Harun Yahya

Libya’da özgürlük değil, petrol savaşı




2011’den bu yana Libya’da sular bir türlü durulmuyor. Bu kavganın ana sebebi ise tabii ki petrol gelirleri.

Libya;

Arap Baharı’nın en kanlı devrimini yaşadı.

48 milyar varil ham petrol ile Afrika’nın en büyük petrol rezervine sahip.

2011 devrimi öncesi günde yaklaşık 1,6 milyon varil olan petrol üretimi bugün bu rakamın çok çok altlarında.

Doğalgaz ve petrol ülkenin toplam gelirlerinin %96’sını oluşturuyor.

Milyonlarca kişinin faaliyet gösterdiği sektörün en büyük müşterileri İtalya, Almanya, İspanya ve Fransa.

2011’de 150 USD olan petrol fiyatları bugün 50 USD civarında.

Yıllardır AB ülkelerinin güç savaşı verdiği, yer tuttuğu Libya’da yeni bir güç daha yerini aldı; IŞİD.

Bugün IŞİD sadece Ortadoğu’da değil, artık Afrika’da da varlığını ilan etmiş durumda. IŞİD, Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde detaylı olarak özelliklerini anlattığı bir yapıdır. Resulullah, IŞİD’in ortaya çıkışını anlattığı gibi, çözümün ne olduğunu da anlatmıştır. IŞİD’in Kuran’a uygun olmayan şekilde uyguladığı şiddet, sonunda Mehdi (as)’a tabi olup Kuran’a uymalarıyla son bulacak, bölgedeki terör ve şiddet de bu şekilde bitecektir.

http://www.harunyahya.org/tr/Makaleler/188071/peygamberimiz-(sav)-bugun-irakta-yasanan) Nijerya’da Boko Haram’ın biatı öncesi Libya’da Enşaruş Şeria IŞİD’e biat etmişti. Bu biat sonrası IŞİD, Libya’daki varlığını Mısırlı 21 Kıptiyi öldürerek ve göçmenleri Avrupa’ya geçirme tehdidi ile duyurdu.

IŞİD’in bölgedeki varlığının gündeme getirdiği bir konu daha var: Avrupa ülkeleri eğer IŞİD’in Libya unsurlarına müdahale ederse, ülkenin kıyı bölgelerinde bekleyen 500.000 ile 1.000.000 arası mültecinin Avrupa’ya yönelmesi ihtimali.

Bugün Libya üzerinden IŞİD’in sınır komşusu olduğu AB ülkeleri Fransa, İtalya ile Almanya ve İspanya 2011’deki isyan döneminde Kaddafi’ye en büyük darbeyi vuran ülkelerdi. Asıl önemli olan ise bu ülkeler Libya’nın en çok doğalgaz ve petrol ihracatı yaptığı dört ülke.

Kaddafi sırf yaptığı ihracatla değil, yatırımları ve nakit rezervleri ile de söz konusu ülkelerin finansmanında önemli bir rol oynuyordu.

Olaylar sırasında NATO, Libya’da uçuşa yasak bölge ilan edip Kaddafi’nin kendi halkına havadan müdahale etmesini engellerken, Fransa NATO müdahalesini bile beklemeden yıllarca omuz omuza durduğu Kaddafi’yi ilk vuran ülke oldu. Bu müdahaleler ve sonrası Libya için kurtuluş yerine büyük bir yıkım getirdi.

Kaddafi sonrası Libya’da huzurun sağlanamamasının sebepleri aslında Libya’nın yıllardır yaşadığı Kaddafi rejimiyle ilgili.

Bugün çok sayıda kabilenin varlığı  ve bölgesel bloklaşmalar nedeniyle Libya’nın doğu ve batısında yaşayan halklar arasında çatışmalar devam ediyor ve bu durum da federal devletçikler kurulmasını gündeme getiriyor. Libya’da şu an özgürlük talebinde bulunan farklı topluluklar Kaddafi zamanında baskı ile bir arada yaşıyorlardı. Şu an ülkede bir hükümetin bile olmaması bu ayrılıkçı güçlerin önünü açıyor.

Ayrıca Libya’da toplumsal barışın tesis edilememesinin bir diğer nedeni de ülkedeki aşırı silahlanma.

Libya kişi başına düşen silah oranında dünyada birinci durumda. Bunun nedeni devrim döneminde halka dağılmış olan bu silahların devrim sonrasında halktan toplanamaması. Bu silahların kabilelerin, yabancı savaşçıların, devrimcilerin ve radikallerin eline geçmesi ülkenin geleceğinin önünü tıkayan en önemli etkenlerden.

Bu etkenlerin üzerine bir de ülkedeki lider eksikliği ve Ülkede uzun süredir hükümet kurulamaması ise yine Kaddafi’nin yıllarca uyguladığı politikalarla ilgili. Unutulmamalı ki Kaddafi Libya’yı yıllarca tek başına yönetti. Mutlak güçtü. Karşısında en ufak bir muhalefet yoktu.

Kaddafi iktidarda kaldığı dönemde halka kesinlikle bir yönetim tecrübesi yaşatmadı. Toplumda fikir liderleri ve önderlerinin oluşmasını engelledi. Fikir önderlerinin bir kısmının ise sürgünlerde telef olması nedeniyle bugün Libya’da ciddi bir liderlik sorunu var.

Kendi içinde bu sorunlarla boğuşan Libya şimdi asıl IŞİD tehlikesi ile karşı karşıya.

IŞİD Irak’taki Kürt Bölgesi, Musul, Kerkük ve Suriye’deki Rakka petrol altyapılarını ele geçirme stratejilerinin bir devamı olarak Libya’da da ekonomik ve stratejik değeri olan hedeflere öncelik veriyor. Önce Tobruk’taki Hariga limanına saldırdı. Bu bir petrol ihracat limanıydı. Devamında Total’e ait Mabruk petrol sahasına saldırdı. En son olarak ise Sirte’ye saldırdı, burası “Petrol Hilali” olarak adlandırılıyor.

Bugün Libya’da birinci öncelik kabilecilik ve bölgecilik anlayışının bir kenara bırakılarak, BM gözetiminde, uluslararası toplumun desteğini alacak, ortak bir uzlaşı koalisyonunun kurulmasıdır. Ülkedeki kargaşa ve güvenlik bunalımı silahlı örgütlerin ve suç çetelerinin işine yaramaktadır. Bu yapılanmalar içinde birinci öncelik ülkenin petrol damarlarıdır ki, bunları ele geçirirlerse ülkeyi tam bir komaya sokarlar. Ayrıca bu tarz çatışmalı ortamlar radikal örgütlerin de yolunu açıyor.

Ülkede kurulacak hükümetin veya koalisyonun önceliği ülkede silahlanmayı durdurarak asayişi sağlamak olmalı. Düzen ve barış ortamı sağlandıktan sonra serbest seçimlere gidilecek ortam yasal düzenlemelerle temin edilmeli. Bu süreçte BM’in gözlemcileri ya da uluslararası arabulucular Libya’nın demokrasiye geçişine destek vermelidir. Oluşturulacak özel bir BM gücü silahların toplanmasında görev almalıdır.

Tabi tüm bunların sağlanabilmesi tarafların kabileci yaklaşımlarını terk etmesi ve Libyalı Müslümanlar olarak bir arada karşılıklı anlayış içinde yaşamayı kabul etmiş olmaları gerekiyor.

Adnan Oktar'ın Morocco World News'de yayınlanan makalesi:

http://www.moroccoworldnews.com/2015/03/154755/oil-war-libya-not-war-liberation/

Masaüstü Görünümü