Harun Yahya

Üstad Hz. Mehdi (a.s.)'a derin bir sevgi ve saygıyla bağlıdır, onun öncü bir askeri ve yardımcısıdır


Üstad Hz. Mehdi (a.s.)’a aşkla, derin bir sevgi ve sadakatle bağlı bir şahıs olmasına rağmen ve kendisi bizzat Risalelerinde Hz. Mehdi (a.s.)’ın hizmetkarı, öncü askeri, dümdarı olduğunu ifade edek ona olan sevgisini, saygısını, hayranlığını çok açık bir şekilde ifade ederken, Üstad’ı -kendi iradesi dışında- sanki mehdilik makamı için yarışan, haşa Hz. Mehdi (a.s.)’dan üstün olma iddiasında olan, Hz. Mehdi (a.s.)’ı kendinden haşa alt bir makamda gören bir kimse gibi göstermeye çalışmak son derece çirkindir.

Hz. Mehdi (a.s.) Ahir zamanda Üstad’ın hazırladığı risaleler ile tebliğ çalışmaları yapacak, Risale-i Nur’u kendine hazır bir program edinip onunla birinci vazifesini yerine getirecektir ki bu onun, Risale-i Nur’un ruhunu çok iyi kavramış olduğunu, Üstad’ı çok iyi anladığını, Risaleleri anlama ve anlatma gücünün çok yüksek olduğunu göstermektedir. Bu durum iki zat-ı muhteremin da birbirlerine derin bir sevgi ve saygı ile bağlı olduklarının açık bir ifadesidir.

 




Birincisi : Fen ve felsefenin tasallutiyle (tesiriyle) ve maddiyyun ve tabiiyyun taunu beşer içine intişar etmesiyle, her şeyden evvel felsefeyi ve maddiyyûn (materyalizm, darwinizm ve ateizm salgını), fikrini tam susturacak bir tarzda îmanı kurtarmaktır. Ehl-i îmanı dalaletten muhafaza etmek (iman edenleri sapkınlıktan korumak) ve bu vazife hem dünya, hem herşeyi bırakmakla, çok zaman tetkikat (tetkikler) ile meşguliyeti iktiza ettiğinden (gerektirdiğinden), Hazret-i Mehdî’nin, o vazifesini bizzat kendisi görmeye vakit ve hal müsaade edemez. Çünkü hilafet-i Muhammediye (a.s.m.) cihetindeki saltanatı, onun ile iştigale vakit bırakmıyor. HERHALDE O VAZİFEYİ ONDAN EVVEL BİR TAİFE BİR CİHETTE GÖRECEK. O ZAT, O TAİFENİN UZUN TETKİKATI (tetkikleri) İLE YAZDIKLARI ESERİ KENDİNE HAZIR BİR PROĞRAM YAPACAK, ONUN İLE O BİRİNCİ VAZİFEYİ TAM YAPMIŞ OLACAK. BU VAZİFENİN İSTİNAD ETTİĞİ (dayandığı) KUVVET VE MANEVÎ ORDUSU, YALNIZ İHLAS VE SADAKAT VE TESANÜD SIFATLARINA TAM SAHİP OLAN BİR KISIM ŞAKİRDLERDİR. NE KADAR DA AZ OLSALAR, MANEN BİR ORDU KADAR KUVVETLİ VE KIYMETLİ SAYILIRLAR. Emirdağ Lahikası-1, sf. 231





Üstad ve Hz. Mehdi (a.s.) arasında böyle güçlü bir manevi bağ varken bazı Nurcu kardeşlerimizin mehdiyet konusunu Nurcular açısından bir nevi yarış haline getirmiş olmaları ve Üstad’ın adını -Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’ni tenzih ederiz- bu konuya alet etmeleri son derece yanlıştır.

Hz. Mehdi (a.s.) tüm bu iddiaların tam aksine içinde yaşadığımız dönemde zuhur edecek ve siyaset, saltanat ve diyanet alanındaki üç vazifeyi bir arada icra ve tatbik edecektir. Kendisine Üstad tarafından Ahir Zamanın büyük Mehdisi, en büyük Müceddidi, en büyük Müçtehidi, Mehdi Al-i Resulü, en büyük Hakim, Mürşid ve Kutb-u Azam denmesi de bu nedenlerledir.

 




....GERÇİ HER ASIRDA HİDAYET EDİCİ BİR NEVİ MEHDÎ VE MÜCEDDİD GELİYOR VE GELMİŞ, FAKAT HERBİRİ ÜÇ VAZİFELERDEN BİRİSİNİ BİR CİHETTE YAPMASI İTİBARİYLE, AHİRZAMANIN BÜYÜK MEHDÎ ÜNVANINI ALMAMIŞLAR. Emirdağ Lahikası-1, sf. 232




 

Hz. Mehdi (a.s.)'ın, Üstad'ın hazırlamış olduğu eserleri kendine bir program edinmesi nedeniyle işinin güya çok kolay olacağı bu nedenle asıl Üstad'ın Hz. Mehdi (a.s.) olduğu iddiası tamamen yanlıştır >>>

 


 

Masaüstü Görünümü