Harun Yahya

Muhafazakar Medyaya Açık Mektup


Türkiye ve Ortadoğu’nun tarihi bir dönemeçten geçtiği günlerdeyiz. Ülkemizde son iki yıldır ardı ardına yaşanan olaylar, tüm aşamaları özenle tasarlanmış bir planla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.  

Ülkemiz aleyhinde böyle kapsamlı bir hareket varken, milli ve manevi bilince sahip olan kesimlerin çok daha duyarlı, titiz ve sorumlu hareket etmesi gerektiği açıktır. Eski Türkiye olarak tabir ettiğimiz 28 Şubat’ların yaşandığı dönemlerde, milli değerlere bağlı kesimlerin gerek medya gerekse propaganda gücü oldukça zayıftı. Karşıt kesimler bu zayıflıktan faydalanarak tek yanlı, güçlü propaganda yapabiliyorlardı. Bugün ise milliyetçi, muhafazakar ve dindar çevrelerin çok daha geniş imkanları var.

Bu imkanların vatan için, devlet için, millet için nasıl değerlendirildiği kuşkusuz çok büyük bir sorumluluk. Ulusal yayın yapan, milyonlarca insana ulaşma imkanı olan kuruluşların yayın anlayışının bu sorumluluğu doğru yansıtması son derece önemli. Özellikle PKK propagandasının Batı’da güç kazandığı, Türkiye’nin yalnızlaştırılmaya çalışıldığı, içinde Güneydoğu’nun olmadığı Türkiye haritalarının sıkça yayınlandığı bugünlerde, söz konusu basın yayın kuruluşlarının üzerindeki yükümlülük daha da fazla.

Gerek Gezi kalkışması sırasında gerekse Ekim ayının başında Türkiye çapında yaşanan ayaklanmada, şiddet yanlısı komünist ideolojinin halen etkin olduğu açıkça görülmüştür. PKK başta olmak üzere sol terör örgütleri liselerde, üniversitelerde, kahvehanelerde, mahalle aralarında yoğun olarak propaganda yapmakta ve gençleri etki altına almaktadır. Özgürlüğü, sosyal adaleti, insanca yaşamayı sokakta direnerek elde edeceğini zanneden genç kitleler şiddet eylemleri yaparken bunu bir inanç ve amaçla gerçekleştirmektedir. Dolayısıyla bu gençlerin şiddetten vazgeçmelerinin tek yolu söz konusu inançlarının yanlış olduğunun anlatılmasıdır.

Güneydoğu’da yapılan araştırmalar ve gözlemler gençler arasında ateizmin yaygınlaştığını, camilere gidiş oranlarının hızla azaldığını ve gençlerin yüksek oranda PKK’ya sempati duymaya başladığını göstermektedir. Bu durum, PKK’nın bölge halkı üzerindeki silahlı baskısı ile birlikte düşünüldüğünde, Türkiye’nin ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya olduğunu gözler önüne sermektedir.

Bu koşullarda tüm yükümlülüğü Devlet’e bırakmak vicdanlı bir davranış değildir. Devletimiz devlet olmanın gereği olan tüm asayiş tedbirlerini almalıdır, ancak bu tedbirler gençlerin terör örgütlerinin tuzağına düşmekten korunması için yeterli değildir. İşte bu aşamada basın yayın kuruluşlarına vazife düşmektedir:

 

1.          Maneviyatı güçlü, imanlı bir nesil yetiştirmek için klasik İslam tarihi ve din bilgisi eğitimi yeterli değildir. Bugün Güneydoğu’da İmam Hatip Lisesi’nde eğitim görmüş, ancak PKK safında yer alan çok sayıda genç bulunmaktadır. İhtiyaç teknik din bilgisi değil, imandır.

2.              İmani çalışmanın yapılabilmesi için önce iman etmenin önünde engel olan putların ortadan kaldırılması gerekir. İnsanın tesadüf eseri olduğu ve sözde maymundan türediği telkini halihazırda müfredatta yer almaktadır. Gençler biyoloji dersinde bu safsataları öğrenmekte, ancak bunlara cevap olabilecek bilgiyi bilmemektedir.

3.              Darwinist eğitim alan bir gencin materyalist ideolojilere karşı direnç göstermesi mümkün değildir. Sözde bilimsel bilgiyle Darwinizmi öğrenen bir genç, Din Bilgisi dersinde aldığı geleneksel eğitimle bu ideolojiye cevap veremez. Cevap verebilmek için Darwinizmin neden geçersiz olduğunu anlatan somut bilgilerle donanmalıdır. Darwinizm yenildiğinde materyalizm, materyalizm yenildiğinde her türlü şiddet içeren ideoloji de yenilmiş olur.

4.              Darwinizmin geçersizliğini öğrenen bir gencin zihnindeki en büyük put kırılmış demektir. Şimdi gerekli olan, bu putun yerine doğru bilginin konulmasıdır. Bunun için de Allah’ın üstün aklını ve yaratma sanatını bizlere gösteren iman hakikatlerinin anlatılması önemlidir. İman hakikatleri derin düşünmeye dayalı, candan imanın gelişmesi için en önemli vesiledir. İman hakikatleriyle birlikte Kuran mucizelerinin anlatılması, akılda kalabilecek her türlü şüpheyi ortadan kaldıracaktır. Böyle fikri ve manevi donanıma sahip olan bir gencin terörün veya şiddetin safında yer alması ise mümkün değildir.

 

Dolayısıyla medyanızın yapacağı yayınlar da bu açıdan son derece önemlidir. Gazete ve dergilerde Darwinizmin geçersizliğini anlatan köşeler hazırlanabilir. Bir çok gazetede olan din sayfalarında Kuran Mucizeleri anlatılabilir, kısa iman hakikatlerine yer verilebilir. PKK ve diğer sol radikal örgütlerin şiddet yanlısı anlatımlarının eleştirileri düzenli olarak yayınlanabilir. Özellikle Güneydoğu’da PKK bir çok genç tarafından bir nevi kurtarıcı olarak görülmekte, gençler PKK’nın gerçek ideolojisini bilmemektedir. Bu konuda düzenli bir bilinçlendirme çalışması yapılarak, PKK’nın Marksist Leninist Stalinist bir örgüt olduğu, kuracağı sistemin despot ve baskıcı olduğu sürekli olarak anlatılarak bilinçlendirme yapılabilir.

Televizyonlarda saatlerce süren sohbet ve tartışma programları çoğu zaman tek taraflı propagandanın yapıldığı yayınlar haline dönüşmektedir. Bu konuda çok uyanık ve dikkatli davranmalı, Türkiye’nin bölünmesine, güçsüzleşmesine, istikrarsızlaşmasına sebep olabilecek bilinç altı çalışmasına müsaade edilmemelidir. Elbette her fikir özgürce anlatılmalı ama zararlı olabilecek bir fikrin doğrusuna da mutlaka yer verilmelidir.

Yayınlanan belgesellerde insanlar şüpheye düşürecek değil doğruya yönlendirecek yorumlar olmalı, Allah’ın üstün yaratma sanatı en güzel şekilde ifade edilmelidir.

Bu yayınlar için gerekli bilgi ve teknik donanım, Vakfımız’dan ücretsiz olarak temin edilebilir. Sayın Adnan Oktar’ın eserlerinin yayınladığı www.harunyahya.org sitesindeki tüm kitap, yazı, broşür, belgesel ve sesli anlatımlardan faydalanılabilir. Bunun karşılığında Vakfımızın veya Sayın Adnan Oktar’ın herhangi bir telif beklentisi bulunmamaktadır.

Sonuç olarak;

On yıllarca iç ve dış siyasetinde belli kalıplar içinde kalmaya mecbur bırakılmış Türkiye’nin bu kalıpları yıkmaya başlaması, mazlumlara sahiplenmesi, vicdan temelli siyaset izleyerek uluslararası siyasetteki ezberleri bozmasının belirli çevreleri rahatsız ettiği açıkça görülmektedir.

Milletimizin Büyük Türkiye ideali olduğu gibi, bu çevrelerin de hem Türkiye hem de Ortadoğu için bir “ideali” var. Onların idealinde güçlü ve istikrarlı bir Türkiye değil, parçalara ayrılmış, iç çatışmalarla boğulmuş, ekonomik olarak zayıflatılmış bir Türkiye var. Bunu gerçekleştirmek için de sahip oldukları tüm kaynakları, etki edebilecekleri tüm alanları sonuna kadar kullanmaktadırlar.

Bu durum karşısında milli ve manevi bilince sahip olanların da kendi imkanlarını sonuna kadar kullanması gerekir. Büyük Türkiye ve Türkiye’nin öncülüğünde İslam aleminin birleşmesi, Allah’ın izniyle mutlaka gerçekleşecek bir idealdir. Bu ideale giden yolda son dönemeçlerden geçilirken, herkesin gösterdiği kararlılık, azim ve gayret kıymetlidir. Milliyetçi muhafazakar dindar basınımız da, üzerine düşen görevi yapmalı, ülkemizi güçten düşürmeyi ve bölmeyi amaçlayanlara, karşı propaganda ile cevap vermelidir. 

Masaüstü Görünümü