Harun Yahya

Dünyayı değiştirmek isteyenler



Dünyanın büyük bir kısmı, hem siyasi hem de sosyal olarak büyük çalkantıların içinde bocalıyor şu anda. Ancak bütün bu çalkantılara ve olumsuzluklara rağmen değişiklik isteyen insanlar var. Bu insanlar, tüm güçleriyle sorunlara çözüm arıyorlar. Farklı ülkelerdeki, farklı kıtalardaki insanların problemlerini kendi problemleri gibi görüp çözüm üretmek istiyorlar. Afrika’daki açlığa, iç savaşlara, fakirliğe, gelir eşitsizliğine, silahlanmaya bir çözüm bulabilmek için fedakarlık yapmaya samimi olarak hazırlar.

Dünyayı değiştirmek isteyen bu insanların amacı daha adil bir dünyada yaşamak. Onların çabaları diğer insanlarda bir heyecan kıvılcımı oluşturuyor kuşkusuz; ama geniş kitlelere bu tutkuyu yeterince aşılayamıyorlar. O yüzden de parlayıp sönen hareketler olarak kalıyor; hatta kimi zaman da marjinalleşip yeraltına iniyorlar. Ancak sorun şu ki, birçoğu doğru yöntemleri bulamıyor. Örneğin ırkçılıkla mücadele eden  bazı gruplar  doğru niyetle ortaya çıkmış olsalar da  soruna bir türlü çözüm bulamamanın verdiği hayal kırıklığı ile kimi zaman şiddete başvuruyorlar. Oysa şiddet, bir yolu düzeltmeye çalışırken haklı tarafı haksız konuma düşüren oldukça yanlış bir yöntem. İnsanlara adaleti ve sevgiyi öğretmek şiddet yoluyla asla mümkün olmaz.

Dünyayı değiştirmeyi hedefleyen insanlar tutkularını başkalarına da empoze edebilmek için yeni ve doğru yöntemleri bulmak zorundalar. İnsanların sokaklarda görmeye alıştığı gelip geçici protestolar yerine, başarılı sonuçlar elde edecek ve sonunda da insanları mutlu edecek çalışmalara imza atmalılar. Bunu yapmak için ise doğru bir ideoloji ile yola çıkmalılar.

Din, çok güzel bir birleştirici faktördür; adalet ve sevgiyi öğretir. Dinin temelinde tüm insanlara, tüm inançlara ve tüm fikirlere saygı vardır. Dolayısıyla din esasına dayalı bir sevgi ortamı, herkesin rahat edeceği ve herkes için adaletin sağlanacağı bir anlamına gelir. Dinin sağladığı bu ortam, dindar olsun veya olmasın, tüm insanların tek bir çatı altında ittifak edebileceği bir motivasyon kaynağıdır.

Dindar insanlar Allah’a içten bağlı oldukları için insanların özlemini duydukları fedakarlığı, samimiyeti, dürüstlüğü, sabrı ve en önemlisi iyiliği en mükemmel şekilde yaşarlar. Samimi bir dindar, kötülüğün yeryüzünden silinmesi için her türlü gayreti gösterir. Zordaki insanlar için elinden gelenin en fazlasını yapar. Allah rızası için zamanını, maddi imkanlarını, fiziksel gücünü bu amaç için kullanır. İşte bu nedenle dindar insanlar için "iyilerin ittifakı" önemlidir. İnaçlı Hristiyan, Musevi ve Müslümanların birlikte hareket etmesi çok büyük emelleri gerçekleştirecek en büyük ittifaktır.

Kuşkusuz burada kastettiğimiz gerçek dindarlardır. Hurafelere uyanlar, dini farklı şekilde yorumlayanlar, sevgi yerine nefret isteyen radikaller ve aşırılıkçılar burada muhatabımız değildir. Hurafelere uyarak dinin farklı yorumlanması zaten başta dine ve dindarlara yönelik bir iftiradır. Dolayısıyla kastettiğimiz ittifak, dinin özünün sevgi olduğunu bilen gerçek dindarlarla sağlanmalıdır. Dünyayı değiştirmek isteyen sağduyulu kişiler, sevgi ve huzur için her türlü fedakarlığı yapmaya hazır dindarları yanlarına alarak, camileri, kiliseleri, sinagogları faaliyet alanı haline getirerek büyük bir atılım sağlayabileceklerdir.

Tabi ki dindar olmayan insanlar arasında da bu vasıflara sahip kişiler bulunur. Ama ahiret inancının ve Allah sevgisinin insanları doğru yola iletici gücü çok fazladır ve sağlamdır. İşte bu nedenle dindar olmasalar da güzel hedefler için gayret eden insanların dindarlarla ittifakı da önemlidir.

Unutmayın, kötülük dünyada kendi başına gelişmemiştir ve kontrolsüz bir şekilde de ayakta durmamaktadır. Kötülüğün ardında bu ortamdan çıkar sağlayan insanlar vardır. Bugün Afrika'daki açlıktan, Filipinler'deki fakirlikten, Latin Amerika'da yaygın şiddet ve uyuşturucudan bahsediyorsak, herkes bilmektedir ki, tarihin bir döneminde bu bölgeler sömürgecilik adına ezilmiş ve özellikle fakir bırakılmıştır. Afrika fakirleştikçe, ayrıcalıklı bir grup zenginleşmiştir. Meksika'daki kartel savaşlarında can verenlerin gerçek katilleri uyuşturucu trafiğini yöneten ve bundan her dakika para kazananlardır. Filipinler'de çöplerin arasında yaşayanların hemen yan sokağında israf içinde yaşayanlar vardır.

Kötülük organize bir harekettir. Global hareket eden, bir kolu koptuğunda hemen yenisi çıkan bir organizmadır. Kötülük isteyenler, dünya üzerindeki iyi kutupların arasına açmak için çaba göstermekte ve ilk planda dindarları hedef almaktadırlar. Çünkü iyilerin ittifakının karşısında ayakta kalamayacaklarını gayet iyi bilmektedirler. Bu denli organize kötülüğün karşısında insanların, halkların, ülkelerin hatta küçük çaplı ittifakların tek başına ayakta kalabilmesi mümkün değildir. Bu nedenle iyilerin ittifakının da büyük ve organize olması gerekir. Kötülerin sinsi tuzakları ancak bu şekilde engellenir ve dünya yakın gelecekte daha iyi bir yer haline gelir.

Adnan Oktar'ın Al Bilad'da yayınlanan makalesi

Masaüstü Görünümü