Harun Yahya

Kıyamet alametlerinden ''güneşin batıdan doğuşu'' yaklaşıyor!

Peygamber Efendimiz (sav)’in hadislerinde haber verdiği kıyamet alametlerinden biri “Güneşin Batıdan Doğuşu”dur. Hadislerde bu alamet gerçekleşmeden kıyametin kopmayacağı bildirilmektedir.

Tarih boyunca pek çok insan, dağların heybetli yapısını, yıldızların ve Güneş'in büyüklüğünü kendi batıl anlayışına göre yorumlamış; evrenin sonsuza kadar var olacağını, asla yok olmayacağını zannetmiştir. Bu inanış çok tanrılı ve maddeci Yunan felsefelerinin, batıl Sümer ve Mısır dinlerinin temelini oluşturmuştur.
 
Bu inanca sahip insanların büyük bir yanılgı içinde oldukları bizlere Kuran'da haber verilir: Milyarlarca senedir işleyen bu kusursuz düzen, her şeyi yaratan Rabbimiz’in eseridir, O'nun emriyle ve O'nun belirlediği bir zamanda yine görkemli bir şekilde son bulacaktır. 20. yüzyıldaki bilimsel gelişmeler de asırlar öncesinden Kuran’da bildirilen bu gerçeği teyit etmekte, evrenin bir başlangıcı olduğunu ortaya koymaktadır. Tüm insanlar ve canlılar gibi evrenin de bir ölümü vardır.
 
Kainatın, mikroorganizmalardan insanlara kadar içindeki tüm canlılar, yıldızlar ve galaksilerle birlikte ortadan kaldırılacağı zaman ayetlerde "saat" olarak ifade edilir. Bu "saat" Kuran'da "kıyamet vakti" anlamında kullanılan belirli ve özel bir saattir.
 
Kuran'da "kıyamet saati"nin geleceği haberinin yanı sıra, o zaman yaşanacak olaylar da tüm aşamalarıyla tasvir edilmiştir: "Gök yarılıp-parçalandığı zaman", "Denizler tutuşturulduğu zaman", "Dağlar kökünden sökülüp savrulduğu zaman", "Güneş köreltildiği zaman"… İnsanların bu olağanüstü durum karşısındaki korkuları, panikleri ve şaşkınlıkları da ayetlerde detaylı olarak anlatılmış, kaçacak veya saklanacak herhangi bir yer bulamayacakları, hiç kimsenin onları bu azaptan koruyamayacağı bildirilmiştir.
 
Kainatın sonunun nasıl olacağının tarih boyunca hep merak uyandırdığı Kuran ayetlerinden anlaşılmaktadır. Ayetlerde bildirildiğine göre, insanlar Peygamberimiz (sav)'e kıyamet saatinin ne zaman geleceğini sormuşlardır:
 
“Saatin (kıyametin) ne zaman demir atacağını (gerçekleşeceğini) sorarlar.” (Araf Suresi, 187)
 
"O ne zaman demir atacak?" diye sana kıyamet-saatini soruyorlar.“ (Naziat Suresi, 42)
 
Rabbimiz, Peygamberimiz (sav)'e bu soruya "Onun ilmi yalnızca Rabbimin katındadır." (Araf Suresi, 187) şeklinde cevap vermesini emretmiş, böylece kıyametin zamanını sadece Kendisi’nin bildiğini haber vermiştir.
 
Kuran'da kıyametin ne zaman kopacağı ile ilgili bir tarih bildirilmez, ancak kıyamet öncesinde ortaya çıkacak alametler haber verilir. Bir ayette kıyametin birçok işaretinin bulunduğu şöyle bildirilir:
 
“Artık onlar, kıyamet-saatinin kendilerine apansız gelmesinden başkasını mı gözlüyorlar? İşte onun işaretleri gelmiştir… “ (Muhammed Suresi, 18)
 
Bu "büyük haber"in işaretlerini anlamak için yapmamız gereken, kıyamet alametleri ve kıyamet günü ile ilgili Kuran ayetleri ve Peygamber Efendimiz (sav)’in hadisleri üzerinde dikkatle düşünmektir. Aksi takdirde, ayette bildirildiği gibi, kıyamet anı geldikten sonra düşünmenin bir faydası olmayacaktır. Peygamberimiz (sav) hadislerinde hem kıyamet işaretlerini haber vermiş, hem de kıyametin hemen öncesindeki dönem ile ilgili detaylı açıklamalarda bulunmuştur. Kıyamet alametlerinin ortaya çıkacağı bu devir “Ahir Zaman”dır.
 
Ahir zamanın ilk safhası dünyanın maddi ve manevi sorunlarla dolu olduğu bir dönemdir; bunun ardından gelecek ikinci devre ise "Altınçağ" olarak adlandırılan, Kuran ahlakının yeryüzünde hakim olacağı ve her alanda üstün bir refahın yaşanacağı bir çağdır. Altınçağ'ın sona ermesinin ardından dünya çok hızlı bir sosyal çöküş içine girecek ve ardından kıyamet saati gelecektir. En doğrusunu Allah bilir.
 
Kıyamet alametleri ayet ve hadisler doğrultusunda incelendiğinde, bu işaretlerin birbiri ardınca, birebir tasvir edildiği şekilde, içinde yaşadığımız çağda ortaya çıkmaya başladığı anlaşılmaktadır.
 
On dört asır öncesinden bildirilen alametlerin çıkışı, inananların Allah'a olan iman ve bağlılıklarını artıran son derece büyük olaylardır. Rabbimiz bir ayetinde "Ve de ki: Allah'a hamdolsun. O size ayetlerini gösterecektir, siz de onları bilip tanıyacaksınız." (Neml Suresi, 93)
 
şeklinde vaat etmektedir. Ancak öncelikle belirtmek gerekir ki, herşeyin en doğrusunu Allah bilir. Her konuda olduğu gibi kıyamet hakkında da O'nun bize öğrettiğinden başka hiçbir bilgimiz yoktur. Kesin olarak gerçekleşecek olan kıyametin vaktini sadece Allah bilmektedir:
 
“De ki: "Bilmiyorum, size vadedilen (kıyamet ve azab) yakın mı, yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koymuştur?" O, gaybı bilendir. Kendi gaybını (görülmez bilgi hazinesini) kimseye açık tutmaz (ona muttali kılmaz.)” (Cin Suresi, 25-26)
 
Kıyamet Saati Yakındır
 
İnsanların büyük bir bölümü kıyamet günü hakkında bilgi sahibidir. Hemen herkes kıyamet saatinin dehşetinden az veya çok haberdardır. Buna rağmen, çoğu insanın böylesine hayati bir konuda gösterdiği ortak bir tepki vardır; kıyamet üzerine düşünmek veya konuşmak istemezler. Kıyamet saati geldiğinde yaşanacak korkuyu akıllarına getirmemek için yoğun bir çaba sarf ederler. Gazetede okudukları bir afet haberinin veya bir felaketi gösteren bir filmin kendilerine kıyameti hatırlatmasına dahi tahammül edemezler. Bu günün mutlaka karşılaşılacak olan büyük bir gerçek olduğunu düşünmekten kaçınırlar.
 
Bir kısım insanlar da kıyamet saatinin gerçekleşeceğine hiçbir şekilde ihtimal vermezler. Bunun bir örneğini Kehf Suresi'nde anlatılan zengin bağ sahibinin ifadelerinde de görmekteyiz:
 
“Kıyamet-saatinin kopacağını da sanmıyorum. Buna rağmen Rabbime döndürülecek olursam, şüphesiz bundan daha hayırlı bir sonuç bulacağım.” (Kehf Suresi, 36)
 
Bu ifadelerde Allah'a inandığını söyleyen, fakat kıyamet gerçeğini düşünmeyen kimselerin gerçek anlayışları ortaya çıkmaktadır.
Başka bir ayette de kıyamet saati ile ilgili olarak kuşkuya kapılan, şüpheye düşen inkarcılar hakkında Rabbimiz şu şekilde buyurmaktadır:
 
"Gerçekten Allah'ın vaadi haktır, kıyamet-saatinde hiçbir kuşku yoktur." denildiği zaman siz: "kıyamet-saati de neymiş, biz bilmiyoruz; biz yalnızca bir zanda (ve tahmin) bulunup zannediyoruz; biz kesin bir bilgiyle inanmakta olanlar değiliz." demiştiniz.” (Casiye Suresi, 32)
 
Bir kısım insanlar da kıyamet saatini bütünüyle inkar ederler:
 
Hayır, onlar kıyamet-saatini yalanladılar; Biz kıyamet-saatini yalan sayanlara çılgınca yanan bir ateş hazırladık.” (Furkan Suresi, 11)
 
Kıyamet hakkında kendini kandıran tüm bu insanlar büyük bir hata yapmaktadırlar. Çünkü Allah ayetlerinde, kıyamet saatinin yakın olduğunu
ve bu konuda hiçbir şüpheye yer olmadığını haber vermektedir:
 
“Gerçek şu ki kıyamet saati yaklaşarak gelmektedir, onda şüphe yoktur...” (Hac Suresi, 7)
 
“Biz gökleri, yeri ve her ikisinin arasındakileri hakkın dışında (herhangi bir amaçla) yaratmadık. Hiç şüphesiz o kıyamet saati de yaklaşarak gelmektedir...” (Hicr Suresi, 85)
 
Kuran'ın kıyamet ile ilgili haberinin üzerinden 1400 sene kadar uzun süre geçtiğini, bu sürenin de bir insanın hayatına kıyasla uzun olduğunu düşünenler olabilir. Ancak burada söz konusu olan, Dünya'nın, Güneş'in, yıldızların, kısacası tüm kainatın sonudur. Evrenin milyarlarca senelik geçmişi göz önüne alındığında, on dört yüzyıllık bir zaman diliminin çok kısa olduğu kesindir.
 
Büyük İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi de benzer bir soruya hikmetli bir benzetme ile şöyle cevap vermiştir:
 
Kuran, "kıyamet yakındır" ferman ediyor. Bu kadar sene geçtikten sonra gelmemesi, yakınlığına zarar vermez. Zira kıyamet dünyanın ecelidir. Dünyanın ömrüne nispeten bin veya iki bin sene, bir seneye nispetle bir iki gün veya bir iki dakika gibidir. Kıyamet saati yalnız insaniyetin eceli değil ki onun ömrüne nispet edilip uzak görülsün.
 
Peygamberimiz (sav)’in Sözleriyle Kıyamet Alametleri
 
Peygamber Efendimiz (sav)’in hadislerinde birçok kıyamet alameti haber verilir. Bunlardan bazıları Hz. İsa’nın yeryüzüne ikinci kez gelmesi ve Deccal’i öldürmesi, Hz. Mehdi’nin ortaya çıkması ve tüm dünyada İslam ahlakını hakim kılması, Güneşin batıdan doğması, Dabbet-ül arz’ın ortaya çıkışı ve dumandır. Savaşların, anarşinin, fakirliğin, zinanın, fuhuşun, cinsel dejenerasyonun artması, doğal afetlerin ve depremlerin sıklaşması, Kuran ahlakının terk edilmesi, sahte peygamberlerin ortaya çıkması da Peygamberimiz (sav)’in haber verdiği diğer kıyamet alametlerinden bazılarıdır. Ancak burada çok önemli bir konuyu hatırlatmak gerekir. Hadislerde bildirilen işaretlerin bir kısmı 1400 yıllık İslam tarihinin herhangi bir döneminde, dünyanın belirli bir bölgesinde, belirli bir oranda görülmüş olabilir. Ancak böyle bir durum o dönemin Ahir zaman olduğunu göstermez. Çünkü bir devrin Ahir zaman olarak nitelendirilmesi için kıyamet alametlerinin tümünün aynı çağda, birbirlerini izleyerek gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu durum bir hadiste şöyle ifade edilmiştir:
 
"KIYAMET ALAMETLERİ BİRBİRİNİ TAKİBEN MEYDANA GELİR. BİR DİZİDEKİ BONCUKLARIN ART ARDA KOPMASI GİBİ."
 
Bu bilgi ışığında ahir zaman hadisleri incelendiğinde çok olağanüstü bir durum ortaya çıkmaktadır. Peygamberimiz (sav)'in yüzyıllar önce ayrıntılarıyla açıkladığı işaretler yeryüzünün hemen her köşesinde, birbiri ardınca ve tam anlamıyla belirtildiği biçimde “içinde bulunduğumuz çağda” yaşanmaktadır. Elbette bu, derin düşünülmesi gereken son derece mucizevi bir olaydır. Gerçekleşen her alamet insanlara, Allah'ın huzurunda hesap verecekleri kıyamet gününün çok yaklaşmış olduğunu ve bir an önce Kuran ahlakını hayata geçirmelerinin önemini bir kez daha hatırlatmaktadır.
 
Büyük İslam alimi ve mezhep imamımız Ebu Hanife, Fıkh-ı Ekber adlı eserinin son bölümünde bu alametlerin mutlaka gerçekleşecek olan hak alametler olduğunu şu şekilde bildirmektedir:
 
“Deccal'in, Ye'cüc ve Me'cüc’ün çıkması, Güneş’in batıdan doğması, İsa (as)'ın gökten inmesi ve diğer kıyamet alametleri, sahih haberlerde varid olduğu vech ile (söylenmesi yönüyle), HAKTIR, OLACAKTIR.”
 
Güneşin Batıdan Doğuşu Yaklaşmaktadır
 
Peygamber Efendimiz (sav)’in hadislerinde haber verdiği kıyamet alametlerinden biri “Güneşin Batıdan Doğuşu”dur. Hadislerde bu alamet gerçekleşmeden kıyametin kopmayacağı bildirilmektedir:
 
“Kıyamet on alamet görülmedikçe kopmaz: Duman, Deccal, Dabbetü'l arz, GÜNEŞ'İN BATIDAN DOĞMASI, İsa'nın yeryüzüne inmesi...”
(Rudani, Büyük Hadis Külliyatı, 5. cilt, s. 362)
 
"(Şu) altı şey gelmeden önce (ibadet sayılan iyi) amelleri işlemeye acele ediniz; GÜNEŞİN BATI TARAFINDAN DOĞMASI, Duhan, Dabbetü’l Arz, Deccal..." (Sünen-i İbni Mace, cilt 10, s. 295)
 
Kuran ayetlerinde de “Güneşin batıdan doğuşuna” işaret eden çeşitli ayetler bulunmaktadır. Bu ayetlerden biri Enam Suresi’ndedir:
 
“Onlar, kendilerine meleklerin gelmesini mi, ya da Rabbinin gelmesini mi veya RABBİNİN BAZI İŞARETLERİNİN GELMESİNİ mi bekliyorlar? RABBİNİN İŞARETLERİNDEN BAZILARININ GELECEĞİ GÜN, daha önce iman etmemişse veya imanıyla bir hayır kazanmamışsa hiç kimseye imanı yarar sağlamaz. De ki: "Bekleyin, Biz de şüphesiz beklemekteyiz." (Enam Suresi, 158)
 
Büyük İslam alimi Ahmed b. Hanbel yukarıdaki ayette geçen “RABBİ’NİN BAZI İŞARETLERİ” ifadesi hakkında Peygamberimiz (sav)’in “Güneşin batıdan doğuşudur” buyurduğunu rivayet etmektedir. Bu ayetle tüm insanlar, Rabbimiz’in kıyametin yaklaştığını gösteren işaretleri gelmeden önce iman etmeye çağırılmaktadırlar. Peygamber Efendimiz’in bu ayetle ilgili hadislerinden bazıları şu şekildedir:
 
“GÜNEŞ BATIDAN DOĞUNCAYA KADAR KIYAMET KOPMAZ. GÜNEŞ BATIDAN DOĞDUĞU ZAMAN, İNSANLARIN HEPSİ ONU GÖRÜRLER DE TOPTAN HEPSİ İMAN EDERLER.
 
İşte bu, ‘…Rabb’inin ayetlerinden biri geldiği gün, daha evvelden iman etmiş veya imanından bir hayır kazanmış olmayan hiçbir kimseye (o günkü) imanı asla fayda vermez…’ (En’am:158) olduğu zamandır. Muhakkak ki, kıyamet şüphesiz kopacaktır...". (Sahih-i Buhari, cil t 14, s. 6426)
 
"GÜNEŞ BATTIĞI YERDEN DOĞMADIKÇA KIYAMET KOPMAYACAKTIR. İnsanlar onu gördükleri zaman yeryüzünde bulunanlar iman ederler." (Sünen-i İbni Mace, cilt 9, s. 4362)
 
Büyük İslam müfessirleri de ittifakla bu ayeti yukarıdaki şekilde yorumlamakta, “Güneşin Batıdan Doğuşu” na işaret olarak tefsir etmektedirler. Kıyamet Suresi’nde geçen “Güneşle Ay biraraya getirildiği zaman….” (Kıyamet Suresi, 9) ayeti de aynı şekilde “Güneşin batıdan doğuşuna” bir delil olarak tefsir edilmektedir.
 
Bu Büyük Alamet Nasıl Gerçekleşecek?
 
Güneşin batıdan doğuşunun ne şekilde gerçekleşeceği hakkında birçok İslam alimi önemli açıklamalarda bulunmuştur. Bediüzzaman Said Nursi, Peygamber Efendimiz (sav)’in haber verdiği bu büyük alametin ne şekilde gerçekleşeceğini bir sözünde şöyle haber verir:
 
"Güneş'in mağribden tulûu (batıdan doğması) ise, bedahet derecesinde (İspata ihtiyaç duymayacak kadar aşikar) bir alâmet-i kıyamettir. Ve bedaheti için, aklın ihtiyarı ile bağlı olan tevbe kapısını kapayan bir hâdise-i semaviye (gökyüzü olayı) olduğundan tefsiri ve manası zâhirdir, tevile ihtiyacı yoktur." (Şualar, Beşinci Şua, Yirminci Mesele, s. 520)
 
Bu alamet, Bediüzzaman’ın da belirttiği gibi tüm insanların şahit olacakları, ayrıca bir delile ya da açıklamaya ihtiyaç duymadan anlayacakları çok olağanüstü bir şekilde gerçekleşecektir. İnsanlar dünya üzerindeki canlı ve cansız tüm varlıkları etkileyecek bu büyük gök olayına ve kıyametin yakınlığına bizzat tanıklık edeceklerdir. Bediüzzaman Said Nursi aynı sözünün devamında bu büyük alametin ne şekilde gerçekleşebileceği hakkında bazı bilgiler vermektedir. (En doğrusunu hiç şüphesiz Allah bilir.)
 
Allahu a'lem, o tulûun sebeb-i zâhirîsi: Küre-i Arz kafasının aklı hükmünde olan Kur'an onun başından çıkmasıyla zemin divane olup, izn-i İlahî ile başını başka seyyareye çarpmasıyla hareketinden geri dönüp, garbdan şarka olan seyahatını, irade-i Rabbanî ile şarktan garba tebdil etmekle Güneş garbdan tulûa başlar. Evet arzı şems ile, ferşi arş ile kuvvetli bağlayan hablullah-il metin olan Kur'anın kuvve-i cazibesi kopsa; küre-i arzın ipi çözülür, başıboş serseri olup aksiyle ve intizamsız hareketinden Güneş garbdan çıkar. Hem müsademe neticesinde emr-i İlahî ile kıyamet kopar diye bir te'vili vardır.
 
(Türkçeleştirilmiş şekli) Allah bilir, (güneşin batıdan) doğuşunun görünen sebebi: Yerkürenin başının aklı hükmünde olan Kuran’ın onun başından çıkmasıyla yerin aklını yitirip, Allah’ın izni ile başını başka bir yıldıza çarpması, bunun sonucunda da hareketinden geri dönüp, batıdan doğuya doğru olan dönüşünü, Allah’ın izniyle doğudan batıya doğru değiştirmesi ile Güneşin Batıdan doğmaya başlamasıdır. Evet, dünyayı güneşe, yeryüzünü gökyüzüne bağlayan Allah’ın güçlü ipi olan Kuran’ın çekim gücü koparsa, yerkürenin ipi çözülür, başıboş bir serseri olup ters ve düzensiz hareketinden dolayı Güneş batıdan doğar. Ve bu çarpışma neticesinde Allah’ın izni ile kıyamet kopar.
 
Bediüzzaman Said Nursi, bu alametin yer küreye bir yıldızın ya da bir göktaşının çarpmasıyla gerçekleşeceğini Risalelerin birçok yerinde haber verir. Allah’ın izni ile gerçekleşecek bu çarpışmanın ardından yeryüzünün dönüş yönü değişecek ve dünya batıdan doğuya doğru dönerken, doğudan batıya doğru dönmeye başlayacaktır. Bu da güneşin doğudan değil, batıdan doğmasıyla sonuçlanacak ve böylece Peygamberimiz (sav)’in haber verdiği büyük kıyamet alametlerinden biri daha gerçekleşecektir. Bediüzzaman Said Nursi bu büyük olayın ardından kıyametin kopacağını haber verir. (En doğrusunu Allah bilir.)
 
Bediüzzaman’ın Peygamberimiz (sav)’in hadisini tefsir ederken bildirdiği bu “çarpma ve sarsıntıyı”, Rabbimiz Kuran ayetlerinde bizlere haber vermiştir. Naziat Suresi’nde şu şekilde bildirilmektedir:
 
"O sarsıntının sarsacağı gün, arkasından onu diğer bir sarsıntı izleyecek." (Naziat Suresi, 6-7)
 
Ayette iki büyük sarsıntıdan bahsedilmektedir. Bu sarsıntılardan birincisi dünyamıza bir diğer yıldızın ya da göktaşının çarpması ile gerçekleşecek olan büyük sarsıntı olabilir.
 
(En doğrusunu Allah bilir.) İlk çarpışma milyonlarca yıldır kusursuz bir düzen içinde devam eden dünyamızın dönüşünü durduracaktır. Bu duruş dünyanın düzenini alt üst edecektir. Gece ve gündüz duracak, dünyanın bir tarafı günlerce karanlık içinde kalırken, diğer tarafında gündüz hiç bitmeyecektir. İnsanlar bu değişiklik nedeniyle çok büyük bir şaşkınlık yaşayacak, büyük bir korku, dehşet ve panik hali dünyayı kaplayacaktır. Yer kabuğu hareketlenecek, dünyanın dört bir yanını depremler saracaktır. Şiddetli volkanik patlamalar, mağmanın yeryüzüne doğru hareket etmesi, dehşet ve panik halini daha da artıracaktır.
 
Ancak Rabbimiz ilk sarsıntıyı ikinci bir sarsıntının izleyeceğini bildirmektedir. Bu ayetle ilk çarpışmanın ardından ikinci bir çarpışmanın yaşanacağına işaret ediliyor olabilir. (En doğrusunu Allah bilir.) Yaşanan dehşet ikinci çarpışma ile daha da şiddetlenecektir. Bu çarpışma ile dünyamız ters yönde dönmeye başlayacaktır. Milyonlarca yıldır batıdan doğuya doğru, kusursuz bir şekilde, bir saniye bile şaşırmadan akıp giden Dünya, doğudan batıya doğru dönmeye başlayacak. Bunun neticesinde de Güneş doğudan değil, batıdan doğmaya başlayacak. Ancak hem çarpışmalar, hem de dünyanın dönüş yönündeki değişiklik tüm dünyanın düzenini ve canlıların hayatlarına devam etmelerine imkan sağlayan ekolojik sistemi altüst edecektir. İnsanlardaki dehşet hali daha da artacak, tüm canlıların ve dünyamızın yokoluş süreci başlayacaktır. Naziat Suresi’nin devamında Rabbimiz insanların bu sarsıntıların ardından nasıl bir ruh halinde olacaklarını şu şekilde haber vermektedir:
 
"O gün yürekler (dehşet içinde) hoplayacak. Gözler zillet içinde düşecek." (Naziat Suresi, 6-9)
 
“Hayır, onlar kıyamet saatini yalanladılar; Biz kıyamet-saatini yalan sayanlara çılgınca yanan bir ateş hazırladık.” (Furkan Suresi, 11)
 
Kaynaklar
“Do we know what killed the dinosaurs?”, Leslie Mullen, Science Communications, http://www.astrobio.net/news/modules.php?op=modload&name=News&file=article&sid=158
http://www.zoomdinosaurs.com/subjects/dinosaurs/questions/faq/Extinct.shtml
http://www.cosmographica.com/gallery/portfolio/portfolio351/pages/400-YucatanImpact.htm
http://www.priweb.org/ed/ICTHOL/ICTHOLrp/70rp.htm

65 Milyon Yıl Önce Dinozor Çağına Son Veren Meteor Çarpması
 
Her yıl Dünya atmosferine giren 10.000 tondan fazla göktaşı, yine atmosfer sayesinde, bizim haberimiz bile olmadan, erimektedir. Ancak bu göktaşlarının atmosferde eritilemiyecek kadar büyük olanları da vardır. Örneğin Meksika’daki Yukatan Körfezine düşen yaklaşık 100 kilometre büyüklüğündeki meteor, dinozor çağını sona erdirmiştir. Günümüzden yaklaşık 65 milyon yıl önce gerçekleşen bu meteor çarpışmasının ardından yaşananları incelemek, Bediüzzaman Said Nursi’nin işaret ettiği ve ayetlerde de bildirilen iki büyük çarpışmanın yeryüzünde ve canlıların üzerinde ne gibi etkiler oluşturabileceğini anlamamızda yardımcı olmaktadır.
 
Bu çarpışma ekolojik sistem üzerinde çok köklü değişiklikler meydana getirmiştir. İlk etki, çarpmanın neticesinde oluşan geniş çaplı yıkım olmuştur. Çarpmanın ardından volkanik patlamalar, dünyanın dört bir yanında depremler, tsunamiler, şiddetli fırtınalar, yangınlar, asit yağmurları meydana gelmiştir.
 
Atmosfere girdiği anda bir ateş topuna dönüşen, güneşten 4 kat daha parlak olan bu meteor, global ısınmaya sebebiyet vermiştir. Çarpma, kaynama seviyesinde bir sıcaklık oluşturmuş, atmosferde kimyasal değişiklikler olmuş, yayılan gaz ve toz bulutları, buharlaşmış sülfür dünya çapında bir kararmaya, güneş ışığının bloke edilmesine yol açmıştır. Bunun sonucunda global ısı düşmüş, birkaç nesil boyunca daimi kış oluşmuş ve fotosentez durmuştur. Bilim adamları fotosentezin sadece bir sene durmasının dahi ekosistemi tamamen çökerteceğini belirtmektedirler. Çünkü dünya üzerindeki yaşamın yüzde 99,9’u Güneş’e bağlıdır ve Güneş çıkartıldığında yaşamın ilk koşulu yok edilmiş demektir. Dolayısıyla Güneş ışığının uzun süre bloke edilmesi dünyadaki ekolojik sistemi değiştirmiştir. Bitkilerin ve planktonların yokolmasıyla dünyadaki oksijen seviyesi ani bir şekilde düşmüştür. Bitkilerle beslenen hayvanlar bir süre sonra açlıktan ölmüş, yüzlerce yıl süren bu değişiklik birçok hayvan türünün yok olmasıyla sonuçlanmıştır. 65 milyon yıl önce meydana gelen bu meteor düşmesinin ardından denizlerdeki canlı türlerinin yüzde 90’ı, karada yaşayan omurgalıların yüzde 70’i yok olmuştur. K/T yokoluşu adı verilen bu çarpmanın en önemli etkisi ise dinozor çağını sona erdirmesi olmuştur.

“Güneşin Batıdan Doğuşunun” Ardından Yaşanacaklar
 
Şiddetli Sarsıntılar Birbirini Takip Edecek
 
Bu iki büyük çarpışma tüm yeryüzünün ekolojik sistemini değiştirecek, insanlar, hayvanlar ve diğer tüm varlıklar art arda çok büyük felaketlerle karşılaşacaklardır. Çarpışmalar ve dünyanın yönünün değişmesi yer kabuğunu hareketlendirecek ve dünyanın dört bir yanında şiddetli depremler gerçekleşecektir. Nitekim Peygamber Efendimiz de şiddetli depremleri kıyametin alametlerinden biri olarak saymaktadır.
Dev boyutlardaki dağlar, ağaçlar, gökdelenler, binalar kısaca yeryüzünün her noktası sarsılmaya başlayacaktır. Bundan önce hiç rastlanmamış bu sarsıntı karşısında insanlar büyük bir paniğe ve korkuya kapılacaklardır. En korkunç olan ise bu sarsıntıdan kaçacak ya da sığınıp kurtulabilecek hiçbir yerin olmamasıdır. Çünkü bu sarsıntı daha önce insanların görmüş oldukları ve yalnızca belli bir bölge ya da şehirde meydana gelen, saniyelerle hesap edilen depremlerin bir benzeri değildir. Bu kez yaşanan, hiçbir kaçışın olmadığı, aynı anda dünyanın dört bir yanında başlayan bir sarsıntıdır.
 
Dünya üzerinde yaşanmış ve sonuçları insanları derinden etkilemiş sarsıntıları, depremleri bir an için gözünüzün önüne getirin. Bu sarsıntıların tümü sadece saniyelerce sürmüş, ancak buna rağmen ardında büyük enkazlar bırakmıştır. Ancak Peygamberimiz (sav)’in kıyamet alameti olarak saydığı bu sarsıntılar ne şiddet, ne meydana gelen sonuç ne de kapsam olarak daha önce dünyada yaşanan depremlere benzemeyecektir. Dünyadaki bir deprem her ne kadar şiddetli olursa olsun, insanlar için çoğu zaman bir kurtuluş olasılığı vardır. İnsanlar bunu bildikleri için sarsıntı başlar başlamaz kendilerini kurtarabilmek amacıyla birtakım tedbirler almaya, hızla depreme karşı güvenlik içinde olabilecekleri bir yere saklanmaya çalışırlar. Oysa insanların hepsi anlayacaklardır ki, bu sarsıntılar daha önce yaşadıklarının bir benzeri değildir; hiçbir şekilde kaçıp kurtulma ihtimali yoktur. Kuşkusuz insanlar, kıyamet saatine dair her şey gibi, meydana gelecek ve kaçış imkanı olmayacak bu sarsıntılar için de Kuran'da şöyle uyarılmışlardır: "Ey insanlar, Rabbinizden korkup-sakının, çünkü kıyamet saatinin sarsıntısı büyük bir şeydir." (Hac Suresi, 1)
 
Kıyamet saatinde, yeryüzünde sahip olunan hiçbir şeyin değeri ve anlamı kalmayacaktır. İnsanları aldatan her şey; lüks evler, dev gökdelenler, beş yıldızlı oteller, ömürleri boyunca hırsla paralar biriktirerek aldıkları ve üzerinde onca emek vererek yaptırdıkları ve düzenledikleri evler, saraylar, köprüler, dünyanın en ünlü yapıları; yüzyıllarca her türlü doğa olayına karşı yıkılmadan ayakta kalabilmiş olan piramitler, tarihi kaleler, şehirler adeta deniz kenarına yapılmış kumdan kaleler gibi hızla çökeceklerdir. Umut bağlanan işyerleri, lüks arabalar kısaca dünya hayatında insanın sahip olduğu, sahip olmakla övündüğü tüm maddi zenginlikler bir anda yok olacaktır. İnsanların elde ettikleri şan, şöhret, itibar ve iktidarın hiçbir anlamı veya önemi kalmayacaktır.
 
Türlü bahanelerle Allah'ı inkar için çaba göstermiş ve ne yapması gerektiğini bildiği halde ibadet etmekten kaçmış olan her kişi, sonunda Allah'tan başka sığınılabilecek bir güç olmadığını çok iyi anlayacaktır. Ama artık kendileri için geriye dönüş ve yaptıklarını telafi imkanı
olmayacak, yaşanan pişmanlık da kişiye bir fayda getirmeyecektir.
 
Yanardağ Patlamaları Dünyayı Saracak
 
Çarpışmaların etkisiyle oluşan depremleri yanardağ patlamaları takip edecek, çarpışmaların şiddetiyle yerkabuğunda kırılmalar meydana gelecek ve mağma yeryüzünün her yerinden fışkıracaktır. Zelzele Suresi’nde Rabbimiz şu şekilde buyurmaktadır:
 
"Yer, ağırlıklarını dışa atıp-çıkardığı ve insan: "Buna ne oluyor?" dediği zaman; O gün (yer), haberlerini anlatacaktır. Çünkü senin Rabbin, ona vahyetmiştir." (Zelzele Suresi, 2-5)
 
Bilindiği gibi dünyanın merkezinde (yerkabuğunun 5.000-6.000 km. aşağısında), oldukça yüksek basınca sahip, kor halinde bir katman bulunmaktadır. Ve bu katmanın sıcaklığının yaklaşık olarak 4.500oC olduğu tahmin edilmektedir. Nitekim volkan patlaması sonucu yeryüzüne çıkan lavlar bu bölgede, yani magmada bulunmaktadır. Söz konusu patlamalar tarih boyunca birçok şehir halkına dehşet dolu anlar yaşatarak, insanların ölümüne hatta kimi zaman şehirlerin dahi tamamen yok olmasına sebep olmuşlardır. Çeşitli sebeplerden dolayı toprak katmanlarında oluşan kırılmalar sonucunda yeryüzüne sızan lavlar, basınç ne kadar yüksekse o kadar şiddetli fışkırırlar. Aslında burada belirleyici etken, gazın oranıdır. Magma yeryüzüne çıkarken gazlar sıvı haldeki maddeden ayrılarak magmanın üzerinde yayılır ve böylece basıncın artmasına neden olurlar. Magma, gazla ne kadar yüklüyse püskürtme esnasında o kadar fazla patlama olur ve yerin altında fokurdayarak kaynayan lavlar yeryüzüne çıkarak yerin üstünü adeta cehenneme çevirirler. Bu tarz bir patlama sadece belli bir bölgeyi içine alan kısmi bir patlamadır. Üstelik günümüzde yapılan incelemeler sonucu çoğu zaman böyle bir felaketten daha önceden haberdar olunup, tehlikenin bulunduğu bölgede çeşitli tedbirler alınabilmektedir.
 
Kuran ayetlerinde, "yerin ağırlıklarını dışa atması" ifadesiyle o gün yerin altında bulunan pek çok şeyle birlikte, çekirdekte bulunan akışkan kısmın da tamamıyle yerin üstüne çıkacağına işaret edilmektedir. Yeryüzünün tümünde meydana gelen şiddetli sarsıntılar ve yerin tüm katmanlarının kırılması böyle bir şeyin kolaylıkla gerçekleşebilmesi için gereken altyapıyı oluşturacaktır. Yani kıyamet gününde şiddetli depremler yerin altını üstüne getirecek, insanlar başlarına çöken dağlardan, dev binalardan kurtulmaya çalışırken yerdeki çatlaklardan fışkıran lavlar her yanı saracak, bu da insanların, ölümden hiçbir şekilde kaçışlarının olmadığını bir kere daha anlamalarına sebep olacaktır.
Felaketleri felaketler izleyecek, birinden kurtulmaya çalışan, bir diğeri ile karşılaşacaktır. (En doğrusunu Allah bilir) Kuran ayetlerinde şöyle bildirilmektedir:
 
"Yer, düzlendiği, içinde olanları dışa atıp boşaldığı, ve 'kendi yaratılışına uygun Rabbine boyun eğdiği zaman." (İnşikak Suresi, 3-5)
 
O gün yerin dışarı atacağı ağırlık, yalnızca magma katmanı değildir. Magma hem mantonun içindeki hem de mantoyla kabuk arasındaki ısı ve madde alışverişlerinin başlıca taşıyıcısıdır. Yani muhtemelen magma ile birlikte taşınan, yerin altında bulunan birçok madde, yüksek bir sıcaklıkla birlikte yerin yüzeyine çıkacaktır. Bu da yeryüzünün görülmedik bir şekilde ısınmasına neden olacaktır. Gerçekleşen olaylar sonucunda, yerin altında bulunan petrol, kömür gibi madenlerle birlikte tüm fosiller ve cesetler, tüm kalıntılar, kısaca yerin altında bulunan canlı cansız herşey dışarı atılacaktır. Kısaca yerin altı üstüne gelecektir. Allah, bu durumu Kuran'da şöyle haber vermektedir:
 
"Ve kabirlerin içi 'deşilip dışa atıldığı' zaman; (artık her) nefis önceden takdim ettiklerini ve ertelediklerini bilip-öğrenmiştir." (İnfitar Suresi, 4-5)
 
Yine yeraltı suları, sarsıntının şiddetiyle kırılan yerin katmanlarından dışarı fışkıracaktır. Tazyikli suyun etkisi ise oldukça şiddetlidir. Hem fışkırmanın başladığı bölgede önemli hasarlar meydana gelecek hem de yaşamı olumsuz etkileyen bir su tabakası yeryüzüne yayılacaktır.
Herhangi bir bölgede volkanik patlama olduğu zaman sayısız toz ve katı parçacık atmosferin üst tabakalarına fırlar. Böyle bir patlama sırasında çoğu zaman tüm bölgeyi küllerin kapladığı, söz konusu bölgenin toz duman içinde kaldığı bilinmektedir. Nitekim Allah ayette kıyamet gününde 'dağların toz duman halinde savrulacağını' (Vakıa Suresi, 6) bildirmiştir. Kuran'da anlatılanlara uygun olarak, kıyamet gününde dünyanın her yerinde buna benzer patlamaların olması ihtimali oldukça yüksektir.
 
Görüldüğü gibi insanlar dört bir yandan şiddetli bir azaba uğrayacaklardır. Her tarafı kaplayan toz ve duman bulutu, yine aynı anda yayılan gazlar, insanların nefes alamamasına ve acılar içinde kıvranmasına sebep olacaktır. O gün yaşanan bütün bu olaylar inkarcıların sonsuza kadar cehennemin içinde görecekleri ebedi azabın büyüklüğünü anlamaları için yeterlidir. Böylesine dehşetli bir bitirişle insanların hayatlarına son veren Allah, cehennemde inkarcılar için eşi benzeri olmayan maddi ve manevi bir azap hazırlamıştır. Yaşanan olayların azameti karşısında dehşetli bir ölüm korkusu her yanı sarmıştır. Geriye korku ve pişmanlıktan başka hiçbir şey kalmamıştır.
 
Gökyüzünün Durumu
 
Uçsuz bucaksız evrenin her noktasını kaplayan gezegenler, yıldızlar, sayısız gök cismi Allah'ın tek bir emri ile yaratılmış, O'nun kudretiyle muazzam bir dengeyle korunmuştur. Allah, var olan herşey için olduğu gibi gökyüzündeki bu muazzam dünya için de görülmemiş bir son hazırlamıştır. İki büyük çarpışmanın ardından gökyüzünde de olağanüstü değişiklikler yaşanacak, insanların üzerine gökyüzünden felaketler yağacaktır.
 
Gökyüzü insanın her zaman için varlığından ve sürekliliğinden emin olduğu bir tavan gibidir. Allah'ın bir dayanak olmaksızın yükselttiği ve tuttuğu, uçsuz bucaksız uzay ile arasında perde görevi gören, bu görkemli tavan, yüzyıllarca, dünyayı ve üzerindeki canlıları sayısız tehlikelerden (ultraviyole ışınlar, gök taşları, uzayın dondurucu soğukluğu vs.) en küçük bir aksaklığa meydan vermeden korumuş, canlılığın devamı için gerekli olan en önemli etmen olmuştur. Karanlık uzaydan geçerek gelen ışık, atmosferin taşıdığı özellikler sayesinde dünyaya yeterince yayılmış, tüm gezegeni aydınlatmış ve insan, atmosferdeki hassas oksijen oranı sayesinde nefes alıp, hayat bulabilmiştir. Oysa yeryüzüne gökcisimlerinin çarpmasının ardından gök tüm işlevlerini kaybedecektir. Gökyüzünde yaşananlar ayetlerde şöyle haber verilir:
 
"O gün gök, sarsılıp çalkalanır." (Tur Suresi, 9)
 
"Bu nedenle gök bile yarılıp-çatlamıştır; (artık) O'nun va'di gerçekleştirilip-yerine getirilmiştir." (Müzemmil Suresi, 18)
 
"Gök yarılıp-çatlamıştır; artık o gün, 'sarkmış-za'fa uğramıştır." (Hakka Suresi, 16)
 
Daha önceki bölümlerde de belirttiğimiz gibi yıldız ya da göktaşının çarpması sonucunda yeryüzünü çok büyük bir toz ve duman bulutu saracaktır. Yeryüzünü saran bu duman ve toz bulutu, Güneş ışığını engelleyecek boyutlarda olacak, ekolojik sistemi altüst edecektir. Nitekim Peygamber Efendimiz (sav)’in haber verdiği kıyamet alametlerinden biri de “yeryüzünde yıllar boyu kalacak olan duman”dır.
Kuran'da gökyüzünün uğrayacağı son şu şekilde anlatılır:
 
"Gökyüzünün erimiş maden gibi olacağı gün;" (Mearic Suresi, 8)
 
Atmosfer o gün eriyecek ve akkor haline gelerek yanmaya başlayacaktır. İnsanlar masmavi görmeye alışık oldukları gökyüzünü, o gün kızıl olarak göreceklerdir. The Last Three Minutes (Son Üç Dakika) adlı kitabında Paul Davies Dünya'ya çarpacak bir kuyruklu yıldızın etkisini anlatırken, gökyüzünün yükseklerinden devasa bir ışık ışınının gökleri yakmaya başlayacağını ve maden gibi eriteceğini söylemektedir. Yine aynı bölümde Paul Davies, uzayın içinde oluşan vakumdan dolayı kaynayan gazın bir girdap oluşturacağını bildirmiştir. Bu açıklama Rahman Suresi'nde geçen bir ayet ile çok büyük benzerlikler göstermektedir:
 
"Sonra gök yarılıp yağ gibi erimiş olarak kıpkırmızı bir gül gibi olduğu zaman." (Rahman Suresi, 37)
 
Göğün eriyerek akması, erimiş yağ veya erimiş maden gibi, kızgın yoğun bir sıvıyı andırmaktadır. Yine böyle bir durumda göğün akkor haline geleceği, yani kızgın ve kırmızı bir renk alacağı bilinmektedir. Paul Davies'in bildirdiği gibi o gün kaynayan gaz girdap şeklini alabilir. Böyle bir şeyin kıpkırmızı bir güle ne derece benzeyeceği ise açıktır.
 
Denizler Yanmaya Başlayacaktır
 
Dünya'nın dörtte üçünü kaplayan en büyük su kütlesi olan denizlerin bir anda kaynamaya, fokurdamaya başlaması gerçekten de insanın gözünde çok zor canlanabilecek bir manzaradır. O gün yerin bütün ağırlıklarını dışa atması, yerin altındaki yaklaşık 4.500oC sıcaklığındaki katmanın imkan bulduğu her yerden dışarı taşacağı anlamına gelmektedir. Buna şüphesiz denizlerin altında bulunanlar da dahildir. Herhangi bir belgesel programında lavların denizin içindeki çıkışını seyretmiş olanlar, bu kızgın maddenin deniz suyunda oluşturduğu akıllara durgunluk veren manzaraya şahit olmuşlardır. Oysa kıyamet günü gerçekleşecek olan görüntü, bu manzaradan çok daha farklı, çok daha kapsamlı ve dehşet verici olacaktır. Yeryüzündeki bütün denizler alevler içinde kalacak, önüne geçilemeyecek bir ateş ve alev topluluğu insanlara yönelecektir. O gün tüm denizler tutuşturulmuştur. Allah şu şekilde buyrmaktadır:
 
"Denizler, tutuşturulduğu zaman." (Tekvir Suresi, 6)
 
Yaşanan olaylar sonucu karada olduğu gibi denizde de yaşam son bulacaktır. Normal şartlarda serinlik ve rahatlık hissi veren denizler, bir anda etrafa müthiş bir sıcaklık yayacaktır. Denizlerde dev dalgalar yerine alev bulutları yer alacak, havadaki duman oksijeni büyük oranda tüketecektir. Uçsuz bucaksız denizlerin alev alev yanan ve şiddetle fokurdayan görüntüsü, dünyanın geniş bir alanına hakim olacak ve pek çok felaketi de beraberinde getirecektir.
 
Kuran'da kıyamet günü gerçekleşeceği bildirilen olaylardan biri de denizlerin taşmasıdır. Bu gerçek bizlere bir ayette şu şekilde haber verilmektedir:
 
"Denizler, fışkırtılıp-taşırıldığı zaman..." (İnfitar Suresi, 3)
 
O gün Allah'ın dilemesi ile karadan gelecek olan felaketlere denizlerden gelenler de eklenecektir. Bilindiği gibi, genelde deniz altında bir deprem meydana geldiği zaman su yüzeyinde dev dalgalar oluşur. Dünyaya bir yıldızın çarpması sonucunda oluşacak olan şiddetli depremlerin etkisiyle kabaran sular yerleşim merkezlerini kaplayacak ve şehirlerin, adaların yokolmasına neden olacaktır. Ayrıca ekolojik sistemdeki değişiklikler buzulların erimesine neden olacak, bu da mevcut su seviyesinin yükselmesine sebep olacaktır.

Allah'ın belirlediği bu süre tamamlandığı zaman, kalplere amansız korku salan olaylar arka arkaya gerçekleşecektir. İnsanları çevreleyen korkunç bir gürültü, dağların parçalanması, insanların ayaklarının altından akan lavlar, her yeri sarıp kuşatan toz, duman ve gaz bulutları, kaynayarak insanların üstlerine taşan sular... Dünya hayatı boyunca Allah'ın varlığını düşünmek istemeyen, büyüklüğünü takdir edemeyen kullara bir anda gelen dehşetli bir acı... Kayıtsız şartsız herkese boyun eğdiren, insanlara kendi acizliklerini ve ömrü boyunca değer verdikleri şeylerin ne kadar değersiz olduğunu gösteren büyük bir gün... O gün, insanların içlerinde duydukları korkunun ve dehşetin tarif edilemeyeceği bir gündür. İnsanlar oradan oraya koşmaya, kaçarak saklanacak bir yer aramaya çalışacaklardır. Ama herkes bilmektedir ki bu günden kurtuluş yoktur.
 
"O sarsıntının sarsacağı gün, arkasından onu diğer bir sarsıntı izleyecek." (Naziat Suresi, 6-7)
 
Ayette iki büyük sarsıntıdan bahsedilmektedir. Bu sarsıntılardan birincisi dünyamıza bir diğer yıldızın ya da göktaşının çarpmasıyla gerçekleşecek olabilir.
 
Bu çarpışma, milyonlarca yıldır kusursuz bir düzen içinde devam eden dünyanın dönüşünü durduracaktır.
 
İlk çarpışmanın ardından ikinci bir çarpışma yaşanacaktır. Yaşanan dehşet ikinci çarpışma ile daha da şiddetlenecektir.
 
Bu çarpışma ile dünyamız ters yönde, başka bir ifadeyle doğudan batıya doğru dönmeye başlayacaktır. Bunun neticesinde de, Güneş doğudan değil, batıdan doğmaya başlayacaktır.
 

Masaüstü Görünümü