Harun Yahya

Türkiye’nin Afrika’daki İlişkileri İş Birliğinden Ortaklığa Dönüşüyor



Afrika, her ülkesi sömürgecilik deneyimi yaşamış büyük ve eski bir kıta. Kıtanın zenginlikleri asırlar boyunca kimi Avrupalı ülkeler tarafından yağmalanmış, insanlar yurtlarından koparılarak köle yapılmış.

Neredeyse yarım asra yakın zamandır Afrika’da resmi olarak sömürge konumunda olan bir ülke yok. Ne var ki tüm zenginliğine karşın refah toplumu oluşturabilmiş bir Afrika ülkesi de yok. Doğalgaz, petrol ve yenilenebilir enerji potansiyeli yüksek olan Afrika ülkeleri, çoğu zaman teknolojik ve altyapı yetersizlikleri veya siyasi olumsuzluklar nedeniyle yeterli üretimi yapamıyor.

Bütün bunlara rağmen Afrika’da güzel gelişmeler de yaşanıyor. Türkiye, 1998 yılında "Afrikaya Açılım Eylem Planı"nı kabul etti, 2003'te de "Afrika ile Ekonomik ve Ticari İlişkileri Güçlendirme Stratejisi"ni geliştirdi. Türkiye–Afrika ilişkilerindeki en belirgin gelişme ise 2010 yılında kabul edilen “Afrika Strateji Belgesi”nin uygulanmaya başlamasına dayanıyor. Bu belge “Türkiye-Afrika Ortaklığı” şeklinde tanımlanabilecek yeni bir dönemi başlatması bakımından önemli.

Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın internet sitesinde Türkiye’nin Afrika Ortaklık Politikasının temel amaçları şöyle açıklanmış:


Afrika kıtasında barış ve istikrarın tesisine katkıda bulunmak;
Afrika ülkelerinin siyasi, ekonomik ve sosyal kalkınmalarına yardımcı olmak;
Bu amaçla, insani yardım, yeniden yapılanma, güvenlik, kamu diplomasisi ve arabuluculuk alanlarında karşılıksız yardımda bulunmak;
Afrika’nın kaynaklarının Afrikalılara yarar sağlayacak şekilde geliştirilmesine katkı sunmak;
İkili ilişkilerimizi eşit ortaklık ve karşılıklı fayda temelinde geliştirmek. [i]


Türkiye Afrika ülkeleri ile ikili ilişkiler bazında çalışmalar yürütse de Afrika Birliği ile beraber kıtadaki uluslararası ve bölgesel örgütlerle çalışmayı da ihmal etmiyor. Bu amaçla düzenlenen Türkiye-Afrika İş birliği Zirvelerinde ortak çalışma modelleri geliştirilip uygulanıyor.

Türkiye’nin Afrika’ya verdiği önemi gösteren bir diğer veri ise kıtadaki diplomatik misyonların sayısındaki artış. Mayıs 2009’da kıtada toplam 12 adet Türk büyükelçiliği bulunmaktayken, bugün bu sayı 39’a yükselmiştir. Afrika ülkeleri Türkiye’nin bu ilgisine kayıtsız kalmamış ve 2008’de Ankara’da sadece 10 Afrika ülkesinin büyükelçiliği varken bugün bu sayı 33’e ulaşmıştır.

Ülkelerarası ilişkilerdeki gelişimi sağlayan en önemli vasıtalardan biri de üst düzey ziyaretler ve siyasilerin temaslarıdır. Bu ziyaretlerde yapılan çalışmalar ile geleceğe dönük yol haritası belirlenmesi bakımından yararlı sonuçlar elde edilmektedir.

Türkiye’nin Afrika kıtası ile ticaret hacmi 2003 yılında 5,47 milyar Dolar iken, bu rakam 2016 yılında 16,7 milyar ABD Doları olarak kaydedilmiştir. Türkiye’nin kıtadaki toplam yatırımlarının değerinin 6 milyar ABD Dolarını aştığı tahmin edilmektedir. Bu Türkiye’nin Afrika’ya götürdüğü hizmeti ve sağladığı istihdamı göstermesi bakımından önemlidir. Başka bir örnek de, Türk Hava Yolları’nın Afrika uçuşlarının sayısını giderek artırıyor olması. Bu ise Afrika halkının dünyanın çeşitli bölgelerine artık daha kolay ulaşabilmesi anlamına geliyor.

Tüm bunlar Türkiye’nin yaklaşık on yılı aşkın bir süredir uyguladığı Afrika Açılım Politikasının artık bir ortaklık ilişkisine dönüştüğünü gösteriyor. Bu ilişkinin en önemli özelliği iki tarafın da kazanması. Oysa eski sömürgeci ülkelerin Afrika politikalarında kazanç genellikle tek yönlüydü. Sadece bu fark bile Afrika insanın Türkiye’ye olan sevgi ve sempatisini arttırmaya yetiyor.

Güney Afrika eski Devlet Başkanı Thabo Mbeki’nin, "Türkiye'nin Somali'de yaptıkları Afrika'ya verdiği değeri gösteriyor" şeklindeki demeci bu gerçeği ortaya koyuyor. Türkiye’nin Afrika’daki varlığı yeni sömürgeci güçlerde olduğu gibi, “Hep en çok kazanan taraf olma” prensibine dayanmıyor. Thabo Mbeki Türkiye'nin Afrika Kıtası'na koloni bazlı bakmadığını ve yatırımlarını "kazan-kazan" prensibi ile yaptığını ifade ederek, "Türkiye'nin Somali'de yaptığı yatırımlardan bunu görüyoruz. Bu yatırımlar, Türkiye'nin kıtaya bakışını yansıtıyor" şeklinde konuşarak Türk öğrencileri eğitim için ülkesine davet etmiştir.[ii]

Türkiye Afrika’da birçok iş birliği projesi geliştirip uyguluyor. Bunlardan birisi kısa adı YTB olan Başbakanlığa bağlı Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları’na ait. Kuruluş Afrika’dan gelen öğrencilerin eğitimi için başta burs ve barınma olmak üzere çeşitli destekler sunuyor.

Türkiye batı Avrupa ülkeleri kadar gelişmiş ve zengin değil, imkanları onlara nazaran kısıtlı. Ancak yine de Afrika’da yardıma muhtaç insanlara karşılıksız olarak el uzatmaya çalışıyor.

Türkiye’nin Sahra altı Afrika ülkelerine yaptığı toplam kalkınma yardımları 2000 yılında 330 bin ABD Doları seviyesinde iken bu rakam, 2015 yılında ise 395,77 milyon Dolara yükselmiştir. Türkiye, Afrika ülkeleri ile gıda güvenliği, açlıkla mücadele, sürdürülebilir çevre, eğitim ve sağlık gibi ihtiyaçların giderilmesi yönünde iş birliği yapmaktadır. Darfur-Nyala’da inşa edilen 150 yataklı Türkiye-Sudan Araştırma ve Eğitim Hastanesi, Somali-Mogadişu’da 200 yataklı Recep Tayyip Erdoğan (Digfer) Hastanesi, Afrikalı kamu personelinin Türkiye'de eğitilmesi, Komorlar, Tunus, Namibya, Mozambik ve Uganda’da kurulan radyo istasyonları iş birliği politikasının sonuçlarından bazıları.[iii]

Türkiye Afrika ülkelerini ve Afrika insanlarını kardeş olarak görüyor ve kucaklıyor. Emperyal ya da kapitalist ajandaya sahip gizli bir gayesi yok. Türkiye’nin gayesi Afrika’ya yol göstermek değil, yol arkadaşı olmak.  Türkiye dürüst ve paylaşmadan yana olmadıkça yol arkadaşı olunamayacağını bilerek hareket ediyor ve Türkiye’nin Afrika’daki ilişkileri iş birliğinden ortaklığa dönüşüyor.

 


[i] http://www.mfa.gov.tr/turkiye-afrika-iliskileri.tr.mfa



[ii] http://aa.com.tr/tr/dunya/turkiyenin-somalide-yaptiklari-afrikaya-verdigi-degeri-gosteriyor/894164



[iii] http://www.tika.gov.tr/tr/haber/bir_afrika_var_afrika_dan_iceru-32151

Adnan Oktar'ın The Peninsula Qatar'da yayınlanan makalesi


Masaüstü Görünümü