Harun Yahya

Adnan Oktar'ın İsrailli delegelerle ortak basın toplantısı - 1. Bölüm (20 Ocak 2010)





ADNAN OKTAR: Önce herkes hoş geldi, sefa geldiniz, lütfettiniz, şeref verdiniz. Misafirlerimiz de hoş geldiler, sefa geldiler. Misafirlerimiz hakkında Oktar herhalde bilgi vereceksin sen.

OKTAR BABUNA: Evet.

ADNAN OKTAR: Tamam ver.

OKTAR BABUNA: Hoş geldiniz, ben en sağdan başlayarak konuklarımızı tanıtmak istiyorum. En sağda oturan Samaritlerin lideri Sayın Japhet Tsedaka, Samaritler Museviliğin bir kolu İsrail’de. Samaritlerin lideri kendisi. Onun hemen yanında oturan konuğumuz Ortodoks Hıristiyan lider yine İsrail’den, Sayın Mussa Hadi-Hurrian Dimitri, Ortodoksların lideri. Onun hemen yanında oturan Haham Hollander, Ben-i Nuh Mahkemesi Başkanı, Sanhedrin hahamlarından kendisi, İsrail’de, Ben-i Nuh Mahkemesi Başkanı. Hemen yanında Eyüp Kara Bey’i görüyoruz. Eyüp Kara Bey, İmar Bakanı Yardımcısı İsrail’de. Necef ve Celile için kalkınma ve imar Bakanı yardımcısı. İsrail Hükümeti’ndeki tek Musevi olmayan kişi. Başbakan Benjamin Netenyahu’ya en yakın Musevi olmayan kişi. Museviler, Müslümanlar, Hıristiyanlar ve diğer tüm dinler arasında güçlü ve sıcak bir ilişki kurulması hedefine sahip ve bunun için de çabalıyor kendisi. Hemen yanımda oturan, Dürzi topluluğu lideri Şeyh Ameen Kablan-Abdel Ameen Kablan Beyefendiyi görüyorsunuz. Diğer yanında yine Sanhedrin Hahamlarından Haham Benjamin Abrahamson, Sanhedrin’in İslam konusundaki danışmanı beyefendi. Hemen yanında Bedevi lider Ataf Krinawi Bey’i görüyorsunuz. En başta oturan da Efrahim Lahav Beyefendi. Efi Lahav başbakanlık ofisinde kıdemli strateji danışmanı. Aynı zamanda Kudüs Akademik Birliği Yönetim Kurulu Başkanı kendisi.

ADNAN OKTAR: Efendim, sizler soru sorarsanız daha hoş olur diye düşünüyorum. Önce sizlerin sorularını alalım, sonra gerekirse ben açıklama yapacağım, sohbete devam edebiliriz. Nasıl isterseniz, isterseniz ben genel olarak konuları da anlatabilirim. Ama soru herhalde daha iyi olur diye düşünüyorum. Buyrun.

GAZETECİ 1: Ben bu kadar insan İsrail’den buraya gelmelerinin asıl amaç neydi? İki gündür burada görüşmeler devam ediyor. Ne üzerine konuştunuz, amaç neydi? Özellikle altını çizmek istediğim, Türkiye-İsrail arasının bugünlerde çok gergin olduğu düşünülürse, böyle bir davete icabet etme nasıl oldu da mümkün oldu?

ADNAN OKTAR: Üç beş kişi İsrail’in arasını gerebilir, ama Türkiye’de yetmiş milyon insan var. İsrail’de de milyonlarca insan var; bunlarda bir gerginlik yok. Toplam on, on beş kişinin arasında bir gerginlik var; o bizi hiç ilgilendirmez. Bizim İsrail ile hiçbir gerginliğimiz yok. Yani bir televizyon dizisi, bir roman, bir tiyatro İsrail’i bizim gözümüzde düşürmez. İsrail’de de Türklük aleyhinde herhangi bir eylem, koltuğun yukarıda olması veyahut aşağıda olması Türklüğü herhangi bir şekilde rencide etmez. Yani o insanın hatası olmuş olur, şahsi lokal bir hata olmuş olur ve İsrail halkının da benimsediği bir olay olmaz bu. Yani bütün İsrail bunu benimsiyor diye bir konu yok. Dolayısıyla bizim İsrail ile herhangi bir gerginliğimiz yok, bu suni bir olaydır. Bu tip olaylar yine olacaktır. Hiçbir etkisi olmadan gelip geçer, onu söyleyeyim. Bunun dışında yeni bir şey varsa, başka bir soru varsa alabilirim. Ama sorunuzun devamını istiyorsunuz herhalde.

GAZETECİ 1: Misafirlerinize de sorabilir miyiz? Ne düşünüyor diye misafirleriniz?

ADNAN OKTAR: Tabii ki , tabii, buyrun buyrun tabii.

GAZETECİ 1: Siz gelmeden hemen önce İsrail ve Türkiye arasında meydana gelen gerilim hakkında ne düşündüğünüzü sorabilir miyim? Neden özellikle bu anda geldiniz, önceden olanlar hakkında ne söyleyebilirsiniz?

ADNAN OKTAR: Çok özür dilerim, benim açıklamamı bir tercüme etmemiz gerekiyor mu? Arkadaşlar çünkü İngilizce biliyorlar, ben Türkçe konuştum. Ne konuştuğum bilinmiyor. Eğer mahzuru yoksa kısaca benim dediğimi bir açıklasın.

AYOOB KARA: Evet, öncelikle bizler buraya İsrail’den dindar kişilerin ve İslam dininin tüm temsilcilerini içeren bir heyet ile geldik. Çünkü Müslüman, kendisini Allah’a teslim eden kişi demektir. Bu da şu anlama gelir; bir olan Allah’a iman eden herkes Müslüman’dır. Hıristiyan, Dürzi, Musevi ve herkes için bu böyledir. Bu nedenle dünyada radikalizmi savunanları gördüğümüzde, biz Müslümanlar, Museviler ve Hıristiyanlar, hep birlikte bunu durdurmalıyız. Eğer bunu durdurmak istiyorsak, İslam ve diğer dinler arasındaki ve Türkiye ile İsrail arasındaki güzel havayı zedeleyecek olan her şeyi sona erdirmeye çalışan Sayın Oktar gibi kişilere ihtiyacımız var. İsrail ve Türkiye arasındaki konuya gelince, İsrail’de Musevi olan, olmayan vatandaşların büyük çoğunluğunun Türkiye’nin karşılıklı destek alışverişinde bulunmamız gereken, ortak hedeflerimizin çok fazla olduğu ve birlikte yola devam etmemiz gereken bir ülke olduğuna inandıklarını düşünüyorum. Bir kişinin yaptığı herhangi bir hata nedeniyle, bu ilişki durdurulamaz ya da sona erdirilemez.






ADNAN OKTAR: Sorunuzun cevabını devam ettireyim. Bir araya gelme amacımız, dünyada iki görüş mücadele eder; bir Allah’a inananlar, bir de inanmayanlar. Allah’a inananlarla inanmayanların mücadelesinde inananlar bir araya gelecektir. Hıristiyanlar, Museviler, Müslümanlar omuz omuza Darwinizm’e, materyalizme karşı bir mücadele verecektir. Ama bu tabii sert bir mücadele değil, sevgiye dayalı, şefkatle, merhametle, bilimle ve sanatla olacaktır. Ama bu savaşı, bu ilmi mücadeleyi bu sefer Allah’a inananlar kazandılar. Bu yüzyıl Allah’a inananların kazandığı yüzyıldır. Dolayısıyla savaşlar, kavgalar mücadeleler yani şeytani oyunlar bu yüzyılda bitiyor. Dolayısıyla Filistin’le İsrail’in arasındaki mücadele de bitecektir. Türkiye ile İsrail’in arasını açma çabalarını da mutlaka ortadan kaldıracağız ve kaldırdık da. Mesela bu toplantı bu konuyu bitirmiştir. Böyle bir oyuna gelmeyiz, yani iki tarafta da bu işi bu konuyu körüklemek isteyen insanlar var. Bu oyuna gelen bir avuç insan olur, fakat büyük kitleler, büyük kalabalıklar bu oyuna hiçbir şekilde gelmemiştir ve gelmeyecektir.

Biz Allah’a inananları seviyoruz onlar da bizleri seviyorlar. Bu kıyamete kadar da bu şekilde olacaktır. Mesih (as) devrindeyiz, Mehdi (as) devrindeyiz, Tevrat’ta Mesih (as)’ın geleceği detaylı olarak anlatılmıştır. Mesih (as)’ın bütün alametleri çıkmıştır. Mehdi (as) ve Mesih (as) aynıdır. Yani Kuran’da da buna işaret edilmiştir; Tevrat’ta da açık açık ifade edilmiştir; hadislerde de Mehdi (as)’ın geleceği belirtilmiştir. Mehdi (as) ile Mesih (as) aynı şahıslar. İlmi araştırma yapanlar bunu görürler. Bir kısım insanlar diyebilir ki; ‘metafizik mi bu konular?’ Evet metafizik. Yani dünya da metafiziktir. Metafiziğin bu yüzyılda hakim olduğunu insanlar göreceklerdir. Orta Doğu’da din hakimdir; yani din yönlendirir insanları. İnsanları bir arada tutan, insanlara moral güç veren, insanlara hayat kaynağı olan dindir. Dolayısıyla inananların bu yüzyılda hakimiyetini görüyoruz, yani göreceğiz değil, gördük ve göreceğiz. Dolayısıyla da İsrail ile Türkiye’nin arasını açma çabalarının da boş bir oyun olduğunu insanlara göstermiş oluyoruz. Bir amacımız da bu.

İkinci bir amaç da er Gilad Shalit; onun konumu var. O da bizim evladımız, o da bizim kardeşimiz. Tabii onun konumundan biz vicdanen rahatsızız, ama Filistinli kardeşlerimizin İsrail’deki konumundan da rahatsızız. Yani hapishanelerdeki konumundan da rahatsızız. Yani hapishanelerdeki konumundan da rahatsızız. Ama biz demiyoruz ki; İsrail’deki teröristler, terör yapan kişiler bırakılsın, İsrail’de teröre devam etsinler demiyoruz. Bir af çıksın, fakat onlar adeta bir melek gibi çok güzel ahlakla sevgiyle İsraillilere sarılsınlar, kardeş olsunlar, bu kavga bitsin. Er Gilad da bırakılsın ve sevinç ve mutluluk içerisinde ailesinin yanına dönsün. Bir de o çocuğun konumu tabii, beni bir başka yönden de tedirgin ediyor. Her gün ölüm korkusu ile yaşamak bir insan için çok acıdır. Yani bunun tahammülü çok zordur. Yani hapiste olan bir insan bunu yaşamaz, ama o konumda olan bir insan bunu yaşayacaktır. Yani bunun da göz önünde bulundurulması gerekiyor. Yani yıllardan beri böyle bir gerilim, o çocuk için tahammülü zor bir durum. Yani bunu da değerlendirmek gerekiyor. Fakat İsrail hapishanelerindeki genç kızların, efendim diğer insanların da konumu bizi rahatsız ediyor. Fakat gönlümüz istiyor inşaAllah; oradan melek gibi güzel huylu olarak çıkarlar, İsraillilerle kucaklaşırlar, kardeş gibi bir ortam olur.

Er Gilad’ın babası Noam Schalit zannediyorum önümüzdeki günlerde gelecek inşaAllah. Yani o konuda biz güvenlik nedeniyle bilgi vermek istemiyoruz, görüşüyoruz kendisiyle bağlantımız var. Elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Zaten kamuoyu oluşturmaya çalışıyoruz. Kamuoyu oluşturmak çok önemli bir konudur. Yani Türkiye kamuoyu özellikle çok hayatidir. Ama geleceği günü, saati bildirmeyeceğiz, yani güvenlik açısından bu bizim için önemli. Biz herhangi bir tatsızlık olsun istemiyoruz. Rahat olmasını istiyoruz bu konuların. Ama tabii nasıl bir gayret içerisindeyiz, neler yapıyoruz tek tek bunu anlatmak durumunda değiliz. Ama iyi, güzel, barışçıl, kardeşçe dostane girişimlerimiz var, bu devam edecek. İsrailli kardeşlerimizi çok seviyoruz.

Zaman zaman bu sevdiklerimiz bizim ziyaretimize gelirler. Ben kardeşlerim gibi görüyorum. La ilahe İllaAllah kardeşlerim onlar benim. İstedikleri kadar aramızı ayırmaya çalışsınlar biz bunu kabul etmeyiz. Bir Kuran ayetine dayandırmaya çalışıyorlar, Kuran’ı yanlış anlıyorlar. Kuran’da ‘gayrimüslimleri veliler edinmeyin’ diyor Allah. Yani idareci edinmeyin, yani vali yahut yönetici, başbakan edinmeyin. Zaten bu çok normal bir şey. Bu Kuran’ın bizlere bir nimet olarak sunduğu bir izahtır. İsrail’de bir Müslüman başbakan olamayacağına göre, Türkiye’de de bir Musevi başbakan olmuyor tabii ki. Halk doğal olarak bunu istemez; yani bir Müslüman olmasını ister. Dolayısıyla Kuran’ın işaret ettiği budur. Yoksa onlar tehlikeli insanlardır, zararlı insanlardır anlamında değil. Allah onlara şefkatle bakmamızı koruyup kollamamızı istiyor.






Biz İspanya’dan alıp getirdik Musevileri buraya. Ecdadımız bilmiyor muydu? En güzel şekilde ağırladık. Resullullah (sav) zamanında son derece rahattı Ehl-i Kitap. Museviler dostça kardeşçe yaşıyorlardı. Aynı ortamı, aynı kardeşlik ortamını yeniden tesis edeceğiz. İsrail ile Türkiye’nin arasını hiç kimse açamaz. Biz öyle filmlerle, tiyatrolarla, reklamlarla İsrail’den soğumayız. Bizim kaynağımız Kuran’dır ve Tevrat’tır. Tevrat’tan bakarız. Ama asıl kaynağımız tabii bizim inancımıza göre Kuran’dır. Kuran’a göre hareket ederiz. Kuran’a göre biz Ben-i İsrail’i değerlendiririz. Peygamber soyudur, mübarek bir soydur, tüylerine zarar getirttirmeyiz.

İran’la araları biraz açılır gibi olmuştu. Ahmedinejad’ın bir ifadesi oldu, “biz” dedi “İsrail’i haritadan sileriz.” Ben de haber gönderdim, dedim: Müslüman böyle bir ifadede bulunmaz, çünkü bu haramdır. Orası kutsal bir beldedir. Orada Hıristiyanlar var, Müslümanlar var, Musevi kardeşlerimiz var, dindarlar var, çocuklar var; böyle bir ifade olmaz dedim. Dolayısıyla biz orada sadece ateist siyonistlere fikren karşıyız dedim. Mehdi (as) kan akıtmayacak, uyuyan kişiyi uyandırmayacak, insanların burnunu dahi kanatmayacak dedim, hadislerle bunu belirttim. Ahmedinejad aynısını demeç olarak, resmi demeç olarak verdi, kelimesi kelimesine aynısını. Bu çok çok güzel bir şey; yani 180 derece döndü. Ve olumlu bir insan olduğunu görüyoruz, telkine açık bir insan olduğunu görüyoruz. Atom bombasının haram olduğunu söyledim, bunu söylemesini de açıkladım, nitekim gördünüz. Hürriyet gazetesinde sürmanşet bu yayınlandı. İran resmi açıklama yaptı “atom bombası haramdır” diye. Dolayısıyla İsrail’e atom bombası kim atarsa, gök kubbeyi başına geçiririz. Böyle bir şeyi hiç kimse yapamaz, yani tahayyül dahi edemez. Yani değil, tahayyül dahi edemez. Bölgede hiç kimseye, dünyada hiç kimseye bunu bundan sonra yaptırmayız. Bu devirden sonra zaten böyle bir olay yok. Barış çağındayız, kardeşlik çağındayız, sevgi çağındayız; böyle bir olay asla olmayacaktır. Evet çok özür dilerim, biraz uzun oldu ama önemli.

AYOOB KARA: Benim ailem İsrail’e 400 yıl önce Türkiye’den geldiler. Onun için İsrail’de bir vekiliniz var.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Evet basın mensubu kardeşlerimiz sorularına devam edebilirler. Buyrun.

GAZETECİ 2: Bu İsrail’li askerle ilgili olarak Hamas’la bir temasınız var mı? Varsa Hamas’a sizin getirdiğinizin mesaja tepkisi nedir?

ADNAN OKTAR: Hamas’la bir temasımız yok, ama İslami yönden faydalı olabileceğini düşündüğümüz her gruba, her şahsa bu konuyu ileteceğiz. Gücümüzün yettiği kadar, anlatabildiğimiz kadar anlatacağız; ama bizim asıl hedefimiz tabii Türk kamuoyunun etki gücüdür. Yani asıl birinci hedefimiz bu. Buyrun.

GAZETECİ 2: İsrail’li yetkililer sizin görüşünüzden başka bir grupla da etkileşim halinde olacaklar mı?

ADNAN OKTAR: Hayır. Sadece benim misafirim olarak geldiler, ben ağırlıyorum. Onları da çok seviyorum, onlar da beni çok seviyorlar. Buyrun.

GAZETECİ 2: Sakıncası yoksa ziyaretçilerinizden birer cümleyle buradaki ziyaretleriyle ilgili görüşlerini alabilir miyiz? Eğer kendileri de isterlerse.

ADNAN OKTAR: Tabii buyrun.

AYOOB KARA: Evet, elbette.

GAZETECİ 2: Türkiye’yi ziyaretinizdeki asıl amacınız nedir? Yani, dünden beri toplantılarınız var. İlişkilerin çok da iyi olmadığı bir dönemde bu ziyaretin amacı nedir?

OKTAR BABUNA: Ana nedeni nedir?

AYOOB KARA: Özellikle bu dönemde Sayın Oktar bizi, İsrail’deki tüm farklı topluluklardan İsrailli dindarları, Hıristiyanlardan, Dürzilerden ve diğer dinlerden, tabi Musevilerden kişileri davet etti. Biz buraya Türkiye ve İsrail’in birlikte olmaya devam etmesi gerektiğini, herhangi bir resmi görevlinin bir hatasının bu ilişkiyi bitirmemesi gerektiğini söylemeye geldik. Ve özellikle şimdi geldik; çünkü bu çok yeni bir hata, bir veya iki kişinin yaptığı bir hatanın tarih boyunca sürmüş bir ilişkiyi bitirmemesi gerekir. Dolayısıyla biz barış için geldik, ihtiyacımız olanın birlikte yaşamak, birlikte olmak ve birbirimizi desteklemek olduğunu söylemeye geldik ve dindar kişilerle iyi ilişkiler içerisinde olmayı umuyoruz. Burada aynı şekilde düşünen Sayın Oktar gibi Türklerin arasındayız. Kendisi, her zaman birlik olalım diyen, barış adımlarıyla birlikte ilerleyelim diyen insanlara ihtiyacımız olduğunu düşünüyor. Ortadoğu’da ve dünyada tüm insanların birlikte yaşayabileceği kadar yer var. Hepimizin tek bir İlahı var, dolayısıyla iki gün veya bir hafta önce yapılmış bir hatayı durdurmak için buraya gelmenin tam zamanı. Çünkü İsrail ve Türk halkları arasında hiçbir şey değişmedi.

ADNAN OKTAR: Hayır bunu gerilim diye ağıza almak bile yanlış. O zaman on kişi çıksın Türkiye ile İsrail arasında gerilim var desin. 70 milyon burada ha öyle mi diyecek? Orada da milyonlarca insan ha öyle mi diyecek? Böyle bir konu yok. Biz İsrail’i seviyoruz, onlar da bizleri seviyorlar. Onlar da tek Allah’a inanıyorlar, biz de tek Allah’a inanıyoruz. Peygamberlere inanıyorlar, Cennete, Cehenneme inanıyorlar, tertemiz insanlar. Onlar Peygamber nesli, biz onlara şefkat duyuyoruz, muhabbetle bakıyoruz. Allah onları bizlere emanet verdi inşaAllah. Türk İslam Birliği oluştuğunda, ki iki yıl önce söylemiştim ben Türk İslam Birliği oluşacak diye, insanlara hikaye gibi geliyordu. Bakın gördünüz sözlerim doğru çıkmaya başladı, vizeler kaldırılmaya başlandı. Bu vizelerin kaldırıldığı ülkelerin hepsi Türk İslam Birliği’nin aday ülkeleridir. Vize kalkan her ülke aday ülkedir. Arkasından pasaportlar da kaldırılacak. İsrail ile de aynı şekilde vizeler kalkacak, göreceksiniz. Pasaportlar da kalkacak, İsrail de rahatça gidip geldiğimiz bir komşumuz olacak. Devletler; bağımsız devletler olacak milli devletler olacak, fakat sınırlar inşaAllah bu yönüyle kalkacak. Ve dolayısıyla dostluk ve kardeşlik bu yüzyıla damgasını vuracak.






Kimse artık ne savaşa cüret edebilecek, ne teröre cüret edebilecek, bu yüzyılda savaşlar bitmiştir. Terör de süratle bitecek, bunu da göreceksiniz. Mehdiyet ve Mesihiyet devri başlayacak. Yani Mehdiyet ve Mesihiyet deyince insanlar, bunu bir rüya gibi alıyorlar. Evet bir anlamda rüya gibidir. Yani, sanatta, bilimde, estetikte, güzellikte olağanüstü gelişmeler olacak. Tevrat bunu çok detaylı anlatmıştır. Bu güzelliği hep birlikte göreceğiz. Demokrasinin daha mükemmel olduğunu, fikir hürriyetinin daha mükemmel olduğunu göreceğiz. Sevgi anlayışının en yüksek noktaya çıktığını göreceğiz İnşaAllah. Boş yere kan döküldüğünü, boş yere acı çekildiğini göreceğiz. Darwinizm ve materyalizm 350 milyon insanın ölümüne neden oldu şu ana kadar. 1. Dünya Harbi’nin ve 2. Dünya Harbi’nin çıkmasına neden oldu. İnsanların kalbinden sevginin silinmesine sebep oldu. Binlerce köyün, kasabanın, şehrin yerle bir olmasına sebep oldu. Ama bu yüzyılda bu şeytanın oyunu artık bitmiştir. Darwinizm’i biliyorsunuz anlattık, ara fosillerin olmadığını, 300 milyona yakın yaşayan fosil olduğunu, yani yüz milyon yıl önceki canlıyla şu anki canlı aynı, bunu ispat ettik. Proteinlerin hiçbir şekilde değişemeyeceğini, yani evrimle değişmeyeceğini, ancak bir proteinin oluşması için yine canlı bir hücreye ihtiyaç olduğunu ispat ettik. Böylece Darwinizm bitti. Gerçi çırpınıyorlar ama, bunun suni bir çırpınış olduğunu herkes görüyor. Dolayısıyla bu Darwinizm’in yenilmesiyle hem Museviler çok rahat ettiler, hem Hıristiyanlar çok rahat ettiler, hem de Müslümanlar çok rahat ettiler. Bundan sonra sevginin, dostluğun, kardeşliğin yolu tamamen açılmıştır. Suni savaş çığırtkanları boşa uğraşmasınlar, hiçbir şekilde bundan sonra savaş yok.

ADNAN OKTAR: Buyrun.

GAZETECİ 4: Ahmedinejad ile konuştuğunuzu söylediniz. Onun fikirlerini değiştirdiğinizi söylediniz. Bu nükleer silahların yapımı engellenecek mi? Bu konuda ne söyleyeceksiniz? Bir de İsrail-Filistin arasındaki çatışma ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

ADNAN OKTAR: İsrail’e demin söyledim, atom bombası atmayı tahayyül eden kişinin başına gök kubbeyi çökertiriz. Böyle bir şeye kimse müsaade etmez. Yani Türkiye böyle bir şeye müsaade etmez. İsrail bu konuda müsterih olsun. Ayrıca İslam’da kesinlikle haramdır, yani öyle kitle imha silahı haramdır; çünkü İsrail’de çok fazla Müslüman var, çok fazla Hıristiyan var ve çok fazla Tevrat’ı yaşayan dindar Musevi var. Bunlara hangi gerekçeyle atom bombası atılacak? Yani inançlı bir insanın bunu yapması mümkün değil. Dolayısıyla böyle bir endişeye kesinlikle gerek yok. Ben İsrailli yetkililerle de bu konuda daha önce de görüştüm. Ama İranlı kişilerle, bu konunun içinde olan kişilerle de görüştüm. Bu konuda boş yere bir tedirginlik var. Böyle bir şeyin olması mümkün değil, imkansızdır. Gönlünüz bu konuda son derece müsterih olsun. Bir kere Peygamber soyular, Museviler Peygamber soyudurlar. Peygamber soyunu atom bombası ile yok etmek diye bir konu yok. Böyle bir şey olamaz. Yani Kuran’a göre, Kuran ayetlerine göre siz kıyamete kadar yaşayacaksınız zaten, kıyamete kadar Museviler var ve bizim Allah’ın izniyle bizim yed-i emanımızdansınız, bizim korumamız altındasınız. Allah’ın izniyle biz Musevilerin tüyüne zarar getirttirmeyiz, Hıristiyanların da, Musevilerin de ve hiçbir şekilde de savaşa da müsaade etmeyiz. 10 kişi çıkmış, “biz” diyorlar, “kriz çıkarttık”. Krizi onlara iade ettik biz şu an. 10 kişilik kriz, yani bunlar suni olaylardır, suni gerilimlerdir. Bunlara inanmak da suni gerilimi desteklemek demektir.

Masaüstü Görünümü