Harun Yahya

İNSANIN KENDİNİ DEĞİŞTİRMESİ ELEŞTİRİYE AÇIK OLMASINA BAĞLIDIR


ALLAH SEVGİSİ

İNSANIN KENDİNİ DEĞİŞTİRMESİ ELEŞTİRİYE AÇIK OLMASINA BAĞLIDIR

➔ 7’sinde neyse 70’inde de aynı olmak neden doğru değildir?

➔ İnsanın kendini değiştirmesi neden önemlidir?

İnsanın nefsindeki önemli bir tehlike, kişinin kendisini müstağni; yani yeterli görmesidir. Bazı insanlar genelde eğitimleri, tecrübeleri, yaşları, akıl ve zeka düzeyleri her ne olursa olsun, her şeyin en iyisini, en doğrusunu kendilerinin bildiğine, en isabetli şekilde düşünüp en doğru adımları attıklarına inanırlar. Kendilerini samimi olarak çok beğenir ve akıllarına çok güvenirler.



İman etmeyen kimselerde, bu bakış açısı günlük hayatın doğal bir parçası, hatta adeta bir yaşam tarzı haline gelmiştir. Bu insanlara herhangi bir konuda eleştiri yapabilmek, fikir verebilmek, öğüt verip eksik yönlerini gösterebilmek pek kolay olmaz. Çünkü kendilerine anlatılanları anlayabilecek bir tevazu ve açık görüşlülük içinde değildirler. Bu nedenle de çoğunluğu ölüme kadar kişiliğini, karakterini, ahlakını, üslup ve davranışlarını neredeyse hiç değiştirmeden yaşar. İşte “7’sinde neyse 70’inde de odur” sözüyle anlatılan insan karakteri de, bu gibi kimseleri ifade etmek içindir.

www.ornekmuslumankadin-2.beyazsiteler.com

İnsan Kendini Eleştirerek Değişebilir

Nefs eğitilmeden kendi haline bırakıldığında, müstağniyet hissine kapılmak, hemen her insanın karşılaşacağı bir durumdur. Çünkü insan nefsinde bir ‘benlik’ yani ‘kendini sevme’ duygusu vardır. Her insan, üslubunu, konuşmasını, aklını, tavrını, mantığını, ahlakını, yürüyüşünü, giyimini, yemesini, içmesini her şeyini beğenir. Elbette ki bir insanın kendine güveninin olması, iyi yönlerini beğenmesi güzel bir tavırdır. Ama bir şartla; bunun mutlaka bir sınırı olmalıdır: Eğer bu beğenme; kendilerine makul ve akılcı delillerle izah edilen bir eleştiriyle karşılaşıldığında buna olumlu tepki veren bir beğenmeyse, o zaman insanın kendini beğenmesi sorun oluşturmaz. Ama eğer bu, kim ne derse desin, kulaklarını buna kapamış bir beğenme şekliyse, işte o zaman çok tehlikelidir. Böyle bir durumda kişi, hayatı içerisinde karşılaşacağı olaylardan, insanlardan, konuşmalardan hiçbir ders çıkartamayacak, hiçbirinden istifade edip kendini geliştiremeyecektir.



Bu durumda siz hangi konuyu anlatırsanız anlatın, bu kişi doğal olarak bunların hiçbirini üzerine alınmayacaktır. Duyduklarını hep “Evet, böyle insanlar da var” diye düşünerek, “Başkalarındaki eksikliklerden bahsediliyor herhalde” mantığıyla dinleyecektir. Egoistlikten bahsedildiğinde “Ben zaten öyle bir insan değilim, çok fedakarım” diyecek; tembelliğe karşı bir hatırlatma yapıldığında, “Ben her zaman çok çalışkanım zaten” diye düşünecek veya insaniyetsizlik, nezaketsizlik gibi bir tavır söz konusu olduğunda da, “Ben zaten bu konularda çok özenliyimdir” şeklinde bir sonuca varacaktır. Böylece, hayatı boyunca çevresinden ona ulaşan hatırlatmaların hiçbirinden, hiçbir şekilde istifade edemeyecektir.

Oysa ki en mükemmel ahlaka ulaşmış kimsenin bile, ahlakında açık kalan bir nokta, eksik kalan veya daha iyi olabileceği bir yön mutlaka vardır. Dahası kusursuzluk ancak Allah’ın vasfı olduğundan, her insanın her an hata yapabilme ihtimali mutlaka vardır. Ve bu kişi, dünyanın en üstün ahlaklı, en akıllı, en tecrübeli, en bilgili, öngörülü insanı olsa bile, bundan daha iyisini elde etme yolu da her zaman açıktır. Dolayısıyla insanın, “Ben mükemmelim, bundan daha iyisi olamaz” gibi bir mantıkla kendisine yaklaşması için önünde hiçbir sınır yoktur. Kendisine eleştiri gözüyle bakıp, ne kadar üstün özellikleri olursa olsun, yine de eksik yönleri olabileceğini düşünen bir insan, sürekli olarak kendisine fayda sağlayacak bir yol izlemiş olur. Böyle bir insan, bu tevazusu sayesinde, hayatı boyunca her karşılaştığı olaydan maksimum fayda sağlar. Her yönüyle eğitime çok açık olduğu için, sürekli olarak gelişir; ahlakı, tavırları sürekli olarak daha da mükemmelleşir.



Allah Kuran’da, insanlara verdiği nimeti artırmasında ya da azaltmasındaki bir ölçünün de , kişinin ‘kendinde olanı değiştirmesi’ olduğunu bildirmiştir. Eğer bir insan, eleştirilere açık olur, bir konuda gerçekten içten ve samimi bir değişiklik yapmaya niyet ederse Allah’ın izniyle Allah Katında mutlaka en güzel şekilde karşılık görür. Allah, kullarındaki samimi değişikliği gören ve bilendir. Ve Allah, bu samimi değişimin neticesince müminlere, mutlaka bir nimet artışı olacağını vadetmiştir.

www.guzelelestiriler.com

Müminler Eleştiriye Açık Olduklarından Kendilerini Değiştirebilirler

Müminler, iyiliği emredip kötülükten men etmenin, öğüt vermenin, doğruya ve hayra çağırmanın güzel bir ibadet olduğunu bilirler. Dolayısıyla bir Müslümanın ahlakında böyle bir müstağniyet, yani kendini yeterli görme özelliği varsa bile, bunu o kişiye anlatabilme, doğrusuna onu ikna edebilme ve ahlakındaki bozuklukları temizlemesine vesile olabilme imkanı vardır.

Müstağniyet düşüncesinin temelinde, büyüklük hissi ve kibir yatar. Bu da, Allah korkusunun azlığından ortaya çıkan bir ahlak bozukluğudur. Allah Kuran’da, öğüt ve hatırlatmalardan, iyiliğe yönelik çağrılardan, yapıcı eleştirilerden ancak ‘kalplerinde derin Allah sevgisi ve samimi Allah korkusu olan kimselerin’ istifade edebileceğini hatırlatmıştır:

“Sen öğüt verip hatırlat! Çünkü gerçekten öğütle hatırlatma, müminlere yarar sağlar.” (Zariyat Suresi, 55)

“Şu halde, eğer ‘öğüt ve hatırlatma’ bir yarar sağlayacaksa, ‘öğüt verip hatırlat.’ Allah’tan ‘içi titreyerek korkan’ öğüt alır-düşünür.” (A’la Suresi, 9-10)

Allah korkusu olan bir insan, her şeyi yaratan ve kontrolü altında tutanın Allah olduğunu bilir. Duyduğu her sesi, her görüntüyü, birçok sır, hayır ve hikmetle yaratanın Allah olduğunun şuurundadır. Dolayısıyla kendisine ulaşan hayırdan yana bir çağrı olduğunda da bunun, çeşitli vesilelerle kullarına rahmetini ulaştıran Allah’tan geldiğini bilir ve kendini müstağni gören bir ahlak sergilemekten kaçınır.



Yapıcı öğüt ve hatırlatmalar karşısında gurur yapmak ve büyüklenmek iman etmeyenlere has tavırlardır. İman sahibi bir kimse, kendisine ulaşan her hatırlatmanın, kendisine mutlaka güzellik katacak bir vesile olduğunu unutmamalı, bu çağrılara olabilecek en güzel, en pozitif şekilde karşılık vermelidir.

Olumlu ve Yapıcı Eleştiri Her Zaman Fayda Getirir

Bazı kimselere bir eleştiri yapıldığında, kendilerini temize çıkarana kadar açıklama yapmadan rahatlayamazlar. Hâlbuki olumlu eleştiri her zaman için insana fayda getirir. İnsanın en iyi, en mükemmel olduğu bir konuda bile kendisine gelen bir eleştiriyi sevinçle kabul etmesi gerekir. Çünkü mutlaka her iyinin daha iyisi vardır. % 90 iyi olduğu bir konuda, bu vesileyle %100’lük bir mükemmelliğe ulaşabilme imkanı bulmuş olur. Ancak söz konusu insanlar, yaptıkları açıklamalarla küçücük bir eleştiriyi dahi çok büyük bir tartışma konusu haline getirirler. Kendi haklılıklarını ve onları eleştiren kişinin haksızlığını ispat edebilme konusunda amansız bir hırsa kapılırlar. Nefislerindeki açıklama yapma arzusu, bazen bu tarz durumlarda bu gibi kişilerin akıllarının tamamen kapanmasına neden olur. Nefsin, kişinin enaniyet, gurur, öfke gibi hislerini de tetiklemesiyle, ortam çok zorlu bir hal alır. Dolayısıyla bu kimselerin, tek bir güzel tavsiyeden dahi istifade etmeleri söz konusu olmaz. Hep kendilerinden yana, hep kendileri merkezli, hep kendi haklılıkları üzerine kurulu bir dünyada yaşarlar. Akıllarını, tavırlarını, ahlaklarını çok beğenen ve tavsiyeye kapalı olan bu gibi insanlar, kişiliklerini geliştiremez ve ilerleme kaydedemezler. Nefislerindeki açıklama yapma arzusuna karşı müminlerin tavırları ise her an her olayda akıllarıyla, vicdanlarıyla düşünüp, o sırada Allah’ın rızasına en uygun ahlakı göstermek olur. Nefsi açıklama yapmak ister; ama mümin bunu faydalı görmez ve yapmaz. Ya da nefsine yönelik eleştiri yapıldığında bunu kabul etmek istemez; ama mümin bunda hayır görür ve eleştiriye karşı pozitif bir tavırla karşılık verir. Nefs, gerçek bir mümini idare edemez; mümin nefsini idare eder. İşte nefse karşı gösterilmesi gereken tavır bu şekilde olduğunda kişi kendisini olumlu yönde değiştirebilir.

 

 

Masaüstü Görünümü