliği” kurulmasıdır. Diğer vahşi yöntemler yerine iki halk da birbirine kardeşlik ve barış içinde yaklaşsa, Müslümanlar ve Museviler birlikte dua etseler, bölgeyi barış yurduna çevirseler iki taraf da esir durumda olmayacak, sınırlara da duvarlara da gerek kalmayacaktır. Türkiye’nin bu durumda Türk İslam Birliği çatısı altında İsrail ile hemen biraraya gelmesi ve kavgayı önlemesi gerekmektedir. Allah’a Bir ve tek olarak iman edenlerin birlikte hareket etmesi çok hayatidir. Bu gerçek Kuran’da şöyle bildirilmiştir:

“İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur.” (Enfal Suresi, 73)

www.dunyaninmehdiyeteihtiyacivar.com







 

Sayın Adnan Oktar Anlatıyor

“Filistin ve İsrail ancak İttihad-ı İslam’la ve Hz. Mehdi (a.s.) ile sevgi ve barış içerisinde yaşayabilir”

Böyle durumlarda saldırının hiç olmaması çok önemli.

Burada Türkiye devreye girsin. İslam alemi devreye girsin.

Bir taraf İsmailoğulları, bir taraf Yakuboğulları. Peygamber çocukları birbiriyle savaşıyor. Müslümanların burada araya girmesi gerekiyor. Kavgayı önlemesi gerekir. Bu da ancak Hz. Mehdi (a.s.) ile olur. Bu, Hz. Mehdi (a.s.) vesilesiyle kökünden hallolacak bir konudur.  Uçsuz bucaksız gayet güzel kadim araziler. Birbirinden güzel yerler. Kardeş olun, birlikte sofrada yemek yiyin. Allah Kuran’da birbirinizin yemeğini yiyebilirsiniz diyor Ehli Kitap için. Ama Hz. Mehdi (a.s.) olmadan bir huzur olmayacağı görülüyor. Rahatlık olmayacağı görülüyor. Kökten çözüm varken konuyu bambaşka bir çizgiye çekiyorlar. (15 Kasım 2012  A9TV)

 







Filistin’de Yaşanan Deccaliyetin Bir Fitnesidir

Peygamberimiz (s.a.v.) ahir zamanda dünyanın pek çok bölgesinde deccaliyetin sebep olduğu kargaşaların, çatışmaların, kan dökmelerin, fitnelerin olacağını haber vermiştir. Müslümanların da bu zorlu ortamda çeşitli sıkıntılara maruz kalacağını söylemiştir. Peygamberimiz (s.a.v.)’in deccaliyet fitnesinin etkili olacağını söylediği yerlerden biri de Filistin’dir. Hadiste geçen Beytül Makdis ifadesi, Mescid-i Aksa anlamına gelmektedir. Dolayısıyla Mescid-i Aksa’nın da bulunduğu Filistin topraklarından bahsedilmektedir. Günümüzde tam da Peygamberimiz (s.a.v.)’in haber verdiği gibi, Filistinli Müslümanlar büyük bir kuşatma altında, yoklukla, açlıkla ve türlü sıkıntılarla imtihan olmaktadırlar. Hz. Muhammed (s.a.v.) bu gerçeği hadisinde şöyle bildirmiştir:

Naim, Kaab’dan tahric etti, dedi ki:

Deccal, Beytül Makdis’de (Mescid-i Aksa yani Filistin) MÜMİNLERİ MUHASARA (KUŞATMA) ALTINA ALIR VE ONLARA (MÜMİNLERE) ÖYLESİNE ŞİDDETLİ BİR AÇLIK İSABET EDER Kİ, açlıktan yaylarının kirişini bile yemek zorunda kalırlar. (Celaleddin Suyuti’nin Tasnifinden Hadisler, Ahir Zaman Mehdisinin Alametleri, sf. 48)

www.adnanoktardiyorki.com

 Hz. Mehdi (a.s.) Dünyaya Huzur Getirecek Kutlu Bir Şahıstır

Günümüzde Filistin başta olmak üzere Müslüman ülkelerde savaş ve çatışmalar, terör, şiddet, anarşi, kargaşa, katliamlar, işkenceler ve ahlaki dejenerasyon giderek artmıştır. Bu ülkelerde yaşanan gelişmeler, hadislerdeki anlatımlarla çok büyük bir paralellik göstermektedir. Bölgede yaşanan anlaşmazlıklar, savaşlar, işkence ve katliamlar Hz. İsa (a.s.)’ın nüzulü ve Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhuru ile ilgili alametlerdendir. Son yıllarda bu bölgede yaşanan gelişmeleri haber veren bazı hadislerden, bu kutlu şahısların zuhurlarından sonra da bu topraklarda pek çok gelişme meydana geleceği anlaşılmaktadır.

“...Allah’ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın... ” (Al-i İmran Suresi, 103) ayetinde dikkat çekildiği gibi Müslümanlar birlik olmakla emrolunmuşlardır. Eğer Müslümanlar bunun için çalışmazsa, tek kelime İttihad-ı İslam’dan bahsedilmezse Allah İslam dünyasının üzerindeki acıyı ve azabı kaldırmaz. Peygamberimiz (s.a.v.) “SİZDEN ONA KİM YETİŞİRSE, KAR ÜZERİNDE SÜRÜNEREK DAHİ OLSA ONA GELSİN. ONA KATILSIN. ZİRA O, MEHDİ’DİR.” (İbn Mace, Fiten, B 34, H 4082; İbn Ebi Şeybe, c. VII, sf.527; Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sf. 14) hadisinde insanların Hz. Mehdi (a.s.)’ı aramalarını ve  en zor şartlar altında bile olsa ona kavuşmak için çaba göstermelerini istemiştir.

Hadislerin işaretlerine göre Hz. Mehdi (a.s.)’ın manevi liderliğinde dünyaya barış ve esenlik gelecektir. Dünyadan anarşinin, terörün, kargaşanın, düşmanlığın, şiddetin tümüyle kalkması sonucunda insanlar Allah’ın izniyle cennet benzeri bir ortama kavuşacaklardır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Hz. Mehdi (a.s.) vesilesiyle dünyaya hakim olacak huzur ve güven ortamını şöyle anlatmaktadır:

“DAHA ÖNCE ZULÜMLE DOLU OLAN DÜNYAYI, ADALETLE DOLDURUR. ADALETİ O DENLİ OLUR Kİ, UYKUDA OLAN BİR KİMSE DAHİ UYANDIRILMAZ VE BİR DAMLA KAN BİLE AKITILMAZ. Dünya, adeta Asr-ı Saadet devrine geri döner.” (Nuaym b. Hammad, K. Fiten vr. 77b; Suyuti, c. II, sf. 77; El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, sf. 29)

Ya Filistin’de Yaşayan Siz Olsaydınız?

Tüm Müslümanlar olarak zulme bilmeden de olsa ortak olmaktan kaçınmak gerekir. Türk İslam Birliği’ni, İslam ahlakının tüm dünyada yaşanmasını istemeyen, bunu gerekli görmeyen, aciliyetini dile getirmeyen her insanın durup iyice düşünmesi gerekir. Bu kişi bilmeden de olsa, cinayetlere, Irak’ta genç kızlarımızın ırzlarına kastedilmesine, Filistin’deki hapishanelerde kardeşlerimizin zulüm görmesine bir anlamda önayak olmuş olur. Zulme karşı bir önlem almaya gerek duymayan, bunlara karşı mücadele etmeye içlerinde bir istek olmayan kişilerin bir kere daha durup düşünmesi gerekir. Bu konuda vicdan azabı çekmeyen insanın kendine, “ya benim çocuğum, annem, babam, eşim bu durumda olsaydı ne yapardım” diye sorması gerekir. Çünkü;

Dünyadaki zulme seyirci olanlar, bu durumun değişmesini istemiyor demektir.

Sıcak evlerinde oturup, televizyonda sadece bir haber olarak olaylara seyirci kalanlar, bu zulme ortak oluyor demektir.

“İttihad-ı İslam’ı istemiyorum” demek, zulüm sisteminin devam etmesini istemek demektir. Zulmü engellemek için çalışmamak, çözüme ortak olmamak zalimlerle birlikte hareket etmek demektir.

Bütün inananlar bu gerçeği çok iyi düşünmeli ve zulme ortak olmaktan sakınarak İttihad-ı İslam için var güçleriyle çalışmalıdırlar.

Hz. Mehdi (a.s.) Sevgi ve Kardeşliğin Hakim Olmasına Vesile Olacaktır

Hz. Mehdi (a.s.) sevgi ve şefkat insanıdır. Allah’ın Hz. Mehdi (a.s.)’ın ruhunda yarattığı yoğun sevgi ve şefkatin, dünyanın her köşesine etki edeceği ve çok hayırlı bir dönem olacağı hadislerde şu şekilde ifade edilmektedir:


“Allah bizimle insanları nasıl şirk adavetinden kurtararak, onların kalplerine ülfet ve muhabbet yerleştirmiş ve din kardeşi yapmışsa, HZ. MEHDİ (A.S.) İLE FİTNE ADAVETİNDEN KURTARACAK VE KARDEŞ YAPACAKTIR.” (Taberani’den, Heysemi, c. Vıı, sf. 317; Nuaym b. Hammad, vr 52b; Kitab-Ül Burhan Fi Alamet-İl Mehdiyy-İl Ahir Zaman, sf. 20)

“Benim evladımdan Muhammed b. Abdullah (Mehdi) ile Cenab-ı Hak sünnetleri ihya eder. Onun adalet ve bereketi ile müminlerin kalpleri ferahlar. ACEM VE ARAP MİLLETLERİ ARASINDA ÜLFET VE MUHABBET YERLEŞİR.” (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-İl Mehdiyy-İl Ahir Zaman, sf. 66)

“İmam-ı zaman (Hz. Mehdi (a.s.))’ın bereketiyle İNSANLARIN KALPLERİ KARŞILIKLI SEVGİ VE BİRLİKLE DOLACAKTIR.” (Bihar-ul Envar, cilt 53, sayfa 187; Mikyaal al-makaarem, cilt 1, sayfa 52) 

“(Hz. Mehdi (a.s.) zamanında) SEVGİ VE ŞEFKAT DÜNYANIN KÖŞE BUCAK HER YERİNE HAKİM OLACAKTIR.” (İkbal’ul-a’mal sayfa 507; Bihar-ul Envar, cilt 21, sayfa 312)

“Böylece YER VE GÖK SAKİNLERİ ONDAN (HZ. MEHDİ (AS)) RAZI OLDUKLARI GİBİ, HAVADAKİ KUŞLAR, ORMANDAKİ YIRTICI HAYVANLAR, DENİZDEKİ BALIKLAR BİLE MEMNUNLUK DUYACAKLARDIR. Ümmeti Muhammed’den (s.a.v.) memnun olmadık hiç kimse kalmayacaktır. Hatta, ‘ihtiyacı olan yok mu?’ diye tellal bağırtacak; ‘İhtiyacımız yoktur’ cevabı verilecektir.” (Medineli Allame Muhammed b. Resul el-Hüseyni el-Berzenci, Pamuk Yayıncılık, İstanbul, 2002, s. 163) 

Masaüstü Görünümü