Harun Yahya

RAMAZAN 2004 - 18. Gün






GÜNÜN AYETİ VE HADİSİ




































Ey insanlar, siz Allah’a (karşı fakir olan) muhtaçlarsınız;
Allah ise, Ğaniy (hiç bir şeye ihtiyacı olmayan)dır,
Hamid (övülmeye layık)tır.
(Fatır Suresi, 15)



Halktan korkup hakkı söylemekten kaçınmayın,
bildiğiniz ve gördüğünüz hakkı söyleyin.
HZ. MUHAMMED (SAV)

































 




HZ. MUSA




ALLAH HZ. MUSA’YI ELÇİLİK MAKAMIYLA ŞEREFLENDİRMİŞTİR









Tarihin en zalim ve kibirli inkarcılarından biri olan Firavun’un kendini yeryüzünde ilah olarak ilan ettiği (Allah’ı tenzih ederiz), Mısır'da, fesat ve bozgunculuğunun hakim olduğu, işkence ve her türlü zulmün uygulandığı bir dönem yaşanıyordu. Böyle bir ortamda Allah batılı geçersiz kılıp zulmü ortadan kaldıracak, insanlara tek ilahın Allah olduğunu bildirecek, hak dini insanlara öğretecek ve İsrailoğullarını esaretten kurtaracak mübarek bir elçi olarak Hz Musa’yı gönderdi.
Andolsun Musa'yı: "Kavmini karanlıklardan nura çıkar ve onlara Allah'ın günlerini hatırlat" diye ayetlerimizle göndermiştik. Şüphesiz bunda çokça sabreden ve şükreden herkes için gerçekten ayetler vardır. (İbrahim Suresi, 5)
Ve ona İshak'ı ve Yakub'u armağan ettik hepsini hidayete eriştirdik; bundan önce de Nuh'u ve onun soyundan Davud'u Süleyman'ı Eyyub'u Yusuf'u Musa'yı ve Harun'u hidayete ulaştırdık. Biz iyilik yapanları işte böyle ödüllendiririz. (Enam Suresi, 84)
Allah Hz. Musa’yı seçmiş, elçilik görevini vererek onu şereflendirmiştir. Rabbimiz bir ayetinde “O erginlik çağına ulaşıp olgunlaşınca ona bir 'hüküm ve hikmet' ve ilim verdik. Biz iyilikte bulunanları işte böyle ödüllendiririz.” (Kasas Suresi, 14) şeklinde buyurarak Hz. Musa’ya hikmet ve ilim verdiğini bildirmiştir. Bu gerçek Kuran’da “... Rabbim bana hüküm (ve hikmet) verdi ve beni gönderilen (elçilerden) kıldı...” (Şuara Suresi, 18-22) ayetiyle de bildirilmektedir. Rabbimiz Kuran’da Hz. Musa’yı “gözünün önünde yetiştirdiğini” ve ona Katı’ndan bir “sevgi yönelttiğini” bildirir:
"... Gözümün önünde yetiştirilmen için, Kendimden sana bir sevgi yönelttim." (Taha Suresi, 39)
Taha Suresi’nin 41. ayetinde ise Allah "Seni Kendim için seçtim." buyurmaktadır. Allah Hz. Musa’ya Tevrat’ı vermiş, bununla onu insanlara bir yol gösterici ve hidayet önderi kılmıştır. Hz Musa hayatı boyunca ulaşabildiği tüm insanları hidayete çağırmış, onlara doğru yolu göstermiştir. Putperestliğin zulmü ve karanlığı içinde olan İsrailoğullarını, Allah’ın hak kitabı aracılığı ile eziyet ve işkencelerden kurtarmış, onların Allah’ın izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkmalarına vesile olmuştur. Allah bir ayetinde şöyle buyurur:
Andolsun Biz Musa'ya ve Harun'a takva sahipleri için bir aydınlık ve bir öğüt (zikir) olarak hak ile batılı birbirinden ayıran (furkan)ı verdik. (Enbiya Suresi, 48)
Hz Musa, İsrailoğulları’na Allah’ın razı olacağı ahlakı öğretmiş, Rabbimiz’in emir ve yasaklarını bildirmiş, ahiret ve hesap gününün varlığı ile onları uyarmıştır. Rabbimiz’in Hz Musa’ya vahyettiği ayetler, insanlar için bir hidayet ve rahmet vesilesi olmuştur. Allah Kuran’da “Ve hidayete eresiniz diye Musa'ya Kitab'ı ve Furkan'ı verdik.” (Bakara Suresi, 53) şeklinde buyurmaktadır. Allah’ın “Andolsun ilk nesilleri yıkıma uğrattıktan sonra Musa'ya insanlar için (gözleri hikmetle açıp aydınlatacak) basiretler, hidayet ve rahmet olmak üzere Kitap verdik. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler diye.” (Kasas Suresi, 43) ayetiyle bildirdiği gibi, Hz. Musa kavmine Allah’ın vahyini tebliğ etmiştir. Hz Musa İsrailoğullarının arasında Tevrat ile hükmetmiş, onları Allah’ın razı olmadığı her türlü ahlak ve tavır bozukluğundan sakındırmıştır.
Hz. Musa insanlar için bir hidayet önderi olan, çok mübarek bir peygamberdir. Allah Secde Suresi’nde şu şekilde bildirmektedir:
“Andolsun Biz, Musa'ya kitabı vermiştik; böylece sen ona kavuşmaktan kuşku içinde olma. Biz onu İsrailoğulları’na bir yol gösterici kılmıştık. (Secde Suresi, 23)
Hz. Musa tüm peygamberler gibi Allah’tan haşyetle korkan, Allah’ın hükümlerini yaşamada çok hassas olan, samimi iman sahibi bir kuydur. Ayetlerde Hz. Musa’nın kendi kavmini de samimiyetle Allah’ın dinine bağlanmaya davet ettiği bildirilmektedir:
Biz ona Levhalar'da herşeyden bir öğüt ve herşeyin yeterli bir açıklamasını yazdık. (Ve:) "şimdi bunlara sıkıca sarıl ve kavmine de emret ki en güzeliyle sarılsınlar. Size fasıkların yurdunu pek yakında göstereceğim" (dedik). (Araf Suresi, 145)
Allah ayetlerinde Hz Musa’ya “güç ve yetki” verdiğini bildirmektedir. Bu mübarek insan, Allah’ın kendisine bahşettiği bu büyük nimetle insanlara iyiliği emretmiş, onları her türlü kötülükten sakındırmış, inkarcılarla ve müşriklerle olan mücadelesinde Allah’ın izniyle daima üstün gelmiştir. Kasas Suresi’nde şu şekilde buyurulmaktadır:
(Allah) Dedi ki: "Pazunu kardeşinle pekiştirip güçlendireceğiz; sizin ikinize de öyle bir 'güç ve yetki' vereceğiz ki, ayetlerimiz sayesinde size erişemeyecekler. Siz ve size uyanlar galip olanlarsınız." (Kasas Suresi, 35)




GÜNÜN SİTESİ













BU SİTE SİZİ BİTKİLERİN MUHTEŞEM DÜNYASINA GÖTÜRECEK

Bitkilerin yaratılışlarındaki olağanüstü detayları öğrenmek istiyorsanız, bu siteyi mutlaka ziyaret etmelisiniz. Siteyi inceledikten sonra Allah'ın yaratışındaki mükemmelliği daha iyi anlamanızı sağlayacak önemli bir adım atmış olacaksınız.




http://www.bitkidunyasi.net/














GÜNÜN BELGESELİ




DOĞADAKİ TEKNOLOJİ









Yunusların ses dalgalarıyla yönlerini bulabilmeleri, denizin karanlıklarında bizden daha iyi bir şekilde görmeleri, suda hızlı yüzmelerini sağlayan pürüzsüz derileri; Fillerin hortumunda binlerce kas bulunması, ayaklarındaki özel süspansiyon sistemi, aralarındaki üstün iletişim...
Tüm bu sistemler, insanların örnek alarak taklit etmeye çalıştığı sistemlerdir. Oysa bu canlılar, bu sistemlere yaratıldıkları andan beri sahiptir. Tüm canlılığı ve evreni yaratan Rabbimiz, bizim yaratış dellilerini düşünmemezi bir Kuran ayetinde şöyle buyurmaktadır: "Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır". (Casiye Suresi, 4)







YARATILIŞ HAKİKATLERİ




ALARM SİNYALİ VEREN BİTKİLER






Tütün Bitkisi





Herkes bitkilerin tehlikeden kaçamadıklarını, dolayısıyla düşmanlarına hemen teslim olduklarını zanneder. Ancak yapılan araştırmalar durumun hiç de zannedildiği gibi olmadığını ortaya çıkarmıştır. Tam tersine bitkiler de şaşırtıcı taktiklerle düşmanlarının üstesinden gelmektedirler.
Örneğin bitkiler, yapraklarını kemiren böcekleri uzaklaştırmak için kimi zaman zararlı kimyasallar üretirler, kimi zaman da bu böceklerle beslenen avcı böcekleri çeken kimyasal kokular yayarlar. Kuşkusuz her iki taktik de son derece akılcıdır. Nitekim tarımsal alanda yapılan faaliyetlerde bu savunma stratejisi, çok etkili bir yöntem olarak taklit edilmeye çalışılmaktadır. Almanya'daki Max Planck Kimyasal Ekoloji Enstitüsü'nde 'bitki savunması genetiği' alanında çalışmalar yapan Jonathan Gershenzon, bu akılcı stratejiyi gereği gibi taklit edebilirlerse, gelecekte tarımsal ilaçlamaların zehirsiz yapılabileceğini düşünmektedir.
Bazı bitkiler tırtıllar tarafından saldırıya uğradıklarında hemen bu tırtıllarla beslenen avcı böcekleri kendilerine çeken, uçucu bir kimyasal madde salgılar. Yardıma çağrılan böceklerin özelliği ise yumurtalarını tırtılların içine bırakmalarıdır. Tırtıldan habersiz onun içinde barınan ve yumurtadan çıkan larvalar ise, bu tırtıllarla beslenerek büyüme imkanı bulurlar. Böylece ekine zarar veren tırtıllar dolaylı bir strateji ile imha edilir.
Bitkinin, yapraklarının bir tırtıl tarafından yendiğini anlaması ise yine kimyasal yöntemlerle gerçekleşir. Bitki, yapraklarını kaybettiği için değil, tırtılın salyasındaki kimyasallara tepki olarak böyle bir alarm sinyali verir. Basitmiş gibi görünen bu olayda üzerinde durulması gereken pek çok konu vardır. Bunlardan birkaçını şöyle sıralayabiliriz:
1-Bitki, tırtılın kimyasal salgısını nasıl algılamaktadır?
2-Bitki, alarm sinyali verdiğinde tırtıllardan kurtulacağını nereden bilmektedir?
3-Verilen sinyalin böceklerde davet etkisi yapacağını nereden bilmektedir?
4-Bitkinin, daveti doğru böceklere (saldırgan tırtıllarla beslenen) yapmasını sağlayan nedir?
5-Verilen sinyal sesli değil kimyasal bir salgı şeklindedir. Böceklerin kullandığı kimyasallar da son derece karmaşık bir molekül yapısına sahiptir. Kimyasaldaki en ufak bir eksiklik ya da yanlışlık, sinyalin niteliğini kaybettirebilir. Bu durumda bitki bu sinyali veren kimyasalı kendi kendine nasıl üretebilmektedir?
Şüphesiz beyni bile olmayan bir bitkinin tehlikeler karşısında çözüm üretmesi, bir kimyager gibi kimyasal maddeleri tahlil etmesi, hatta bunu üretmesi, planlı bir strateji yürütmesi mümkün değildir. Kuşkusuz ki, dolaylı olarak bir düşmanı alt etmek üstün bir aklın ürünüdür. Bu aklın sahibi, bitkiyi kusursuz özelliklerle yaratan ve kendisini korumak için neler yapması gerektiğini ona ilham eden yüce Allah'tır.






HZ. İSA’NIN GELİŞ ALAMETLERİ




BAĞDAT'IN ALEVLERLE YOK EDİLMESİ











Ahir zamanda Bağdat alevlerle yok edilir... (Risalet-ül Huruc-ül Hz. Mehdi, Cilt 3, sf. 177)
2003 Irak Savaşı'nda, savaşın ilk gününden itibaren Bağdat, en yoğun bombardımana tutulan şehirlerden biri olmuştur. Ağır bombardıman, geceleri Bağdat'ın tıpkı hadiste haber verildiği gibi alev alev yanmasına neden olmuştur.
Bağdat'ın gazete ve televizyon haberlerine yansıyan görüntüleri, yukarıdaki hadiste dikkat çekilen olayla tam olarak mutabıktır. Bu da ahir zamanda bulunduğumuzu gösteren açık alametlerden biridir.

 






KURAN AHLAKI




MÜSLÜMAN FEDAKARDIR









Allah'a ve ahirete inanmayan kimi insanlar, dünya hayatını bir mücadele yeri olarak algılarlar; bu insanların görüşüne göre, her insan hayatta kalabilmek için savaş vermeli ve bu savaşta güçlü olanlar güçsüz olanları ezerek hayatlarına devam etmelidirler. Tümüyle sapkın bir inancın ürünü olan bu görüş, insanların güzel ahlaktan tamamen uzaklaşmalarına ve sadece kendi çıkarlarını korumaya dayalı kötü bir ahlak anlayışı geliştirmelerine neden olur. Bu bakış açısının hakim olduğu bir toplumda, zor duruma düşmeyi göze alarak güçsüze yardım etmek, bir başkası için fedakarlıkta bulunmak veya bir başkasının sağlığını, mutluluğunu, rahatını kendinden önde tutmak gibi güzel ahlak özellikleri, gereksiz meziyetler olarak görülür. Dolayısıyla, herhangi bir karşılık elde etmediği sürece hiç kimse birbiri için fedakarlıkta bulunmaz.
Cahiliye ahlakını yaşayan kimi insanlar, en yakın dostlarına bile, fedakarlıkta bulunmalarını gerektirecek herhangi bir iş teklif edemezler. Söz gelimi, çocuğu hastalanan biri, iş arkadaşlarından kendisinin yerine işlerini takip etmelerini isteyemez. Anne veya babaya yardım etmek bile kimi zaman çocukları arasında sorun olabilir; hatta bu yüzden aralarında küskünlükler yaşanır. Oysa sorulduğunda herkes anne babasını çok sevdiğini söyler. Ama, fedakarlık gerekince, eğer ciddi bir çıkarları yoksa, kimi insanlar bundan bile kaçınırlar. Oysa gerçekten seven insan sevdiği için her türlü fedakarlığı yapar ve bundan dolayı hiçbir zaman yakınmaz, bıkkınlık duymaz.
Müminlerin birbirlerine olan sevgi ve düşkünlüklerinin en belirgin özelliklerinden biri, birbirleri için seve seve fedakarlıkta bulunmaları, birbirlerinin ihtiyaçlarını kendi nefislerinden üstün tutmalarıdır. Allah'ın Kuran'da bu konuda verdiği örneklerden biri, Mekke'den Medine'ye hicret eden müminleri ağırlayan Medineli müminlerdir.
Kuran'da müminlerin bu güzel ahlakları şöyle bildirilmiştir:
Kendilerinden önce o yurdu (Medine'yi) hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise, hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin 'cimri ve bencil tutkularından' korunmuşsa, işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır. (Haşr Suresi, 9)
Ayette hem Mekkeli hem de Medineli müminlerin güzel ahlaklarından söz edilmektedir. Mekkeli müminler, mallarını, akrabalarını, eşyalarını, evlerini, bağlarını bahçelerini, işlerini geride bırakarak, Allah'ın dinini yaşayabilmek için yurtlarından çıkmış, Medine'ye hicret etmişlerdir. Allah'ın rızasını kazanabilmek için sahip oldukları herşeyi geride bırakmayı göze almışlardır. Bu, çok üstün bir ahlakın göstergesidir ve onların, kendilerine Allah'ı vekil edinmiş güvenilir insanlar olduklarının bir ifadesidir. Bu güzel ahlakları, diğer müminlerin onlara derin bir sevgi, saygı ve merhamet duymalarına neden olmuştur.
Nitekim, Medineli müminler bu güvenilir ve sadık mümin kardeşlerini en güzel şekilde karşılamış ve en güzel şekilde ağırlamışlardır. Kendi ihtiyaçlarını hiç hesaba katmaksızın mümin kardeşlerine ikram etmişler, en güzel yiyeceklerini ve giyeceklerini onlar için ayırmışlar, onlara en rahat edecekleri barınakları sağlamışlardır. Bu fedakarlıkları ise, Allah'a ve müminlere olan güçlü ve samimi sevgilerinden kaynaklanmaktadır. Bu güzel ahlakları, onlara karşı da sevgi duyulmasına neden olmaktadır. Allah onları Kuran'da sevgi ve övgüyle anmış, 1400 senedir Kuran'ı okuyan her Müslümanın kalbinde onlar için bir sevgi ve saygı kılmıştır.

Masaüstü Görünümü