Harun Yahya

RAMAZAN 2004 - 22. Gün





GÜNÜN AYETİ VE HADİSİ





















Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerin Rabbidir; şu halde O’na ibadet et ve O’na ibadette kararlı ol. Hiç O’nun adaşı olan birini biliyor musun?
(Meryem Suresi, 65)


Bu sayfa Harun Yahya'nın eserlerinden faydalanılarak hazırlanmıştır. www.harunyahya.org - www.harunyahya.net
“ İman, kalben bilip tasdik etme, dil ile söyleyip ikrar etme, beden uzuvlarıyla da amel etmektir.”
HZ. MUHAMMED (SAV)





































HZ. MUSA




HZ. MUSA ÇOK GÜVENİLİR, “KERİM” BİR ELÇİDİR











Peygamberler, Allah’a olan derin sevgileri, O’nun rızasını kazanma konusundaki hassasiyetleri ve Allah korkuları nedeniyle olabilecek en yüksek ahlaka ve kişiliğe sahiptirler. Onlar toplum içinde güvenilirlikleriyle tanınırlar. Allah birçok ayette peygamberlerin bu özelliklerine dikkat çekmektedir. Hz Musa da Allah’ın Firavun’a ve İsrailoğulları’na gönderdiği güvenilir bir peygamberdir:
Andolsun, Biz kendilerinden önce, Firavun'un kavmini de denedik. Onlara kerim bir elçi gelmişti; "Allah'ın kullarını bana teslim edin; gerçekten ben, sizin için güvenilir bir elçiyim" (demişti). "Allah'a karşı büyüklenmeyin; şüphesiz size apaçık, bir delil getiriyorum." (Duhan Suresi, 17-19)
Kuran’da Hz Musa’nın, kendisine elçilik görevi verilmeden önce de, insanlar tarafından güvenilir bir kişi olduğunun anlaşıldığına dikkat çekilir. Hz Musa ile ilgili olarak Kuran’da şöyle bildirilir:
Medyen suyuna vardığı zaman, su almakta olan bir insan topluluğu buldu. Onların gerisinde de (hayvanları su başına götürmekten çekinen) iki kadın buldu. Dedi ki: "Bu durumunuz ne?" "Çobanlar sürülerini sulamadıkça, biz sürülerimizi sulayamayız; babamız, yaşı ilerlemiş bir ihtiyardır." dediler. Hemencecik onların sürülerini suladı, sonra yine gölgeye çekilerek dedi ki: "Rabbim, doğrusu bana indirdiğin her hayra muhtacım." (Kasas Suresi, 23-24)
Hz Musa, iffet sahibi bu hanımlara yardım etmek amacıyla güzel bir ahlak ve tevazu sergileyerek onların hayvanlarını ayette bildirildiği gibi hemen sulamıştır. Bu hanımlar ise ilk defa gördükleri Hz Musa’ya güvenerek onunla konuşmuş ve hayvanlarını sulama konusunda onun yardımını almayı kabul etmişlerdir. Nitekim ayetlerin devamında bildirildiğine göre daha sonra babalarına giderek Hz Musa’nın güvenilirliğini anlatmışlardır:
Çok geçmeden, o iki (kadın)dan biri, (utana utana) yürüyerek ona geldi. "Babam, bizim için sürüleri sulamana karşılık sana mükafaat vermek üzere seni davet etmektedir." dedi. Bunun üzerine ona gelip de olup bitenleri anlatınca o: "Korkma" dedi. "Zalimler topluluğundan kurtulmuş oldun." O (kadın)lardan biri dedi ki: "Ey babacığım, onu ücretli olarak tut; çünkü ücretle tuttuklarının en hayırlısı gerçekten o kuvvetli, güvenilir (biri)dir." (Babaları) Dedi ki: "Doğrusu ben, sekiz yıl bana hizmet etmene karşılık olmak üzere, şu iki kızımdan birini sana nikahlamak istiyorum; şayet on (yıl)a tamamlayacak olursan, artık o da senden. Ben sana zorluk çıkarmak istemem; beni de inşAllah salih olanlardan bulacaksın." (Musa) Dedi ki: "Bu, benimle senin aranda olan (bir antlaşma)dır. Bu durumda iki süreden hangisini yerine getirirsem, artık bana karşı bir haksızlık söz konusu olamaz. Allah, söylediklerimize vekildir." (Kasas Suresi, 25-28)






GÜNÜN SİTESİ













HAYATINIZI DEĞİŞTİRECEK BİR SİTE:
MADDENİN ARDINDAKİ SIR


Bu internet sitesinde anlatılan, bugüne kadar pek çok insanın hayata bakış açısının değişmesine sebep olan, son derece önemli bir gerçektir. Bu gerçeği şöyle özetleyebiliriz: "Dünyada yaşadığımız hayatın birer parçası olan tüm olaylar, arabalar, binalar kısacası hayatımız boyunca gördüğümüz, tuttuğumuz, dokunduğumuz, kokladığımız, tattığımız, dinlediğimiz herşey, gerçekte beynimizde oluşan görüntü ve hislerdir."




www.maddeninardindakisir.com













GÜNÜN BELGESELİ




ŞEYTANIN BİR SİLAHI: ROMANTİZM









Tarih boyunca insanlara ve toplumlara sayısız acı ve bela getiren sinsi bir tehlike vardır... Bu tehlike, insanları tutkular, zaaflar ve inatlarla yaşamaya yöneltir. Bazen bir faşistin sıkılmış yumruğunda, komünistin söylediği bir marşta, bazen de genç bir erkeğin sevdiği kıza yazdığı aşk mektubunda ortaya çıkar. Bu tehlikenin adı: Romantizmdir. Romantizm inançsız insanlara ve toplumlara ait bir özelliktir. Şeytanın insanlığı Allah’ın yolundan çıkarmak için kullandığı bir silahtır. Akıl yerine duygulara göre yaşatır.
Aklını kullanamayanlar ise, Allah’ın benzersiz ve mükemmel yaratış delillerini düşünemezler. Sad Suresi’nde buyrulduğu gibi; Allah insanlara Kuran’ı , "ayetlerini, iyiden iyiye düşünsünler ve temiz akıl sahipleri öğüt alsınlar diye" (Sad Suresi, 29) indirmiştir. İnsanı akıldan uzaklaştıran Romantizm, aynı zamanda dinden de uzaklaştırmış olur. Bu filmde, romantizmin yakın tarihte ve günlük hayatta ne büyük sorunlara yol açtığını inceleyeceğiz. Kuran‘ın rehberliği ile bu tehlikeden uzaklaşmanın ne kadar kolay olacağını göreceksiniz.




YARATILIŞ HAKİKATLERİ




BUKALEMUNLAR VE RENGİ İSTEĞE GÖRE DEĞİŞEN ELBİSELER











Bukalemunların bulundukları ortama göre renk değiştirebilmeleri son derece şaşırtıcı ve en az o kadar da estetik bir olaydır. Bukalemun öylesine üstün bir kamuflaj yeteneğine sahiptir ki, bu işi yapmaktaki çabukluğu ile insanı hayrete düşürür.
Bukalemun, derisinin altındaki kırmızı ve sarı renk taşıyıcılarını, mavi ve beyaz yansıtıcı tabakayı ve en önemlisi de rengini koyulaştıran "kramotofor" hücrelerini büyük bir ustalıkla kullanabilir.
Örneğin bir bukalemunu sapsarı bir ortama koyduğunuzda vücudunun renginin de hızla sarı renge dönüştüğünü görürsünüz. Üstelik bukalemun sadece tek bir renge değil alacalı renklere de tam bir uyum gösterebilir. Bunu başarabilmesinin sırrı ise bu usta kamuflajcının derisinin altındaki renk hücrelerinin boyutça büyümeleri ve hızla yer değiştirerek bulundukları yere uyum göstermeleridir.
ABD'de MIT laboratuvarlarında bukalemunlardaki gibi renk değiştirme özelliğine sahip elbise, ayakkabı ve çantalar yapmayı amaçlayan bir çalışma yürütülmektedir. Üzerinde çalışılan bu teknoloji, özel bir silikon malzemenin küçük bir elektron yüklemesi ile istenen renge dönüşmesini sağlar. Böylece, kumaş ve benzeri materyelden üretilen her türlü giyim eşyası ve aksesuarın birkaç saniyede renk ve desen değiştirmesi mümkün olur. Bu iş için küçük bir elektronik cihazın kullanılması gerekmektedir.
Pille çalışan bu cihaza, üzerinde bulunan bir klavyeden kullanılmak istenen rengin kodunun girilmesi yeterlidir. Ne var ki bu teknoloji bugün için oldukça pahalıdır. Örneğin bir erkek ceketinin maliyeti 10 bin doları bulmaktadır.
Biri size gelip bir ceket gösterse ve dese ki: "Bu ceketin renk değiştirme özelliği var. Ama ne ceketi ne de renk değiştirme özelliğini hazırlayan biri söz konusu değil. Hepsi kendiliğinden oldu."
Ne düşünürdünüz? Muhtemelen bunu söyleyen kişinin "deli" ya da "son derece cahil" olduğunu düşünürdünüz. Çünkü ceketi diken bir terzinin ve renk değiştirme özelliğini hazırlayan bilim adamlarının var olduğu çok açıktır.
Peki, bukalemun son derece mükemmel olan bu değişimi nasıl gerçekleştirmektedir? Bütün bu işlemleri kendisi yapıyor, değişimi sağlayan sistemleri kendisi tasarlayıp, vücuduna yerleştiriyor olabilir mi? Elbette ki bütün bunları bukalemunun kendi iradesiyle yaptığını iddia etmek akıl dışı olacaktır. Bir insanın bile böyle bir değişimi gerçekleştirmesi mümkün değilken, bir sürüngenin kendi bedeninin görünümünü belirlemesi, hatta görünümünü değiştirecek bir sistemi vücudunun içine yerleştirmesi kesinlikle mümkün değildir. Böyle üstün bir yeteneğin tesadüfen oluştuğunu iddia etmek de aynı şekilde tamamen tutarsız ve anlamsız bir iddiadır.
Doğadaki hiçbir mekanizma böyle kusursuz bir yeteneği oluşturma ve ihtiyacı olan canlıya verme gücüne sahip değildir. Çünkü bu canlının vücudundaki hücrelere, atomlara hakim olan ve bunlar üzerinde dilediği ayarlamayı yapan bir üstün bir güç vardır. Bukalemunları Allah yaratmıştır. Allah, yaratma sanatındaki benzersizliği bize bu gibi örneklerle göstermektedir. Allah üstün ve güçlü olandır. Kuran'da bildirildiği gibi;
Göklerde ve yerde olanların tümü Allah'ı tesbih etmiştir. O, üstün ve güçlü (aziz) olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Diriltir ve öldürür. O, herşeye güç yetirendir. (Hadid Suresi, 1-2)






HZ. İSA’NIN GELİŞ ALAMETLERİ




IRAK HALKI ŞAM'A, KUZEYE KAÇAR






Vatan Gazetesi 1 Nisan 2003





Masum ve temiz Irak halkı Şam'a kaçar. (Risalet-ül Huruc-ül Hz. Mehdi, s. 210)
2003 senesinde Irak Savaşı başlamadan hemen önce onbinlerce Iraklı'nın, Suriye başta olmak üzere çeşitli ülkelere göç etme çabaları bu hadisteki olayla büyük bir benzerlik göstermektedir.
Bu konuyla ilgili de çeşitli haber ve resimlere medyada yer verilmiştir.

 
 





KURAN AHLAKI




GÜZEL AHLAKIN YAYGINLAŞMASI İÇİN FEDAKARANE BİR ÇABA HARCAMAK









İman eden bir insan hayatının her anında vicdanlı, dürüst, samimi ve güzel ahlaklı olmak için çaba gösterirken çevresindeki insanları da aynı ahlakı yaşamaları yönünde teşvik eder. Çünkü Allah'ın "Sizden; hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır." (Al-i İmran Suresi, 104) ayetiyle bildirdiği gibi insanları güzel ahlaka teşvik etmek müminler üzerinde bir sorumluluktur. Bunun yanı sıra iman sahipleri, güzel ahlaklı olmalarının hayatlarına getirdiği bereketi ve huzuru diğer insanların da yaşamalarını isterler. "... Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur." (Rad Suresi, 28) ayetiyle bildirildiği gibi, insan ancak Rabbimiz'e yönelip, O'nun rızasını kazanabileceği bir ahlak gösterdiği takdirde dünya hayatında güzel bir yaşam sürebilir. Aksinde ise "Kim de Benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır ve Biz onu kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz." (Taha Suresi, 124) ayetiyle belirtildiği gibi, huzurlu ve mutlu bir hayat yaşayabilmesi mümkün değildir. Nitekim tarih boyunca toplumların yaşadığı sıkıntıların, savaş, kargaşa ve zulüm ortamlarının, açlık ve sefalet çeken, yurtlarından sürülen, eziyet gören insanların, kimsesiz çocukların, yardıma muhtaç durumda oldukları halde gereken ilgi ve ihtimamı göremeyen yaşlı insanların yaşadıkları sıkıntıların ana nedeni toplumda din ahlakının hakim olmaması olmuştur.
Bu gerçeğin farkında olan müminler, din ahlakının insanlar arasında yaygınlaşması için tüm imkanlarıyla, şevk ve heyecanla çaba gösterirler. Ancak bu da fedakarlık, sabır ve kararlılık gibi güzel ahlak özellikleri gerektiren bir durumdur. Kuran'da tarif edilen gerçek fedakarlığın nasıl olması gerektiğini kavrayan müminler, çevrelerindeki insanların yaşadıkları sıkıntılara, karşılaştıkları sorunlara şahit olduklarında tüm bunların sorumluluğunu kendi üzerlerinde hissederler.
Salih müminlerin talip oldukları bu sorumluluğu yerine getirmek, pek çok fedakarlıkta bulunmayı gerektirebilir. Böyle bir durumda kişiler, kendi sorunları ya da ihtiyaçlarıyla değil, öncelikli olarak diğer insanların ihtiyaçlarıyla ilgilenecek, onların sorunlarına çözüm bulmaya çalışacaklardır. Gerektiğinde sıkıntı içerisine girmeyi göze alacak, karşılaştıkları zorluklardan dolayı yılgınlığa kapılmadan sabır ve irade göstermek durumunda kalacaklardır.
Kuran'da tarih boyunca yaşamış olan tüm peygamberlerin ve salih müminlerin din ahlakını hakim kılmak ve güzel ahlakı yaygınlaştırabilmek için ciddi bir çaba harcadıklarından bahsedilmektedir. Onlar, bu uğurda pek çok zorlukla karşı karşıya kaldıkları halde, büyük bir şevk ve fedakarlıkla güzel ahlakı tebliğ etmeye devam etmişlerdir. Burada vurgulanması gereken bir diğer önemli husus ise onların bu samimi çabalarını yalnızca Allah'ın rızasını ve yakınlığını kazanabilmek için göstermiş olmalarıdır. Müslüman yaptığı fedakarlığın karşılığını yalnızca Allah'tan bekler. Kuran'ın pek çok ayetinde peygamberlerin tüm insanlara örnek olan ihlaslı tavırları bildirilmiştir. Örneğin Hz. Nuh'un, hiçbir karşılık beklemeden, yalnızca Allah'ın rızasını gözeterek güzel ahlakı tebliğ etmesi Kuran'da şöyle yer almaktadır:
"Ey Kavmim, ben sizden buna karşılık bir mal istemiyorum. Benim ecrim, yalnızca Allah'a aittir. Ben iman edenleri kovacak değilim. Onlar gerçekten Rablerine kavuşacaklar. Ancak ben sizi, cahillik etmekte olan bir kavim görüyorum. (Hud Suresi, 29)

Masaüstü Görünümü