Harun Yahya

Afganistan için tek çözüm kaldı




 

Öyle bir ülke ki...

Dünyanın en tehlikeli ve en fakir ülkelerinden birisi,

Dünya yolsuzluk sıralamasında zirvede,

Otuz beş yılı aşkın bir süredir devam eden savaşlar ve terör ile anılan,

Ülkesini terk etmek zorunda kalan mülteciler sıralamasında on yıllardır ilk sırada,

Uyuşturucu maddelerin kaynağı olan haşhaş üretiminde % 75’lik pay ile dünya lideri,

Hemen tahmin edebileceğiniz gibi  bu ülke Afganistan.

 

Afganistan’ın 1960’lı yıllarda ve günümüzde çekilen fotoğraflarına baktığınızda büyük bir tezat ilk anda dikkatinizi çeker: Ülke gelişmemiş, aksine gerilemiştir.  Edindiğiniz izlenim, yoksulluk, geri kalmışlık, cahillik, perişanlık ve bağnazlık bataklığında bir ülkedir.

 

5 Nisan 2014’de yapılan Devlet Başkanlığı seçimleri, her ne kadar nispeten demokratik, geniş katılımlı ve çekişmeli geçse de, Afganistan’ın ihtiyacı olan değişimi getirmekten uzaktır. Afganistan’ın içinde bulunduğu açmaz, Hamid Karzai’nin yerine adaylardan herhangi birisinin gelmesiyle çözülebilecek kadar basit değildir. 

 

Afganistan’ın Vahim Yakın Geçmişi

 

Orta Doğu ve Asya arasındaki geçiş yolları üzerinde yer alan, dağlık ve engebeli bir araziye sahip Afganistan, önemsiz gibi görünse de dünya gündeminde sıklıkla yer aldı. Sovyet işgalinin ardından başlayan iç savaş ve karışıklık 1996’daTaliban’ın başa geçmesiyle sonuçlandı. Ağırlıklı olarak Peştun kökenlilerden oluşan Taliban, İslam’ın özünde olmayan radikal bir yol izledi. İslam dinini  kendilerinden farklı yorumlayan herkesi düşman ilan etti; bu yolda şiddete başvurmaktan çekinmedi. Taliban’ın bu İslam ahlakına aykırı olan uygulamaları ağırlıklı olarak kadınları hedef aldı: Kadınların temel hak ve özgürlükleri çok büyük ölçüde kısıtlandı;  ağır yasaklara uymayanlar kaba dayaktan acımasız işkencelere kadar çeşitli şekillerde cezalandırıldı. Bu dönemde ülkenin kuzeyini kontrol eden ve Tacik, Özbek gibi çeşitli etnik kökenlerden oluşan Kuzey İttifakı Taliban’a karşı mücadele etmeye devam etti.

 

11 Eylül 2001 terör eylemleri dünya ve özellikle de Afganistan için bir dönüm noktası oldu. Bir anda bütün gözler El Kaide ve müttefiki Taliban örgütünü barındıran Afganistan’a döndü. Ekim 2001’de ABD önderliğinde uluslararası askeri güçlerin müdahalesi ile Taliban rejimi kısa sürede devrildi. Elbette müdahalenin önemli amaçları vardı: Terör kaynaklarının tamamen yok edilmesi, Afganistan’da istikrarlı bir demokrasi ve hukuk devletinin kurulması, adalet, insan haklarına saygı ve özgürlüklerin tesis edilmesi, ülke güvenliğini sağlayacak yerel kurumların oluşturulması  gibi. Aradan geçen 13 yıl içindeyse, on binlerce Afgan vatandaşının ve binlerce askerin hayatını kaybetmesine ve milyarlarca dolarlık harcamaya rağmen, önemli bir başarı sağlanamadı. Karzai Başkanlığındaki Yönetim arkasındaki büyük uluslararası desteğe rağmen, gereken reformları gerçekleştiremedi; aleyhindeki dev yolsuzluk iddiaları gündemden hiç düşmedi. Üstelik halen Afganistan’ın güvenliğini temin eden NATO’nun 2014 yılında kuvvetlerini tamamen geri çekme kararı, ülkedeki durumu daha da karmaşık bir hale getiriyor.

 

Hatalar ve Sonuçları

 

ABD’nin Afgan halkının gönlünü kazanma ve Afganistan’da bir ulus inşa etme projesi amacına ulaşmadı. Endişe veren başka gelişmeler de var: Taliban örgütü kaybettiği nüfuzunu tekrar geri kazanıyor, savaş ve uyuşturucu baronları çıkarları doğrultusunda istikrarsızlığı dayatıyor, bağnazlığı savunan derin devlet yapılanmaları çözüme engel oluyor, hükümeti ele geçirmek isteyen etnik ve siyasi gruplar arasındaki gerginlik artıyor...

 

Afganistan’ın geleceği için en büyük tehlikelerden biri Taliban’dır. Diğer bir deyişle, Taliban’ın aşırı radikal ideolojisi ve bu amaçla şiddete eğilim göstermesi. 2001 müdahalesinin başında, Taliban’ın baskı rejiminden bunalan Afgan halkı büyük oranda Taliban’a karşı ABD’ye destek verdi. Bunun sonucunda Taliban bazı dağlık bölgelere ve Pakistan’a kaçmaktan başka çare bulamadı. Ancak zaman içinde tekrar güç kazandı, vur kaç ve intihar saldırıları gibi terör eylemleriyle ortaya çıktı. Bir taraftan Batılı devletlere ciddi kayıplar verdirdi; diğer taraftan Afgan halkı üzerinde yeniden baskı kurdu, halktan haraç toplamaya, kurdukları sözde mahkemelerde yargılamalara ve infazlara başladı.

 

Bugün gelinen noktada, Kabil’deki Afgan Devletini muhatap kabul etmeyen, ABD ve Batılı ülkelere kendini resmi olarak kabul ettiren, bazı ülkelerde siyasi temsilcilik açarak Afganistan’ın barış ve yapılanma sürecine müdahil olan bir Taliban örgütü vardır. Taliban’ın yeniden bir güç merkezi olmasının ardındaki başlıca neden, Afganistan’daki Amerikan birliklerinin bazı büyük hatalarıdır: Teröre karşı yapılan operasyonlarda çok sayıda masum Afganlı şehit olmuştur. İslam’a, Kuran’a, kutsal değerlere, ruhani kanaat önderlerine yapılan saygısızlıklar ve Afgan halkını küçük düşürücü eylemler, halk arasında olumsuz bir ABD algısının hızla yayılmasına yol açmıştır. Tüm bunlara Taliban’ın bazı ülkelerden aldığı derin devlet desteğini de eklemek gerekir.

 

Taliban kadar endişe verici diğer bir sorun, siyasi iktidarı ele geçirme mücadelesidir. Uluslararası güvenlik kuvvetlerinin çekilmesi ile birlikte, aralarında uzun yıllara dayanan çekişme ve düşmanlık bulunan etnik gruplar ve siyasi oluşumlar baş başa kalacaktır. Siyasi sistem içinde çözülemeyen tartışmalar kolaylıkla bir silahlı mücadeleye, dahası bir iç savaşa dönüşebilir. Böyle bir olasılık ise, Afganistan için yıkımı ve diğer ülkelere yayılabilecek bir istikrarsızlığı beraberinde getirebilir.

 

Afganistan’ın Kurtuluşu

 

Geçmişten bugüne Afganistan’a baktığında, pek çok insan çözümle ilgili karamsardır. Kökleşmiş sorunlarından, sefaletin ve perişanlığın pençesinden kurtulmuş bir Afganistan’ı tasavvur dahi edemez.

 

Oysa huzur, barış, refah ve istikrar içinde, adalet, özgürlük ve sevginin tam anlamıyla yaşandığı, kaliteli, kültürlü ve modern bir Afganistan tesis etmek Allah’ın izniyle mümkündür. Söz konusu güzelliklerin önündeki ana engel bağnazlıktır. İslam’ın özüne tamamen zıt, radikal bir ideoloji olan bağnazlığın ortadan kaldırılması kurtuluş için bir zorunluluktur. ABD ve NATO’nun Afganistan’daki silah harcamalarının ve yolsuzluklara giden paranın çok küçük bir bölümü ile dev bir eğitim atağı başlatılabilir. Ancak Batılı devletlerin desteği elbette yeterli olmayacaktır. Asıl olan, İslam ülkelerinin aralarındaki ihtilafları bırakarak bir sevgi birliği içinde mazlum Afgan halkının yanında olmalarıdır.

 

Sayın Adnan Oktar'ın Opinion Maker'da yayınlanan makalesi:

 

http://www.opinion-maker.org/2014/05/afghanistan-only-one-solution-left/

 

Masaüstü Görünümü