Harun Yahya

Ramazan 2010 - 3. Gün




 


 

(Öyle) Adamlar ki, ne ticaret, ne alış-veriş onları Allah'ı zikretmekten, dosdoğru namazı kılmaktan ve zekatı vermekten 'tutkuya kaptırıp alıkoymaz'; onlar, kalplerin ve gözlerin inkılaba uğrayacağı (dehşetten allak bullak olacağı) günden korkarlar. Çünkü Allah, yaptıklarının en güzeliyle karşılık verecek ve onlara kendi fazlından artıracaktır. Allah, dilediğini hesapsız rızıklandırır. (Nur Suresi, 37-38)

 


 

Sonra Sufyan Suheyl’den, o da Ata İbn Yezid’den o da Temimu’d Dari’den tahdis etti. Nebi (sav): "Din ancak nasihattır" buyurdu... (Sahihi Müslim, Cilt 1, s. 115)

 






 

Vicdan, Allah'ın en fazla hoşnut olacağı tavrı arar
 

Vicdanlı bir insan Allah'ın hoşnutluğunu aramada çok titiz davranır. Her zaman "Allah'ı en fazla nasıl razı ederim" diye düşünür. Hiçbir tavrında başka insanların hoşnutluğunu, onların gözündeki konumunu gözetmez. Katıksız olarak Allah'a yönelir.

İnsanlardan bazıları ise dini, vicdanlarını kullanarak değil, atalarından gördükleri şekilde bir gelenek ve alışkanlık olarak yaşar, ibadetleri yerine getirirler ve bunlarla yetinirler. Oysa vicdanı tam olarak kullanmadan din ahlakını yaşamak mümkün değildir. Söz konusu kişiler sadece yaşadıkları çevreye aykırı düşmemek için veya öyle alıştıkları için "dine uygun" görülen bir hayat şekli seçmişlerdir.  Vicdanlı bir insan ise her ibadeti, her tavrı en güzel şekliyle nasıl uygulayacağını düşünür. Hesap gününde hiçbir tavrının, hiçbir konuşmasının kendisi için bir risk oluşturmasına izin vermemek için gücünün ve aklının yettiğinin en fazlasını arar. Çünkü yaptığının karşılığını ahirette alacağını bilir.
 




Allah bir ayetinde, dine bağlılıkları açısından insanları üç gruba ayırmıştır:


Sonra Kitabı kullarımızdan seçtiklerimize miras kıldık. Artık onlardan kimi kendi nefsine zulmeder, kimi orta bir yoldadır, kimi de Allah'ın izniyle hayırlarda yarışır öne geçer. İşte bu, büyük fazlın kendisidir. (Fatır Suresi, 32)


Ayette de belirtildiği gibi, insanlardan bir kısmı din ahlakını zaten hiç yaşamazlar. Bir bölümü ise vicdanlarını tam olarak kullanmadıkları için orta bir yol tutarlar. Yani vicdanlarının her emrettiğine değil, sadece bir kısmına uyarlar. Çıkarlarının çatıştığı noktalarda vicdanlarına uymayabilirler. Örneğin vakitlerinin ve imkanlarının tamamını din için kullanmak yerine sadece bir kısmını kullanırlar. Dinin ve güzel ahlakın insanlar arasında yaygınlaştırılması konusunda ciddi bir çaba harcamazlar. Yerine getirdikleri bazı ibadetleri, helal ve haramlara dikkat etmeyi öne sürerek, kendilerini ahlaki açıdan da yeterli görürler. Halbuki vicdana uygun olan, helal ve meşru olan tavırlar içerisinde ahlaken de en doğru, en güzel olanı seçip uygulamaktır.

Kuran’da bildirildiği gibi hayırlarda yarışanlar ise vicdanlarına tam uyarak, yapabileceklerini en fazlasıyla uygulayan kişilerdir. Hiçbir işte başkalarının yapmasını beklemezler, aksine kendileri ön plana çıkarak talip olurlar. Yapabilecekleri daha iyi işler varken veya daha fazlasını yapabilecekken, daha az olanı seçmeyi vicdanları kabul etmez. Allah Kendi rızasının en fazlasını arayarak tüm günlerini hayır içinde geçiren böyle insanlara, ahirette sonsuz güzellikteki Cennet hayatını vaat etmiştir.

(http://www.allahayakinolmak.com)
 



 

Hz. Mehdi (a.s.)'ın 30 kişilik bir çalışma grubu olacaktır
 




İmam (Hz. Mehdi (a.s.)) GÜÇLÜ OTUZ YARDIMCISIYLA, yalnız değildir.

(El-Sahife El-Mehdiye’den Seçme Dualar, Seyyid Murtaza Müçtehidi Sistani, sf. 49, Al-Bihar 52:153)





Peygamberimiz (s.a.v.)’in hadislerinde Hz. Mehdi (a.s.)’ın talebelerinin sayısı 313 kişi olarak bildirilmiştir. Ancak bu kişiler arasından da; çalışmalarında onu destekleyen 30 kişilik bir grup olacaktır. Peygamberimiz (s.a.v.) bu kişilerin Allah’ın varlığını ve birliğini anlatan, darwinizm ve materyalizm gibi pagan din anlayışlarını fikren yıkacak olan eserlerini hazırlamasında, ihtiyacı olan bilgiye kolayca ulaşmasında, zaman ve hareketlilik gerektiren konularda onun değerli zamanını harcamasına gerek kalmadan Hz. Mehdi (a.s.)’ye yardım edeceklerini bildirmiştir. Bu kişiler konularında ehil kişiler olup, Hz. Mehdi (a.s.)’ın vaktinin ve halinin müsaade etmediği durumlarda kendisine tam olarak yardımcı olan, bilgi sahibi kişiler olacaklardır.  
 




Hz. Mehdi (a.s.) 3 vazifesini yerine getirirken ona yardımcılık görevini hakkıyla yerine getiren, imanı ve vicdanı güçlü, akıllı, iradeli,  ihlaslı bu müminler Hz. Mehdi (a.s.)’ı İslam ahlakının ve Peygamberimiz (s.a.v.)’in sünneti seniyyesinin tüm dünya üzerinde hakim olması ile ilgili çalışmalarında yalnız bırakmayacaklardır. Ayrıca bu grup Darwinizm ve materyalizmin fikren yıkılması ile ilgili çalışmalarında ve tüm müslüman ülkelerin İslam Birliği çatısı altında toplanıp büyük bir güç oluşturması yönündeki önemli görevini yerine getirmesi sırasında da sürekli olarak Hz. Mehdi (a.s.)’ı destekleyecekler ve asla yalnız bırakmayacaklardır.


(http://www.bediuzzamanvemehdi.com/)


 



 

Türkiye'den Erivan'a İki Jest
 

Azerbaycan Gazete 525, 27 Ağustos 2008



Adnan Oktar:
O güç (Türk İslam Birliği) onların aleyhine olmayacak, yani Rusya’nın daha zenginleşmesi demektir. ERMENİSTAN’IN DAHA ZENGİNLEŞMESİ DEMEKTİR. ERMENİSTAN’DA, Rusya’da YENİ YENİ FABRİKALAR, YENİ YENİ TESİSLER DEMEKTİR. Azerbaycan’ın petrollerinin Türk petrollerinin, Türk madenlerinin Rusya’ya, Ermenistan’a satılması demektir. VE ONLARIN HER TÜRLÜ İMKANININ DAHA ÇOK ARTMASI DEMEKTİR. PAZARLARI GENİŞLER, TİCARETLERİ GENİŞLER, ASKERİ YÖNDEN RİSK KALKAR… Bunu kabul eder Ermenistan. Bu birleşmenin sonucunda size bol bol mal gönderelim, ticaret yapalım, okullar yapalım, hastaneler yapalım. Böyle bir anlaşma önceden onlara tebliğ edilir. Yani, böyle birleşme sonucunda onlara neler sunulacağı anlatılırsa, NASIL ZENGİNLEŞECEKLERİ ONLARA ANLATILIRSA, ERMENİSTAN’IN NESİNE LAZIM OTURUP DÜŞMANLIK YAPSIN… 



Başkent TV, 10 Nisan 2009



Adnan Oktar: Ferahlasın açılsınlar, mesela Azerbaycanlılar bizim canımız ciğerimiz kardeşlerimiz, ne işleri var orada? Ara koridoru da kapattılar tamamen bağlantı koptu... Şimdi o sınırın tamamen açılması lazım, en az 40 km 50 km’lik alan bir koridor oluşturulması gerekiyor. Dağlık Karabağ’dan da çekilsinler, açalım Ermenistan’ın sınırını konu bitsin.  Bir de bu konunun sürüncemede bırakılmasına gerek yok, gereksiz yere o Azeri kardeşlerimizi de tedirgin etmenin bir âlemi yok. Yani huzursuz oluyorlar tabi çünkü toprakları işgal olmuş, şimdi tamam Ermenistan sınırı açılır da onların sınırları açılması geciktirilirse bu onlara çok ciddi bir eziyet. Yani bir an önce onlar kardeşlerine kavuşmak isterler... Kardeşim ne gerek var biz düşman olmak istemiyoruz. Yani niye düşman olayım Ermeni kardeşimle, niye Litvanyalarla düşman olayım? Ne kadar güzel insanlar ne sevecen insanlar, güzel huylular, efendiler. Hele Gürcüler bizim canımız ciğerimiz kardeşlerimiz onlar, ne alaka pasaportlar, vizeler, kapılardan zoraki çıkmalar. Ben atlarım arabaya, basar giderim akşam yemeğimi orda yer geri gelirim yani bu kadar açık.
 

Star, 12 Mart 2010






1- Altyapı ve karayolunu ücretsiz biz yapalım Ankara’nın Türkiye-Ermenistan-Azerbaycan karayolunu ücretsiz yapma önerisine Erivan sıcak baktı tarafından ücretsiz yapılacak.

2- Laçin koridorunu Mehmetçik korusun
Erivan’a çekilmeden sonra kurulacak Laçin Koridoru’nun güvenliğini sağlamak için asker gönderme teklif edilecek.





(www.bediuzzamanvemehdi.com)

 



 

İslam Avrupa'yı etkiledi / Yeni Asya / 29.03.2010
 

Alman Protestan kiliselerinin yeni başkanı Nikolaus Schneider, Avrupa’nın ağırlıklı olarak Musevi ve Hıristiyan kültürüne sahip olduğunu, ancak Orta Çağda İslamiyet’in de bu kültürü etkilemiş olduğunu belirtti.

Schneider, “Die Welt” gazetesinde yayımlanan röportajında, aşırı sağcıların istediği gibi Hıristiyan bir ülkede sadece Hristiyanların yaşayamayacağını, bu tür bir talebi hiçbir Hıristiyan’ın kabul edemeyeceğini belirtti. Schneider, “Bu ayrıca basit bir düşünce. Avrupa’da sadece Museviliğin ve Hıristiyanlığın etkisi yoktur. Orta Çağda İslamiyet de bizi felsefe, tabiat bilimleri ve matematik ile etkilemiştir” ifadesini kullandı.
 


 

(www.islamadavet.org)
 




Hazreti İbrahim



www.hazretiibrahim.com
 

Bu sitenin hazırlanış amacı Allah'ın, "İbrahim ve onunla birlikte olanlarda size güzel bir örnek vardır..." (Mümtehine Suresi, 4) ayetiyle övdüğü İbrahim Peygamberi ve onunla aynı dönemde yaşamış olan Lut Peygamberi tanımak ve onların tüm üstün özelliklerinden örnek almaktır.

Hiç kuşku yok ki, Kuran'da Hz. İbrahim ve Hz. Lut hakkında verilen bilgilerin her biri birçok hikmet içermektedir.

Bu sitede, söz konusu hikmetleri inceleyecek ve bunları nasıl örnek alıp hayatımıza geçirebileceğimizi ele alacağız.

 



 





Türk-İslam Birliği Yolunda Ne Gelişmeler Ne Oldu?


Dünün düşmanları, bugünün ortakları

Star Gazetesi, 20 Mayıs 2010




 



Sayın Adnan Oktar ne demişti?


ARM Info Bağımsız Haber Ajansı, 9 Nisan 2009

Adnan Oktar: Şimdi herkes kemik hesabı yapmayı bırakacak. Kemik saymaya kalkışırsak yüzyıllar boyunca devam edecek düşmanca duyguların temelini atmış oluruz...
Yani bu konuları gündeme getirenler, düşmanlık istiyorlar anlamına gelir... Geçmişi kurcalamak istemiyoruz. Geçmiş bizi ilgilendirmiyor. Geçmişe baksak bile o gün o işleri yapanlar şimdi yok ki, yepyeni bir nesil var. Asalanın yaptığı zalimliklerin hesabını biz tertemiz Ermeni kardeşlerimizden mi soracağız? Olur mu böyle şey? 1800'lerin, 1900'lerin mantığıyla hareket etmiyoruz biz. 2000'lerin mantığıyla, sevgiyle, afla, hoşgörüyle, merhametle hareket ediyoruz. Geleceğe bakıyoruz, gelecekte neler yapabiliriz onu düşünüyoruz. Aydınlık bir gelecek inşa edelim istiyoruz. Ticaretimiz, sanat çalışmalarımız, kültür bilim çalışmalarımız içiçe olsun diyoruz. Sanatta, bilimde, teknolojide, her konuda birbirimize ihtiyacımız var. Niye ayrımız gayrımız olsun? Beraber üniversiteler kuralım, fabrikalar kuralım, bilim merkezleri kuralım. Bilim gelişsin, sanat gelişsin. Demir perdeler, taş duvarlar devri geçti artık, bunlar yıkılsın istiyoruz.
 



Azerbaycan APA Haber Ajansı, 16 Ağustos 2008

Adnan Oktar: … ERMENİLER BİZİM KARDEŞİMİZ, YILLARCA BERABER YAŞADIĞIMIZ İNSANLAR, KİLİSELERİ HER YERDE DURUYOR ERMENİ KİLİSELERİ İÇ İÇE YAŞADIK EHLİ KİTAP BU İNSANLAR.
Bu sonradan masonların çıkardığı fitnedir. Sonradan bu oyunlar, ahlaksızlıklar çıktı. Darwinizmin ortaya atılmasından sonra bu ırkçılık fitnesi çıktı. Daha önce böyle bir konu yoktu. Biz Ermenilerle öyle yüzyıllarca beraber yaşadık. Kimsenin aklının ucundan geçmezdi, mahalle kardeşimizdi bunlar bizim. Sonra çıktı bu oyunlar. Yani Gürcüler, Gürcistan, Azerbaycan, (Türk İslam Birliği kurulduğunda) anormal rahatlar. Müthiş fakirler, baktım televizyonda yazık bu insanlara, sürünüyorlar adeta. Bu birliktelik aylar içerisinde, haftalar içerisinde bir zenginliğe dönüşecektir.
 



APA Haber Ajansı, 16 Ağustos 2008

Adnan Oktar: ERMENİLER’LE ARAMIZDAKİ DÜŞMANLIK, O KADAR GEREKSİZ Kİ, YILLAR ÖNCE OLMUŞ OLAYLAR BUNLAR.
Karşılıklı acılar çekildi. Zorluklar çekildi. Olmuş bir kere Allah’ın takdiri. HİÇ KİMSE BİRBİRİNE KİN ve İNTİKAM DUYGUSU İÇİNDE YAKLAŞMAMALI. BİZ İNTİKAM İSTEMİYORUZ, TELAFİ DE İSTEMİYORUZ. BİZ SADECE KARDEŞ OLMAK İSTİYORUZ, DOST OLMAK İSTİYORUZ. Tarih olmuş, geçmiş şeyler bunlar. Genç nüfus gelmiş, genç insanlar gelmiş. Artık bunları konuşmak bizim hızımızı keser. Biz onları şefkatle bağrımıza basacağız ve onların zengin ve huzurlu olmasını istiyoruz. Bu konuyu kökünden halledecek şeydir.

(http://www.milletisadika-ermeniler.com/)     





 



 

Çiçeklenme Mekanizmasının Çözülmesi

Ürün Verimliliğini Artıracak


FT proteini çıktığı yapraktan filize doğru hareket ederek, bitkilerin gün uzunluklarını hesaplamalarına ve çiçeklenme zamanını tespit etmelerine yardımcı olur. Japonya’da pirinçler üzerinde yapılan incelemeler, bu bitkide de çok benzer bir mekanizmanın işlediğini göstermiştir. Bilim adamları bu buluşun tarım ürünlerinin verimini artırmada kullanılacağını düşünmektedirler. Çünkü çiçeklenmenin, Yüce Allah’ın izniyle, kontrol edilebilmesi ile üretim sezonu uzatılabilecek ve bitkiler değişen iklimlere uyum sağlayabileceklerdir. Bu buluş, Peygamber Efendimiz (sav)’in Altınçağ’da yaşanacağını müjdelediği bereketin bir işareti olabilir (En doğrusunu Allah bilir). Çünkü pek çok hadis-i şerifte, Altınçağ’da topraktan her zamankinden çok daha fazla ürün elde edileceği ve bu alanda da benzersiz bir bolluk ve bereketin görüleceği bildirilmektedir. Çiçeklenme kontrol edilerek Allah’ın izniyle tarımda bereketin artırılması için önemli bir adım atılmış olacaktır. Altınçağ’da ürünlerde ve mallarda görülmemiş bir bolluk olacağı, bu ürünlerin hesabı yapılmadan her isteyene dağıtılacağı bir hadiste şöyle bildirilmektedir:

“Benim ümmetim o devirde öyle bir refah bulacak ki, o güne dek onun mislini kesinlikle bulmamıştır. Yer yemişini (gıda ürünlerini)  verecek ve insanlardan hiçbir şey saklamayacak   (vermemezlik etmeyecek)tır. Mal da o gün çok birikmiş olacaktır.” (Sünen-i İbni Mace, 10-347/ Ramuz el Ahadis, s. 508/ İbni Mace-Tabaranai'nin Kebiri)
 




www.herseyhesapiledir.com
 


 

Sanayi kelebekleri iddiası bir sahtekarlıktır
 

Evrim teorisinin tüm dünya çapında en çok tekrar edilen sözde 'delil'lerinin başında, 19. yüzyıl İngilteresi'nde gerçekleşen sanayi devrimi sırasındaki güve popülasyonu gelir. Evrimciler bunun "doğal seleksiyonla evrimleşmenin gözlemlenmiş örneği" olduğunu iddia ederler.

İddiaya göre sanayi devrimindeki hava kirliliği ağaç kabuklarının rengini koyulaştırmış, bu nedenle koyu renkli güve kelebekleri daha kolay kamufle olarak avcı kuşlardan korunmuş ve sonuçta koyu renkli güvelerin nüfusu artmıştır. Ama bu bir evrim delili değildir, çünkü yeni bir güve türü ortaya çıkmamış, sadece zaten var olan türlerin nüfus oranı değişmiştir.

Bunun dışında, güvelerle ilgili bu iddianın dayandırıldığı hikayenin de doğru olmadığı ortaya çıkmıştır: Güveleri ağaçlar üzerine konmuş olarak gösteren ünlü fotoğrafların sahte olduğu, ve iddia edildiği gibi bir "endüstriyel melanizm"in (endüstriyel kirlilik nedeniyle rengin koyulaşması) hiçbir zaman yaşanmadığı anlaşılmıştır.

Kettlewell tarafından fotoğrafları çekilen "ağaç kabuğu üzerindeki güve kelebeklerin", aslında ölü kelebekler olduğu görülmüştür. Gerçekte kelebekler ağaç gövdesine değil dalların alt kısmına kondukları için, böyle bir resim elde etme imkanı pek yoktu. Dolayısıyla Kettlewell bu ölü canlıları iğne ve tutkal ile ağaca tutturmuş ve öyle görüntülemişti.

 






Sanayi devriminden sonraki ağaçların rengi koyulaştığı için, açık renkli kelebekler, kuşlar tarafından daha kolay avlanmış ve sayıları azalmıştır. Ancak bu, bir "evrim" örneği değildir; çünkü yeni bir tür ortaya çıkmamış, sadece zaten var olan türlerin nüfus oranları değişmiştir.





Tüm bu gerçeklerin ortaya çıkmasıyla birlikte, "Darwin'in kayıp kanıtı" olarak gösterilen sanayi devrimi kelebekleri hikayesinin dev bir aldatmacadan ibaret olduğu anlaşılmıştır. On yıllardır dünyanın dört bir yanında yüz milyonlarca insan, ağaç kabuklarına iğnelenmiş birkaç ölü kelebeğin fotoğrafı ve sürekli tekrarlanan köhne bir hikaye ile yanlış bilgilendirilmiştir. Asıl olan gerçek şudur: Darwin'in ihtiyaç duyduğu kanıtlar yoktur ve bunların günün birinde bulunması da imkansızdır. Çünkü canlılar evrimleşmemişlerdir.

Yaratılış gerçeği apaçıktır. Bu açık gerçekten kaçan Darwinistler, yalanın ve hilekarlığın bir çözüm olacağını zannetmektedirler. Oysa Allah, hileyi, batıl ve sahte dini, mutlaka ortadan kaldıracaktır.
 

De ki: "Hak geldi, batıl yok oldu. Hiç şüphesiz batıl yok olucudur." (İsra Suresi, 81)


(http://www.kelebekmucizesi.com)

 



 

Mantar Sivrisineği




Fosil Bilgisi

Yaş:
  25 milyon yıllık

Dönem: Oligosen

Bulunduğu yer: Dominik Cumhuriyeti






 


 

Eğer evrimcilerin iddiaları doğru olsaydı, mantar sivrisinekleri 25 milyon yıl içinde bambaşka canlılara dönüşmeli, günümüzdeki haline hiç benzemeyen bir yapı halinde gelmeliydiler. Ancak resimdeki fosilin de gözler önüne serdiği gibi 25 milyon yıl önceki mantar sivrisinekleri nasılsa, günümüzdekiler de onların tıpatıp aynısıdır. Milyonlarca yıl boyunca hiç değişmeden kalan canlılar, evrimin büyük bir yalandan ibaret olduğunun ispatıdır.

www.Allahayakinolmak.com







 

Masaüstü Görünümü