Harun Yahya

Ortadoğu haritası Yeni Dünya Düzeni'nde öngörülen gibi mi olacak?



Daha önce kullanılan "Büyük Ortadoğu" terimi yerine "Yeni Ortadoğu" ifadesi, ilk olarak ABD Dışişleri eski Bakanı Condoleezza Rice tarafından, Haziran 2006'da Tel Aviv ziyareti sırasında halka yaptığı bir konuşmada kullanıldı. İlginçtir, bunun hemen ardından, 20 Temmuz 2006'da emekli Yarbay Ralph Peters'ın "Mücadeleyi Asla Bırakma" adlı kitabında bu "Yeni Ortadoğu"nun haritası yayınlanmıştı.

Yarbay Peters daha önce ABD Genel Kurmay İstihbarat 2. Başkanlığı yapmış, dış politika ve strateji konularında pek çok makale ve kitap hazırlamış, fikirleri askeri çevrelerde oldukça etkili olan bir emekli üst düzey Savunma Bakanlığı mensubu. Savunma Bakanlığı, Yarbay Ralph'ın kitabındaki haritayı resmi olarak kabullenmese de bu haritanın NATO'nun Savunma Koleji'ndeki bir eğitim programında kullanıldığı biliniyor.1

Ayrıca bu harita, Yarbay Peters'ın şerhiyle, "Kan Sınırları: Daha iyi bir Ortadoğu Nasıl Görünür" başlığıyla ABD ordusunun Silahlı Kuvvetler Dergisi'nde yayınlandı.2

Yüzyılı aşkın süredir Ortadoğu'yu dizayn etmeye yönelik haritaların son revizyonu olarak kabul edilebilecek bu harita bölgenin Batılı bazı kesimler tarafından öngörülen nihai sınırlarını çiziyor. Büyük Ortadoğu Projesi'nin son aşaması olan Yeni Ortadoğu haritası adeta, 1. Dünya Savaşı sonrası Osmanlı topraklarını bölüşme amacıyla yapılan gizli anlaşma Sykes-Picot'nun bir nevi 21. yüzyıl versiyonu. O güne kadar komplo teorisi olarak algılanan çeşitli görüşlerin de kamuoyuna karşı bir tür doğrulaması niteliğinde. Görünen o ki, projenin son aşamasında artık gerçek hedefin gizlenmesi eskisi kadar önemsenmiyor.

2006'da çizilmiş haritanın öngördüğü sınırlar bugün o derece gerçekçi bir hale gelmiş ki The Atlantic dergisi bundan esinlenerek 2008'deki bir sayısının kapağında resmettiği aynı haritayı "The New Map of the Middle East" başlıklı makalesiyle 19 Haziran 2014 sayısına tekrar taşıyor. Yazıda, haritada öngörülen bölünmelerin kaçınılmaz olduğu mantığı işleniyor.3

Büyük Ortadoğu Projesi ismi, ilk olarak ABD'nin 43. Başkanı Bush hükümeti tarafından kullanıldı. 2004 yılındaki G-8 zirvesiyle gündeme taşındı. Oysa bu isim, 19. yüzyılın sonlarından günümüze kadar uzanan köklü ve uzun soluklu bir projeye takılan birçok isimden yalnızca sonuncusuydu.

Bu projenin alanı batıda Fas'tan doğuda Pakistan'a, kuzeyde Türkiye'nin Karadeniz kıyılarından güneyde Yemen'e kadar uzanan bölgeyi kapsıyordu. Yani bugün savaşlarla, çatışmalarla, darbelerle, bölünme, kargaşa, terör ve istikrarsızlıklarla dolup taşan, dünyanın en karışık, daha doğru deyimle "en çok karıştırılmış" coğrafyası. Bölgenin en önemli özelliği İslam aleminin en büyük, merkezi ve stratejik bölümünü kapsaması.

Şekli, uygulanma ve kamuoyuna sunulma biçimleri dönemlere göre değişse de projenin özü ve asıl hedefi hiçbir zaman değişmedi. En başından beri projenin Batılı derin devletler tarafından belirlenmiş öncelikli amacı, bölge ülkelerinin ve halklarının Osmanlı benzeri bir birlik ve ittifak kurmalarının önüne kesin bir set çekerek bir İslam ülkeleri birliği fikrini engelleyebilmek. Elbette bununla birlikte bölgenin zengin yeraltı ve yer üstü kaynaklarına hakim olmak. Bir üçüncü önemli yan fayda olarak da bu sürecin vazgeçilmez unsuru olan kesintisiz kanlı savaşlar sayesinde bir kısım silah üreticilerine yüz milyarlarca dolarlık bir finans kaynağı sağlamak.

1800'lerin sonunda Osmanlı'nın Musul ve Kerkük'te petrol çıkarılmasına yönelik Alman Deutsche Bank ile anlaşması üzerine İngilizler, söz konusu Alman firmasıyla 1901 yılında hemen dolaylı bir ortaklık kurarak Ortadoğu petrollerine hızla dahil oldu. Ardından dönemin hızla gelişen ülkesi ABD de bölgedeki petrol arama ve çıkarma operasyonlarına katılarak oyuna girmekte gecikmedi. Çökmekte olan Osmanlı topraklarındaki bu zengin petrol kaynakları Batı'nın bütün ilgisini Ortadoğu'ya yöneltmişti.

Çok geçmeden, Ortadoğu'daki Osmanlı mirası olan toprakları bölgenin yönetimi manda sistemiyle İngiltere ve Fransa arasında paylaştırıldı. Böylelikle, resmi ve geniş ölçekli anlamda Büyük Ortadoğu Projesi'nin ilk önemli adımı atılmış oldu. Bunun devamında da proje, çeşitli revizyonlar, uyarlamalar, düzenlemeler ve iyileştirmelerle günümüze kadar aşama aşama uygulanmaya devam etti.

ABD Kongresinin 1957'de kabul ettiği "Ortadoğu'da Barış ve İstikrarı Koruma" başlığını taşıyan ve "Eisenhower Doktrini" olarak bilinen karar, Ortadoğu'ya yönelik yaklaşımıyla bugünkü BOP'la aynı prensipleri savunmaktaydı. Aynı şekilde, bir basın toplantısında ilk kez ABD Başkanı George Bush tarafından Ağustos 1990`da kullanılan "Yeni Dünya Düzeni" kavramı dünya kamuoyunu yavaş yavaş BOP'a alıştırma ve ısındırma turlarıydı. Yine, eski ABD Savunma Bakanlığı danışmanı siyaset bilimci Samuel Huntington'ın, 'Foreign Affairs' isimli akademik derginin '1993 Yaz Sayısı'nda yayınladığı, sonradan da kapsamlı bir kitap haline getirdiği "Medeniyetler Çatışması" tezi süregiden Büyük Ortadoğu Projesi'nin felsefi temellerini atmaktaydı.

Hükümete askeri politikalar, Irak savaşı, milli güvenlik gibi konularda danışmanlık hizmeti veren, üst düzey yöneticiler üzerinde önemli nüfuza sahip olan ve 1997-2006 yılları arasında faaliyet gösteren Washington DC merkezli düşünce kuruluşu "Yeni Amerikan Projesi" de Yeni Dünya Düzeni ve BOP'un bir numaralı teorisyenlerindendi. 2006 sonunda kapanan PNAC'ın eski direktörü Gary Schmitt, görüşlerini hükümete kabul ettirdiklerinden dolayı artık varlıklarına gerek kalmadığını belirtmişti.4

Nitekim aynı yıl, yazının başında sözünü ettiğimiz "Yeni Ortadoğu" kavramı ve bu Yeni Ortadoğu'nun detaylı haritası yürürlüğe girdi. Devamında da Irak'ın işgalinden sonraki son dalga olan Arap Baharı'yla Suriye, Libya, Yemen ve diğer birçok Arap ülkesi de istenen kargaşa ortamına çekilerek haritanın gerçekleşmesine doğru ciddi bir aşama daha katedildi.

Birçok Batılı derin devlet, yüzyıllık hayalleri olan bu haritanın şekillenmesinde sonuca hızla yaklaşıldığını düşünüyor. Fakat unutmamalı; hayaller ve gizli planlar her zaman beklendiği, hesaplandığı gibi gerçekleşmez. Tarih, uğrunda çok büyük çabalar harcanan ancak tersine dönen sayısız karanlık planla doludur. Ortadoğu’yu zorluklar bekliyor olabilir. Ama İslam ülkelerinin birbirinden tümüyle ayrılıp parçalanması, İslam birlik ve bütünlüğünün yıkılıp yok olması kaderde yoktur. Zorluklar ve badireler yaşanabilir, fakat bütün bunların sonucunda ortaya çıkacak harita söz konusu derin devletlerin hiç de beklediği gibi olmayacaktır.

1- www.globalresearch.ca/plans-for-redrawing-the-middle-east-the-project-for-a-new-middle-east/3882
2- www.armedforcesjournal.com/blood-borders/
3- www.theatlantic.com/international/archive/2014/06/the-new-map-of-the-middle-east/373080/
4- en.wikipedia.org/wiki/Project_for_the_New_American_Century

Adnan Oktar'ın Gulf Times & Riyadh Vision & The Jefferson Corner'da yayınlanan makalesi:

http://www.gulf-times.com/story/475626/Why-plans-for-redrawing-the-Middle-East-will-fail

http://www.riyadhvision.com.sa/2016/01/28/why-plans-for-redrawing-the-middle-east-will-fail/

http://www.jeffersoncorner.com/why-plans-for-redrawing-the-middle-east-will-fail/

Masaüstü Görünümü