Harun Yahya

Dünyada iyiliğin yaygınlaşağı bir Ramazan ayı




Pek çok insanın yakınında veya uzağında yıllardır devam eden iç savaşlar, kanlı saldırılar ve baskılar aslında tüm Müslümanların üzerinde büyük bir sorumluluktur. Tüm İslam dünyasını kaplamış olan bu köklü sorunların son bulması ve mazlum din kardeşlerimizin kurtuluşu için küçük-büyük demeden tüm imkanlarımızı ortaya koymalı, gücümüzün sonuna kadar gayret etmeliyiz. Unutmamamız gerekiyor ki, milyonlarca Müslüman Allah’a dua ederek, diğer Müslüman kardeşlerinden umutla yardım ve destek bekliyor.

Hepimizin çevremizde yakından şahit olduğu gibi mübarek Ramazan’ın bereketiyle iman edenlerin arasında yaşanan bazı dargınlıklar, sorunlar sona erdirilir. Müslümanlar zekat ibadetlerini Ramazan’da daha da hassas bir şekilde yerine getirirler. Sadakalar bu mübarek ayda yaygınlaşır. Kurulan iftar ve sahur sofralarında fakirler, muhtaçlar ağırlanır. Kardeşlik, şefkat, merhamet duyguları pekişir. Ramazan ayı, insanların yılın her gününde hep görmek, yaşamak istedikleri pek çok güzelliğe vesile olur. Allah’ın rızasına uygun olacak bu üstün ahlakın Ramazan’dan sonra da artarak devam etmesi elbette makbul olandır. Bir eğitim yeri olan dünyada ahlakımızı her geçen gün güzelleştirmemiz çok önemli bir konu ve sorumluluktur.

Herkesin kendi imkanları oranında dünyada iyiliği yaygınlaştırması çok önemli bir ibadettir. Allah yolunda yapılan her iyilik, söylenen güzel sözler, kardeşliği pekiştirecek çalışmalar; Allah için yapılan her türlü faaliyet hem dünyada hem ahirette Allah’ın izniyle güzel bir karşılık görecektir. İslam dininin güzelliklerin hem söz hem de tavırla insanlara aktarılması, bir sevgi ve barış dini olan mübarek dinimizin Kuran ayetlerine  dayalı uygulamalarının aktarılması da bu ibadetlerin en önemlilerindendir.

Dünyada iyiliğin yaygınlaşması ise öncelikle iman edenlerin birlik olması, kardeşlik duygusunu en güzel şekilde idrak edip, merhameti yaşamasıyla mümkün olacaktır. Farklı coğrafyalarda yetişmiş, farklı diller konuşuluyor olunsa da, farklı mezheplere ve cemaatlere mensup olunsa da müminleri biraraya getiren ve kardeş olmalarını sağlayan, Rabbimiz'in bizlere lütfettiği İslam dinidir. Allah’a iman eden, O’nun rızasını kazanmak konusunda gönülden bir çaba gösteren insanların yaşadığı bu kardeşliği Allah bize Al-i İmran Suresinin 103. ayetinde bildirmiştir:

"Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O kalplerinizin arasını uzlaştırıp ısındırdı ve siz O'nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız....

Müslümanların dayanışması aslında tüm dünyanın ihtiyacıdır. Kuran’da emredilen kardeşlik bağı samimi imanla en güzel şekilde yaşanır. Bu, dünyadaki her türlü bireysel ve toplumsal ilişkiden çok daha gerçek, samimi, sağlam bir temeli olan ve gücünü hiç bir zaman kaybetmeyen bir bağdır. İşte Müslümanların dayanışmasını diğerlerinden farklı kılan, iman edenlerin, Allah rızası için birbirlerini sevmelerinin verdiği güç vesilesiyle büyük bir manevi kuvvete sahip olmasıdır. Dolayısıyla müminler güçlü imanlarıyla az sayıda bile olsalar, tüm zorluklara karşı galip gelecek bir şevk ve irade kazanmış olurlar. Allah’ın “… eğer (gerçekten) iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz.” (Al-i İmran Suresi, 139) ayetindeki vaadiyle, tüm dünyada huzura ve barışa vesile olacak üstün bir manevi kuvvet oluştururlar.

Dünyadaki kargaşaların nedeni pek çok insanın Kuran ahlakından uzak şekilde, sevgisizlik, nefret, kin, düşmanlık, çıkarcılık, bencillik gibi kötü ahlak özelliklerini yaşıyor olmalarıdır. Dolayısıyla iyiliğin güçlü bir şekilde yaygınlaştırılması, hiç karşılık beklemeden hizmet etme şevkinin olması, mezhep, ırk ayrımı yapmayan duyarlı, akılcı, adil, fedakar insanların dünyanın her yerine yayılması çok önemlidir. Müslümanların Kuran ahlakını tam olarak yaşadıklarında ortaya çıkacak ve tüm mazlumlara huzuru getirecek bu manevi güç, bazı insanların umursuzluğu ve  acımasızlığını hemen ortadan kaldıracak etkiye Allah’ın izniyle mutlaka sahip olacaktır.

Her gün çevresinde ahlaksızlığın, acımasızlığın, imansızlığın işaretlerini fark eden ve bunlardan dolayı rahatsızlık duyarak, barış, sevgi ve huzur dolu bir toplum isteyen bir insanın olup bitenlere bir an bile duyarsız kalmasının büyük bir hata olacağını hiç unutmamalıyız. Müslüman kardeşlerimiz, gücünün yettiğinin en fazlasıyla, dünyadaki zulmün tek çözümü olan Kuran ahlakının yaşanmasına ve yaşatılmasına katkıda bulunmalı, iyilik ve güzellik yolunda çaba göstermeli, mübarek Ramazan’ın bereketini tüm dünyaya her zaman için yaymaya niyet etmelidir. 

Adnan Oktar'ın Tehran Times'da yayınlanan makalesi:

http://www.tehrantimes.com/PDF/12311/12311-1.pdf

Masaüstü Görünümü