Evrim teorisi, Yaratılış gerçeğini inkar eden, tüm canlılığın başıboş tesadüfler sonucunda ortaya çıktığını iddia eden sapkın bir ideolojidir. Evrim teorisini savunanlar, canlılığın bir tesadüfler zinciri ile oluştuğu iddiasındadırlar. Darwin'in yazılarının özü budur ve onu izleyen tüm Darwinistler temelde aynı iddiaya sahip çıkmaktadırlar. Dolayısıyla Allah’a kalpten inanan bir insanın, evrim ve Yaratılışın birbirinin tam olarak zıttı olan iki görüş olduğunu açıkça görmesi ve kabul etmesi gerekmektedir. Evrim bilinçsiz ve kör tesadüflerin gücüne inanırken, Yaratılış sonsuz bir Aklın, yani Allah’ın mutlak gücünü gözler önüne sermektedir.
İncil'de, evrim teorisine inanarak hayvanları putlaştıranların akılsızlıklarını ifade eden bölüm
Adnan Oktar’ın 13 Ağustos 2010 tarihli Kocaeli TV röportajından
Evrim teorisi bilimsel bir gerçek değildir, bilimin tüm alanları tarafından yalanlanmıştır ve ilahi dinlerin Yaratılış hakkındaki açıklamaları ile tamamen çelişir.Bu teori, Kuran’da açıkça yalanlanmıştır ve Kuran’ın bizlere bildirdiği Yaratılış gerçeği ile kesin olarak bağdaşmamaktadır. Aynı gerçek, İncil’de de açıkça ifade edilir. İncil’de Allah’ın sınırsız gücü ve buna karşılık insanların düştükleri yanılgı açıkça haber verilmiştir.

Görüldüğü gibi İncil’de Allah’ın sınırsız gücünü hakkıyla takdir edemeyenlerin, evrim yalanına inanarak hayvanları putlaştıranların akılsızlıkları açıkça bildirilmiştir.
Evrim teorisi, canlıların mutasyonların etkisiyle sözde gelişim göstererek başka başka canlılara dönüştüğünü iddia eder. Türlerin birbirlerine dönüşümü ise, evrim teorisine göre, yavaş yavaş ve kademe kademe olmuştur. Dolayısıyla, bu iddiaya göre iki canlı türü arasındaki geçiş dönemini yansıtan ve her iki türden bazı özellikler taşıyan birtakım hayali ara canlıların yaşamış olması zorunludur. Örneğin, evrimci iddiaya göre balıklar karaya çıkıp sürüngenlere dönüşene kadar mutlaka yarı solungaçlı yarı akciğerli, yarı yüzgeçli yarı ayaklı türden bazı canlıların milyonlarca yıl boyunca yaşamış olmaları gerekir. Evrimciler, geçmişte yaşamış olduklarına inandıkları bu hayali canlılara "ara geçiş formu" adını verirler. Ancak, bugüne kadar fosil kayıtlarında TEK BİR ARA GEÇİŞ FORMU FOSİLİNE DAHİ RASTLANMAMIŞTIR.

İncil’de geçen “ÖLÜMSÜZ ALLAH’'IN YÜCELİĞİ YERİNE ÖLÜMLÜ İNSANA, KUŞLARA, DÖRT AYAKLILARA VE SÜRÜNGENLERE BENZEYEN PUTLARI YEĞLEDİLER” ifadesi ile Darwinistlerin “arageçiş formu” ismini verdikleri bu hayali canlıların varlığına inanarak, Allah’ın Yaratışındaki benzersizliği, Yüce Rabbimiz’in üstün ve kusursuz Yaratma gücünü ve sonsuz ilmini inkar ediyor olmalarına işaret ediliyor olabilir. Doğrusunu Allah bilir. Oysa göklerin, yeryüzünün ve tüm canlı varlıkların incelenmesi ile ortaya çıkan her detay Allah'ın büyük güç ve kudretinin birer delili niteliğindedir. Her şeyin Yaratıcısı ve Sahibi Allah’tır. İncil’de bu gerçek şöyle bildirilmektedir:
Nitekim gökte ve yeryüzünde, görünen ve görünmeyen şeyler, tahtlar, egemenlikler, yönetimler ve hükümranlıklar, her şey O'nda yaratıldı. Her şey O'nun aracılığıyla ve O'nun için yaratılmıştır. Her şeyden önce var olan O'dur ve her şey varlığını O'nda sürdürmektedir. (Pavlus’un Koloselilere Mektubu, 1/15-17)

Samimi Hristiyanlar, İncil’de işaret edilen bu tehlikeyi görerek, Darwinizm’in tehlikeli boyutlarının farkına varmalı, bu zararlı ideolojiye karşı fikri mücadele içinde olmalı ve ideolojinin etki alanını yok etmelidirler. Darwinizm’in, Allah inancına karşı geliştirilmiş tarihin en büyük bilim sahtekarlığı olduğunu görmeli ve kitlelere şaşırtıcı şekilde yayılmış olan bu belaya karşı keskin ve kararlı bir tutum takınmalıdırlar. Kuşkusuz batıl, her zaman çürüyüp yok olmaya mahkumdur. İnsanlık için büyük tehlikeler barındıran Darwinizm de, Rabbimiz’in vaadi gereği bu sonla mutlaka karşılaşacaktır. Buna vesile olacak olanlar ise, Allah’ın izni ile dünya üzerindeki samimi dindarlar olacaktır. Yüce Rabbimiz bir ayetinde şöyle buyurur:
İşte böyle; çünkü Allah, hakkın ta Kendisi'dir. O'nun dışında, onların taptıkları ise, şüphesiz batılın ta kendisidir. Gerçekten Allah, yücedir, büyüktür. (Hac Suresi, 62)