Harun Yahya

Şeytanın Müslümanın Üstündeki Oyunları


• Şeytan müminlerin arasını hangi yöntemlerle bozmaya çalışır?

• Şeytan Allah’ın adını kullanarak müminleri nasıl kandırır?

 Şeytan her insanın hayatı boyunca binlerce defa karşılaşacağı en büyük düşmanıdır. Yeryüzünde bulunmasının tek nedeni de insanları saptırmak için Allah’tan aldığı izindir. 



 

Kıyamete kadar, bu izin doğrultusunda olabildiği kadar çok insanı cehennem ateşine sürükleyecek, bunu başarmak için her türlü yolu deneyecektir. Bu amaçla şeytan, insanları her an gözler (Araf Suresi, 27), insana zarar verecek planlar ve oyunlar hazırlar. Bu planlar ve oyunlarına bazen gaflete düşen müminleri de katar. İşte şeytanın müminleri hataya sürüklediği bazı durumlar şunlardır.

Müminlerin Arasını Bozmaya Çalışır

Kuran’da müminlerin birlik içinde, birbirlerine destek ve yardımcı olmaları, birbirlerini gözleyip kollamaları emredilir. İman edenlerin aralarındaki bağın nasıl olması gerektiği şu ayetle bildirilmiştir:

Şüphesiz Allah, Kendi yolunda, sanki birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever. (Saf Suresi, 4)

İşte şeytan bu önemli hükmü göz ardı ettirmeye ve müminlerin aralarındaki birliği yıpratmaya çalışır. Bu amaç doğrultusunda en büyük çabayı müminler arasındaki konuşmaları olumsuz yönde etkilemek için harcar. Kötü söz söyleme, imalı konuşma, laf dokundurma gibi cahiliye insanlarına ait çirkinlikleri yapmaya teşvik ederek müminlerin aralarını açmaya çalışır. İman eden bir kimse, şeytana karşı boş bulunduğu her an böyle bir tehlikeyle karşı karşıya kalabilir. Bu yüzden Kuran’da, müminler bu tehlikeye karşı uyarılır, birbirlerine karşı güzel söz söylemeleri emredilir ayrıca şeytanın müminlerin düşmanı olduğu şöyle hatırlatılır:

Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır. (İsra Suresi, 53)

Gerçekten şeytan, içki ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin düşürmek, sizi, Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi?  (Maide Suresi, 91)

 www.harunyahya.org

 Allah’ın Adını Kullanarak Saptırması

Şeytanın en sinsi ve aldatıcı hilelerinden biri de Allah’ın ismini kullanarak yaklaşmasıdır. Bu yöntemle, gaflet anındaki müminlere Allah’ın razı olmadığı hareketlerin din ve Allah adına yapıldığını telkin eder. Söz konusu hareketleri hizmet ve ibadet kisvesi altında yaptırır. Bu oyuna gelen bir insan, İslam’ın kendisine Allah yolunda mücadele etmesi için sağladığı imkanları, tamamen kendi nefsini tatmin için kullanmaya başlar. 

Örneğin böyle bir kişi, din ahlakını anlatmak amacıyla inkârcıların yoğun olarak bulunduğu, aldatıcı dünya süsleriyle dolu bir ortama girdiğinde, sadece kendi nefsi doğrultusunda hareket eder. Başlangıçta meşru olan nimetlerden zevk almasında hiçbir sakınca yokken bir süre sonra durum değişir. İslam’ın hayrı için başlayan bir hareket amacından sapar, nimetler amaç haline gelir. Belki görünüşte Allah’ın sınırları içinde hareket ediliyordur, ama kalpte Allah’ın rızası değil, nefsin doyurulması hırsı vardır. Yaptığı hareketten hiçbir fayda alamayacağı gibi imanı gittikçe zedelenmeye başlayabilir. (Doğrusunu Allah bilir). Şeytan söz konusu kişiye Allah’ın adıyla yaklaşmış ve bir kez daha dünya hayatının aldatıcı süsünü kullanarak ahireti terk ettirmiştir. Kuran’da şöyle buyrulur:

Ey insanlar, hiç şüphesiz Allah’ın va’di haktır; öyleyse dünya hayatı sizi aldatmasın ve aldatıcı(lar) da, sizi Allah ile (Allah’ın adını kullanarak) aldatmasın. Gerçek şu ki, şeytan sizin düşmanınızdır, öyleyse siz de onu düşman edinin. O, kendi grubunu, ancak çılgınca yanan ateşin halkından olmaya çağırır. (Fatır Suresi, 5-6)

Küçük hesapların ve geçici dünya hayatının peşine düşerek imanları zayıflayan, üstelik çıkarlarını korumak için Allah rızasını siper edinen bu insanlar, Kuran’a göre münafık konumuna girerler:

(Münafıklar) Onlara seslenirler: “Biz sizlerle birlikte değil miydik?” Derler ki: “Evet, ancak siz kendinizi fitneye düşürdünüz, (Müslümanları acıların ve yıkımların sarmasını) gözetip-beklediniz, (Allah’a ve İslam’a karşı) kuşkulara kapıldınız. Sizleri kuruntular yanıltıp-aldattı. Sonunda Allah’ın emri (olan ölüm) geliverdi; ve o aldatıcı da sizi Allah ile (Allah’ın adını kullanarak, hatta masumca sizden görünerek) aldatmış oldu.” (Hadid Suresi, 14)

Şeytanın insanı Allah’ın adıyla aldatmasının bir başka yolu da, Allah’ın affediciliğini öne sürerek insanı günah işlemeye teşvik etmesidir. Allah elbette ki sonsuz merhamet sahibidir ve tevbe edip Kendisi’nden bağışlanma dileyen her kulunun günahlarını affedebilir. Ama bir insan, “nasıl olsa Allah affeder” diyerek bile bile günah işlemeye başlarsa, çok tehlikeli bir yola girmiş olur. Bu davranışı nedeniyle zamanla kalbi katılaşabilir, duyarsızlaşıp, Allah korkusunu, haşa tümüyle yitirebilir. Kuran’da, “yakında bağışlanacağız” diyerek bile bile günah işleyen insanlardan (Araf Suresi, 169) söz edilirken, şeytanın insanı Allah adıyla aldatışının bir örneği haber verilir.

 www.harunyahya.org

Allah müminlere, şeytanın oyununa düşmemeleri için Kuran’a sımsıkı sarılmalarını emreder. Çünkü Kuran hayatının her anında mümine yol gösterici olacak bir kılavuzdur. Dahası müminler ayetleri yalnızca düzenli olarak okumakla değil, hayat boyu akılda tutmakla, üzerlerinde düşünmekle ve her olayda Kuran’la hükmetmekle yükümlüdürler:

Evlerinizde okunmakta olan Allah’ın ayetlerini ve hikmeti hatırlayın. Şüphesiz Allah, latiftir, haberdar olandır. (Ahzab Suresi, 34)

 Müminin Zamanla Yıpranmasını İster

Şeytan zamanın mümini yıpratmasını ister, müminin açık vermesini sabırla bekler. İmanı zayıf bir kişinin maneviyatından zaman içinde kopardığı küçük tavizler, bir süre sonra kalbinin üzerinin kabuk bağlamasına ve aklının örtülerek şeytanın daha büyük telkin ve vesveselerine kapılabilmesine sebep olur. Bir Kuran ayetinde, zaman içinde kazandıkları yüzünden, şeytan tarafından ayakları kaydırılmak istenen bir grup müminin haberi şöyle verilmiştir:

İki topluluğun karşı karşıya geldikleri gün, sizden geri dönenleri, kazandıkları bazı şeyler dolayısıyla şeytan onların ayağını kaydırmak istemişti...  (Al-i İmran Suresi, 155)

Ayetlerden Uzaklaştırmaya Çalışır

Allah’ın hak kitabı olan Kuran’a tabi olmak büyük bir sorumluluktur. Böylesine önemli bir sorumluluğu ihmal etmenin cezası da aynı derecede şiddetli olur. İnsanın böyle bir cezaya çarptırılması ise bilindiği gibi şeytanın en büyük amacıdır.



Şeytanın etkisiyle Kuran’dan uzaklaşan bir kimse, gerçekte Allah’tan uzaklaşmış olur. Çünkü Kuran, Allah’ın sözüdür ve hem müminlerin hidayete ermelerini sağlayan, hem de onlara ömür boyu yol gösterici olan bir ‘nur’dur.

Kuran’dan uzaklaşmak, Kuran’a tabi olmuş müminleri tehdit eden bir tehlikedir. Çünkü müşrikler ve kafirler zaten Kuran’dan tamamen gaflet içindedirler. Ayetlere karşı perdelenmiş oldukları için, Kuran’dan daha fazla uzaklaşmalarına imkân yoktur. Fakat ayetler vesilesiyle iman eden ve ayetlerde bildirildiği şekilde yaşayan müminler, Kuran’dan uzaklaşırlarsa, çok büyük bir tehlikeyle, şeytanla yüz yüze kalırlar. Dahası bunun farkına varmadan, kendilerini hala doğru yolda zannederek, şeytan tarafından kontrol altına alınırlar. Kuran’da bu durum, şeytanın insanın üzerine kabuk gibi bağlanması olarak ifade edilmiştir:

Kim Rahman (olan Allah)ın zikrini görmezlikten gelirse, Biz bir şeytana onun “üzerini kabukla bağlattırırız”; artık bu, onun bir yakın dostudur.Gerçekten bunlar (bu şeytanlar), onları yoldan alıkoyarlar; onlar ise, kendilerinin gerçekten hidayette olduklarını sanırlar. (Zuhruf  Suresi, 36-37)

Böyle bir gaflete de ancak, ahireti terk edip dünyevi çıkarlara yönelen, nefsinin istekleri doğrultusunda hareket eden biri dalabilir. Allah’ı değil, nefsini tatmin etmeye yönelip şeytanın peşine takılan bu kimse, insandan çok hayvana benzer. Çünkü hayvanın da, insanın da temel fiziksel ihtiyaçları ortaktır. İnsanı üstün yapan kendisini yaratan Allah’a bilinçli bir biçimde kulluk etmesidir. İşte bu nedenle Kuran’da nefsinin hevasına uyan ve bir zamanlar tabi olduğu ayetlerden uzaklaşan kimseler için şöyle bir benzetme yapılmaktadır:

Onlara kendisine ayetlerimizi verdiğimiz kişinin haberini anlat. O, bundan sıyrılıp-uzaklaşmış, şeytan onu peşine takmıştı. O da sonunda azgınlardan olmuştu. Eğer Biz dileseydik, onu bununla yükseltirdik. Ama o yere meyletti (veya yere saplandı), hevasına uydu. Onun durumu, üstüne varsan dilini sarkıtıp soluyan, kendi başına bıraksan dilini sarkıtıp soluyan köpeğin durumu gibidir. İşte ayetlerimizi yalanlayan topluluğun durumu böyledir. Artık gerçek haberi onlara aktar. Ki düşünler. (Araf Suresi, 175-176)

Bir mümin yıllar boyunca, birçok defa Kuran’ı okumuş olabilir. Ama bu onu şeytanın oyunlarından müstağni kılmaz. Şeytan birçok oyunla karşısına çıkar. Müminin Kuran’ı inkar etmeyeceğini bildiğinden, çeşitli hilelerle, müminleri günlük hayatlarında Kuran’da emredilen yaşam tarzından uzaklaştırmaya çalışır.

Örneğin Kuran’da, yaşanan ve yaşanacak her anı Allah’ın bir kader çerçevesinde önceden yarattığı bildirilmiştir. Bu bilgiye rağmen başına gelen olaylar karşısında sıkıntılı, tevekkülsüz bir ruh hali sergilemek, Allah’ın ayetlerini gözardı ederek hareket etmek anlamına gelir. Uzun süre bu ruh halinde kalan bir kimsenin kalbi, Kuran’ın berraklığını yitirir ve giderek kararmaya başlar. Sonunda bu kimse Kuran’dan etkilenmeyen, duyarsız bir insan haline gelebilir. Kuran’da emredildiği gibi bir hayat sürme gayretindeki herkes bu tehlikeyle karşı karşıyadır. Her kim olursa olsun, kendisine kitap verildikten sonra bu yükümlülüğü hakkıyla yerine getiremezse, kalbi katılaşabilir. Kuran’da, daha önce kendilerine kitap verilen, ancak bu sorumluluğu taşıyamayan kimselerin durumu şöyle hatırlatılmaktadır:

İman edenlerin, Allah’ın ve haktan inmiş olanın zikri için kalplerinin “saygı ve korku ile yumuşaması” zamanı gelmedi mi? Onlar, bundan önce kendilerine kitap verilmiş, sonra üzerlerinden uzun bir süre geçmiş, böylece kalpleri de katılaşmış bulunanlar gibi olmasınlar. Onlardan çoğu fasık olanlardı. (Hadid Suresi, 16)

 www.harunyahya.org

 Şeytan insanın dosdoğru yolunun üzerine oturarak (Araf Suresi, 16) ona çeşitli tuzaklar hazırlar. Ancak Allah’tan gerektiği gibi korkup sakınan müminler şeytanın bu oyununa gelmezler. Çünkü Allah Kendisi’nden korkup sakınana, onu doğru yola ulaştıracak, doğruyu yanlıştan ayırmasını sağlayacak bir anlayış verir:

Ey iman edenler, Allah’tan korkup-sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir. (Enfal Suresi, 29)

Masaüstü Görünümü