Harun Yahya

Darwinistler, Evrenin Oluşumu Üzerinde Düşünmezler


Darwinistler geçtiğimiz yüzyıl boyunca tüm dünyayı aldatmayı başarmış, Darwinist bilim adamlarının ve tüm diğer evrim teorisyenlerinin gözlerini, kulaklarını, akıllarını kapatmıştır. Bu gerçek onların, bilimsel delillerle değil, yalnızca uydurma bilgilerle ve aldatmaca ile hareket ettiklerini, insanlarla bir buçuk yüzyıldır alay ettiklerini, feodal, bağnaz bir inançla hareket ettiklerini kesin olarak kanıtlamaktadır. Düşünen bir insanın karşılaşacağı tek gerçek ise her şeyin sahibinin Allah olduğu, gökte ve yerde olanların tümünün tek bir emir ile bir anda yaratıldığıdır.

 www.darwinistpropagandayontemleri.beyazsiteler.com

 



Darwinistler, evrendeki çok sayıda irili ufaklı gezegenin her birinin uzaydaki konumlarının ve hareketlerinin sayısız detaylarıyla özel olarak ayarlanmış olduğunu, sadece gezegenlerin konumlarındaki milimetrik bir değişimin bile evrendeki iç içe geçmiş bütün dengeleri altüst edebileceğini düşünmezler.


 Darwinistler, Ay ile Dünya arasındaki mesafenin, Dünya’daki hayatın devamı ve birçok yaşamsal dengenin sağlanması açısından son derece önemli olduğunu ve bu mesafedeki en küçük bir farklılığın bile hayati olumsuzluklara sebebiyet vereceğini düşünmezler.

 Darwinistler, eğer Dünya’ya ulaşan Güneş enerjisinde %10’luk bir azalma olsa yeryüzünün metrelerce kalınlıkta bir buzul tabakası ile örtüleceğini düşünmezler.

 Dünyamız uzaydaki sayısız galaksi, yıldız ve gezegen arasından sadece bir tanesidir. Darwinistler, bu devasa sistem içindeki olağanüstü dengenin asla tesadüfen meydana gelemeyeceğini düşünmek istemezler.

 Darwinistler Dünya’nın ekseninde 23o27´lık bir eğim olmasa, kutuplarla ekvator arasında atmosferin oluşumunu engelleyecek derecede aşırı sıcaklık olacağını ve yaşamın varlığının imkansız hale geleceğini düşünmezler.

 Darwinistler atmosfer basıncı şu anki değerinden bir kat daha fazla olsa, atmosferdeki su buharı oranının azalacağını ve Dünya üzerindeki karaların tamamının çölleşeceğini, bunun sonucunda da yaşamın imkansızlaşacağını düşünmezler.

 Darwinistler yaklaşık 15 milyar yıl önce tek bir noktada meydana gelen büyük bir patlama ile içinde yaşadığımız evrenin ortaya çıktığını; ancak büyük bir patlamanın aslında büyük bir karmaşaya neden olması gerektiğini, maddenin atom veya atom altı parçacıklar olarak uzay boşluğunda “rastgele” dağılmaları gerektiğini, ama böyle olmadığını, bunun yerine son derece sistemli ve düzenli bir evrenin ortaya çıktığını yani yaratıldığını düşünmezler.

 Darwinistler, Güneş’te meydana gelen patlamaların açığa çıkardığı enerjinin oldukça büyük olduğunu, tek bir patlamanın Hiroşima’ya atılanın benzeri olan 100 milyar ton atom bombasının gücüne eşit olduğunu, bu yakıcı etkinin de atmosfer aracılığıyla Dünya’ya en ideal şekliyle ulaştığını düşünmezler.

 Darwinistler, oksijenin yakıcı bir element olduğunu ve aslında bizim bedenimizi de yakması gerektiğini, bunu engellemek için, oksijenin atmosferdeki formu olan O2’nin dikkat çekici bir biçimde “asal” kılındığını, yani kolay kolay reaksiyona girmediğini düşünmezler.

 Darwinistler, hücre zarından ağaç kabuğuna, göz merceğinden bir geyiğin boynuzlarına, yumurta beyazından yılan zehirine kadar son derece farklı organik yapıların hepsinin karbon temelli bileşiklerden oluştuğunu, karbonun hidrojen, oksijen ve azot atomlarıyla çok farklı geometrik şekil ve sıralamalarda birleşerek son derece farklı maddeler meydana getirdiğini, karbonun bu özelliğinin Dünya üzerinde yaşamı mümkün hale getirdiğini düşünmezler.

 Darwinistler, suyun bilinen tüm sıvıların aksine, + 4°C dereceye ulaştıktan sonra beklenmedik bir biçimde genleşmeye başladığını ve böylece dışarıdaki sıcaklık sıfırın altına düşünce buzun suyun yüzeyinden donmaya başladığını, bunun denizin derinliklerinde yaşayan canlıların yaşamının devamına olanak veren bir özellik olduğunu düşünmezler.

 Su, insan bedeni için bir zorunluluktur. İşte bu yüzden suyun, dolaşım sistemimizin kusursuz şekilde çalışmasını sağlayacak özel bir akışkanlık değeri vardır. Bu ve buna benzer suya has özellikler bu sıvının bir Yaratılış harikası olduğunu kanıtlar. Fakat Darwinistler bu gerçeği düşünmezler.

 Su, katrandan 10 milyar kat, gliserolden bin kat, zeytinyağından yüz kat ve sülfürik asitten de 25 kat daha akışkandır. Darwinistler suyun bu akışkanlığının dolaşım sisteminin verimli çalışabilmesi açısından çok önemli olduğunu, eğer suyun akışkanlığı katranınkine benzer bir değerde olsa, hiçbir kalbin, içeriği büyük ölçüde sudan oluşan kanı pompalayamayacağını düşünmezler.

 Darwinistler evrenin sonsuz olmadığını, sıfır hacme sahip tek bir noktanın patlamasıyla yoktan var olduğunu düşünmezler.

 Darwinistler, evrenin oluşumuna sebep olan Büyük Patlama’nın tüm evreni kapsayan ve olağanüstü bir hassasiyete sahip bir düzen meydana getirdiğini ve bunun yalnızca Allah’ın izniyle gerçekleştiğini düşünmezler.

 Darwinistler termodinamiğin ikinci kanununun bir gereği olarak, evrende doğal şartlara bırakılan tüm sistemlerin zamanla bozulmaya uğradığını ve dolayısıyla evren ve içindekilerin gitgide bir sona doğru ilerlemekte olduğunu düşünmezler.

 Darwinistler Big Bang’in ardından gerçekleşen genişleme hızı, eğer milyar kere milyarda bir oranda (1/1018) bile farklı olsaydı, evrenin ortaya çıkamayacağını düşünmezler.

Galaksimizdeki yıldızların birbirlerine ortalama uzaklıkları 30 milyon mildir (48.280.000 km). Darwinistler, eğer bu mesafe biraz daha az olsaydı gezegenlerin yörüngelerinin istikrarsız hale geleceğini, eğer biraz daha fazla olsaydı gezegenlerin etrafa dağılacaklarını, dolayısıyla evrende kusursuz bir yaratılış olduğu gerçeğini düşünmezler.

 Evren, olağanüstü dengeler ve hassas sistemler üzerine kuruludur. Dev gezegen ve yıldızların hassas sistemlerle hareket ediyor olmaları, kesin olarak tesadüfleri reddeder. Darwinistler ise, bu açık gerçek üzerine düşünmekten açıkça kaçınırlar.

 Darwinistler, eğer yerçekimi sabiti şimdikinden biraz daha büyük olsaydı, evrendeki büyük yıldızların hepsinin birer kara deliğe dönüşmüş olacağını düşünmezler.

 Darwinistler, atomun yalnızca 0.0000001’lik hacminin içinde olağanüstü kompleks atomaltı yapılar olduğunu ve bunların son derece kritik bir hassasiyet ve düzen içinde hareket etmekte olduğunu düşünmezler.

 Darwinistler, fosfor, karbon gibi atomların tesadüfler sonucunda bir araya gelerek, yıldırımlar, volkanlar, ultraviyole ışınları, radyasyon gibi doğal olaylar sonucunda kendilerini kusursuzca organize ederek proteinleri, hücreleri, balıkları, kedileri, tavşanları, aslanları, kuşları, insanları ve tüm canlılığı meydana getirdiklerini iddia ederken, bunların bilinçsiz, akılsız, yeteneksiz, bilgisiz ve cansız olduklarını düşünmezler.

 Evrenin yoğunluğu, genişleme hızı, yıldız sistemlerinin, galaksilerin özellikleri, çekim güçleri, yörüngeleri, hareket biçimleri, hızları, içerdikleri madde miktarı, hepsi son derece ince hesaplar ve hassas dengeler üzerine kuruludur. Aynı şekilde Dünyamız, Dünyamız’ın çevresini saran atmosfer, insanın yaşamına en uygun yapıdaki yeryüzü, bunların tümü olağanüstü bir yaratılış örneğidir. Ancak Darwinistler bu hesaplardaki ve dengelerdeki çok ufak bir oynamanın tüm evrenin düzenini altüst edeceğini düşünmezler.

 Darwinistler, eğer yerçekimi sabiti şimdikinden biraz daha büyük olsaydı, büyük yıldızların her birinin birer kara deliğe dönüşmüş olacağını düşünmezler.

 Darwinistler, suyun şu andaki fiziksel ve kimyasal özelliklerinin veya Dünya’nın atmosfer yapısının ya da ısısının şimdikinden çok az daha farklı olması durumunda “bulut” diye bir şey olamayacağını ve bulut olmadığı durumda da yeryüzünde tatlı su kaynaklarının var olamayacağını düşünmezler.

 Darwinistler, her yıl yağan yağmurun yeryüzündeki hayatın devamı için belli bir ölçüde olmasının, şeklinin ve hız limitinin ayarlanmış olmasının evrim teorisiyle açıklanamayacağını düşünmezler.

 Darwinistler; Güneş Sistemi’nin galaksi merkezi etrafındaki dönüş süratinin saatte tam 720.000 km olduğunu, 200 milyon yıldızı bünyesinde barındıran Samanyolu Galaksisi’nin uzay içindeki hızının saatte 950.000 km olduğunu, böylesine kompleks ve süratli bir sistem içinde hiçbir sorun ve çarpışma yaşanmadan Allah’ın kurduğu kusursuz dengeye göre yaşadığımızı düşünmezler.

 Darwinistler, cansız, şuursuz atom yığınlarının, Dünya’yı, gezegenleri, Güneş Sistemi’ni, çiçekleri, meyveleri, ağaçları ve bunlar ile tam bir uyum içinde yaşayan insanı, tesadüflerle oluşturamayacaklarını düşünmezler.

 Darwinistler, evrende var olan irili, ufaklı çok sayıda gezegenin uzaydaki hareketlerinin kritik konumda önem taşıdığını, uzaydaki konumlarının ve hareketlerinin gelişigüzel olmadığını, evrendeki bu dengeleri Allah’ın mükemmel şekilde yarattığını düşünmezler.


“Kendinden (bir nimet olarak) göklerde ve yerde olanların tümüne sizin için boyun eğdirdi. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır.” (Casiye Suresi, 13)

www.komunizmvedarwinizm.com



Yüce Allah’a iman eden bir insan, gördüğü bir çiçek tomurcuğunda, mikroskop altında incelediği tek bir hücrede, dallarını göğe uzatmış muhteşem görünümlü bir ağaçta, kabuğunun içinde paketlenmiş meyvelerde, birbirinden güzel hayvanlarda ve tek bir tohum tanesinde Rabbimiz’in gücünü ve büyüklüğünü görecektir. İşte bu nedenle, Allah’ın varlığına inanan bir insanın, karşılaştığı güzellikler hakkında düşündükçe inancı pekişecek, imanı güçlenecektir. Çünkü tüm varlıkları, alemlerin Rabbi olan Allah yaratmıştır ve yeryüzünün her yerinde O’nun kudreti hakimdir.

www.evrenmucizesi.imanisiteler.com

Tüm alemlerin Hakimi olan Allah, iman eden kullarına,   yarattıkları üzerinde düşünmelerini öğütler. Bunun en önemli nedenlerinden biri, yerde, gökte, Allah’ın yarattıklarının tümünde, Allah’ın varlığına ve üstün yaratışına dair deliller bulunması ve tüm bunları görmenin, iman eden bir insanı Allah’a daha fazla yaklaştırmasıdır.

Masaüstü Görünümü