Harun Yahya

Batı ile Rusya Arasında Bir Ülke: UKRAYNA




 

Yanukoviç’in Avrupa Birliği ile ortaklık anlaşmasını imzalamayı reddetmesi Ukrayna’da büyük kitlesel protestoları tırmandırmıştı. Barışçıl amaçla başlayan gösterilere kısa süre sonra şiddet dâhil oldu. Polis kalkanları, taşlar, Molotof kokteylleri, gaz bombaları gösterilerin ayrılmaz parçaları oldu. 

 

Medyaya yansıyan bu görüntüler çoğu zaman göstericilerin amaçlarının bile önüne geçti. Pek çok kimse bunları Ukrayna’nın Rusya’ya mı yoksa Avrupa’ya mı tabi olacak tartışmasının sonuçları olarak görüyor. Bu doğruluğu inkâr edilemez bir gerçek. Ancak bununla birlikte olayların derininde başka nedenler de mevcut. Gösteriler sırasında gerçekleşen sembolik bir eylem bu nedenler hakkında önemli bir ipuçları veriyor. Bu olay Protestocuların, Lenin'in Aralık ayında söktükleri heykelinin yerine, altın bir klozet koymasıydı. 

 

Her şeyden önce gösterilere katılan Ukraynalılar her zamankinden daha fazla özgürlük ve demokrasi talep ediyorlar.  Komünizmden kalma devlet anlayışının bunun önündeki en büyük engel olduğunu düşünüyorlar.

 

Batıda pek çok kimse, Sovyetler Birliği'nin ve Doğu Bloku'nun çökmesinin ardından, komünizmin bir tarih olduğunu ve artık dünya için bir tehlike olmadığını düşünüyor. Komünizm, diyalektik materyalizmin siyaset teorisi. Dolayısıyla diyalektik materyalizm yaşadıkça komünizm de yaşıyor.

 

Ukrayna’nın devlet kademelerinde Komünist ideoloji eğitimine tabi kalmış diyalektik materyalizme inanan pek çok görevli var. Devlet sistem olarak komünist olmasa da, komünist ideoloji çeşitli devlet kademelerinde güçlü olarak yaşıyor. Tabii bu durum devlet mekanizmalarının olaylar karşısındaki tepkilerinin komünizm dönemindekiyle benzer olmasına yol açıyor. 

 

Ukraynalı muhalif aktivist, Dmitro Bulatov’un başına gelenler ya da Vradiyika kasabasında Iryna Kraskhova’nın yaşadıklarının bir benzeriyle Batı tipi demokrasilerde karşılaşmak pek mümkün değil. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yansımış Ukrayna’ya ait 1922 dosya, ülkenin İnsan hakları ve özgürlükler konusunda henüz kat etmesi gereken çok yok yol olduğunun bir göstergesi.

 

Eski Sovyet Cumhuriyetleri dikkatlice incelenecek olursa buralardaki yönetimlerin seçimlerle başa geldikleri görülür. Ancak bunun bu ülkelerde demokrasinin tam anlamı ile işlediğinden bahsetmek güç. Birçok kaynak buralarda komünist esasların ve komünist acımasızlığının “mafya devlet”  olarak isimlendirilen dejenere bir yapının oluşmasına neden olduğu görüşünde.  Türkiye Ukrayna İşadamları Derneği TUİD’in sitesinde yayınlanan bir rapor bu görüşü doğrular nitelikte. Rapor, Ukrayna’yı yolsuzluğun en yüksek olduğu ülkeler arasında gösteriyor. Raporda ülkelere 10 üzerinden not veriliyor. Notu 10′a en yakın ülkeler, yolsuzluğun en az olduğu ülkeler. Ukrayna, listede 2,5 puanla, 134. Sırada. Ukraynalı göstericilerin dâhil olmak istediği birçok AB ülkesinin puanı ise 9 civarında. Ukrayna’daki yolsuzluk olayları ile ilgili araştırmayı yapan Transparency International Örgütü, Ukrayna’da durumun her yıl daha da kötüye gittiğini belirtiyor. Bu yıl 2,5 puan alan Ukrayna’nın 2007 yılındaki notu 2,7; 2006 yılındaki notu ise 2,8.  

 

Tabi Ukrayna’da yaşananların bir de Rusya boyutu var.  Rusya’nın Ukrayna ile bu kadar yakından ilgilenmesinin çok sebebi var. Bunlardan birisi Kırım yarım Adası’ndaki Karadeniz filosu. Suriye’nin Tartus Limanı’ndaki deniz üssünün geleceği ülkedeki çatışmalar nedeniyle büyük risk altında. Bu durum Karadeniz filosunu sıcak denizlerdeki tek üs olması itibarıyla alternatifsiz kılıyor. Gerçi üssün varlığının 2010 yılında sağlanan uzlaşma ile 2042 yılına kadar devamı sağlanmıştı. Ancak Rusya, Ukrayna’da Avrupa yanlısı bir yönetimin bu üssün varlığını tehdit ettiği kanaatinde.  

 

Komünizm zamanında Sovyetler Birliği savunma stratejisini Batı ile arasına Komünist doğu Avrupa ülkelerini tampon devlet olarak kurmuştu. Doğu blokunun dağılması ile bu ülkelerin tamamı karşı bloka dâhil oldu. Bu durumda SSCB ile aynı şekilde “çevre güvenliği” savunma stratejisini sürdürmek isteyen Rusya, Ukrayna’yı tampon devlet olarak görüyordu. Şimdi onu da kaybetme riski ile karşı karşıya. Rusya’nın Ukrayna’da kontrolü kaybetmesi, Gürcistan, Ermenistan, Kazakistan gibi ülkelerde de benzer gelişmelerin yaşanmasına kapı aralıyor. Böyle bir ihtimalin varlığı bile Rusya için oldukça tedirgin edici.

 

Gelinen noktada Rusya’nın ne yapacağı çok önemli. Gürcistan’daki gibi silahlı müdahale yoluna gitmesi ihtimali zayıf olsa da mevcut. Rusya doğrudan müdahale yerine doğu ve Güney Ukrayna’da güçlü olan taraftarlarından yararlanma yoluna da gidebilir. Bu durumda Ukrayna’nın ikiye bölünebilir. Her iki senaryoda kanlı gelişmelere yol açacağı için oldukça korkutucu. 

 

Peki, Ukrayna Rus yanlısı, Avrupa karşıtı veya Avrupa yanlısı olmak zorunda mı? Ülkeyi huzura ve güvenliğe kavuşturacak bir üçüncü yol bulunamaz mı?

Ukrayna’da yaşananlar büyük olumsuzluklar içermekle birlikte büyük fırsatları da içinde barındırıyor. Ukrayna sayesinde eski, çift kutuplu dünya anlayışını ortadan kaldıran bir anlayış uygulamaya konabilir. 

 

Bunun için, Ukrayna hem Rusya’yla dost kalarak ilişkilerine aynen devam edebilir, hem de AB ile Ortaklık ve Serbest Ticaret Antlaşması’nı imzalayarak Avrupa’yla olan yakın ilişkiler de geliştirebilir. Tabii bunun için Kiev’in Moskova’ya Bağımsız Devletler Topluluğu’na üye ülkelerle ilişki ve antlaşmalarını bozmayacağını garanti etmeli. Ukrayna, AB’nin istediği uygun hukuki, sosyal ve siyasi kriterleri kabul ederek bunları Moskova’dan uzaklaşmadan kendine uyarlayabilir.

 

Bu yolun açılması dünyada iyi ve akılcı insanların ittifakı ile mümkün şüphesiz. Eğer Ukrayna bunu başarırsa büyük bir başarıya imza atacak: Ukrayna’nın önünde tarihi bir fırsat duruyor: tarihe suni kutuplaşmalar yerine uzun zamandır arzulanan doğu-batı ittifakını getiren ülke olmak. 

 

Adnan Oktar'ın Blitz'de yayınlanan makalesi:

 

http://www.weeklyblitz.net/2014/05/ukraine-country-east-west/

Masaüstü Görünümü