Harun Yahya

RAMAZAN 2004 - 29. Gün




GÜNÜN AYETİ VE HADİSİ


















Kim izzeti istiyorsa, artık bütün izzet Allah’ındır. Güzel söz O’na yükselir, salih amel de onu yükseltir. Kötülükleri tasarlayıp düzenleyenler ise; onlar için şiddetli bir azab vardır. Onların tasarladıkları ‘boşa çıkıp bozulur’.
(Fatır Suresi, 10)


Kavi adam insanları yenen değil, lakin öfke zamanı nefsini yenen kimsedir.
HZ. MUHAMMED (SAV)


































HZ. MERYEM



HZ. MERYEM’İN CESUR KARAKTERİ










Hz. Meryem Kuran'da iffeti, sabrı, samimiyeti, imanındaki kararlılığı ve 'kınayanın kınamasından korkmaması' ile tanıtılan bir mümindir. Allah Hz. Meryem'i seçmiş ve mucizevi bir şekilde eğitmiştir. Hz. Meryem, Allah'a yakınlığı ve ahlakıyla üstün kılınmıştır:
Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir kabulle kabul etti ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriya'yı ondan sorumlu kıldı. Zekeriya her ne zaman mihraba girdiyse, yanında bir yiyecek buldu: "Meryem, bu sana nereden geldi?" deyince, "Bu, Allah katındandır. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verendir" dedi. (Al-i İmran Suresi, 37)
Allah'tan bir mucizeyle Hz. İsa'ya hamile kalan Hz. Meryem, olmadık iftiralara uğramasına rağmen, Allah'ın emirlerinden kesinlikle taviz vermeden kendisine emredilen herşeyi eksiksizce yerine getirmişti.
Kavmiyle karşı karşıya kalan Hz. Meryem, tek başına inkar edenlere karşı koymuş, içinde bulunduğu durumun doğrusunu onlara cesurca hiç çekinmeden anlatmıştır. Ancak samimi izahları fayda etmemişti, çünkü kavmi son derece azgın bir kavimdi ve onu türlü iftiralarla suçlamışlardır. Bunun üzerine Allah, Hz. Meryem'i büyük bir mucizeyle temize çıkartmış, mucizeler tecelli ettirerek onun doğru söylediğini kavme göstermiştir. Hz. İsa'nın daha beşikteyken konuşmaya başlaması, ölümcül hastalıkları iyileştirmesi kavmin ona inanmasına vesile olmuştur.
O: "Benim nasıl bir erkek çocuğum olabilir? Bana hiçbir beşer dokunmamışken ve ben azgın utanmaz (bir kadın) değilken" dedi. (Meryem Suresi, 20)
Böylece onu taşıyarak kavmine geldi. Dediler ki: "Ey Meryem, sen gerçekten şaşırtıcı bir şey yaptın. Ey Harun'un kız kardeşi, senin baban kötü bir kişi değildi ve annen de azgın, utanmaz (bir kadın) değildi". Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. Dediler ki: "Henüz beşikte olan bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz?" (İsa) Dedi ki: "Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. (Allah) Bana Kitabı verdi ve beni peygamber kıldı." (Meryem Suresi, 27-30)
Bu noktada kazanan, böylesine zor bir koşulda bütün kavmi tek başına karşısına alarak, yılmadan, büyük bir kararlılıkla mücadele eden Hz. Meryem olmuştur. Türlü iftiralara uğradığı halde şevk ve kararlılığını yitirmeyen Hz. Meryem, gösterdiği cesur, dirayetli Müslüman karakteriyle bütün müminlere şevk ve cesaret timsali olmuştur. Allah'ın Kuran'da ismini zikrederek tüm iman edenlere de örnek kıldığı üstün bir makama ulaşmıştır:
Allah, iman edenlere de Firavun'un karısını örnek verdi. Hani demişti ki: "Rabbim bana Kendi Katında, cennette bir ev yap; beni Firavun'dan ve onun yaptıklarından kurtar ve beni o zalimler topluluğundan da kurtar." İmran'ın kızı Meryem'i de. Ki o kendi ırzını korumuştu. Böylece Biz ona ruhumuzdan üfledik. O da Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını tasdik etti. O, (Rabbine) gönülden bağlı olanlardandı. (Tahrim Suresi, 11-12)




GÜNÜN SİTESİ











REENKARNASYON .ORG

Bazı kişiler özledikleri huzur ve mutluluğu, Hinduizm ve Budizm gibi batıl dinlerde bulabileceklerini zannederler. Batıl Doğu dinlerinin gizemli ve mistik havası, meditasyon benzeri uygulamaları ve bu batıl dine mensup olan kişilerin tavırlarındaki, giyimlerindeki, konuşmalarındaki ve ibadet şekillerindeki farklılık birçok insanın bu dinlerden etkilenmelerine neden olmaktadır




www.reenkarnasyon.org/











GÜNÜN BELGESELİ



CANLILARIN TASARIMINDAKİ MUCİZE: İNDİRGENEMEZ KOMPLEKSLİK








Arkeologlar uzun ve zor kazılar yaparak araç-gereçler, sanat eserleri, ev eşyaları gibi canlılığın ve hayatın geçmişi hakkında bize bilgi verebilecek ipuçlarını ararlar. Paralar, el aletleri, mutfak malzemeleri, dekoratif eşyalar geçmişte yaşamış insanların hayatı hakkında bizlere çok önemli ipuçları verir. Arkeologlar buldukları eşyaların tesadüfen toprak altında oluşmadıklarını bilirler. Kimse de aksini iddia etmez. Biz bu eşyaların yapıldığı anı görmesek bile, muhakkak bunları tasarlayan ve imal eden bilinçli kişilerin varlığından emin oluruz. Peki ya canlılık? Toprak altından çıkan basit bir aracın bile tasarım eseri olduğunu anlayan insanoğlu, her biri son derece kompleks tasarımlara sahip canlıların kökenini nasıl açıklamalıdır?
Bu filmde izleyeceğiniz indirgenemez kompleks tasarıma sahip canlılar, canlılığın evrim gibi bilinçsiz, tamamen tesadüflere dayalı bir süreç tarafından aşama aşama inşa edildiği iddi asını reddetmektedir. Ve bizlere, tüm canlıları Allah'ın yaratmış olduğu gerçeğini göstermektedir. Canlılık yaratılmıştır ve bize Yaratıcımız'ın üstün ilmini göstermektedir. Bu Yaratıcı Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah’tır...



YARATILIŞ HAKİKATLERİ



KAR TANELERİNDEKİ TASARIM










Kar tanelerini çıplak gözle inceleyen kişi çok çeşitli biçimlere sahip olduklarını görecektir. Bir metre küp karda 350 milyon tane kar taneciği bulunduğu tahmin edilmektedir. Bunların hepsi altıgen ve kristalimsi bir yapıdadır, ancak her biri farklı şekillere sahiptir. Bu şekillerin nasıl ortaya çıktığı, nasıl olup da her birinin farklı şekillerinin olduğu, simetrinin nasıl sağlandığı gibi soruların cevapları bilimadamları tarafından yıllardır araştırılmaktadır. Elde edilen her bilgi ise kar tanelerindeki ihtişamlı sanatı ortaya çıkarmaktadır. Kar tanelerinin altıgen yapılarındaki çeşitlilik ve kusursuzluk Allah'ın Bedi (örneksiz yaratan) sıfatının bir tecellisidir. Allah yarattığı herşeyi en güzel yapandır. Kar tanelerinin oluşumları incelendiğinde Allah'ın sonsuz sanatının farklı bir yönü gözler önüne serilmektedir.
İnce ve küçük tabakalar, çok dallı yıldızlar ya da küçük iğne başlarına benzer şekillerdeki kar taneciklerinin oluşumu tamamen hayret uyandırıcıdır. Kar kristallerinin kusursuz düzendeki yapıları çok uzun yıllardır insanların ilgisini çekmektedir. Kristallere son biçimini veren etmenlerin neler olduğu konusunda 1945'ten beri araştırmalar yapılmaktadır. Bir kar tanesi iki yüzden fazla buz kristalinden oluşan bir kristaller kümesidir.Kar kristalleri gerçekte mükemmel bir düzen içinde şekillenmiş su moleküllerinden oluşur. Mimari şaheser olarak nitelendirilebilecek kar kristalleri su buharının bulutlardan geçerken soğumasıyla şekillenir. Bu olay şöyle gerçekleşir:







Su buharının içinde düzensiz bir biçimde her yana dağılmış olan su molekülleri bulutlardan geçerken sıcaklığın düşmesi ile birlikte hareketliliklerini kaybederler. Daha az hareket eden su molekülleri bir süre sonra gruplaşmaya başlar ve sonuçta katı bir biçim alırlar. Ancak gruplaşmalarında kesinlikle bir düzensizlik yoktur, tam tersine her zaman birbirine benzeyen mikroskobik altıgenler olarak birleşirler. Her kar tanesi önceleri tek altıgen su molekülünden oluşur, daha sonra diğer altıgen su molekülleri de gelip bu ilk parçanın üstüne eklenir. Konunun uzmanlarına göre bir kristalin şeklini belirleyen temel özellik bu altıgen su moleküllerinin tıpkı bir zincirin halkaları gibi birbirlerine kenetlenmesidir. Ayrıca sıcaklığa ve nem oranına göre aslında aynı olması gereken kristal parçacıkları çok farklı şekiller almaktadırlar.
Neden tüm kar tanelerinde altıgen simetri vardır ve neden her biri diğerlerinden farklıdır? Kenarları neden düz değil de köşeli bir yapıdadır. Benzer soruların cevaplarını bilimadamları hala çözmeye çalışmaktadırlar. Ancak apaçık ortada olan bir gerçek vardır; Allah yaratmada hiçbir ortağı olmayan, sonsuz güç sahibi olan ve herşeyi örneksiz olarak yaratandır.




HZ. İSA’NIN GELİŞ ALAMETLERİ



MÜSLÜMANLARIN BİRBİRLERİ İLE SAVAŞMALARI









İki büyük İslam ordusu birbirleriyle harp etmedikçe kıyamet kopmayacaktır. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 454, no.831)
O günlerde araları bozuk olan müminler Deccalin hedefi olmaktan kurtulamazlar. (Hakim, Müstedrek, 4:529-530; Hz. Mehdi ve Deccal, s. 93)
"Müslümanlardan iki grup aralarında savaşmadıkça Kıyamet kopmaz. Bunlar aralarında büyük bir savaş yaparlar, fakat dâvaları birdir." (Buhari, Fiten: 24, Menakıb: 25, İstitabe: 8; Müslim, İman: 248, Fiten: 17)
Peygamberimiz (sav) 1400 sene önce bildirdiği bu hadislerinde günümüzde yaşanacak olan bazı olaylara dikkat çekmiştir. Nitekim hadislerde haber verildiği gibi Hicri 1400 yıllarının başından itibaren bazı Müslüman ülkeler arasında savaş ve çatışmalar yaşanmıştır. İran-Irak savaşı, Irak'ın 1990 yılında Kuveyt'i işgali bu savaşlara örnektir.




KURAN AHLAKI



ÜMİTVAR OLMAK BİR MÜMİN VASFIDIR








Ümit etmek Kuran'da müminlerin önemli bir vasfı olarak belirtilmiştir. Ümitvar olmak aynı zamanda kişinin imanının da bir göstergesidir. İnsan imanı ölçüsünde Allah'tan umut eder, O'nun rahmetine ve sonsuz nimetlerine kavuşmak için büyük bir özlem duyar. Çünkü Allah iman edenlere hem bu dünyada hem de ahirette çok büyük güzellikler vaat etmiştir. Kişi de Allah'a olan güveni, yakınlığı, teslimiyeti ve samimiyeti derecesinde bu nimetlere kavuşmayı ümit eder. Her olayın yalnızca Allah'ın dilemesi ile gerçekleştiğini bildiği için hiçbir konuda üzüntüye, karamsarlığa ve ümitsizliğe düşmez. Allah'ın müminlerin dualarına icabet ettiğini bildiği için, en kötü görünen bir olayın bile imtihan ortamının bir parçası olduğundan ve eninde sonunda müminler için mutlaka hayra dönüşeceğinden kuşku duymaz.
Etrafımızda olan-biten herşey Allah'ın "Ol" demesiyle gerçekleşir. Karşımıza çıkan her görüntü Allah'ın dilemesiyle yaratılır. Hiçbir şey başıboş bırakılmamıştır, herşey Allah'ın belirlediği bir kader üzere yaratılır. Bunun bilincinde olan bir mümin, en olumsuz şartlarda, en sıkıntılı gibi görünen durumlarda bile Allah'ın rahmetinden ve yardımından ümidini kesmez. Zorluklara sabreden, Allah'tan umudunu kesmeyen ve hiçbir şartta Allah'ın hükümlerinden taviz vermeyen insanlar hem dünyada hem de ahirette müjdelenmişlerdir.
Kuran'da müminlerin sürekli Allah'tan umut eden bir ruh hali içinde olduklarını görürüz. Gerçekten de samimi olarak iman eden bir kimse Rabbimiz’i Kuran'da tarif edildiği gibi tanıyıp takdir eder ve bunun sonucunda, Allah'ın kendi üzerindeki rahmetini ve nimetini fark eder. O'nun müminlerin dostu ve yardımcısı olduğunu, onlara karşı sonsuz şefkatli ve merhametli olduğunu, Allah'ın salih kullarını hem bu dünyada hem de ahirette büyük bir mükafatla müjdelediğini ve Allah'ın kesinlikle vaadinden dönmeyeceğini bilir. O'nun kendisi için hep hayırlı ve güzel olanı dilediğini, kendisine rahmet ve hidayet kapılarını açtığını, önüne sayısız ecir fırsatları serdiğini görür.
İşte, böyle bir bilince sahip olan mümin Rabbimiz’e karşı sürekli ümitvar bir tutum içinde olur, dünyada da ahirette de herşeyin en güzelini ve en hayırlısını Allah'tan umut eder. Kuran'ın pek çok ayetinde Allah'ın müminlere dünyada ve ahirette güzel bir karşılık vereceğinin bildirildiğini görürüz. Allah iman edenlere Kendi fazl ihsan ve rahmetini vereceğini bazı ayetlerinde şöyle müjdelemiştir:
İman edip salih amellerde bulunanlar ise; Biz şüphesiz onların kötülüklerini örteceğiz ve şüphesiz yaptıklarının en güzeliyle karşılık vereceğiz. (Ankebut Suresi, 7)
O, iman edip salih amellerde bulunanlara icabet eder ve onlara kendi fazlından arttırır. Kafirlere gelince; onlara şiddetli bir azap vardır. (Şura Suresi, 26)
Şeytan, sizi fakirlikle korkutuyor ve size çirkin -hayasızlığı emrediyor. Allah ise, size kendisinden bağışlama ve bol ihsan (fazl) vaat ediyor. Allah geniş olandır, bilendir. (Bakara Suresi, 268)
Müminlerin duaları ve talepleri de umut doludur. Ayette bildirildiği gibi onlar, "... Rablerine korku ve umutla dua ederler..." (Secde Suresi, 16). Zaten dua etmek başlı başına bir ibadet olduğu gibi, müminin Allah'a karşı ümitvar tavrının da bir göstergesidir. Mümin Rabbimizin kendisine icabet edeceğinin ümidini taşıyarak dua eder.

Masaüstü Görünümü