Harun Yahya

Dünya’daki Ekonomik İstikrarsızlıklar Kuran Ahlakı’nın Yaşanmasıyla Kesin olarak Son bulur




 

Allah Kuran'da, mal sevgisini insanları dünyaya bağlayan konulardan biri olarak anlatır. Şüphesiz ki mal sahibi olmak, para kazanmak, bu parayla güzel bir yaşam sürmek her insanın en meşru hakkıdır. Allah dünya nimetlerini kulları için yaratmıştır. Ancak kişinin gerçekte Allah'a ait olan malı kendisininmiş gibi sahiplenmesi, yığdıkça yığması ayrı bir durumdur. İnsanın büyük bir hırsla, Allah’ı ve ölümü unutarak yaşaması, Allah'ın kendisine bahşettiği bu nimetleri ihtiyaç içindeki mazlumları görmezden gelerek sadece şahsı için harcaması ona bulaşmış manevi bir hastalıktır. Çünkü bu durumdaki bir insan ölümün yakınlığını, hayatın geçiciliğini neredeyse hiç düşünemez. Oysa insanın yaratılışının gayesi Allah'ın rızasını kazanmasıdır. Fakat söz konusu zihniyet kendisinde adeta bir tutku halini alınca bu ana gaye unutulur. Maddiyat tutkusu adeta bir hırs şeklinde benliğini sarar ve gafil bir hayat yaşamasına neden olur. Allah Kuran ayetlerinde bu gerçeği bildirir:

 

(Mal, mülk ve servette) Çoklukla övünmek, sizi 'tutkuyla oyalayıp, kendinizden geçirdi'. Öyle ki (bu), mezarı ziyaretinize (kabre gidişinize) kadar sürdü. (Tekasür Suresi, 1–2)

 

Kimi insanlar zengin olmanın tek yolunun bu uğurda amansız bir mücadele vermek olduğuna inanırlar. Bu yolda sağladıkları başarıların ve başarısızlıkların kendilerinden olduğunu sanırlar. Bu yanlış inancın nedeni, Allah'ın tüm varlıkların tek sahibi olduğunu bilmemeleri veya kalben inanmamalarıdır. 

Sadece bireylerin değil bugün dünyada yaşanan ekonomik krizlerin ana nedeni de bu çarpık mantıktır. Büyük sermaye sahiplerinde biriken dev parasal güç iş gücüne, yeni yatırımlara insanların refah düzeyini yükseltecek çalışmalara aktarılacağı yerde yine bankalara ve özel kasalara kilitlendiğinden yani kullanıma geçirilmediğinden dünya ekonomisinde büyük bir istikrarsızlık oluşmaktadır. Bunun sonucunda da dünyanın hemen her ülkesinde bir tarafta kazandığı parayı sürekli olarak yığıp biriktiren bir güruh diğer tarafta da sokaklarda yatıp kalkan, açlık sınırında yaşayan geniş kitleler meydana gelmektedir. Kapitalizmin dünyaya verdiği bu zarar tüm dehşet verici sonuçlarıyla ortadadır. Yaşam standartları açısından insanlar arasında oluşan dev farklılıklar Kuran ahlakına dayalı bir anlayışın yaşanmamasının sonuçlardır. 

 

Oysa dünya üzerinde tüm insanların refah içinde yaşamasına yetecek kaynaklar fazlasıyla mevcuttur. Ancak Kuran'da bir tehlike olarak belirtilen ve malı yığıp biriktirme tutkusu olarak adlandırılan şeytani zihniyet, insanları bu imkanları adil ve ihtiyaca göre kullanmaktan alıkoyar. 

 

Gücün ve malın Allah'tan geldiğine inanmayan, kazandıklarını kendi başarısı zanneden bir insan için parasını harcamak adeta bir kabustur. İşte bu nedenle parayı yığar, mümkün olan her şekilde saklar, hiç durmadan biriktirir. Böyle bir insan yeni bir fabrika açmak, bu vesileyle daha çok insana para kazanma imkanı sağlamak, ülkesinin üretim gücünü, sanayisini geliştirecek yeni yatırımlar yapmak, parayı herkesin faydasına olacak hayırlı işlerde kullanıp işletmek yerine yastık altında tutmayı tercih eder. Oluşan bu son derece bencil yapı içinde fakir olan daha fakir, zengin olan da daha zengin bir hale gelir.

Bugün  dünyada yaklaşık 842 milyon insan açlık sınırının altında yaşamaktadır. IMF’nin tahmini 2014 verilerine göre kişi başına en fazla yurtiçi gelire sahip ülke 105.995 dolar ile Lüksemburg iken Hindistan’da bu rakam sadece 1.483 dolardır. Görüldüğü gibi ülkelere göre büyük değişiklikler gösteren kişisel gelir dağılımındaki dengesizlikler aslında Kuran ahlakının yaşanmamasının dehşet verici sonuçlarından sadece biridir.  İnsanlar paralarını bir yere yığıp kimseye kullandırmayarak bu büyük zulüm çarkının bilerek ya da bilmeyerek dönmesine katkıda bulunmaktadırlar. 

 

Pek çok insanın mallarını yığıp biriktirmelerinin altında yatan önemli nedenlerden biri de şeytanın içten içe kendilerine telkin ettiği "fakirlik korkusu" dur. Allah'a tam güvenmeden yaşayan büyük bir kitle sürekli gelecekte başlarına olumsuz bir şey gelmesinden; parasız kalmaktan, tek başlarına yaşlanmaktan, muhtaç duruma düşmekten, iflas etmekten korkarlar. Bu nedenle hayatlarının neredeyse her anı geleceklerine dair planlar yaparak geçer. Ancak geleceklerine yönelik bu kadar endişe içinde olan birçok insan, varlığı kesin olan ahiret günü için hemen hiçbir hazırlık yapmazlar. Hesap günü Allah'ın huzurunda ne söyleyecekleri, kendilerini o güne nasıl hazırlamaları gerektiğini neredeyse hiç düşünmezler. 

 

Gelecek planları çoğunlukla ileride başlarına gelebilecek olası zorluk ve sıkıntılara karşı, "bir köşede" para biriktirme üzerine olur. Oysa bir insanın yaşamı boyunca karşılaşacağı zorlukları da, kolaylıkları da yaratan Allah’tır. Eğer Allah takdir ettiyse ne kadar para biriktirse de yatırım yapsa da bunlar onu başına geleceklerden korumaz. Çünkü her insan kaderinde olanı yaşar. Eğer hiçbir zorlukla karşılaşmıyorsa, bu geleceğini sözde kendi elleriyle garanti altına aldığı için değil, Allah ona lütfettiği içindir. Aynı şekilde, kendi aklınca aldığı tüm tedbirlere rağmen zorluk içinde yaşayan da yeterince tedbir almadığı için değil, Allah öyle takdir ettiği ve bunda gizli hayırlar yarattığı için o durumdadır. Ümitsizliğe kapılmasının, "Daha çok tedbir alsaydım böyle olmazdı" gibi cahilce çıkarımlarda bulunmasının hem hiçbir anlamı yoktur hem de bu düşünceler Kuran'a uygun değildir. Aynı olay bin kere başına gelse yine aynı aşamalardan geçecek yine aynı sonuçla karşılaşacaktır. 

 

Bu durumda insanın Allah'a tevekkül etmesi;, Allah'ın kendisini koruyacağından, yaptıklarına ahirette en güzeliyle karşılık vereceğinden emin olması, en akılcı olandır. Bu da gelecekte karşılaşacağı durumlara karşı mal yığıp biriktirerek değil, Allah'ın rızasını umarak sürekli helal yoldan sermayesini kullanmakla mümkündür. Allah'ın adıyla bir işe başlayan, malını ve parasını Allah yolunda, Allah rızası için harcayan bir insan, sürekli olarak Allah'ın koruması altındadır. Her işte Allah'ın yardımı olduğunun bilincindedir. Allah'ın, zahiren olumsuz gibi görünen sonuçları bile, mutlaka onlarca hayırla yarattığını bilir. Bu nedenle de samimi bir Müslümanın Allah'a güvenerek yaptığı her işte, alışılmadık bir bolluk ve bereket oluşur. İman etmeyenlerin bir ömür boyunca hırs edinerek sahip olmak istedikleri başarı ve mülk salih Müslümanlara hiç durmaksızın ulaşır. 

 

Şu unutulmamalıdır ki Yüce Allah her şeyi en kusursuz ve en mükemmel şekilde yaratmıştır. Bunun konforu ve rahatlığı içinde yaşamak, yalnızca gönülden Allah'a güvenen Müslümanlara ait bir ayrıcalıktır. 

 


Sayın Adnan Oktar'ın Wadsam Afghan Business'da yayınlanan makalesi:

 

http://www.wadsam.com/economic-instabilities-in-the-world-would-completely-end-with-the-moral-values-of-the-quran-232/


 

Masaüstü Görünümü