Harun Yahya

Kunduz’daki Hastane Saldırısının Ardından Düşünülmesi Gerekenler




Afganistan’daki Amerikan işgali 11 Eylül saldırılarına cevap olarak başladı. Hedef, “Afgan topraklarında yuvalanan teröristler”di. Amaç, üç bin insanın ölümüne neden olan terörü ortadan kaldırmaktı. 14 senedir aralıksız devam eden işgal ve savaşta, yüz binlerce masum insan hayatını kaybetti. Bu kayıplar Batı medyasında genellikle “sivil kayıplar”, “ikincil zarar” veya “kaçınılmaz bir yan etki” olarak adlandırıldı. Günahsız çocukların, suçsuz kadınların ve erkeklerin ölüm haberleri böyle kelimelerin arkasına gizlenmeye çalışıldı.

Nüfusun yoğun olduğu bir bölgeye füzeler, bombardıman uçakları ve silahlı drone’lar ile yapılan saldırılar neye yol açar? Masumların hayatını kaybetmesine elbette. Bu bir “yan etki” değildir, beklenen bir etkidir. Operasyonlardaki füze ve bombaların “akıllı” olmaları durumu değiştirmez.

Ekim ayı başında Afganistan’dan gelen bir haber bu açık gerçeği tüm dünyaya bir kez daha hatırlattı. Amerikan savaş uçakları Kunduz şehir merkezinde Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü tarafından işletilen bir hastaneyi bombalamıştı. 30 kişi hayatını kaybetmiş, bazı hastalar yataklarında yanarak can vermiş, 65 kişi yaralanmıştı. Olayı takip eden günlerde bazı askeri yetkililer hastanenin yanlışlıkla vurulduğunu ifade ettiler; ABD Başkanı Obama özür diledi.

Aslında hava bombardımanı sonucu sivil ölümler Afganistan’da sık sık yaşanıyordu. Bunların çoğu medyada haber konusu dahi olmuyordu. Ama bu defa vurulan Nobel ödüllü bir kuruluşun hastanesiydi. Bu nedenle de dünya gündeminde ilk sıralarda yer alabildi. “Dehşet verici bir trajedi”, “affedilemez bir hata” gibi yorumlar yapıldı, tepki ve kınama mesajları geldi.

 

Konunun detaylı olarak soruşturulması, hatası olanların cezalandırılması elbette önemli. Daha da önemlisi ise, böyle acıların tamamen ortadan kalkması için düşünülmesi ve yapılması gerekenler.

Hastalar, doktorlar ve sağlık personeli ile dolu bir hastaneyi bombalamak çok büyük bir zulüm bunda bir şüphe yok. Bir sağlık kurumunda bazı Taliban militanları bulunsa veya tedavi görse dahi bombalama yapılamaz, uluslararası kurallara göre bir savaş suçu olur. Amerikalı yetkililerin bombaladıkları mekanın hastane olduğunu bilmediklerini, sözde terörist öldürmek – ki insan öldürmek hiçbir koşulda kabul edilemez ve çözüm olarak kullanılamaz - adına herhangi bir binayı hedef aldıklarını varsayalım. Ancak bu da yanlışlığın boyutunu küçültmez. Birkaç Taliban militanını vurmak adına, üç yüz bin insanın yaşadığı büyük bir şehrin merkezinde nasıl bombalama yapılabilir? Masum insanların hayatı nasıl hiçe sayılabilir? Düşüncesizce ve kaygısızca yapılan bir hava operasyonundan nasıl olur da fayda umulabilir? Bombalar, ne kadar “akıllı” olursa olsun şehir halkına kurtuluş getirmez, olsa olsa yıkım ve felaket getirir. İstihbarat zaafları, koordinasyonsuzluk, yanlış değerlendirmeler, teknik arızalar ve daha pek çok hata faktörü can kaybını kaçınılmaz kılar.

Söz konusu gerçekleri Afganistan’da görevli Amerikalı uzmanlar da muhakkak biliyorlar. Bu durumda tek bir açıklama kalıyor: Bazı askeri yetkililer masum Afganlıların hayatlarına yeterince değer vermiyor; “terörle mücadelenin göz ardı edilebilir bir bedeli” gibi düşünüyor olabilir. Şüphesiz, hiçbir gerekçe, hiçbir mazeret, kimseye zararı olmayan insanların katlini mazur gösteremez. 11 Eylül terör saldırılarında olsun veya Afganistan’ın bombalanan bir köşesinde olsun, suçsuz, kendi halinde insanların öldürülmesi cinayettir.

Nitekim MSF’nin (Sınır Tanımayan Doktorlar) 5 Kasım tarihli raporunda hastanenin koordinatlarının Amerikalı yetkililere çok önceden verildiği, bu saldırının bir ihmal ya da hata sonucu değil, kasıtlı ve bilinçli bir şekilde yapıldığı vurgulanıyor. Bu durumun gerçekliğini ilerleyen zamanlarda göreceğiz. Ancak unutulmaması gereken bir şey var: hava bombardımanları terörle mücadelede kesinlikle başarısız bir yöntem. ABD tarihinin en uzun savaşı olan Afganistan bunun canlı bir örneği. 14 yıl sonra gelinen noktada, muazzam askeri ve maddi imkanlara rağmen, Afgan topraklarında barış değil savaş var. Yüksek teknoloji ürünü bombalar ve silahlara rağmen, hala güçlenen ve bir gecede Kunduz gibi büyük bir şehiri ele geçirebilen bir Taliban var.

Zaman zaman bazı Amerikalı yetkililer başarısızlığı itiraf ediyorlar. Bunlardan biri, Richard Clarke. Silahlı drone saldırılarının mimarı, Clinton ve Bush dönemlerinde en üst düzey anti-terörizm uzmanı olarak görev yapmış bir isim. Clarke, bombaların istenilen etkinin tam tersini yaptığını şöyle ifade ediyor:

“Yani, böyle şeyler yaptığınızda, Amerika Birleşik Devletleri’ne karşı nesiller boyu sürecek düşmanlar oluşturursunuz. Öldürdüğünüz masum insanların hepsinin erkek kardeşleri, kız kardeşleri ve kabileleri-kabile ilişkileri var. Bunların çoğu arkadaşları veya akrabalarından birisinin öldürülmesi öncesinde ABD’ye karşı değiller. Sonra, bazen, diğer tarafa geçiyorlar, ABD’ye sadece karşı olmakla kalmayıp, gönüllü olarak ellerine silah alıyor ve ABD’ye karşı birer terörist oluyorlar. Böylece bu programı yanlış kullanarak, teröristleri etkisiz hale getirmekten ziyade, aslında teröristler yaratıyor olabilirsiniz.”[i]

Ülkede seneler boyu gelişen terör baskısı altında senelerce ezilen, mazlum Afgan halkıydı. ABD liderliğindeki NATO güçlerinin “Kurtarma Operasyonu”nda büyük acılar yaşayan da yine onlar oldu. Afgan topraklarına yağmur gibi bomba yağdırmak çözüm getirmedi. Silahlar, bombalar, katliamlar daha çok kan ve ölüm getirdi. Çünkü Taliban’ın etrafında kenetlendiği ideolojisi hafife alındı. ABD’nin Afganistan uzmanlarından Barnett Rubin’in ifade ettiği gibi, örgüt, bölünmeleri engelleyen ve bir arada tutan bir ideoloji ile birbirlerine bağlı.[ii]

Taliban militanlarının eğitime ihtiyacı var, bombaya değil. Afgan radikallere gereken, şiddet değil eğitim. Onları zihinlerini zehirleyen radikal ideolojiden, din adına üretilen hurafelerden, asılsız inançlardan ve sapkın fikirlerden  arındırmak gerekiyor. O halde çözüm, sadece gerçek İslam’ı ve Kuran ahlakını temel alan bir eğitim. Sevgiyle, şefkatle, merhametle ve tevazuyla yaklaşarak sunulacak bir eğitim. ABD, Afgan topraklarında sağlam ve kalıcı bir barışın inşası için, böyle bir kurtuluş modelini desteklemeli.  





[i] http://www.democracynow.org/2014/6/2/former_counterterrorism_czar_richard_clarke_us
[ii] http://www.bbc.com/news/world-asia-34189855



Adnan Oktar'ın Ekurd Daily'de yayınlanan makalesi:

http://ekurd.net/in-the-wake-attack-kunduz-2015-11-18

Masaüstü Görünümü