Harun Yahya

Büyük resmi görebilmek




Uluslararası ilişkilerde ihtiyatlı ve bütünsel bir yaklaşıma sahip olmak önemlidir. Ancak bir ülkenin her olayda, her detayı görememesi de normal karşılanması gereken bir durumdur. Özellikle ani gelişen olaylarda, herhangi bir adım atmadan önce makul bir yaklaşım benimsenmelidir. Aksi takdirde olayların bütününü göremeden kararlar alınabilir ki bunun da pişmanlık duyulacak yıkıcı sonuçları olabilir. 24 Kasım tarihinde Rusya ve Türkiye arasında yaşanan tatsız olay da, bu tür hadiselerden biridir ve bu bakış açısıyla değerlendirilmelidir. Şimdi bu krizi tersine döndürmek için ilgili ülkelerin üzerine büyük görevler düşüyor. 

Her şeyden önce, bu istenmeyen olay sırasında hayatını kaybeden Rus pilot için taziyelerimizi sunmak istiyorum. Gelecekte bu tür yıkıcı olayların bir daha hiç tekrarlanmaması ve her iki ülkenin bu endişe verici durumdan hiçbir zarar almadan toparlanabilmesi için dua ediyoruz.

Söz konusu olay uluslararası kabul görmüş angajman kuralları çerçevesinde gerçekleşmiş olmasına rağmen, şahsi kanaatime göre ölüme sebebiyet verecek ve hem pilotlar, hem de yerdeki insanlar için tehlikeli bir durum ortaya çıkaracak eylemleri tasvip etmem mümkün değil. İnsanların güvenliği en üst seviyede öneme haiz olduğu için, bu tür olayları diplomasi ile çözmenin yolu mutlaka bulunmalıdır. 

Öncelikle belirtilmesi gerekir ki bu olay hala taze olduğu için, her iki tarafın liderlerinin, heyecan, öfke ya da kendi insanlarını koruma güdüsüyle çeşitli ifadeler kullanabilirler. Ancak makul olmak, vicdanlı davranmak ve her iki taraf açısından dostane mesajlar vermek gerilimi yükseltmemek açısından hayati önem taşımaktadır çünkü özellikle çatışmaların süregeldiği bir bölgede, bu tür sıcak anlarda ihtiyaç duyulan budur. 

Uluslararası medyada yayınlanan makalelerimde ve canlı televizyon programlarımda daima Rusya'nın bölgedeki barış ve istikrar açısından Türkiye ile işbirliği içinde olmasının önemini dile getiriyorum. Sürekli Rusya'nın kriz durumlarında izole edilmemesi gerektiğinden bahsedip, Türkiye'nin Rusya'ya karşı uygulanan yaptırımların bir parçası olmaması gerektiğini belirtiyorum. Unutulmamalıdır ki insanlara zarar vermek ya da cezalandırmak hiçbir zaman istenen sonucu oluşturmaz. 

Ülkeler arasında gerginlik sık karşılaşılan bir durumdur ancak böylesi anlarda yapılacak en akılcı şey, olayları büyütmemek, gerilimi tırmandıracak adımlar atmaktan kaçınmak ve tarafların birbirlerine karşı ılımlı ve sakin bir ton benimsemelerini sağlamaktır. Üstelik burada söz konusu olay, tarafların konumlarının önemi gereğince, sadece ilgili ülkeleri değil, bütün dünyayı etkileme ihtimali olan bir olaydır. Bırakalım geçmiş geçmişte kalsın ve bizler yeni ufuklara doğru ilerleyelim.

Böylesine hassas bir dönemde geçtiğimiz günlerde yaptığı bir kabine toplantısında Başkan Ruhani'nin verdiği şu demeç takdire değerdir:

"Rusya ve Türkiye, İran İslam Cumhuriyetinin komşusu ve dostudur ve komşularımız arasında dostane ilişkiler olması bizler için önemlidir."

Bunun yanısıra hem Başkan Ruhani hem de Dış İşleri Bakanı Zarif, Rusya ve Türkiye'yi itidale davet etmiştir. İranlı liderlerin bu demeçleri son derece güzeldir ve Müslümanca üslubun örneklerindendir. İran, kriz yönetiminde kilit bir oyuncu ve bu gerilimi sonlandırmakta arabulucu olabilir. Türkiye ve Rusya bu ılımlı tondan saparak gerilimi tırmandıracak olursa, bu kendi insanlarına bir darbe olacaktır.

Bu gerilim ilgili taraflardan herhangi birinin faydasına olacak bir durum değildir. Eğer öfkeyle hareket ederlerse bunun acısını, hem ekonomik hem de sosyal yönden, Rus halkı ve Türk halkı çekecektir. Her iki taraf da gururla değil, sevgi ve tevazu ile birbirlerine yaklaşmalıdır. Aksi takdirde kolaylıkla çözülebilecek bu kriz gelecekte tamiri zor olacak yaralara neden olabilir. 

İranlı liderlerin yanısıra, Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı Dış İlişkiler Müdürü Nevruz Mamadov da, Rusya ve Türkiye arasındaki gerilimi düşürmek için katkıda bulunmaya hazır olduklarını ifade etmiştir. Türkiye ve Rusya arasındaki tarihi bağları hatırlatan Mamadov şunları söyledi:

"Ülkelerimiz arasındaki ilişkiler en üst seviyededir. Azerbaycan, Rusya ve Türkiye arasında herhangi bir gerilim olmasını istemiyor ve Rusya ile Türkiye arasındaki gerilimin düşürülmesinde yardımcı olmaya hazırdır."

Ortak bir tarihi paylaştığımız, dost ve komşu ülkelerden bu tür demeçler duymak son derece teşvik edici. Kısacası, ülkeler bu tür istenmeyen olaylarla karşılaştıklarında olumsuz olarak etkilenmemek için birbirleriyle dostane ilişkiler inşa etmeliler. Geçmişte olup bitmiş olaylar için birbirimizi suçlarsak, aramızda dostluk ilişkileri oluşturamayız. Rusya ve Türkiye geçmişte bir çok engelin üstesinden gelmiştir. Örneğin, 1568 ile 1914 yılları arasında Osmanlılar ve Ruslar 13 kez savaşmışlardır ancak yine de Türkiye'nin İstiklal Savaşı sırasında Türkler ile Sovyetler arasında politik ilişkiler başlatılmıştır. Saldırmazlık anlaşmasının yapılmasının ardından da iki ülke arasında kültürel ilişkiler başlamıştır.

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan sonra bilimden spora her alanda ilişkiler ilerletilmiş ve 1925 yılında imzalanan yeni saldırmazlık ve dostluk anlaşmasıyla bu ilişkiler hız kazanmıştır. İki ülke milli takımlarının oynadığı futbol maçı, karşılıklı kültürel bağlar açısından bir başlangıç anahtarı olmuştur. Bu bize Türkiye ve Rusya'nın Bayanlar Milli Futbol takımları arasında 25 Kasımda oynanan futbol maçını hatırlatıyor. Bu maç, krizin akabinde karşılaştığımız birkaç pozitif ve dostane olaydan biri. Bu tür kültürel aktiviteler, böylesi gerilimli dönemlerde insanların moralini yükseltmek için iyi bir metot. Her iki ülkenin gençliği arasında sosyal medyada sevgi, dostluk ve destek mesajlaşmaları da son derece faydalı olacaktır. Nefret mesajları vermek yalnızca bu hassas durumdaki dengeleri daha da kötü hale getirecektir. 

Bir evde yangın çıktıktan sonra içinden bir kişiyi kurtarmak başka, yangının ilk anında bu kişiyi oradan çıkarmak başka bir şeydir. Olaylar nedeniyle her iki halk da sıkıntılı ve her iki halk da kırılgan durumda, ancak ilişkileri düzeltmek için asla çok geç değil. Gerilim daha da büyümeden erkenden harekete geçmek her zaman için daha akılcı olacaktır. Olumsuzlukların üstesinden gelmek için daima bir yol vardır. Eğer bir olayda %50 kayıp ve %50 kazanç varsa, bu %50'lik pozitifi görmek ve halklarımızın paylaştıklarını geride bırakmamak bizim görevimiz. Taraflar birbirlerine karşı böylesi bir sevgi ve şefkat yaklaşımı benimserlerse, konular kolaylıkla halledilecektir.

Nefret üslubu nefret getirir ve telafisi mümkün olmayan zararlara neden olur. Bu yüzden hep birlikte, bu yıkıcı olayı yeniden kardeşliğe dönüştürelim ve gelecekteki işbirliğimiz için temiz bir sayfa açalım.

Adnan Oktar'ın Tehran Times'da yayınlanan makalesi:

http://www.tehrantimes.com/Index_view.asp?code=251195

Masaüstü Görünümü