Harun Yahya

İnsan Mucizesi Tat Alma Duyumuzun Çözülemeyen Sırları



Dişler fırçalandıktan sonra portakal suyu içildiğinde, aslında güzel olan bu meyve ağızda niçin acı bir tat bırakır?

Enginar yedikten sonra su içildiğinde neden su tatlı imiş gibi hissedilir?

Önce yediğimiz bir şey niçin sonrakinin tadını farklı algılamamıza sebep olur?

Dilin farklı ortamlarda farklı tepkiler vermesinin sebebi nedir?


www.harikabilgiler.com

Bir yemek kitabının içinde binlerce tarif vardır. Dünyada 20.000 yenebilir bitki türü olduğu tahmin edilmektedir. Gerçekten de katı ve sıvı gıdaların çeşitliliği dikkat çekicidir. Ancak tüm bu çeşitliliğe rağmen, farklı tatları birbirinden ayırt etmek bizim için oldukça kolaydır. Örnek olarak, gözlerimiz kapalı bile olsa, haşlanmış tavuk eti ile kızartılmış tavuk eti arasındaki ayrımı hemen fark ederiz. Tavuk eti ile yapılmış onlarca farklı yemeği herhangi bir güçlük çekmeden anlarız. İşte bu yeteneğimizin sırrı, tat alma organımız olan dilimizdeki organizasyonda gizlidir.

Dilin Tatları Ayırt Eden Mükemmel Yapısı

Dil, karmaşık kimyasal analizler yapan bir laboratuvara benzetilebilir. Çünkü yediğimiz veya içtiğimiz her besin pek çok değişik tat molekülünden oluşur. Herhangi bir tabak yemekte, yüzlerce veya binlerce ayrı kimyasal madde bulunur. Tat uzmanlarına göre, tat ve kokuyu meydana getiren kimyasal maddelerin sayısı muzda 225, çilekte 350’dir. Belki de ilk defa duyduğunuz bu bilginin anlamı açıktır: Dil denilen harika laboratuvar, kimyasal yapıları farklı molekülleri şaşmaz bir doğrulukla tahlil eder. Peki, böylesine “becerikli” olan dilimiz nasıl bir yapıya sahiptir?

Dilimizde Çok Sayıda Sinir Lifi Bulunur

Bu özelliği, onun her yönde rahatlıkla hareket edebilmesine imkan sağlar. Öyle ki, dilimiz parmaklarımızdan dört kat daha hareketlidir. Konuşurken, gıdaları çiğnerken ve yutarken, dilimiz önemli görevler üstlenir. Ağıza alınan besinler, tükürük bezlerinin salgılarıyla ıslatılır ve yumuşatılır; daha sonra da yutağa doğru itilir. İşte bu sırada dilimizdeki tat alıcı hücreler de faaliyet halindedir. Bu faaliyeti anlayabilmek için, öncelikle dilin derinliklerindeki düzenlemeyi tanımamız gerekir.

Tat Alıcı Hücreler Tat Alma Konusunda Uzmandırlar

Bu hücreler sadece dilde ve ağzın belirli bölgelerinde yer alırlar. Dildeki tat hücreleri, “tat tomurcuğu” adı verilen soğana benzer yapılar şeklinde bir araya toplanmışlardır. Tat tomurcukları da “papilla” olarak isimlendirilen yapıların içinde bulunurlar. Papillalar dile pürüzlü bir görünüm veren minik çıkıntılardır; dilin üst yüzeyinde ve yanlarında yer alırlar. Dört çeşit papilla vardır ve bunlar dilin değişik bölgelerine dağılmış durumdadır. Bunlar içerisinde en çok dikkat çekenler dilin ön bölümlerinde bulunan mantarsı papillalardır; özellikle süt içtikten sonra daha da görünür hale gelirler. Diğerlerine göre daha büyük ve daha az sayıda olanlar çanaksı papillalardır; dilin arkasında ters bir V harfi biçiminde dizilmişlerdir. Yapraksı papillalar ise dilin arka yanlarındadır. Mantarsı, çanaksı ve yapraksı papillalar tat tomurcuklarını barındırırlar. Tat tomurcuğu içermeyen ve sayıca en çok olanlar ise ipliksi papillalardır; neredeyse dilin tüm yüzeyini kaplarlar. İpliksi papillalar dokunma duyusuyla ilgili olarak görev yaparlar.

Beyin, dil, tat sinirleri, papillalar, tat tomurcukları, tat hücreleri, tat reseptörleri, birçok farklı protein ve enzimin kusursuz bir uyum içinde bir araya gelmelerinin tek bir açıklaması vardır: Tat alma duyusunu yaratan ve hizmetimize veren alemlerin Rabbi olan Allah’tır. Allah’ın kusursuz yaratışını görmezden gelerek, batıl yollara yönelen insanların durumu ise Kuran’da şöyle haber verilir:

Allah size kendi nefislerinizden eşler yarattı ve size eşlerinizden çocuklar ve torunlar yarattı ve sizi güzel şeylerden rızıklandırdı. Şimdi onlar, batıla mı inanıyorlar ve Allah’ın nimetini inkar mı ediyorlar?

Allah’ın dışında, kendileri için göklerden ve yerden hiçbir rızka, hiçbir şeye malik olmayan ve buna güçleri yetmeyen şeylere mi tapıyorlar? Artık Allah’a benzerler aramaya kalkışmayın; çünkü Allah bilir, siz ise bilmezsiniz.  (Nahl Suresi, 72-74)

www.insanmucizedir.imanisiteler.com

Yüce Allah’ın Yarattığı Ana Tatlar

Bugün bilim dünyasında beş ana tat olduğu görüşü ağır basmaktadır: Bunlar tatlı, tuzlu, acı, ekşi, umami tatlar olarak adlandırılır. Bunlardan ilk dördü herkesin tanıdığı, bildiği tatlardır; fakat umami, bazı okuyucuların ilk defa karşılaştığı bir kavram olabilir. Umami, proteinlerin yapısındaki 20 farklı amino asitten birisi olan glutamattan kaynaklanan bir tattır. (Glutamat, et, balık ve baklagiller familyasından olan bitkilerde bulunur. Ayrıca hazır gıdalarda tat artırıcı olarak kullanılan monosodyum glutamat da bu tadı verir.)

Bazı bilim adamları yediğimiz, içtiğimiz besinlerin bu beş tadın karışımı olduğunu söylerken bazıları da bu görüşe katılmamaktadır. Bazı araştırmacılar yağ, su, metalik tatları gibi başka tatların da temel tat olabileceğini düşünmektedirler.

Araştırmaların gün ışığına çıkardığı bir bilgi de “tat haritası”nın yanlış olduğudur. Tat haritası, tatlılığın dilin ucu, tuzluluğun dilin kenarları, ekşiliğin dilin yanları, acılığın ise dilin arkası tarafından algılandığı görüşüne dayanıyordu. Bu haritanın 19. yüzyılda yapılan araştırmaların yanlış yorumlanmasının sonucu olduğu anlaşıldı. Çünkü son bilimsel çalışmalar tat hücrelerinin birden fazla uyarıcıya tepki verdiğini göstermiştir. 

Diğer bir deyişle, her bir tat hücresinde düşünüldüğünden çok daha kompleks haberleşme sistemlerinin olduğu ortaya çıkmıştır. Her tat hücresi zannedildiği gibi sadece belirli bir uyarıcıyla değil, birden çok uyarıcıyla iletişim kurmaktadır. Alıcı hücrelerdeki haberleşme yöntemleri, hücreleri Yüce Allah’ın yarattığını açıkça gösteren delillerden birisidir.

Beyindeki Tat Alma Duyusu

Vücudunuzdaki sinirler gelişmiş bir ülkenin posta sisteminden çok daha mükemmel çalışırlar. İnsan doğduğu andan itibaren her gün hatta her an büyük oranlarda bilgiyi olağanüstü bir başarıyla tamı tamına doğru adreslere taşırlar; hiçbir bilgiyi kaybetmezler. Beyinde yaklaşık olarak yüz milyar sinir hücresi bulunur. Birşeyler yediğinizde veya içtiğinizde de, üç tat siniri tat hücrelerinizden aldıkları mesajları yüz milyar adresten ilgili olanlarına taşırlar. Üstelik bunu yaşadıkları süre boyunca kusursuz olarak yaparlar.

Tat sinirlerinin çapı 0.004 milimetreden daha azdır. Tat mesajları, dilin öndeki üçte ikilik bölümünden “chorda tympani” siniriyle, arkadaki üçte birlik bölümünden ise “glossopharyngeal” siniriyle beyne taşınır. “Vagus” siniri de ağzın arka taraflarından aldığı tat sinyallerini beyne iletir. İşte bu üç sinir, on binlerce tat hücresinden aldıkları haberleri beyin sapı denilen bölgeye götürürler. Tat bilgileri buradan da beynin korteks, hipotalamus ve amigdala bölgelerine giderler. Bir şeyler atıştırırken, adları geçen üç sinir beynin ilgili bölgelerine sürekli olarak haber ulaştırmakla meşguldür. Bunlardan ayrı olarak sıcaklık, dokunma, basınç ve ağrıya ilişkin bilgileri hücrelerden beyne taşıyan özel bir sinir (“V. kraniyal sinir”) daha vardır.

Peki, söz konusu mesajlar nasıl olur da “enfes bir kestaneli kek” veya “leziz bir mantar çorbası” gibi yorumlara dönüşürler? Nasıl olur da yediğimizin, nefis mi, yavan mı ya da bozuk mu olduğunu anlarız? Nasıl olur da besinleri anında tanırız? Nasıl olur da gıdaları ayrıntılarıyla tasvir edecek şekilde analiz ederiz?

Soruları doyurucu bir şekilde cevaplandırmak için, yeni araştırmaların sonuçlarını beklememiz gerekiyor. Beyinde, tat mesajlarının nasıl anlamlı algılara dönüştüğü henüz bilinmemektedir. Diğer bir deyişle, tat alma sistemindeki kodlama sistemi ve beynin bu şifreleri çözme mekanizması halen anlaşılamamıştır. Şu anda bilinen, tat ayrımının belirli bir hücre modelinden kaynaklanmadığı ve tat hücrelerinden gelen bilgilerin beyinde toplu olarak değerlendirilmesiyle tat algısının oluştuğudur. Henüz bu konu bile tam çözülmemişken bazı tatların olduğundan farklı olarak algılanmasının sebebi nedir? Diğer bir deyişle dilimizdeki tat duyargaları beynimizi nasıl yanıltır?

Dilimizdeki Tat Duyargaları Beyni Nasıl Yanıltır?

Bilim adamları dilimizdeki tat duyargalarının nasıl yanıldığını anlamak için oldukça detaylı araştırmalar yapmışlar fakat duyargaların beyinde oynadığı oyunu gerçek anlamıyla çözememişlerdir.

Bilindiği gibi Yüce Allah dilin üzerinde tatlara karşı duyarlı çok sayıda hücre yaratmıştır.  Her bir hücrenin dış duvarı proteinlerle kaplıdır. Yiyecek molekülleri onlara ulaştığında hücrelerden beyne bir mesaj gider. Yukarıda açıklandığı gibi beyne tatlı, acı, ekşi, tuzlu ve umami tatları içeren beş farklı mesaj gönderir. Fakat Allah’ın üstün aklının eseri olan bu tatlara ait detaylar henüz çözülebilmiş değildir. Çünkü tatlı, acı ve genel tatların hangi hücre proteinleriyle ilişkili olduğu az çok bilinmektedir. Ancak dilin ekşi ve tuzlu tatları nasıl belirlediği de hala gizemini korumaktadır. Tat hissini yaratırken tat reseptörleri ile beyin arasında da hala belirsizliğini koruyan birtakım alış veriş durumu söz konusudur. Bu Yüce Allah’ın henüz bilgisini vermediği bir sırdır. Ancak tat almayla ilgili bazı detaylar çözülmüştür. Örneğin enginar yedikten sonra su içildiğinde tatlı olarak hissedilmesinin nedeni enginardaki sinarin maddesidir. Enginar yendiği zaman bu madde, dildeki tatlı reseptörlerini harekete geçirmeden onlara yapışır ve orada kalır. Su içildiğinde sinarin molekülleri bu reseptörlerden kopar ve bu ani kopuşla beyne giden mesaj tatlı hissini yaratır. Bu hayali bir tat olmakla birlikte gerçekten de tatlı bir meyve yenmiş gibi his oluşturur.

Diş macunu kullandıktan sonra portakal suyu içildiğinde tadının acı gelmesinin nedeni ise macunun köpürmesini sağlayan SLS (sodyum loril sülfat) maddesidir. Bu tür deterjan içerikli maddeler yağ moleküllerini dağıtır. Oysa hücre duvarları da yağdan oluşur. Dildeki tat hücrelerinin duvarından sızan SLS tatlı hissini engellediği gibi portakaldaki aside acı bir tat da katar. Bu nedenle SLS’nin etkisi altında iken portakal suyu içildiğinde tadı acı olarak algılanır.

Beyne oyun oynayarak ekşi tadı tatlıya çeviren diğer bir yiyecek Batı Afrika’da yetişen Hindistan kökenli Gimnema silvestre adlı meyvenin yapısında gizlidir. Ekşiyi tatlı kılan protein ise meyvedeki mirakulin adı verilen maddedir. Uzmanlar bu maddenin sinarin gibi dile yapıştığı ve ağıza asitli bir yiyecek girinceye dek hiçbir his oluşturmadan beklediğini tahmin etmektedirler. Ekşi meyve asidindeki pH damlası bilim adamlarının tam açıklayamadığı bir yöntemle bir şeyin değişmesine neden olur. Bu ya mirakulinin şeklini değiştirerek tatlı duyargalarını harekete geçirmekte veya duyargaların şeklini değiştirerek mirakulin tarafından harekete geçirilmelerini sağlamaktadır. Böylece ekşi yerine tatlı hissi oluşmaktadır.

Önümüzdeki senelerde tat duyusunun çalışma mekanizmasına dair muhtemelen daha kapsamlı bilgimiz olabilir. Her yeni bilimsel bulgu, tat alma sistemindeki yaratılış gerçeğini bir kere daha gözler önüne serecektir. Çünkü canlılara Katından bir nimet olarak güzel kokuları ve eşsiz tatlarıyla sayamayacağımız kadar çok bitkileri, meyveleri, sebzeleri var eden, bunlarla onları rızıklandıran alemlerin Rabbi olan Allah’tır. Birçok ayette bu gerçek bildirilir ve insanlara öğüt alıp düşünmeleri hatırlatılır. Bu ayetlerden biri şu şekildedir:

Ey insanlar, Allah’ın üzerinizdeki nimetini anın. Gökten ve yerden sizi rızıklandıran Allah’ın dışında bir başka Yaratıcı var mı? O’ndan başka İlah yoktur. Öyleyse nasıl olur da çevriliyorsunuz? (Fatır Suresi, 3)

www.bilimdunyasi.net

Masaüstü Görünümü