Harun Yahya

Ramazan 2011, 12. Gün



 





O gün, cennet halkının kalacakları yer daha hayırlı, dinlenecekleri yer çok daha güzeldir. (Furkan Suresi, 24)
 


Cennet ehlinden herkes cehennemdeki yerini görür de "Ya Allah bana hidayet vermeseydi?" der ve bu ona şükür olur... [Ramuz el-Ehadis-2, s. 342/1]







 

 
 

"Kolaylaştırın, güçleştirmeyin. Müjdeleyin, nefret ettirmeyin. Birbirinizle iyi geçinin, ihtilafa düşmeyin."1

Allah "Ey Peygamber, gerçekten Biz seni bir şahid, bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik" (Ahzab Suresi, 45) ayetinde Peygamberimiz (sav)'in bir müjde verici ve uyarıcı olduğunu bildirmektedir. Peygamberimiz (sav), insanları hem cehennem azabına karşı uyarıp korkutmuş, hem de onları dünyada iyilerin daima üstün geleceği, ahirette ise sonsuz cennet hayatı ile müjdelemiştir. Peygamberimiz (sav)'in bu özelliği Kuran ayetlerinde şöyle bildirilir:

Şüphesiz Biz seni bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak, hak (Kuran) ile gönderdik. Sen cehennemin halkından sorumlu tutulmayacaksın.  (Bakara Suresi, 119)

Biz onu (Kuran'ı) hak olarak indirdik ve o hak ile indi; seni de yalnızca bir müjde verici ve uyarıp-korkutucu olarak gönderdik. (İsra Suresi, 105)

Gerçekten o (Kuran), alemlerin Rabbinin (bir) indirmesidir. Onu Ruhu'l-emin indirdi. Uyarıcılardan olman için, senin kalbinin üzerine (indirmiştir). (Şuara Suresi, 192-194)

Biz seni ancak bütün insanlara bir müjde verici ve uyarıcı olarak gönderdik. Ancak insanların çoğu bilmiyorlar. (Sebe Suresi, 28)



 

Peygamberimiz (sav)'i örnek alarak onun sünnetine uyanlar da onun gibi insanları uyaran ve onlara müjdeler veren kişiler olmalıdırlar. Müjde vermek, müminlerin şevk ve heyecanlarını artırır, yaptıkları salih amellerde daha gayretli ve başarılı olmalarına vesile olur. Yaptığı işi, karşılığını cennette bir güzellik olarak alacağını umarak yapan kişi, elbette ki işini monotonluk içinde, bir alışkanlıkla veya mecburiyetten yapan kişiden çok daha farklı bir ruh hali ve tavır içinde olacaktır. Allah, bu nedenle Peygamberimiz (sav)'e "Müminleri hazırlayıp-teşvik et" (Nisa Suresi, 84) şeklinde buyurmuştur.

www.kavimlerinhelaki.com

 

------------

1-    Hz. Said İbni Ebu Berde; G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, Gonca Yayınevi,  İstanbul, 1997, 510/5
 


 

'Günaydın'', ''afiyet olsun'', ''çok yaşa'', ''geçmiş olsun'' gibi iyi niyet dileklerinde müminin üslup farklılığı

Toplumda alışkanlık haline gelmiş bazı konuşma kalıpları vardır. Bu, tüm insanların kullandığı ortak bir dildir. Sabah kalkıldığında “Günaydın”, akşam karşılaşıldığında “İyi akşamlar”, gece yatarken “İyi geceler, iyi uykular”, yemek yerken “Afiyet olsun”, hastalanıldığında “Geçmiş olsun”, bir iş yaparken “Kolay gelsin”, hapşurulduğunda “Çok yaşa” gibi...

Hemen her insan, çocukluk yıllarından itibaren çevresinden gördüğü bu kalıplaşmış üsluba düşünmeden uyum sağlar. Oysa ki insanın tüm bu sözleri söylerken, bu güzel dilekleri gerçekleştirecek olan yegane gücün Allah olduğunu unutmaması gerekir.

İşte müminin farkı da burada ortaya çıkar. Mümin attığı her adımda, söylediği her sözde, aklından geçen her düşüncede şuurludur. Hayatı boyunca yaşadığı her olayın yalnızca Rabbimiz’in dilemesiyle gerçekleştiğini asla unutmaz. Mümin için Allah'ı zikretmek, Allah'ı anıp yüceltmek çok büyük bir ibadettir. Aynı zamanda da bu müminin ruhunun en lezzet aldığı nimetlerden biridir. Bu nedenle hemen her fırsatta Allah'ı anmak, Allah'ın şanını yüceltmek, Allah'ın büyüklüğünü dile getirerek Allah'ı övmek ister. Kullandığı her üslupla Allah'a olan sevgisini, bağlılığını, teslimiyetini dua mahiyetinde ifade etmek ister.



 

Dolayısıyla müminin her hali ve tavrı gibi, günlük hayattaki üslubu da diğer insanlardan çok farklıdır. Mümin her sözü söylerken, o eylemi gerçekleştirecek olanın mutlaka Allah olduğunu belirtir. Her iyi niyet dileklerinde, o güzelliği Allah'tan dilediğini dile getirir. Örneğin “Günaydın”, “İyi akşamlar”, “iyi uykular”, “Afiyet olsun”, “Geçmiş olsun”, “Kolay gelsin”, “Çok yaşa” gibi sözler yerine; “Allah gününü aydın etsin”, “Allah hayırlı, iyi akşamlar versin”, “Allah güzel uykular versin”, “Allah afiyet versin”, “Allah hastalığına şifa versin”, “Allah işinde kolaylık versin”, “Allah uzun ömürler versin” gibi, Allah'ı anarak ve bu dilekleri yerine getirecek olan Yüce Rabbimiz'in adını zikrederek karşılık verir.

Bunun yanı sıra bir kişi kendisine, Allah'ın ismini anarak bu şekilde bir iyi niyet sözü söylediğinde de, yine imandaki şuurunu gösteren bir üslupla cevap verir. Örneğin kendisine “Allah hayırlı günler versin” diyen bir kişiye sadece, “Sana da” diyerek cevap vermez. Yine mutlaka Allah'ın adını zikredip Rabbimiz’i yüceltir. “Allah sana da hayırlı günler versin” diyerek cevap verir. Ya da kendisine “Allah rahatlık versin” diyen bir mümine, -Allah'ı tenzih ederiz- “Sana da rahatlık versin” gibi bir söz söylemez. “Allah sana da rahatlık versin” der. Allah'ı düşünerek de olsa, Allah'ın ismini söylemeden bu tarz bir ifade kullanmaz. Üslubundaki ufacık bir eksikliği dahi, Allah'a duyduğu sevgisine, bağlılığına ve dostluğuna yakıştırmaz.

Bu müminin güzel ahlakındandır. Yalnızca Allah'ın yaratacağını bildiği bir olaydan Allah'ın adını anmadan behsetmeyi vicdanen kabul edemez. Karşısındaki kişinin üslubu her nasıl olursa olsun, onun vereceği karşılık mutlaka Allah'ın ismini anarak, Rabbimiz’i yücelterek olur.

(http://www.kurandasadakat.com/)



 

Teröre karşı çözüm anti-komunist ilmi çalışmadır.


Adnan Oktar`ın 1 Temmuz 2011 tarihli A9 Tv ve Kaçkar Tv röportajından
 



 


 

Mehdi (as), Pek Çok Özelliğiyle Peygamberlere Benzeyecektir

İmam Zeyn-ul Abidin aleyhi's-selâm şöyle buyurmuştur: "BİZİM KAİM'İMİZ (HZ. MEHDİ) İLE ALLAH'IN RESULLERİ ARASINDA BİR TAKIM BENZERLİKLER VARDIR. NUH, İBRAHİM, MUSA, İSA, EYYUB VE MUHAMMED SALLÂ'LLÂHU ALEYHİ VE ALİH PEYGAMBERLERİN HER BİRİ İLE BİR BENZERLİĞİ VARDIR. Nuh ile uzun ömürlü olmasında, İbrahim ile, doğumunun gizli olması ve halktan uzak durmasında; Musa ile, korku hali (Hz. Mehdi'ye yönelik tehlikelerin yoğunluğuyla; öldürme, tuzak kurma, tutuklanma, gözaltına alınma, sürgün gibi her türlü tehlikeyle iç içe olmasıyla) ve gaybette yaşamasında (sürekli gizlenerek yaşamasında); İsa ile halkın onun hakkındaki ihtilafa düşmesi (bir kısım insanların, ‘Hz. Mehdi gelecek’, bir kısımının da ‘gelmeyecek’ demesinde); Eyyub ile, beladan sonra kurtuluşun yetişmesinde (Hz. Mehdi'ye de birçok zorluk, hastalık ve dert gelmesi; ancak aynı Hz. Eyüp gibi Allah'ın rahmetiyle hepsinden kurtulmasıyla); Muhammed sallâ'llâhu aleyhi ve alih ile de kılıçla kıyam etmesinde (Peygamberimiz (sav)'in kutsal emanetleri olan mübarek sancağı, kılıcı ve hırkasının, Hz. Mehdi'nin yanında olmasıyla), benzerliği vardır."

(Kemal’ud-Din s. 322, 31. babin 3. hadis)
 


 

Abdullah bin Zamre, İbn-i Mâti-i Himyeri (Kâ'b-ul Ahbar)'den nakleder ki şöyle dedi: "… Kıyam Kıyam edecek (Kâim) olan Hz. Mehdi (a.s.), Ali’nın soyundandır (seyyittir). O bu yeryüzünü, yeryüzünden başka bir hale getirecektir. Rum ve Çin’in Hrıstiyanların’ın aleyhinde İsa bin Meryem ile delil getirecektir. Kâim (Hz. Mehdi (a.s.)), Ali’nin neslindendir. HAYIRDA, GÖRÜNÜŞTE VE AHLAKTA EN ÇOK HZ. İSA’YA BENZEYEN O’DUR. ALLAH PEYGAMBERLERE VERDİĞİ (AZAMETİ) ONA DA VERECEKTİR. Ona faziletler ve ziynet verecektir. ŞüphesiHz. Mehdi, Ali’nin evladıdır. ONUN GAYBETİ, TIPKI YUSUF’UN GAYBETİ (ZİNDANA ATILMASI) GİBİDİR VE ONUN DÖNÜŞÜ TIPKI İSA BİN MERYEM’İN DÖNÜŞÜ GİBİDİR...

(Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 169)

O (HZ. MEHDİ (A.S.)) ALEMLERE RAHMETTİR. MUSA’NIN KEMALİ VE İSA’NIN DEĞERİ, EYYÜB’UN SABRI ONDADIR...

(Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 69-70)



 

Bediüzzaman Hazretleri Hz. Mehdi (a.s)’ın “kumandanlık vasfına” dikkat çekmektedir.

… Ben de onlara demiştim: "Ben, kendimi seyyid (Peygamberimiz’in soyundan) bilemiyorum. Bu zamanda nesiller bilinmiyor. Halbuki âhir zamanın o büyük şahsı, Âl-i Beyt'ten (Peygamberimiz’in ailesinden) olacaktır.(Emirdağ Lâhikası-1, sf. 267)

O ileride gelecek acib bir şahsın (şaşılan ve hayret uyandıran şahsın) bir hizmetkarı ve ona yer hazır edecek bir dümdarı (önceden gelen takipçisi) ve o büyük kumandanın pişdar bir neferi (öncü bir askeri) olduğumu zannediyorum.(Barla Lahikası, sf. 162)

Bediüzzaman Hazretleri’nin bu izahları, Hz. Mehdi (a.s)’ın bir şahsı manevi değil, bir kişi olduğunun bir delilini oluşturmaktadır. Bediüzzaman buradaki “acib bir şahıs” ifadesiyle Hz. Mehdi (a.s)’ın bir şahıs olduğunu açıkça belirtmektedir.

Ayrıca Üstad Hazretleri, Hz. Mehdi (a.s)’ın “kumandanlık vasfına” da dikkat çekmektedir. Bir şahsı manevinin kumandanlık sıfatı taşıması söz konusu değildir.

Bediüzzaman Said Nursi, Hz. Mehdi (a.s)’ın üstleneceği bu büyük görevde kendisinin de “bu acib şahsın” hizmetkarı olabileceğini ifade ederken Hz. Mehdi (a.s)’ın bir şahıs olduğunu tekrar vurgulamaktadır.

http://www.hadislerdemehdi.com/




 

Bu önceki uyarıcılardan bir uyarıcıdır. (Necm Suresi, 56)

Ebced: 2031
 


 

Hiç şüphesiz O kıyamet saati için bir ilimdir. Öyleyse ondan yana hiç bir kuşkuya kapılmayın ve bana uyun. Dosdoğru olan yol budur. (Zuhruf Suresi, 61)

Ebced: Miladi: 2026
 


 

Şüphesiz Biz seni, hak ile bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Hiçbir ümmet yoktur ki, içinde bir uyarıcı gelip-geçmiş olmasın. (Fatır Suresi, 24)

Ebced: 1983

 

www.kuranahlaki.com



 





Hastalar konforlu hastanelerde tedavi görecek







Ne Demişti





Ne Oldu











Sayın Adnan Oktar daha önce yaptığı bir çok açıklamada hasta insanlardan asla  para alınmaması gerektiğini hastaların en kaliteli en konforlu hastanelerde kalması gerektiğini söylemişti.

Çay TV, 11 Mart 2009   
 
Adnan Oktar:
… Her hasta bizim sorumluluğumuzdadır millet olarak. Hasta olmak suç değildir, şereftir, onurdur ve yükümlülüğü bizim üzerimizdedir. Hasta olduğunda o kardeşimiz artık bize emanettir, milletçe bize emanettir. Ona biz bakacağız, yemesinden, içmesinden, KONFORUNDAN, neşesinden, mutluluğundan, tedavisinden, her şeyinden biz sorumluyuz. HASTADAN PARA ALINMAZ, EN KALİTELİ, EN GÜZEL HASTANEYE GİDECEK, BİRİNCİ SINIF HASTANEYE GİDECEK  kanser hastası; orada aslanlar gibi tedavi olacak, hürmet görecek, sevgi görecek, HATTA ONUN GÜZEL GENİŞ SALONLARINDA OTURTACAKLAR. Hastadan para alınmaz; bunu biz milli bir terbiye olarak bunu alacağız. Bu asla kabul edilecek bir şey değildir.







Akşam, 20 Ocak 2011






İSTANBUL'DA HASTANELER YENİDEN İNŞA EDİLİYOR
Sağlık Bakanlığı İstanbuldaki bazı hastaneleri  güzelleştirip konforlu hale getirmek için yıkıp yeniden yapma kararı aldı.. 2015’e kadar kentte gelişen teknolojiye ayak uyduramayan asansörleri eski, ambulans giremeyen, depremle güçsüzleşen hastaneler yıkılacak. Yeni hastanelere kamuya özel hastane konforu gelecek, acile sadece acil durumdaki hastaların gitmesi için akşam poliklinikleri açılacak. Koğuş sistemi kalkacak, hastalar 1-2 kişilik banyolu, televizyonlu odalarda kalacak.










 

Allah’a Hizmet


 

İnternet, Allah'ın ahir zamanda İslam ahlakının daha hızlı yayılması için yarattığı bir nimettir. Tüm Müslümanlar bu nimeti en verimli, en hikmetli şekilde kullanmakla sorumludurlar. Siz de Allah'ın dinine hizmet etmek; dünyanın dört bir yanında akan kanın durması, Müslümanların birleşerek üstün bir güç oluşturması ve İslam ahlakının yeryüzüne bir an önce hakim olmasına vesile olmak için interneti çok verimli şekilde kullanabilirsiniz.

Bu sitede gördüğünüz Harun Yahya sitelerini, siteyi referans göstermek koşuluyla, hiç bir telif hakkı ödemeksizin kopyalayabilir, çoğaltabilir, kendi sitelerinizi ve bloglarınızı oluşturabilirsiniz.

www.allahahizmet.com
 


 


Kültürel Birikim Evrimsel Bir Süreç Yaşandığını Göstermez



Unutmamak gerekir ki, bundan yüz binlerce yıl önce yaşamış insanların da günümüz toplumlarının da sahip olduğu her türlü bilgi ve imkan, Allah'ın insanlara bir lütfudur. Yüz binlerce yıl önce medeniyetlerini kuranlar, on binlerce yıl önce mağara duvarlarına estetik resimler yapanlar, piramitleri, zigguratları inşa edenler, dev taş anıtlar meydana getirenler, Amazon ormanlarının en yüksek noktalarına büyük yapılar yapanlar Allah'ın ilhamı ve öğretmesiyle bu eserleri meydana getirmişlerdir. Günümüzde atomun alt parçacıklarını inceleyenler, uzaya araç gönderenler, bilgisayarı en etkin şekilde kullananlar bunları, Allah dilediği için yapabilmektedirler. İnsanların var oldukları günden bu yana sahip oldukları her türlü bilgi, Allah'ın insanlara lütfu, kurdukları her medeniyet, Rabbimiz'in eseridir. (http://www.kainattakiuyum.com/)



 

12 BİN YILLIK BAKIR TIĞ

MÖ 10 binli yıllara ait olan bakır tığ, söz konusu dönemde madenlerin ve metallerin bilinip kullanıldığının bir delilidir. Kristal ya da tozumsu mineraller halinde olan bakır cevherleri, yaşlı ve sert kayalarda damarlar halinde bulunur. Bakırdan tığ yapan bir toplumun, bakır cevherini tanıması, bu cevheri, kayanın içinden çıkarmayı başarması ve işleyebilecek teknik imkanlara sahip olması gerekir. Bunu da evrimcilerin iddia ettiği gibi sözde ilkellikten yeni kurtulmuş varlıkların yapamayacağı açıktır.

9-10 BİN YILLIK TIĞ ve İĞNELER

MÖ 7 - 8 bin yıllarına ait olan bu tığ ve iğneler, dönemin insanlarının kültürel yaşamlarının önemli birer delilidir. Tığı ve iğneyi kullanan insanların evrimcilerin iddia ettiği gibi hayvani değil, tam anlamıyla insani bir yaşam sürdükleri açıktır.

(http://www.evrimsahtekarliklari.com)


 


 

Karides


 

Dönem: Mezozoik zaman, Jura dönemi

Yaş: 208 – 146 milyon yıl

Bölge: Solnhofen Oluşumu, Almanya

Resimde görülen karides fosili yaklaşık 200 milyon yaşındadır ve 200 milyon yıldır hiç değişmeyen karidesler, "evrimsel bir süreç yaşanmadığını" söylemektedir. Fosil kayıtları evrim teorisine en büyük darbeyi indiren bulgulardan biridir, çünkü;

1. Evrimciler canlıların sürekli küçük değişiklikler geçirerek ilkelden gelişmişe doğru ilerlediğini iddia ederler. Fosil bulguları ise canlıların yüz milyonlarca yıl boyunca en ufak bir değişime dahi uğramadığını ispatlamıştır.
2. Evrimciler tüm canlıların hayali bir ortak atadan türediklerini öne sürerler. Bugüne kadar canlı türlerinin atası olarak kabul edilebilecek tek bir tane dahi fosil örneğine rastlanmamıştır.

3. Evrimciler, canlıların birbirlerinden türediklerini ve bu durumu gösteren ara geçiş formları olduğunu söylerler. 150 yıldır yapılan araştırmalar sonucunda ele geçirilen milyonlarca fosil içinde bir tane bile ara canlılara ait fosil bulunmamıştır.
 

Masaüstü Görünümü