Harun Yahya

Cömertlikle güçlenen ekonomi: Türkiye



15 temmuz gecesi Türkiye tarihteki en şiddetli darbe girişimlerinden birini atlattı. 240 vatandaşımız demokrasiyi, vatanını ve milletini koruma uğruna şehit oldu. 3000’e yakını da yaralandı. Tüm dünya sabaha kadar silah ve bomba sesleri altında mücadele eden halkımızı izledi. Bu alçakça girişimin ardından bunun Türk ekonomisine etkisinin ne olacağı da gündemin önemli konularından biriydi. 18 Temmuz sabahı dünyanın gözü piyasalar açıldığında Türk ekonomisin de yaşanacaklara çevrilmişti.

Pazartesi günü bazı çevrelerin beklediği büyük kriz görülmedi. Döviz kurunda bir hafta içerisinde sadece %6’lık bir artış oldu. Bir ay içinde de bu artış geri geldi ve kur darbe öncesi değerine döndü. Yine bazıları tarafından çok kırılgan olması beklenen borsa ise ilk hafta yaşanan %7’lik gerilemeyi bugün neredeyse geri kazanmış durumunda. Cumhurbaşkanı Erdoğan darbe sonrasında beklenin aksine 8 milyarlık döviz bozdurulduğunu açıkladı.

Bazı ekonomistler darbe girişimi sonrasında insanların döviz bozdurmak yerine döviz alacaklarını düşünmüşlerdi. Bu çevrelere göre darbe girişimiyle birlikte Borsa çok hızlı düşüşler yaşamalı, yatırımlar durma noktasına gelmeliydi Ama ekonomk göstergeler tam ters yönde gelişti. Türk halkı sanayicisiyle, döviz sahibiyle, konut yatırımcısıyla hep birlikte darbeye ekonomik olarak da  karşı koydu. 15 Temmuz gecesi sokakta yaşanan birlik ve fedakarlık ortamı ekonomi dünyasına da yansıdı.

Aslında son birkaç yıl içinde Türk ekonomisi daha küçük çaplı darbelere karşı da ayakta durmuştu. Birçokları tarafından Hükümeti devirme girişimi olarak kabul edilen 17-25 Aralık hareketi, hemen öncesindeki Gezi olayları ve geçtiğimiz sene Rusya ile yaşanan uçak krizleri tek başına herhangi bir ülkenin ekonomisini tepetaklak etmek için yeterli idi. Fakat Türk ekonomisi birçok ekonomistin beklentisini boşa çıkardı ve dümdüz yoluna devam etti.

Üstelik, bu ekonomik zorluk döneminde yan komşumuz Suriye’deki insani kriz Türkiye topraklarına sıçradı. Bugün 3 milyon Suriyeli mülteci misafirimiz olarak ülkemiz topraklarında. Türk halkı onları kardeşlerimiz olarak bağrına bastı. Evini, parasını, yemeğini bu mazlumlarla paylaştı. Bugüne kadar mülteciler için harcanan para 15 milyar doların üstündedir. Türk toplumu diğer ülkelerle birlikte son 5 senede 25 milyar doları hayır adına harcamıştır. Türk sivil toplum örgütleri, Türk Kızılay’ı ve Türk AFAD’ı dünyanın dört bir yanına yardım götürmektedir. Zaten Türk ekonomisini güçlü kılan da bu yardımların getirdiği berekettir.

Türk ekonomisi 90lı yılları büyük ekonomik krizlerle geçirdi. 13 yıl içinde 6 büyük kriz yaşadı. Çalkantılı bir ekonomide %300 devalüasyonlar, %5.000 gecelik faizler, iflas eden fabrikalar, kapanan dükkanlar, işsiz kalan milyonlar görüldü. Fakat 2002 yılından sonra, 2008 krizi hariç – ki bu kriz Türkiye’yi diğer ülkeler kadar derinden etkilememiştir- Türkiye ekonomisi hep büyümüştür. Gayri safi milli hasıla 3 kat artmıştır. İhracat 30 milyar dolardan 140 milyar dolara çıkmıştır. Tarım büyümüştür madencilik büyümüştür. Turizm büyümüştür, enerji sektörü büyümüştür. Bunlar sadece sıcak para büyümeleri değildir. İmalat sanayi büyümüş istihdam artmıştır.  Bu, sağlıklı bir büyüme olduğu için de dört bir yanı iç savaşlarla çevrili Türk ekonomisi ayakta kalabilmiştir

Türk milleti bu kazançları zenginliklerine zenginlik katmak için kullanmamıştır. Afrika’dan Uzak Doğu Asya’ya dünyanın her ucunda ihtiyaç halindeki Müslümanların ve diğer toplumların yardımına koşmuştur. Mazlumların barınmasına, sağlık ihtiyaçlarına, giyecekler ve yiyeceklerine destek olmuştur. Bu yardım seferberliğinin temeli Allah rızasıdır. Bu alicenaplık da bereket getirmektedir.

Kaldı ki bu büyüme döneminde Türkiye’nin dışa bağımlı olduğu enerji fiyatlarında büyük artışlar yaşanmıştır. Türk ekonomisi variline 2003’de 25 dolar ödediği petrol için 2008 yılında 147 dolar ödemek zorunda kalmıştır. Türkiye için önemli pazar olan Libya, Irak, Suriye ve Mısır Arap baharı sonrasında büyük sarsıntılar yaşamış, hatta çoğunda devlet tamamen çökmüştür. En önemli ihracat kalemlerinde otomotiv sektörü 2008’den beri durgunluktadır. Ama Allah bir kapıyı kapatırken bir diğerini açmıştır. Zorlukların hemen beraberinde kolaylıkları da yaratmıştır.

Zengin batı dünyası da Türkiye’nin bu yardım anlayışını örnek almalıdır. Dünya artık bencillik ve cimriliği kaldıramayacak bir haldedir. Bencillik ve cimrilik zenginlik getirmediği gibi fedakarlık ise her zaman bereket getirir. 2008 Global krizinde AB’nin birçok ekonomisi pratikte batmıştır. İzlanda, Macaristan, Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi, Portekiz, İrlanda borçlarını ödeyemedikleri için krize girmiştir. İtalya ve İspanya gibi büyük ekonomiler bile durgunluğa girmiş acil yardım paketlerine ihtiyaç duymuştur. Uzak doğunun yükselen değeri Çin 2015’de borsa krizi yaşamıştır. Rusya, Ukrayna, Kazakistan ve bazı Türki Cumhuriyetler 2008 krizinden beri yerlerinde saymaktadır. Dünyanın geleceği ve refahı büyük bir dostluk ve dayanışma hamlesindedir.

Birleşmiş Milletlere göre bugün dünyada 130 milyon kişi hayatta kalabilmek için insani yardıma ihtiyaç duymaktadır. Bu rakam dünyanın 10. büyük ülkesi demektir. Açlık sınırının altında yaşayan insan sayısı 800 milyon’dur. Birleşmiş Milletler kriterlerine göre fakir insan sayısı ise 1.5 milyardır. Bu insanlar günde 1 dolar ile geçinmeye çalışmaktadır. Bu acı tablonun sebebi yetersiz kaynaklar değildir. Dünya zenginliğinin yarısı insanlığın %1’nin elindedir. Geri kalan %99 diğer yarısını paylaşmak zorunda bırakılmıştır. Aynı çatı altında bir taraf açlıktan ölürken diğerlerinin sadece kendisini düşünerek yaşaması hiçbir vicdana ve ahlaki değere sığmaz. Bu tablo değişmesi Allah’ın istediği fedakarlık, cömertlik, kardeşlik ruhuyla mümkündür.

Adnan Oktar'ın Gulf Times'da yayınlanan makalesi:

http://www.gulf-times.com/story/509894/Turkey-An-economy-gaining-strength-through-generosity


Masaüstü Görünümü