Harun Yahya

Ramazan 2010 - 27. Gün




 



 

Gaybın anahtarları O'nun katındadır, O'ndan başka hiç kimse gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi (ve herşey) apaçık bir kitaptadır. (En'am Suresi, 59)

 



 

"Sana Allah korkusunu, doğru sözlülüğü, emaneti yerine getirmeyi, ahde vefayı, yemek yedirmeyi ve mütevazi davranmayı, bol bol selam vermeyi tavsiye ederim." (İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. Cilt, s.304; Ebu Nuaym, el-Hılye'de tahriç etmiştir.)

 



 


 

Allah’ın dinini yaşama konusunda hayat boyu devam eden kararlılık


İmanın çeşitli dereceleri vardır. Allah ayetlerinde güçlü bir imana sahip olan Müslümanların vasıflarına dikkat çekmiş, onların ihlasla ahirete yönelmiş, mütevekkil yapılarını, zorluklar karşısındaki sabırlı tutumlarını, insanlara karşı hoşgörülü, affedici, bağışlayıcı olmalarını ve daha pek çok yönlerini övmüştür. Ne var ki Allah’tan çok korkan, O’nu çok seven, hayatlarının her anını O’nun için yaşayan ve O’nun emrettiği güzel ahlakın gereklerini eksiksiz olarak yerine getiren bu takva Müslümanların yanı sıra, vicdanlarını gereği gibi kullanmayan, dinsizliğe karşı Allah yolunda fikri mücadele vermekten hiçbir özrü olmadığı halde geri kalan ya da örneğin öfkelenme, olaylar karşısında hüzne ya da paniğe kapılma gibi Allah’ın insanları men ettiği kötü ahlak özelliklerini zaman zaman üzerinde barındırabilen, ama tüm bunlara rağmen iman ettiklerini söyleyen insanlar da vardır. Bu durum, Kuran’da işaret edilen iman derecelerine örnek teşkil ederler.

Elbette ki Allah iman eden herkese cennetini vaad etmiştir. Örneğin bir ayette Allah, bütün müminlere cenneti vaad ettiğini, ancak Kendi yolunda mallarını ve canlarını ortaya koyarak dinsizliğe karşı fikri mücadele verenlerin daha üstün bir ecre sahip olacaklarını belirtmiştir. (Nisa Suresi, 95) Bu da, bir Müslüman için, Allah rızasının en çoğunun, Allah yolunda fikri mücadele söz konusu olduğunda bu mücadeleye vargücüyle destek olmak, bu ilmi mücadelenin içinde yer almak olduğunu göstermektedir. Böyle bir mücadele varken, haklı bir sebebi olmadan daha az mücadele etmenin veya geri durmanın ise Allah Katında değerinin daha az olduğu görülmektedir.
 




Gerçek iman, Allah’a kayıtsız şartsız teslim olmayı, O’nun emir ve tavsiyelerine kesin bir şekilde riayet etmeyi, Allah’ın emirlerini yerine getirirken şeytanın sinsi tuzaklarına ve nefsinin bencil oyunlarına hiçbir şekilde boyun eğmemeyi, Allah’ın dinini yaşama konusunda hayat boyu devam eden sağlam bir kararlılık göstermeyi de beraberinde getirmektedir. Dolayısıyla şeytanın aldatıcı oyunlarına karşı Allah yolunda gereken kararlılığı gösteremeyen, zayıf davranabilen, Allah’ın emir ve tavsiyelerine uyma konusunda zaman zaman taviz verebilen insanların bu durumlarını bir an önce düzeltmeye çalışmaları, imanlarını hiç zaman geçirmeden takviye etmeleri, Allah korkularını ve Allah sevgilerini arttırmaları, Allah’a teslim olarak ve ahirete yönelerek sadece Allah rızası için yaşamaya başlamaları Allah’ın rızasına en uygun, en doğru davranış olacaktır.

(http://www.ahiretvar.com)

 


 

Mehdi (a.s.)'ın gaybeti döneminde toplumda şiddet, anarşi ve PKK terörü ortaya çıkacak halk dinden uzaklaşacaktır


Hz. Mehdi (a.s.)’ın insanların arasında görünmediği bir gaybet dönemi olacaktır. Bu dönemde insanlar Hz. Mehdi (a.s.)’ın kaybolduğunu, hatta kimileri öldüğünü bile düşüneceklerdir. Bu durum Peygamberimiz (s.a.v)'den rivayet edilen hadislerde şöyle bildirilmektedir.
 




AL-İ MUHAMMED'İN KAİM'İNİN (HZ. MEHDİ'NİN) İKİ GAYBETİ (HAPİS DÖNEMİ) VARDIR. BİRİSİ DİĞERİNDEN DAHA UZUNDUR...

(Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 199)

"Bu kıyamın sahibinin (Hz. Mehdi'nin) iki gaybeti vardır. BİR GAYBETİ (hapiste kaldığı dönem) O KADAR UZAYACAK Kİ şöyle diyecekler: "Öldü." Bazıları diyecek ki: "Öldürüldü." Bazıları diyecek ki: "Gitti..."

(Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 198)




 




... SONUNDA BENİM EVLATLARIMDAN BİRİ (HZ. MEHDİ (A.S.)) HALKIN GÖZLERİNDEN GAYBA ÇEKİLECEK. HALK ONUN KAYBOLDUĞUNU, ÖLDÜRÜLDÜĞÜNÜ VEYA ÖLDÜĞÜNÜ SÖYLEYECEK. SONRA FİTNE DOĞACAK VE BELALAR İNECEK, KAVMİYETÇİLİK TAASSUBU DİRİLECEK, HALK DİNİNDE YOLUNU KAYBEDECEK.

(Şeyh Muhammed b.İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani, s. 163)





Yukarıdaki hadiste ise Peygamberimiz (s.a.v); “... SONRA FİTNE DOĞACAK VE BELALAR İNECEK, KAVMİYETÇİLİK TAASSUBU DİRİLECEK, HALK DİNİNDE YOLUNU KAYBEDECEK.” ifadesiyle, Hicri 1400 (1979-1980)’lerle birlikte toplumda büyük kargaşa ve fitnelerin baş göstereceği, insanların din ahlakından uzaklaşıp marksist komünist, ateist ve Darwinist görüşlere saptığı bir döneme dikkat çekmektedir. Gerçekten de toplumda “80’ler” olarak adlandırılan özellikle Türkiye’de anarşi terör kargaşa ve huzursuzluğun son derece geliştiği, halkın can ve mal güvenliğinin, huzurunun kalmadığı, insanların İslam diniden uzaklaştığı bir döneme girilmiştir. Özellikle PKK terörü, Türk toplumunda Kürt-Türk ayrımı yönünde büyük bir fitne konusu ortaya atarak toplum içinde kavmiyetçilik ruhunun doğmasına neden olmuştur. Halkı, İslam dinin sıcak, barışçıl, sevgi dolu, huzurlu ruhundan uzaklaştırıp; komünist, marksist ve Darwinist bir görüşe çekmiştir. Ancak Hz. Mehdi (as)’nin zuhur etmesi ile inşaAllah bu batıl ideolojiler fikren yerlebir olacak ve Allah inancı tüm hızı ile dünyada yayılacaktır.

http://www.gaibolanmehdi.com/
 



 

Brown: Türkiye'yi kutluyorum


MPL TV, 23 Nisan 2008

Adnan Oktar: Türkiye’nin bir kere devlet tecrübesi var. Yani imparatorluk tecrübesi var. Ülkeleri yönetme tecrübesi var. Ve yeteneği var.
Bir de Türk milleti biraz steril kaldı. Yani ahlak olarak Anadolu ahlakı bozulmadı. Anadolu bir kutu muhafaza edildi. O misafirperverliği, temizliği, güzel ahlakı, sevecenliği, insancıllığı, komşuluk anlayışı, merhamet anlayışı, fedakarlık anlayışı olduğu gibi kaldı. Avrupa bunu kaybetti… Avrupa’nın rahatsız olacağı değil ki. Avrupa için bu bir kurtuluş. Avrupa’nın jandarması gibi olmuş olacak bu aynı zamanda Türk İslam Birliği. Çünkü Avrupa’yı koruyan, dünyayı koruyan, dünyaya huzur ve güvenlik veren çok güçlü bir yapılanma olmuş oluyor. Avrupa bir kere esenlik ve huzur içinde yaşayacak. Avrupa niye bunu istemesin? Değişecek bir şey yok. Nato’yu da destekler bu sistem, Avrupa Birliğini de destekler. Avrupa Birliği için çok büyük bir nimet bu. Çünkü Avrupa Birliği bu sayede müthiş zengin olur… Türk İslam Birliği’nin şefkati onları da saracaktır. Huzur içinde yaşayacaklardır."

www.adnanoktar-hikmetler.com

 

Sabah, 2 Mart 2010




İngiltere Başbakanı Gordon Brown, “Türkiye’nin son yıllarda kaydettiği muhteşem ilerleme ve değişimi kutlamak istiyorum” dedi. Brown sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye’nin AB üyeliğinin gerçekleşmesi için gelecek yıllarda elimizden gelen, mümkün olan her şeyi yapacağız. Türkiye’yi hak ettiği gibi Avrupa’nın tam merkezinde görmek istiyoruz” dedi
 


 

Yaratılış Atlası'nı Yunan Basını da Takip Ediyor - 07.02.2009

Yunanistan/Eleftherotypia



Yunanistan’ın en yüksek tirajlı ve sosyal demokrat görüşlü günlük gazetelerinden Eleftherotypia, 7 Şubat 2009'da Sayın Adnan Oktar’ın Yaratılış Atlası adlı eserine yer verdi. 800 sayfadan ve 7 kilodan oluşan bu eserin Fransa, İspanya ve Almanya gibi bir çok Avrupa ülkesinin okullarında görüldüğü belirtilen haberde, yazarın kitaplarının milyonlarca kişi tarafından rağbet gördüğü vurgulandı.
 




(http://www.bilgilerdunyasi.net)
 


 

Hücre zarındaki mucize
 



 

http://us2.harunyahya.com/Detail/T/7EZU2FZ0164/productId/
2429/HUCRE_ZARINDAKI_MUCIZE_



İnsan vücudunu oluşturan 100 trilyon kadar hücre, hiç durmadan ve yorulup ara vermeden sayısız faaliyet gerçekleştirir. Tümü bu sırada enerjiye dolayısıyla çeşitli besin maddelerine ihtiyaç duyar. Nasıl ki bir fabrikada üretim sırasında kullanılacak hammaddeler içeriye alınır, gerektiğinde depolanır ve üretimden sonraki atıklar da fabrika dışına gönderilir veya imha edilirse, hücrede de çok karmaşık bir üretim, depolama ve arıtma sistemi işler. Hücre içine alınan hammaddeler, hücre içinde çeşitli moleküllerin üretimi için kullanılırken, atıklar hücre dışına gönderilir ya da hücre içinde imha edilirler.

Diğer taraftan fabrikaya alınacak hammaddelerin teknik özelliklerinin şartnamelere göre belirlenmesi gibi, hücre de içine alacağı maddeler için özel ön koşullar gözetir. Hücre girişinde bu malzemelerin doğruluğunun test edilmesi, onaylanması hayati derecede önem taşır. Çünkü bu denli sıkı tutulan güvenlik tedbirleri sayesinde, hücreye dışarıdan girebilecek herhangi bir virüs, bakteri ya da zehirli maddenin zarar verme riski önlenmiş olur. Bu önemli sorumluluk incecik bir zar tarafından üstlenilmiştir.

İnsanın ise değil böyle bir seçme işlemi yapması, vücudunda böyle olağanüstü bir işlemin yapıldığını bile fark etmesi söz konusu değildir. İnsanın gösteremediği böyle bir bilincin hücre zarında ortaya çıkması, bu bilincin aslında hücreden değil, onu yaratan Allah'ın ilminden kaynak bulduğunu göstermektedir. Her bir hücre Allah'ın emriyle bizim için görevlerini kusursuzca yerine getirmektedir.

 


 





Türk-İslam Birliği Yolunda Ne Gelişmeler Ne Oldu?

Suriye ile yakınlaşma kelimelerin çok ötesine geçmiş

Zaman, 11 Mart 2010



Radikal, 28 Aralık 2009



Abu Dabi'da yayınlanan The National gazetesinin baş yazısı:

"10 yılda ne kadar da çok şey değişti. Türkiye’yle Suriye 10 yıl önce savaşın eşiğine gelmişti. Bu yıl iki ülkenin askerleri bir kez daha sınıra yığıldı, ama amaçları ortak bir askeri tatbikata katılmaktı."
 



Sayın Adnan Oktar ne demişti?

Trabzon TV, 4 Eylül 2008

Adnan Oktar: Suriye’yle Türkiye’nin birleşmesi an meselesidir. Suriye bunu şiddetle istiyor, Türkiye’nin ağabeylik yapmasını; Suriye-Türkiye ayrı ayrı devletler ama tek bir beraberlik olsun istiyorlar. Bu çok güzel, Türk İslam Birliği kardeşliği içerisinde, tabii ki ayrımız gayrımız yok Suriye ile Türkiye de birleşecek inşaAllah, bu onun alameti.
Pasaportsuz, vizesiz Suriye’ye gidebileceğiz, Suriyeliler de istedikleri gibi bize gelip konaklayabilecekler. Kardeş olacağız inşaAllah, güzel bir birlikteliğin ilk alametleri bunlar.
 



Kral Karadeniz TV, 13 Mart 2009

Adnan Oktar: SINIRLARIN AÇILMASI AN MESELESİ,
Gürcistan’la görüşmeler yapılıyor, Ermenistan’la görüşmeler yapılıyor, anlaşmalar da sağlanmış. Yani an meselesi. SURİYE DE ÖYLE, BELKİ BİR YILA KALMAYABİLİR. İnşaAllah, maşaAllah.
 



Kıbrıs Postası Gazetesi, 23 Eylül 2008

Adnan Oktar:
Tabi, o anlamda bir birlik için hepsi can atıyor. Biz mesela Suriyeliler’le de görüştük. SURİYE, TÜRKİYE’NİN BİR AN ÖNCE KENDİSİNİ HİMAYESİNE ALMASI İÇİN ADETA YALVARIYOR. HEMEN KABUL EDECEK. Irak öyle... Türkiye’nin himayesi olsa Irak bayram eder. Sabaha kadar bayram ederler. Türkiye’nin himayesi ne demektir? Kanın bitmesi, fitnenin bitmesi, savaşın bitmesi, bereket, bolluk, ferahın gelmesi demektir.

(http://www.turkislambirligimujdesi.com/)







 

Sinek Kuşlarının Mükemmel Hafızası


İngiliz ve Kanadalı bilim adamlarının sinekkuşları ile yaptığı araştırmanın sonucu sinekkuşlarının sanılandan çok daha zeki olduğunu ortaya koymuştur. Journal of Current Biology dergisinde yayımlanan araştırma sonuçlarına göre, havada sabit durarak beslenen sinekkuşlarının ne zaman ve hangi çiçeklerden nektar aldıklarını hatırlayabildikleri belirlendi.

Araştırma Kanada'nın Rocheuses dağlarında, 3 tane erkek sinekkuşunun, 8 tane yapay çiçekten beslenme zamanları incelenerek yapıldı. Bilimadamları 8 yapay çiçekten 4'üne 10 dakika arayla, diğer 4'üne ise 20 dakika arayla nektar koydu. Sinekkuşlarının, 10 dakika arayla nektar koyulan çiçeklere 10 dakika sonra, 20 dakika arayla nektar koyulanlaraysa, 20 dakika sonra geldikleri gözlemlendi. En küçük göçmen kuş olarak bilinen sinekkuşları, yaklaşık 3.2 gr ağırlığındadır. Her yıl 6.000 km'den fazla yol kateden sinekkuşlarının, bu yolu katedebilmek için güçlerini çok akılcı kullanmaları gerekmektedir. Kanada'nın Alberta eyaletindeki Lethbridge Üniversitesi'nden Profesör Andrew Hurly “Bu yeteneğin Kanada ve Meksika arasında 1500 km yolu uçabilmek için güçlerinden tasarruf etmeleri gereğine bağlı olabileceğini, çiçeklere nektar kalmadığında gelselerdi çok enerji kaybedeceklerini'' ifade etmiştir.

Profesör Andrew Hurly ayrıca ''araştırmanın, bu hayvanların sandığımızdan daha iyi bir hafızaya sahip olduklarını ve karmaşık işleri yapmak için büyük bir beyne sahip olmaya gerek olmadığını gösterdiğini'' belirtmiş, ''Bu kuş, bizimkinden 7 bin kat küçük bir beyinle, yere ve zamana ilişkin bilgileri birleştirebiliyor, bu da çok karmaşık bir olay'' demiştir.

(http://www.bilgilerdunyasi.net)

Bu özelliklerin tümünü onlara veren, onları akıllı davranacakları, bilinçli hareket edecekleri şekilde yaratan güç Allah'a aittir. Allah tüm doğadaki canlılarda sayısız örneğini gördüğümüz aklın, tek sahibidir. Canlılara neler yapmaları gerektiğini ilham eden Allah'tır. Hiçbir canlının davranışlarını tesadüflerle, başka herhangi bir mekanizma ile ya da ilginç kavramlarla açıklamak mümkün değildir. Böyle bir iddiada bulunmak ise sadece bir aldatmaca olmaktan öteye gidemeyecektir. Allah bunu bir ayetinde bizlere şöyle bildirmektedir.


De ki: “Siz, Allah'ın dışında taptığınız ortaklarınızı gördünüz mü? Bana haber verin; yerden neyi yaratmışlardır? Ya da onların göklerde bir ortaklığı mı var? Yoksa Biz onlara bir kitap vermişiz de onlar bundan (dolayı) apaçık bir belge üzerinde midirler? Hayır, zulmedenler, birbirlerine aldatmadan başkasını vadetmiyorlar. (Fatır Suresi, 40)
 


 

İlkel atmosferde oksijen olmadığı aldatmacası


Darwinistler yaşamın oksijensiz ortamda solunum yapan anaerobik bakterilerle başladığını, oksijenin zamanla yeryüzünde var olduğunu ve bunun etkisiyle oksijen ile solunum yapan bakterilerin ortaya çıktıklarını iddia ederler. Bu, ilkel atmosferde oksijenin var olmadığı iddiasını desteklemek için yapılan bir açıklamadır. Fakat bu iddia doğru değildir.

Darwinistler hayatın başladığını iddia ettikleri dönemde hiç oksijen olmadığını, oksijenin sonradan oluştuğunu iddia ederler. Çünkü oksijenin varlığı, Darwinistlerin hayatın başlangıcı konusundaki tüm iddialarını tamamen ortadan kaldırır. Darwinistler, iddia ettikleri şekilde ilkel ortamda bir aminoasit oluştuğunda, oksijenin bunu hemen yakıp yok edeceğini bilmektedirler. İşte bu nedenle hayatın kökeni ile ilgili yaptıkları deneylerde hiçbir zaman oksijen kullanamazlar. Oksijensiz yapılan tüm deneyler başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Nitekim ünlü Miller deneyi de oksijensiz ortamda gerçekleştirilmiş, Stanley Miller deneyin ardından şartların gerçek atmosfer şartlarına uygun olmadığını itiraf etmek zorunda kalmıştır.

Oksijenin sonradan yeryüzünde var olduğu iddiası yanlıştır, çünkü:

-          Jeolojik kazılarda yaşı 3.5 milyar yıl olan taşlar bulunmuştur. Bu dönem Darwinistlerin hayatın ilk başladığını iddia ettikleri dönemdir. Bu taşların üzerinde OKSİDE OLMUŞ DEMİR VE URANYUM birikintilerine rastlanmıştır. Burada bulunan oksijen miktarı bu dönemde Darwinistlerin iddia ettiğinin çok üzerindedir.
 




-          Ayrıca yapılan araştırmalar aynı dönemde dünya yüzeyine Darwinistlerin tahminlerinden 10 bin kat daha fazla ultraviyole ışını ulaştığını göstermiştir. Bu yoğun ultraviyolenin, atmosferdeki su buharı ve karbondioksiti ayrıştırması ve mutlaka oksijen açığa çıkarmış olması gerekmektedir.

-          Eğer Darwinistlerin iddia ettikleri gibi ilkel atmosferde oksijen olmasaydı, o zaman Dünya’yı morötesi ışınlardan koruyan ozon tabakası da olmazdı. Böyle bir durumda,çok yoğun miktarlardaki ultraviyole ışınlarına maruz kalacak olan dünya üzerinde herhangi bir organik molekülün yaşayamayacağı da açıktır. Sonuçta ilkel dünyada oksijenin var olması da olmaması da aminoasitler için yokedici bir ortam olması anlamına gelmektedir ve Darwinistlerin hayatın başlangıcı ile ilgili tüm iddialarını ortadan kaldırmaktadır.

(http://www.evrimincokusu.com
)     
 


 

Chrysopa böceği
 




Fosil Bilgisi

Yaş
: 125 milyon yıllık

Dönem: Kretase

Bulunduğu yer: Liaoning, Çin






 


 

Fosil kayıtlarında, Karbonifer döneminden (354-292 milyon yıl) itibaren çeşitli türlerine rastlanan bu böcekler evrimcilerin iddia ettiği gibi herhangi bir ortak ataya sahip değildirler. Her biri kendisine has yapı ve özelliklerle birdenbire fosil kayıtlarında belirmekte ve soyları devam ettiği müddetçe hiçbir değişikliğe uğramamaktadırlar. Bu gerçek karşısında Darwinistlerin evrim senaryosunu savunmaları imkansızlaşmaktadır.

www.dogadakiayetler.com
 


 

Masaüstü Görünümü