Harun Yahya

İslam meşalesini taşıyan iki millet: Malezya – Türkiye



Hicretten hemen yüzyıl sonra İslamiyet’in parlak ışığı Arap yarımadasından çıkıp dünyanın dört bir tarafını aydınlatmaya başlamıştı. İslam’ın ilk tebliğcileri İspanya sınırlarından, Anadolu kapılarına, Doğu Afrika kıyılarından İran topraklarına kadar milyonlarca insana İslam’ın yüce mesajını ulaştırmaya başladılar. Arap denizcileri de aynı heyecanla Hint Okyanusu sularına açıldılar. Önce Hindistan ve Pakistan ardından da birkaç yüzyıl içinde de Uzak Doğu Asya Adaları İslamiyet’le tanıştılar. Bugün dünyanın uzak bir ucunda farklı dilde, faklı kültürde Müslüman kardeşlerimiz varsa, bundan 1200 sene önceki Müslümanların şevk ve heyecanlarının vesilesiyledir. Bizlere de bu değerli inananlarının anılarını yad etmek düşmektedir.

İslam’ın kardeşlik bağı bugün bölgedeki Malezyalı, Endonezyalı, Bruneili, Açeli kardeşlerimizin biz Türklere kalpten bağlanmasını sağlamıştır. Bugün de dünyanın birçok bölgesinde Müslümanlar bu bağa ihtiyaç duymaktadırlar. Türkiye ve Malezya İslam dünyasının lider ülkeleri olarak kardeşlik dayanışmasının oluşmasında öncü olmalıdırlar.

Malezya 20 milyona yakın Müslüman nüfusu ile Uzak Doğu Asya Müslümanları arasında söz sahibi bir ülkedir. Malay halkı asırlar boyunca Anadolu topraklarında yaşanan İslam modeline çok yakın bir İslam medeniyeti inşa etmiştir. Malezya’da radikallikten uzak, İslam’ın sevgi ve barış mesajları üzerine bina edilmiş bir sosyal hayat yaşanmaktadır. Kadınlar hak ettikleri değere sahiptirler. Malezyalı bayan kardeşlerimiz hayatın her alanında aktif yer almaktadırlar. İslam’ın aydın ve ilerici yüzü dünyaya gösterilmektedir. Gerek Malezya gerekse Türkiye dünya Müslümanlarının önünde doğru bir modeldir. Bu modeli dünyaya gereği gibi anlatmak her iki ülkenin en önemli vazifelerindendir.    

Türk Milleti Malezyalı kardeşleri ile bu vazife için birlikte ilmi ve fikri alanda mücadele etmeye hazırdır. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan 2014 yılında henüz başbakan iken Malezya'da Uluslararası İslam Üniversitesi‘de düzenlenen “Fahri Doktora” takdim töreninde şunları ifade etmişti:

“Türkiye sizin ülkenizdir. Bilim, teknik her türlü araştırma ve çalışmada Türkiye sizin yanınızdadır. Türkiye'nin kapıları size açıktır. Ortak hareket ettiğimizde ortak başarıların çıkacağına inanıyoruz. Aynı medeniyetin çocukları olarak dayanışma ve işbirliği ile yeniden eski ihtişamımıza kavuşacağız ve aydınlık yarınları birlikte inşa edeceğiz. Umutsuz olmayacağız. Aydınlık yarınlara ulaştığımızda da hamd ve şükür edeceğiz”  

Erdoğan’ın konuşmasında atıfta bulunduğu bilim ve teknoloji alanı her iki ülkenin ortak değerleridir. 90’lı yıllarda birçok Türk akademisyen Malezya üniversitelerinde önemli görevlerde bulunmuşlardır. Ardından Türkiye’ye döndüklerinde önemli görevler yüklenmişlerdir. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Ahmet Davutoğlu bu akademisyenler arasındadır. Sn. Davutoğlu 9 yıl Malezya’da görev yapmış Türkiye’deki Malezya dostlarından biridir. Aynı dönemde Malezya üniversiteleri birçok Türk öğrenciye eğitim vermiştir. Bosna Savaşı sırasında da yüzlerce balkan Müslümanı Malezya’da üniversiteye devam etmişlerdir.

İslam tarihi, konularında öncü bilim adamları ile doludur. Ancak maalesef son dönemde bilim ve teknoloji konusunda Batı’nın gerisinde kalmıştır. Malezya ve Türkiye İslam’ın özündeki hürriyet ortamının getireceği bilim inkişafının öncüleri olmak zorundadır. İslam’ın altın çağının bilim merkezleri Bağdat, İsfahan, Kahire ve Gırnata’nın misyonlarını 21. yüzyılda Kuala Lumpur, İstanbul,  Putrajaya ya da Ankara üstlenmelidir.

Tük hükümeti cumhuriyetimizin 100. yılı olan 2023 hedeflerini açıklamıştır. Malezya hükümeti de 2020 yılını hedef seçmiştir. Her iki ülkenin programları da ekonomik gelişme kadar sosyal ve kültürel atılımlar içermektedir. Eğitimden sağlık hizmetlerine, şehirleşmeden bilim ve teknolojiye her alanda batı medeniyeti seviyeleri hedeflenmiştir. Bu hedeflere ulaşmak için sadece çok çalışmak yeterli değildir. Ülkelerin, milletlerin dayanışmaya ihtiyacı vardır. Malezya ve Türkiye arasında her geçen gün güçlenen dostluk atmosferi bu hedeflere ulaşmakta en büyük destek olacaktır.

Türkiye Ortadoğu ve Avrupa arasında yani İslam Medeniyeti ile Batı Uygarlığı arasında köprü konumundadır. Bir kolu batılı, bir kolu doğuludur. Devletler üstü kurumların politikalarının belirlenmesinde söz sahibidir. Malezya da Uzak Doğu Asya’daki merkezi konumu ile bölge siyaseti üzerinde güçlü bir etkisi vardır. Her iki ülke de uluslararası arenada daha ön plana çıkmak istemektedir. Bu nedenle de dünya politikalarında doğal müttefiktirler. Son yıllarda G20, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ya da ASEAN gibi çok uluslu örgütlerde ortak hareket etmeye başlamışlardır. Bu işbirliği her geçen gün artarak gelişmelidir. Türkiye Malezya’nın, Malezya da Türkiye’nin Batı dünyasının etkisi altındaki birliklerde güvenebileceği dostudur.

Güneydoğu Asya 240 milyon Müslümana ev sahipliği yapmaktadır. Türk milleti yüzyıllardır bu milletleri kardeş bilip, bağrına basmıştır. Bu güzel insanlar da tarihin her döneminde Türkiye’yi ikinci bir vatan olarak görmüşlerdir. Harman Staj Programı kapsamında ülkemizde bulunan Malezyalı Muhammed İrfan bu sevgiyi şöyle ifade etmektedir:

“Uzun yıllar hayalini kurduktan sonra bu, Türkiye’ye ilk gelişim oldu. Allah bana Türkiye’de olmayı ve Osmanlı İmparatorluğu tarihine içeriden bakabilmeyi nasip etti. Üniversitemde eski öğretim üyesi Başbakan Davutoğlu Türkiye’nin daha iyi bir yere gelmesi için çalışıyor. Biz de Türkiye’nin dünyanın güçlü devletlerinden biri haline gelerek Müslümanları savunmasını istiyoruz.”

Allah’tan duamız Müslüman milletlerin kalplerini uzlaştırması ve İslam kardeşliğinin dünyaya barış getirmesidir.

Adnan Oktar'ın New Straits Times'da yayınlanan makalesi:

http://www.nst.com.my/news/2016/04/138494/two-nations-carrying-torch-islam

Masaüstü Görünümü