Harun Yahya

RAMAZAN 2004 - 14. Gün




GÜNÜN AYETİ VE HADİSİ


















Erkek olsun, kadın olsun inanmış olarak kim salih bir amelde bulunursa, onlar cennete girecek ve onlar, bir 'çekirdeğin sırtındaki tomurcuk kadar' bile haksızlığa uğramayacaklardır. (Nisa Suresi, 124)


"Kim insanlara merhamet etmezse,
Allah da ona merhamet etmez."
HZ. MUHAMMED (SAV)


































HZ. İBRAHİM



HZ. İBRAHİM'İN GÜZEL AHLAKI
HARUN YAHYA








Kuran'da Rabbimiz'in insanlara uyarıcı, korkutucu ve müjdeleyici olarak gönderdiği kıymetli elçilerinin güzel ahlak özelliklerine dair birçok ayet yer almaktadır. Tüm peygamberler, Allah'a olan teslimiyetleri, samimiyetleri, sadakatleri ve adil, mütevazi, onurlu tavırlarıyla son derece üstün ahlaklı insanlardır. Rabbimiz Hz. İbrahim'i de, Kuran ayetlerinde övmekte ve tüm Müslümanlara üstün vasıfları ile örnek göstermektedir.
Yeryüzündeki tüm insanların, Allah'ın peygamberlik makamı ile şereflendirdiği, ilim ve güç bakımından desteklediği, güzel ahlaklarıyla övdüğü bu kutlu insanları kendilerine örnek almaları gerekmektedir. Her Müslüman Allah'ın alemlere üstün kıldığı bu kıymetli kullara özenmeli, onların eşsiz ahlak özelliklerini kendi hayatlarına geçirmelidir.
Rabbimiz Kuran'da Hz. İbrahim'i dost edindiğini bildirmiştir:
İyilik yaparak kendini Allah'a teslim eden ve hanif (tevhidi) olan İbrahim'in dinine uyandan daha güzel din'li kimdir? Allah, İbrahim'i dost edinmiştir. (Nisa Suresi, 125)
Bu nedenle de Hz. İbrahim "Halilullah" (Allah'ın dostu) olarak tanınmakta, insanlar tarafından bu güzel isimle anılmaktadır. Nitekim Peygamberimiz Hz. Muhammed de "Ey Allah'ım! İbrahim aleyhisselâm senin Halilindir, peygamberindir." şeklinde buyurmuştur.
Allah Kuran'da Hz. İbrahim'in "güç ve basiret" sahibi bir kul olduğunu bildirmiştir. (Sad Suresi, 45) Basiret "görüş" anlamına gelir, olaylara hikmetle bakabilmeyi, derin kavrayış gücünü ifade eder. Allah'ın derin imanları, samimiyetleri ve teslimiyetleriyle insanlara örnek kıldığı tüm peygamberler gibi Hz. İbrahim de isabetli kararlar alan, ileriyi görebilen, basiret sahibi bir peygamberdir.
Bir diğer ayette ise Rabbimiz Hz. İbrahim'e "rüşd", yani olgunluk verdiğini bildirmektedir:
Andolsun, bundan önce İbrahim'e rüşdünü vermiştik ve Biz onu bilenlerdik. (Enbiya Suresi, 51)
Ayette geçen "rüşd" kelimesi, "hak bir doğrulukta kararlılıkla, tam ve üstün bir isabetle, emin adımlarla gitmek, doğruya götürmek, yöneltmek" anlamlarına gelmektedir. Allah'ın bu güzel vasıflarla güçlendirdiği Hz. İbrahim, feraset ve basireti, ileri görüşlülüğü, doğru ile yanlışı birbirinden ayırt etmesi ve isabetli karar vermesi ile inkar edenlere karşı büyük bir mücadele vermiştir. Tüm bu özellikler onun Allah'tan içi titreyerek korkan, Rabbimizin ayetlerini uygulama konusunda çok titiz bir kul olduğunu bizlere göstermektedir. Nitekim Allah Kendisi'nden korkanlara bu büyük nimetin verileceğini bir ayetinde şöyle bildirmiştir:
Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir. (Enfal Suresi, 29)
Rabbimizin Hz. İbrahim'e bahşettiği üstün vasıflar, bu kutlu insanın inkar edenlere karşı son derece etkili ve akılcı bir mücadele yürütmesine vesile olmuştur. Bunun sonucunda da Hz. İbrahim ve onu izleyenler üstün gelmişlerdir.
Allah Kuran'da Hz. İbrahim'i ve onun soyunu "katıksızca ahireti düşünüp anan ihlas sahipleri" olarak tarif eder:
... İbrahim'i, İshak'ı ve Yakub'u da hatırla. Gerçekten Biz onları, katıksızca (ahiretteki asıl) yurdu düşünüp-anan ihlas sahipleri kıldık. (Sad Suresi, 45-46)
Peygamberleri ve samimi iman sahiplerini diğer insanlardan ayıran en temel özelliklerden biri, onların dünya hayatına dair bir beklenti içinde olmaksızın, sadece Allah'ın rızasını ve ahireti kazanmak için ciddi bir çaba içinde olmalarıdır. Hayatlarının sonuna kadar büyük bir sabır ve ihlasla kavimlerini uyarmaya devam etmeleri, bunun en açık delillerindendir.
Bir müminin sahip olması gereken en önemli vasıflardan biri, "katıksızca ahiret yurdunu düşünüp anmasıdır." Yapılan her iş, söylenen her söz sadece Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için olmalıdır. Mümin, sürekli asıl hayatı olan ahirete özlem duymalı ve dünyaya hiçbir zaman bağlanmamalıdır. İman edenler de elbette Allah'ın dünyadaki nimetlerinden faydalanacak, bu yolla Allah'a şükredip bu nimetlerin ahiretteki asıllarını düşüneceklerdir. Ama bunlar, hiçbir zaman amaç haline getirmemelidir. Her biri Allah'ın rızasını kazanmaya, din ahlakını anlatmaya, ahiret yurdunu anmaya vesile olan birer nimet olarak görülmelidir.





GÜNÜN SİTESİ









KİTAP EHLİNDEN SAĞDUYULU,
BARIŞ VE ADALET TARAFTARI OLANLARA BİR ÇAĞRI

HARUN YAHYA
Bu sitede, Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanların ortak inanç esaslarına, ibadetlere, ahlaki değerlere ve ortak düşmanlara sahip oldukları Kuran ayetleri, İncil ve Tevrat açıklamaları ışığında anlatılmaktadır. Site, Yahudiler, Hıristiyanlar ile Müslümanları, ortak amaçlar doğrultusunda birleşmeye, ateizme, din düşmanlığına ve sosyal ve ahlaki dejenerasyona karşı birlikte mücadeleye ve el ele vererek güzel ahlakı yeryüzüne yaymaya davet etmektedir.








http://www.kitapehli.com/
















GÜNÜN BELGESELİ



DENİZLERDEKİ İHTİŞAM
HARUN YAHYA







Denizaltındaki muhteşem dünyayı biliyor musunuz? Denizaltındaki canlıların şaşırtıcı özelliklerini ve çarpıcı güzelliklerini incelediniz mi?
Bu film, size sualtı dünyasının kapılarını açıyor. Allah'ın muhteşem yaratma sanatına bir kez daha hayran olacaksınız...
 





YARATILIŞ HAKİKATLERİ



TAM TEŞEKKÜLLÜ BİR SU TOPLAMA ÜNİTESİ: STENOCARA BÖCEĞİ
HARUN YAHYA








Canlı türlerinin nadir olarak yaşayabildiği çöl ortamında da insanı hayrete düşüren tasarımlara sahip canlılar bulunmaktadır. Bunlardan birisi de Stenocara böceğidir. Nature dergisinin 1 Kasım 2001 tarihininde yayınlamış olduğu bir haberde, Namib çölünde yaşayan bu böceğin yaşamını sürdürmesinde hayati önemi olan suyu nasıl topladığı konu edilmiştir.
Stenocara böceğinin su toplama sistemi, esas olarak sırtının özel tasarımına dayanır. Bu böceğin sırtı yer yer küçük tepeciklerden oluşan bir yüzeye sahiptir. Bu tepeciklerin aralarındaki boşlukların yüzeyi bir tür balmumu ile kaplı olduğu halde tepeciklerin zirvelerinde balmumu yoktur. Bu durum, böceğin suyu daha etkin bir şekilde toplayabilmesine olanak sağlar.
Böcek, çöl ortamında havada çok seyrek olarak bulunan nemi rüzgarlardan ayrıştırarak içer. Burada herkesin dikkatini çeken konu, Stenocara böceğinin havada uçuşan su zerreciklerini nasıl ayırdığı ve bu işlemi çöl ortamında nasıl gerçekleştirdiğidir. Çünkü su damlacıkları çöldeki yüksek ısı ve rüzgarlar sayesinde çok çabuk buharlaşır. Ağırlığı neredeyse sıfır olan bu zerrecikler, çöl rüzgarlarının etkisiyle yere paralel biçimde uçuşur. Böcek bunu bilirmişçesine hareket eder ve rüzgara karşı eğimli bir şekilde pozisyon alır ve sırtındaki özel tasarım sayesinde havadaki su zerrecikleri sırtının tepesinde birikip böceğin ağız kısmına doğru yuvarlanır.
Nature dergisinde Stenocara böceğindeki üstün tasarım için şu yorum yapılmıştır:
Biyomimetik dalı için potansiyel oluşturmasına rağmen, damlacıkları havadan ayıran ve büyük damlalar haline getiren bu mekanizma hala anlaşılmış değildir.
Bu böceğin sırtının yapısı elektron mikroskobu altında incelenmiş ve bilim adamları böceklerdeki bu yapıların su soğutucularına, su motorlarına ve bina kaplamalarına mükemmel bir model oluşturacağını belirtmişlerdir. Bu türden kompleks tasarımlar kendiliğinden veya doğa olayları sonucu ortaya çıkamazlar. Böylesine olağanüstü tasarıma sahip sistemi küçücük bir böceğin tasarlamış olması mümkün değildir. Yalnızca bu böcek bile bize, yüce Yaratıcımızın varlığını yani herşeyi Rabbimizin tasarladığını göstermek için yeterli bir delildir.





HZ. İSA’NIN GELİŞ ALAMETLERİ



HARAP OLMUŞ YERLERİN İMARI
HARUN YAHYA








Dünyanın harap olmuş yerlerinin imarı, imar edilmiş yerlerinin tahribi kıyametin şart ve alametlerindendir. (Kıyamet Alametleri, s.138)
Harap olan yerlerin imarı da ahir zaman alametlerindendir. Savaşlarla geçen 20. yüzyılda pek çok şehir yerle bir olmuş ve yeniden inşa edilmiştir. Berlin, Leningrad (St. Petersburg), Dresden gibi II. Dünya Savaşı sırasında tanınmayacak hale gelen büyük Avrupa şehirleri, savaş sonrasında yeniden inşa edilmiş ve bugünkü görünümlerini almışlardır.
Benzer bir örnek olarak Japonya'nın Kobe şehri 1995 yılının Ocak ayında büyük bir deprem sonucu harap olmuştur. Japon hükümeti ve üniversiteleri, depremleri önceden haber veren bir yönteme sahip olabilmek için, yaptıkları sayısız araştırmalara 30 yıl içinde bir milyar dolar (yaklaşık 1.5 katrilyon lira) yatırmışlardı. Ama başarılı olamadılar, çünkü yerkabuğundaki sarsıntıları tanıyıp sınıflandırmak için yüzde yüz geçerli modeller geliştirmek olanaksızdır. Depremin gerçekleştiği Kobe ve Osaka kentlerinin bulunduğu bölge, Japonya'nın önde gelen sanayi ve ticaret merkezlerindendi. Bu yüzden deprem sonrasındaki maddi zarar milyarlarca dolar oldu. Ama tüm bu zarara rağmen Japonlar kısa bir süre içinde Kobe şehrini tekrar inşa ettiler.



KURAN AHLAKI



ALLAH'IN MERHAMETİ HERŞEYİ SARIP KUŞATMIŞTIR
HARUN YAHYA








Allah'ın Rahman ve Rahim sıfatı Kuran ayetlerinde birçok kez tekrarlandığı gibi Tevbe Suresi dışındaki tüm sureler Allah'ın "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla" başlamaktadır. Rabbimiz'in Rahman isminin çok geniş bir anlamı vardır. Esirgeyen, acıyan, şefkat duyan, merhamet eden sıfatlarının hepsi Allah'ın Rahman isminin tecellilerindendir.
Rahman olan Allah sonsuz merhametini görünen ve görünmeyen herşeyde tecelli ettirir. Allah'ın Rahman sıfatını kainatı saran yaratılış mucizelerinde, insanın yaratılışında, insan bedenindeki milyarlarca detayda, hayvanlarda, yiyeceklerde, içeceklerde, suda, havada, kısacası kainatın her zerresinde görmek mümkündür. Allah her gün toprağın içinden milyarlarca tohumu filizlendiren, meyveler ve sebzeler var eden, gökten tonlarca su indiren, aynı anda dünyanın her yerinde milyarlarca canlıya rızık veren, hayatımızı devam ettirmemize olanak sağlayan oksijeni var edendir. Rabbimiz sayısız nimetleriyle tüm varlıkları çepeçevre sarmaktadır. Dünya üzerinde O'nun insanlar üzerindeki takdirini, fazl ve ihsanını engelleyebilecek hiçbir varlık bulunmamaktadır. Fatır Suresi'nde, Rabbimiz'in insanlar üzerindeki sonsuz rahmeti şu şekilde bildirilmektedir:
Allah, insanlar için rahmetinden her neyi açacak olsa, artık onu kısıp-tutacak yoktur; her neyi kısar-tutarsa, artık onu da ondan sonra salıverecek yoktur. O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (Fatır Suresi, 2)
Yeryüzündeki tüm canlılar gibi insanın da yaşamını sürdürebilmesi için her an oluşması gereken pek çok şart vardır. Nefes alabilmesi için oksijene, bedeninin faaliyetlerini sürdürebilmesi için su ve besine ihtiyaç duyar. Ayrıca insan bedeninde her saniye milyarlarca işlem gerçekleşmekte, her bir hücre yaşamın devamı için Allah'ın emriyle kendi görevini yerine getirmektedir. Yalnızca tek bir insanın tüm fiziksel ihtiyaçlarını gidererek varlığını sürdürebilmesi bile sayısız detaya bağlıdır. Sonsuz merhamet sahibi olan Rabbimiz her canlının gerek bedenindeki gerekse dış dünyadaki ihtiyaçlarını önceden belirlemiş ve onlara sunmuştur. Bunun karşılığında ise insanların yapmaları gereken yalnızca Allah'a kulluk etmektir. İnsanlara, elçileri aracılığıyla hidayet bulacakları İlahi kitaplar yollaması ve peygamberlerin ayetleri tek tek açıklamaları da Rabbimiz'in Rahman ve Rahim sıfatlarının bir tecellisidir. Böylelikle Allah insanlara hem Kendi Zatını tanıtmış, hem de onları din ahlakının güzelliklerine davet etmiştir. Kuşkusuz bunların tümü, Rabbimiz'in sonsuz merhametinin açık delillerindendir.
İman etmeyenler, münafıklar ve müşrikler de dünya hayatında aldıkları hava, içtikleri su dahil olmak üzere gizli ve açık tüm nimetlerden faydalanırlar. Bunlar Allah'ın sonsuz rahmetinin tecellileridir. Allah dünya hayatında belki dine dönerler, düşünüp aklederler ve Kendisi'ne şükrederler diye tüm insanları yararlandırmaktadır. Ancak inkar edenlere verilen tüm bu nimetler iman etmedikleri sürece azaplarının artmasına vesile olacaktır. Yüz çevirenler, Allah'ın nimetlerinden ancak göz açıp kapama vakti kadar olan dünya hayatları süresince yararlanabilirler. Ahirette ise bütün nimetler, sahip olduklarını yalnızca Allah'a yakınlaşmak ve O'nun rızasını aramak için kullanan müminlere aittir. Çünkü Allah sonsuz adalet sahibidir ve benzersiz nimetlerle bezenmiş cennet yurdunu yalnızca mümin kullarına müjdelemiştir.

Masaüstü Görünümü