Harun Yahya

Kredi notu ile siyaseti yönlendirme stratejisi



Dünyayı yönlendiren ve dünya çapında hegemonya kurmak isteyen derin devletler, bu hedeflerine ulaşmak için bir strateji belirlerler. Bu stratejinin ana güzergahı ise finans üzerinden geçer. Örneğin, 22 ülke hariç dünyanın tümünü ele geçirmiş olan İngiliz derin devleti, hedefine ilk olarak Hindistan’da kurduğu British East India Co. Şirketi ile başlamıştı. Hindistan ticaret yollarını ele geçiren söz konusu derin devlet, kendi himayesinde merkez bankası sisteminin de böylelikle temelini atmıştı.

O zamandan bu yana, para piyasaları ve bu piyasaları yönlendiren kurumlar, daima derin devletlerinin siyasi çıkarlarına göre şekillenmişlerdir. Söz konusu kurumlar tarafından bir ülkenin ekonomisini kontrol altına almak, aklamak veya kötülemek, o ülke için yapıcı veya yıkıcı pek çok sonucu beraberinde getirmiştir. Ülkeler kimi zaman finansal açıdan güçsüz gösterilmiş ve hükümetlerin düşmesi dahi sağlanmıştır. Dolayısıyla dünya finans sistemi, sanıldığı gibi bağımsız bir özellik göstermemekte, siyaseti ve ülkeler üzerindeki hakimiyeti ele geçirmek için önemli bir koz olarak kullanılmaktadır.

Günümüzde, ülkelerin finansal risklerini kredi derecelendirme kuruluşları belirlemektedir. Bu kuruluşların ülkelere verdikleri notlar, yabancı sermayecilerin yatırımlarını da yönlendirmiş olur. Özellikle emekli sandıklarının fonlarını idare edenler, kredi notu belli bir çizginin altındaki ülkelere para göndermezler.

Yabancı yatırımının durdurulduğu bir ülke ise, pek çok açıdan belli derin güçlerin himayesine mahkum hale gelir. Geçmişten beri bu deneyimi yaşamış ve beklediği gibi sonuç almış finans kurumları, bunu dikkate alarak kararlarını büyük ölçüde siyasi olarak almaya başlamışlardır. Öyle ki, güçlenmeye ve dolayısıyla daha fazla bağımsızlaşmaya başlayan stratejik ülkelerin sebepsizce notu düşürülmüş; İtalya, Yunanistan, Portekiz ve İspanya gibi batık olarak nitelendirilebilecek ülkelere ise yıllarca üst üste yüksek notlar verilmiş ve yatırımcılar kandırılmıştır. 2008’deki mali soygunun birinci derecede sorumlusu da yine söz konusu kredi derecelendirme kurumlarıdır. Sahte yüksek notlarla yatırımcıları kandırdıkları için milyarlarca dolarlık cezalar ödemişlerdir. Hatta hikayeleri filmleştirilmiştir.

Kredi notu, İsrail ve Rusya ile ilişkilerin kötüleştiği zamanda, hatta 15 Temmuz darbe girişimi sırasında dahi düşürülmeyen Türkiye’nin, neden şu an kredi derecelendirme kurumu Moody’s’den “yatırım yapılamaz” derecesi aldığı bu anlamda oldukça düşündürücüdür. Bu notun açıklanmasından sadece iki gün önce, Moody’s Küresel Ülke Riskleri Birimi Kıdemli Müdürü Alastair Wilson, Reuters’e yaptığı açıklamada: “15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye ekonomisinde oluşan şokun büyük ölçüde ortadan kalktığını ve not gözden geçirmesini gelecek ay içinde bitirmeyi beklediklerini” ifade etmiştir. Gelecek ay belirlenmesi gereken ve büyük ölçüde olumlu olacağı anlaşılan bu notun, bu açıklamadan sadece iki gün sonra ve olumsuz olarak açıklanması derin şüphelere sebep olmuştur.

Söz konusu açıklamanın, Cumhurbaşkanı Erdogan’ın ABD temaslarının hemen akabininde meydana gelmesi finans sektöründe artık aleni bir siyasileşmenin hüküm sürdüğünü gösterir niteliktedir. Erdogan’ın ABD’de asıl hedeflerinden biri, siyasi kararlar vermeleriyle eleştirilen finans kurumları olmuştur. Erdogan, söz konusu kurumların siyaseti yönlendirerek küresel bir saldırı aleti haline geldiğinden bahsetmiş ve aslında malumu ilan etmiştir. Moody’s ise, Türkiye’ye verdiği not ile, hiç zaman kaybetmeden, bu açıklamanın doğruluğunu teyit etmiştir.

Türkiye’de her darbe ve darbe girişimi, ciddi finansal çöküşlere neden olmuştur. Bunun tek istisnası, bu yıl yaşadığımız 15 Temmuz darbe girişimidir. Darbe girişimi sırasında Türk halkı, sadece sokaklarda tankları durdurmakla kalmamış, paralarını hareketlendirerek muhtemel ekonomik krizin önüne geçmiştir. Bu girişimin sonrasında özellikle Rusya ile ilişkilerin iyileşmesinden kaynaklanan ihracat ve turizm gelirleri konusunda Türkiye pek çok ülkeden iyi duruma gelmiştir. Nitekim Moodys’in kararını eleştiren Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, “Moodys’in almış olduğu not indirme kararı Türkiye ekonomisinin temel makro dinamikleri ile hiçbir şekilde örtüşmemektedir” açıklamasında bulunmuştur. Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, “Birçok iç ve dış şoka rağmen ekonomimiz küresel kriz sonrası dönemde % 5.2 büyümüştür, şoklara karşı dirençlidir.” demiştir. Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci de söz konusu kararı eleştirerek Türkiye’deki ekonomik gelişimi şöyle özetlemiştir: “Türkiye ekonomisi son 27 çeyrektir sürekli büyümesini sürdürmüştür. Bu büyüme oranlarıyla da birçok Avrupa ülkesinin üzerinde büyüme sağlayan ender ülkelerden biridir. En son 3.1'lik büyüme oranına baktığımızda Türkiye, 21 AB üyesi ülkeden ve büyük ekonomilere sahip OECD ülkelerinden de daha hızlı büyümüştür. Moodys’in bu kararı gerçekleri yansıtmamaktadır.”

Kredi derecelendirme kurumlarının kanaatleri, her ne kadar yabancı yatırımcılar nezdinde dikkate alınsa da unutulmaması gereken bir gerçek vardır. Türkiye, özellikle son yıllarda, üzerinde ameliyat yapılamayacak bir ülke olduğunu kanıtlamıştır. Türkiye kendi kendine yetebilen bir dünya devleti olduğunu da ispat etmiştir. Bütün dünya finans sektörü, ittifakla, Moody’s kararının siyasi bir yönlendirmeye alet edildiğinin farkındadır. Dolayısıyla bu yönlendirme, pek çok yatırımcı nezdinde dikkate alınmayacaktır. Bunun örnekleri vardır: İki ay önce Standard&Poors’un düşürdüğü not, yatırımcılar üzerinde hiç de etkili olmamıştır.

Türkiye, ayrıca, dış mihrakların etkisinde kalmayacak ve zorluklarla kendi emeği ve gücüyle baş edebilecek bir ülke olduğunu da kanıtlamıştır. 15 Temmuz girişiminin bir dış işgal denemesi olduğu konusunda kimsenin şüphesi yoktur. Buna karşı koyabilen bir halk, pek çok derin mihraktan artık daha güçlü konuma gelmiştir. Görünen o ki, Moody’s gibi kurumlar da bunun farkına varmış durumdadırlar. Finans yönünden yaptıkları atak da başarısız kalacak, derin ve sinsi planlar belki de ilk defa olarak bir ülke üzerinde işlemeyecektir. Çok değil, kısa bir zaman sonra bunun emareleri görülecektir.

Adnan Oktar'ın Gulf Times'da yayınlanan makalesi:

http://www.gulf-times.com/story/516594/Turkey-sees-manipulation-in-credit-rating-downgrad

Masaüstü Görünümü