Harun Yahya

Kendilerini dışlanmış hisseden Afrikalı-Amerikalılar



Hepimiz dünyanın farklı yerlerindeki insanların Amerikan rüyası ile ilgili hayallerini yada Amerika’ya yerleşip daha iyi bir hayat yaşama yönündeki isteklerini duymuşuzdur. Dünyanın pek çok yerinde hakim olan bu beğeni Amerikan toplumundaki yüksek yaşam standartları ve övgüye değer özgürlüklerden kaynaklanıyor. 

Ne var ki son yıllardaki yeni bir gelişme bu ütopyayı sekteye uğratıyor. On yıllar önce bitmesi gereken köklü bir sorun olan ırkçılık yüzünden her yıl daha çok insan Amerika’yı terk ediyor. ABD yıllar içerisinde çok farklı şekillerde tezahür etmiş, belgeli bir ırkçılık geçmişine sahip. Önce yıllar boyunca kölelik şeklinde tezahür eden ırkçılık bazı çevrelere göre günümüzde hala devam ediyor.

Ancak modern dünya ayağa kalktığında ülke gayet becerikli bir şekilde ırkçılık sorununu halletmeyi başardı. Görünüşte sonuçlar pek olumlu ve ırkçılık mağdurlarının günümüzde yaşayan torunları dedelerine nazaran daha normal yaşamlar sürebiliyorlar. 

Fakat bu sinsi sorun günümüzde farklı bir şekil almış durumda. Geçmişte olduğu kadar yaygın olmamakla birlikte tamamen kökü kazınmış da değil; daha sinsi, daha perdelenmiş bir şekilde hala devam ediyor. Hatta günümüzdeki varlığı genç Afrika Amerikalıların ülkeyi terk etmesine neden olacak kadar güçlü.

Bu gizliden gizliye devam eden sorun yüzünden binlerce genç insan başka yerlerde kendilerine yeni hayatlar kurma peşinde. Senegal, Gana gibi çeşitli Afrika ülkelerinde gün geçtikçe daha çok Afrika Amerikalı çevre oluşurken ABD’den gelen yeni Afrika Amerikalılar ya öğretmenlik gibi işlerde çalışıyor yada kendi işlerini kuruyorlar. Amerikayı terk eden pek çok kişi kendileri için rahatlık ve konfor sağlayan olanaklardan çok, saygı görmenin daha önemli olduğunu vurguluyor.

Gelişme ve modernliğin merkezi olarak algılanan ABD’nin böyle bir imaj sergilemesi ilginç ama “gerçek” bu şekilde.“ Gana’ya taşınmadan önce New York’da dijital pazarlamacılık yapan Muhammed el Muhacir[1] şunları söylüyor: “Oprah Winfrey gibi mağazalara girmesine izin verilmeyen yada Jay Z gibi belli bir semtte apartman dairesi satın almasına izin verilmeyen zengin siyahilerin hikayelerini duyuyorsunuz. Bu tür şeyler oluyor. Ünlü bir kişi olmanız da sizi ikinci sınıf vatandaş olmaktan kurtarmıyor. Benim için en büyük sorun buydu.” Muhammed el Muhacir gibi pek çok kişi onun bu görüşlerini paylaşırken ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar ABD’de kendilerini hep dışlanmış hissettiklerini ve yeni taşındıkları ülkelerde ABD’deki olanaklara sahip olmasalar da çok daha mutlu olduklarını belirtiyorlar. El Muhacir ayrıca şunları söylüyor: “Amerika’da her zaman kendinizi kanıtlamaya çalışırsınız. Burda kendimi kimseye kanıtlamam gerekmiyor. Üniversiteye gittim, bir şampiyonada birinciliğim var, bu yüzden hiç bir zaman kazanamayacağım bir yerde olmayı istemem.”

Kesinlikle haklı. New York Times[2]’da çıkan bir habere göre, siyahi vatandaşlara fazla tolerans gösterilmeyen Georgia, Alabama ve diğer eyaletlerden daha fazla nefret grubu New York’ta mevcut. Buna ek olarak New York City, 2016 yılında işlenen 380 nefret suçu ile ülke genelinde en yüksek rakama sahip. Bu durum oldukça endişe verici çünkü New York ülkenin en ilerici olduğu düşünülen eyaletlerden bir tanesi.  

Bir US News[3] haberine göre, beyazlardan çok daha fazla siyahi ana okulu öğrencisi, kreş ile ikinci sınıf arasındaki dönemde üç kat daha fazla siyahi çocuk okuldan uzaklaştırılmış. Siyahi üniversite mezunları ise iş bulmak için beyazlardan iki kat daha fazla çaba harcamak zorunda.

Bir araştırmaya göre “zenci ismi olduğu düşünülen” isimlere sahip kişiler yaptıkları iş başvurularından geri dönüş alabilmek için “beyaz ismi olduğu düşünülen” isimlere sahip insanlara göre yüzde elli oranında daha fazla iş müracaatında bulunmak zorundalar.

Irkçı anlamda bir bölünmenin olduğu gerçek; beyazların yüzde 73’ü ev sahibi iken zencilerin sadece yüzde 43’ü ev sahibi. Beyazlarla (yaklaşık 91,000 dolar) siyahiler (yaklaşık 7,000 dolar) arasındaki uçurum sadece son 25[4] yıl içerisinde üç katına çıktı.

Bir siyahinin trafikte polis tarafından aranma ihtimali beyazlara göre üç kat daha fazlayken bu oran hapise girme ihtimali söz konusu olunca altı katına çıkıyor. Eğer siyahiyseniz, yerel savcıların bir vakayı cinayet suçu kapsamına alma ihtimali daha yüksektir. Jüri seçimi sürecinde yeterli niteliklere sahip siyahi jüri üyeleri genelde kanunsuz bir şekilde geri çevriliyorlar. Bu oran yüzde seksen gibi yüksek bir rakamdır.

Tüm bu endişe verici gelişmeler düşünüldüğünde pek çok Afrika Amerikalının kendilerini başka ülkelerde daha mutlu hissedeceklerini düşünmeleri şaşırtıcı değil. Bu tür ayırımcı yaklaşımlar Amerikan toplumunun geneline tabi ki atfedilemez, ancak bu güzel ülkede böylesine çirkin ve sevgiden uzak bir mantıktan eser kalmaması gerekir.

Başarılı siyahi yıldız ve ikonların oluşturduğu yeni nesil Afrikalı Amerikalılar aradaki mesafeyi azaltma yönünde ilerleme kaydederken sorulması gereken soru şu: yönetim bu çabayı yeteri kadar destekliyor mu?

 


[1] https://www.aljazeera.com/indepth/features/african-americans-moving-africa-180116092736345.html



[2] https://www.nytimes.com/2017/07/08/opinion/sunday/racism-is-everywhere-so-why-not-move-south.html



[3] https://www.usnews.com/news/blogs/at-the-edge/2015/05/06/institutional-racism-is-our-way-of-life



[4] https://www.usnews.com/news/blogs/at-the-edge/2015/05/06/institutional-racism-is-our-way-of-life



Adnan Oktar'ın WTX News'de (İngiltere) yayınlanan makalesi:

https://wtxnews.com/2018/02/21/why-do-african-americans-still-feel-like-outsiders-in-the-usa/

Masaüstü Görünümü