Harun Yahya

Bilinçteki Mükemmel Özellik: Birleştirme Yeteneği


Bir ağacı beynimizin yaptığı mükemmel birleştirme işlemi sayesinde görürüz. Beyin 1.000.000 farklı bilgiyi bir anda birleştirir ve sizin bilincinizi ortaya çıkarır. Elbette ki bu çok büyük bir mucizedir ve siz bu satırları okumaktayken de bu mucize tekrar tekrar yaşanır.

Bir cisim gördüğümüz zaman retinamızdan gelen sinyaller elektrik yüklü iyon dalgaları halinde sinirler boyunca seyahat ederler. Sinyal, sinirin sonuna geldiğinde bir sonraki sinire kimyasal sinir taşıyıcıları (neorotransmitters) yoluyla geçer. Sinyali alan sinir ise ateşleyip ateşlememe konusunda, kendinden sonra dizili olan sinirlerin ateşleme için vereceği oyların sayısına göre hareket eder. Elektrik sinyalleri bedenimize gönderilmeden önce bu şekilde beynimizde işlenmiş olur. İşte bilim adamları için en büyük sorunlardan birisi yani kendi ifadeleriyle çözmeye çalıştıkları problem, tüm bu iyon ve kimyasal hareketindeki bilincin nerede gizlendiğidir? Bilim adamları beyinde, bilinçli düşünme üzerinde özelleşmiş belli bir bölge veya yapı tanımlayamamışlardır. Bilincin nasıl ortaya çıktığı fiziksel olarak gösterilememekte ve bilinç günümüz bilimi için hala büyük bir sır olarak kalmaktadır.

Beyinde bilgilerin birleştirilmesi ve bir bütün olarak algılanması “Birleştirme Problemi” olarak biliniyor. Buna bir örnek verecek olursak, bir ağaca bakan ve kaç tane yaprak gördüğü sorulan herkes binlerce cevabını verecektir. İki saniyeyi aşmaması beklenen böylesine sıradan bir cevap aslında mucizevi bir olay sonucu gerçekleşmektedir. Nöroloji bilimi bizlere ağaçla ilgili bilgilerin (yani bütün yaprakların) ayrı ayrı seçildiğini ve ayrı ayrı milyonlarca nöron (sinir hücresi) arasında dağıtıldığını söylüyor. Bilim adamları ağaçla ilgili bu olağanüstü fazla sayıdaki bilginin beyinde nerede birleştirilip sonuçta karşımızda binlerce yapraklı bütün bir ağaç durduğunun bilincine varmamızı sağladığını araştırıyorlar.

www.ruhunsirlari.imanisiteler.com

Beynimiz Bilgileri Bilinci Oluşturacak Şekilde Nasıl Birleştirmektedir?

İşte bilincin mucizevi yönü bu kez bir başka yönüyle, yani yukarıda aktarılan birleştiricilik rolüyle hayranlık uyandırıyor. Beyinde, ağaca bakmaya başlamadan önce ağaçla ilgili hiçbir bilgi mevcut değildir. Üstelik ağaca baktığımızda beyin, ağacın bütünsel bir resmiyle de muhatap değildir. Yani yeşil ve kısmen sararmış tondaki yaprakları, birbirine uzanmış kahverengi dalları ve gövdesi, ağacın büyüklüğü gibi görsel bilgiler bir tablo halinde beynimize girmezler. Beynimize giren bilgiler paramparçadır ve sadece basit elektrik sinyallerinden ibarettir! Ortada sinir hatları boyunca gezinen ve güçleri belki de minyatür boyutlu ampulleri yakmaya yetecek kadar güçlü elektrik akımları vardır. Ağaçla ilgili renk, biçim, oran, tonlar arası kontrast, perspektif gibi görsel detaylar fiziksel olarak tamamen farklı bir boyutta yani elektriksel boyutta beynimize girmektedir. Bu bilgi beynimize milyonlarca ayrı nörona dağılmış olarak yani milyonlarca ayrı parça halinde girer.

Bu elektrik sinyallerinin en uygun şekilde bütünsel bir ağaç resmi ortaya çıkaracak şekilde birleştirilmesi tam anlamıyla bir mucizedir. Bunu anlamak için şöyle bir kıyaslama yapalım. Vereceğimiz örnekte yine aynı ağaç olsun. Ancak bu sefer ağacın bir fotoğrafının çekildiğini ve bu fotoğrafın 1 m X 1 m ebatlarında bir karta basıldığını farz edelim. Bu kartın da bir yap-boz oyunundaki gibi birbirinden farklı ve içiçe geçecek şekilde parçalara ayrıldığını düşünelim. Parçaların sayısı da 1 milyon olsun. Bu 1 milyon parçayı bir torba içine atıp iyice karıştıralım. Sonra da bunları, söz konusu ağacı daha önce hiç görmemiş olan bir kişinin önüne döküp birleştirmesini isteyelim.

Acaba bu kişi bütün ağacı ortaya çıkaracak şekilde bunları birleştirebilir mi? Bu imkansız görünen işi başardığını kabul etsek bile bu işi tamamlaması ne kadar vakit alır?

İşte beynin bu ağaçla ilgili bilgileri birleştirmesi de işlem olarak bu yap-boz parçalarını birleştirmekten farksızdır. Çünkü beyne daha önce hiç karşılaşmadığı bir ağaçla ilgili 1 milyon ayrı bilgi verilip bunları birleştirmesi istenmektedir. Biz ise ağaca baktığımız anda 1 saniye dahi gecikme olmaksızın, beynimizdeki görme merkezinde bilgiler birleştirilmiş olur ve ağaç beynimizin içinde tamamlanmış olur. Bu olağanüstü zor işlemin sonucunda ağacın bilincine varmamızın, süper bir çabukluk ve hesaplama sayesinde mümkün olduğu görülüyor. Ancak bu çabukluk ve hesaplamanın ardındaki mekanizma nedir sorusu üzerinde yapacağımız 1–2 dakikalık derin düşünme, bizlere bu dehanın beynin kendi tasarrufunda bir özellik olmadığını hemen gösterecektir.


Şuursuz Atomların Yap-Boz Oyunu



Çok hızlı hesaplamalar yapan ve bir insanın yap-boz oyununda deneme yanılma yöntemiyle senelerini alacak bir işi 1 saniyeden az sürede yapan beyin dokuları matematik bilmeyen, hatta kendi varlığından habersiz olan şuursuz atomlardan meydana gelmektedir. Bir insan beyni çıkarılıp incelenmek için bir tabağa konacak olsa göreceğiniz tek şey grimsi yumuşak bir et parçasıdır. Kesip içine bakacak olsanız karşınıza çok farklı bir şey çıkmaz. Görünüş olarak beyin dokularının mide veya ciğer dokularına göre düşünmede üstün kılacak bir özelliği yoktur. Tümü basit protein ve yağ moleküllerinden oluşur.

Peki ama vicdanlı şekilde düşünecek olursak bu yumuşak et parçasının böylesine mükemmel hesaplamaları üstelik daha önce hiç karşılaşmadığı bir ağaca dair 1.000.000 farklı bilgiyi bir anda birleştirmesi ve sizin bilincinizi ortaya çıkarması bir mucize değil midir? Elbette ki bu çok büyük bir mucizedir ve siz bu satırları okumaktayken de bu mucizeyi tekrar tekrar yaşarsınız.

Değişik harf ve kelimelere dair bilgiler beyninize apayrı elektrik sinyalleri olarak girer ve bunlar önceden öğrendiğiniz dilbilgisi kurallarına göre birleştirilir ve karşınızdaki basit çizgiler sizde bazı anlamlar uyandırır ve size birşeyler düşündürür. Oysa siz bunları anlamak için her bir cümlenin öznesini, yüklemini vs. teker teker incelemezsiniz. Bunların bilgisi adeta size işlenmiştir. Siz sadece okumayı dilersiniz ve okursunuz. Bir yerden sizlere yazıyla ilgili anlam verilir ve siz bunun şuuruna varırsınız. Aynı ağaç örneğinde olduğu gibi...

www.darwininacmaziruh.imanisiteler.com

Bizim “dış dünya” olarak izlediğimiz görüntüler, yalnızca Allah’ın bizim için yarattığı özel görüntülerdir. Gerçekte dış dünyanın aslı ile hiçbir zaman muhatap olamayız. Gördüğü görüntüden dolayı heyecanlanan, sevinen, üzülen, endişelenen ruhtur. Bize her şeyi seyrettiren, üstün ilim sahibi Allah’tır. Ruhumuz, beynimizde oluşan görüntüleri izlemektedir. Allah bu şekilde bizim için bir dünya hayatı yaratmakta ve bizleri imtihan etmektedir.

Allah, dünya olarak algıladığımız görüntülerin belirli bir hikmet ve ilimle ruh dediğimiz varlık tarafından algılanmasını sağlar. Allah bize dilediği görüntüleri gösterdiği sürece biz hiç farkına varmadan olaylara tepki veririz, halbuki biz ruh ve ruhun seyrettikleri dışında bir dış dünya ile muhatap değilizdir.


Gerçek Dışı Senaryolar



Peki ama beyni oluşturan gri yumuşak et parçası bu işleri sizin adınıza yapacak güce sahip midir? Bu yumuşak et parçasını oluşturan basit atomlar elektrikle ilgili fizik bilgisine veya hesaplamayla ilgili matematik bilgisine sahip olabilirler mi? Atomun elektronu çekirdek etrafında dönerken çekirdekle konuşup anlaşarak bu kararları veriyor olabilir mi? Sonra bu kararlarını diğer beyin atomlarına iletip onlarla istişare ederek konsensüs sağlıyor olabilirler mi? Eğer böyleyse niçin bazı atomlar itirazda bulunmuyor veya dalgınlıklarından dolayı cevap vermede geç kalarak bir karmaşanın ortaya çıkmasına sebep olmuyorlar? Elbette bu senaryo mümkün değildir. Çünkü beyin dokusu ve onu oluşturan atomlar şuursuz varlıklardır.

Şüphesiz canlılarda bulunan bilinç bize atomlardan ve moleküllerden çok daha üstün bir gücün beyni kontrol ettiğini göstermektedir. Yerini tespit edemediğimiz ancak her canlının içinde barındırdığı bu güç yüce Allah’ın ona bahşettiği ruhtur. Allah bu gerçeği bize Kuran’da şöyle bildirmiştir:

“Sana ruhtan sorarlar; de ki: Ruh, Rabbimin emrindendir, size ilimden yalnızca az bir şey verilmiştir.” (İsra Suresi, 85)


KURAN’DA ‘RUH’ KAVRAMI



 “Ruh” kavramı; hayat, idrak ve hareketin kaynağı, manevi varlık, vahiy, Allah kelamı, Kuran-ı Kerim, kuvvet, vahiy meleği, Cebrail (a.s.), his, duygu ve benzeri manalar için kullanılır. (Raşid el-İsfahânî, el-Müfredât) Garibil-Kur’ân, Mısır 1961, “ruh” md.) Ruh kelimesi Kuran’da birkaç yerde geçmekte ve değişik manalara gelmektedir.

1) Allah, Hz. Adem (a.s.)’ı topraktan şekillendirdikten sonra ona Kendi ruhundan üflemiş ve böylece Hz. Adem (a.s.) hayat kazanmıştır. Yine insanı ana rahminde yarattıktan sonra, ona Kendi ruhundan üflemiş ve onu ruh sahibi bir insan haline getirmiştir. Bu, ayetlerde şöyle haber verilmektedir:

“Hani Rabbin meleklere: “Gerçekten Ben, çamurdan bir beşer yaratacağım” demişti. “Onu bir biçime sokup, ona Ruhumdan üflediğim zaman siz onun için hemen secdeye kapanın.”” (Sad Suresi, 71-72)

2) Ruh kelimesi Kuran’da, “Ruhu’l-Kudüs” ve “Ruhu’l-Emin” kavramları ile Cebrail (a.s.) için kullanılmıştır.

Ruhu’l-Kudüs kavramı, Kuran’da dört yerde geçmektedir:

“Andolsun, Biz Musa’ya Kitab’ı verdik ve ardından peş peşe elçiler gönderdik. Meryem oğlu İsa’ya da apaçık belgeler verdik ve onu Ruhu’l-Kudüs (Cebrail)’le teyid ettik.” (Bakara Suresi, 87)

“İşte bu elçiler; bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. Onlardan, Allah’ın kendileriyle konuştuğu ve derecelerle yükselttiği vardır. Meryem oğlu İsa’ya apaçık belgeler verdik ve O’nu Ruhu’l-Kudüs’le destekledik…” (Bakara Suresi, 253)

“Allah şöyle diyecek: “Ey Meryemoğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu’l-Kudüs ile destekledim...”” (Maide Suresi, 110)

“De ki: “İman edenleri sağlamlaştırmak, Müslümanlara bir müjde ve hidayet olmak üzere, onu (Kur’an’ı) hak olarak Rabbinden Ruhu’l-Kudüs indirmiştir.”” (Nahl Suresi, 102)

Ruhu’l-Kudüs, “ruh” ve “kudüs” kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmiştir. “Kudüs” kelimesinin aslı “kuds”dür ve “mukaddes, mübarek” anlamlarına gelir. Ruhu’l-Kudüs, “herhangi bir şaibe ile lekelenme ihtimali olmayan, mukaddes ve temiz ruh, vahiy meleği, Cebrail” demektir. (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, V, 3125).

Ruhu’l-Emin de, Ruhu’l-Kudüs ile eş anlamlıdır. Kuran’da yalnız bir ayette geçmektedir:

“Gerçekten o (Kur’an), alemlerin Rabbinin (bir) indirmesidir. Onu Ruhu’l-Emin indirdi.” (Şuara Suresi, 192-193)

3) Ruh kelimesi ile Yüce Allah’ın vahyi bir başka deyişle ayetleri de ifade edilmektedir. (Doğrusunu Allah bilir.)

“Kullarından dilediklerine, melekleri emrinden olan ruh ile indirir: “Benden başka İlah yoktur, şu halde Benden korkup-sakının, diye uyarın.”” (Nahl Suresi, 2)

“Ruh”un gerçek manasını ise, Allah’tan başka kimse bilmez. Çünkü bu husus, Yüce Allah tarafından şöyle haber verilmiştir:

Sana Ruh’tan sorarlar; de ki: “Ruh, Rabbimin emrindendir, size ilimden yalnızca az bir şey verilmiştir.” (İsra Suresi, 85)

www.insanmucizedir.imanisiteler.com

Masaüstü Görünümü