Harun Yahya

RAMAZAN 2007 - 24. Gün














"Siz, insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz; maruf (iyi ve İslam'a uygun) olanı emreder, münker olandan sakındırır ve Allah'a iman edersiniz…" (Al-i İmran Suresi, 110)

"Dinde ifraddan sakınınız. Sizden öncekiler, ancak dinde ifradları dolayısıyla helak oldular." HZ. MUHAMMED (S.A.V.)















Güzel ahlakı yaşamak

Kuran, güzel ahlaka yönlendiren, insanlara barışı, kardeşliği ve sevgiyi aşılayan bir rehberdir.
Tüm insanlara Allah Kuran'ı göndermiştir ve onları Kuran'dan sorumlu tutmuştur. Öyleyse insanların Kuran'ın içeriği, emirleri, tavsiyeleri, hükümleri ile ilgili herşeyi bilmeleri gerekir. Bu noktada önemli bir eksiklik karşımıza çıkar; pek çok insan Kuran'ın içeriği hakkında pek bir fikir sahibi değildir. Kuran hakkında halk arasında yaygın pek çok batıl inanç vardır. Kuran, genellikle evlerin duvarlarında süslü bir muhafaza içinde asılı durur. Genellikle yaşlılar tarafından okunur. Okuyanlar da Kuran'ın yalnızca Arapçasını okurlar ve Arapça bilmediklerinden dolayı da doğal olarak içeriği hakkında hiçbir şey öğrenemezler. Kimi insanlar da etraflarından gördükleri bazı Kuran dışı geleneksel kuralları, Kuran kaynaklı zannederler.
Peki Kuran'ın gerçek mahiyeti nedir? Allah bir ayetinde Kuran'ı şöyle tarif etmektedir:
"Andolsun, onların kıssalarında temiz akıl sahipleri için ibretler vardır. (Bu Kur'an) düzüp uydurulacak bir söz değildir, ancak kendinden öncekilerin doğrulayıcısı, her şeyin 'çeşitli biçimlerde açıklaması' ve iman edecek bir topluluk için bir hidayet ve rahmettir." (Yusuf Suresi, 111)
Allah'ın Kuran'da bildirdiğine göre, Kuran'ın indiriliş amacı insanları düşünmeye yöneltmek, onlara kendilerini yaratan ve yaşatan Allah'ı tanıtmak, onlara "kılavuz" olup yol göstermektir. Kuran, vicdanları açık olan insanlara hitap eden bir kitaptır. Ancak öğüt alabilmek için, öncelikle Kuran'a yönelik olan yanlış bakış açısı düzeltilmelidir. Kuran, sadece belli bir dönemde yaşamış insanlara değil, her dönemde bütün dünya insanlarına hitab eden bir kitaptır. "Allah'a iman ediyorum" diyen herkes Kuran'ı okumalı ve ayetlerini anlamaya çalışmalıdır. Allah "…Ve Kuran'ı belli bir düzen içinde oku." (Müzzemmil Suresi, 4) ayeti ile bunun önemini bildirmiştir. Ayrıca Allah Kuran'da ayetler üzerinde düşünülmesi gerektiğini de şöyle vurgulamıştır:
"Onlar hala Kuran'ı iyice düşünmüyorlar mı?"… (Nisa Suresi, 82)









Allah'ın bu emri uygulanmadığı, Kuran ayetleri gereği gibi okunup öğrenilmediği takdirde, sayısız hurafenin dinin içine girmesi de elbette kaçınılmaz olur. Kuşkusuz Kuran'ın öğrenilmesinin ardından da uygulanması gelir. Kimileri Kuran'ı yalnızca okumakla yetinir, böylece üstlerine düşen görevi yerine getirdiklerini düşünürler. Halbuki Kuran okumak başlıbaşına ibadet olsa bile, asıl yapılması gereken Kuran'da okunanları uygulamak, günlük hayata geçirmektir. Çünkü, "… insanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım." (Zariyat Suresi, 56) diye buyuran Allah, bütün insanları bu dünya hayatında Kendisine kulluk etsinler diye yaratmıştır. Kulluk etmek isteyenler için de bir rehber olarak Kuran'ı indirmiştir:
"(Bu Kuran,) Ayetlerini, iyiden iyiye düşünsünler ve temiz akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır." (Sad Suresi, 29)
Kuran, insanın dünyada ve ahirette kurtuluşu için gerekli tüm bilgileri içerir. Kuran'da Allah'ın emirleri bildirilir, O'nun hoşnut olacağı ahlak, ceza ile karşılık görecek tavırlar, ahiret ve dünya hayatı ile ilgili tüm gerçekler, karşılaşılabilecek her türlü insan karakteri, Allah korkusu, Allah sevgisi, kısacası ihtiyaç duyulan her şey anlatılır. Allah'ın sözlerinin yazılı olduğu bu kitap, vicdanen cevabını aradığımız herşeyi bize açıklar. Ancak bazı insanlar kendilerine hayat verecek, onları "karanlıklardan aydınlığa çıkaracak" olan bu kitabı uygulamaktan, hatta öğrenmekten kaçınırlar. Oysa Kuran ayetleri, insanlar için dünyada ve ahirette yegane kurtuluş yolunu göstermektedir.


MUTAHHİR (Temizleyen, şirkten, kötülükten,manevi kirlerden temizleyen)

"Hani kendisinden bir güvenlik olarak sizi bir uyuklama bürüyordu. Sizi kendisiyle tertemiz kılmak, sizden şeytanın pisliklerini gidermek, kalblerinizin üstünde (güven ve kararlılık duygusunu) pekiştirmek ve bununla ayaklarınızı (arz üzerinde) sağlamlaştırmak için size gökten su indiriyordu." (Enfal Suresi, 11)
İnsan, acizliği gereği, hayatı boyunca hatalar yapmaya mahkumdur. Elbette ki mümin elinden geldiğince bunlardan sakınır; Allah'ın dinini uygulama konusunda hata işlememeye ve günaha girmemeye gayret gösterir.
Allah'ın kullarına emrettiği davranış, hatasızlık ya da günahsızlık değildir. Müminin göstermesi gereken tavır, işlediği tüm hata ve günahlar için Allah'a yönelmesi ve O'nun rahmetine sığınmasıdır. Bundan sonra Allah onun nefsinin pisliklerini giderecek, günahından arındıracaktır. Çünkü Allah da mümin kullarını tertemiz kılmak istemektedir. Allah, bunu bir ayette şöyle haber verir:
"... Ey Ehl-i Beyt, gerçekten Allah, sizden kiri (günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister." (Ahzab Suresi, 33)

Sakın unutma

Müminler olaylar karşısında hüzne kapılmaz

Müminler olaylar karşısında hüzne kapılmazlar. Allah'ın yarattığı her olayla kendilerini denediğini bilirler. Yolunda gitmiyor gibi gözüken olaylar karşısında da tevekküllü davranır ve sabrederler. Allah'ın herşeyi bir hikmet üzerine yarattığını unutmazlar. Kuran'da bu konuyla ilgili şöyle bir örnek verilir:
"Siz O'na (peygambere) yardım etmezseniz, Allah O'na yardım etmiştir. Hani kafirler ikiden biri olarak O'nu (Mekke'den) çıkarmışlardı; ikisi mağarada olduklarında arkadaşına şöyle diyordu: "Hüzne kapılma, elbette Allah bizimle beraberdir."… (Tevbe Suresi, 40)
Allah'ın Kuran'da bildirdiği gibi, Peygamberimiz en zorlu görünen bir ortamda bile arkadaşına hüzne kapılmamayı tavsiye etmiştir. Müminler için en güzel örnek peygamber ahlakı olduğu için, onlar da zor ortamlarda bu güzel tavrı uygularlar.
Müminlerin hüzne kapılmamalarının en önemli nedenlerinden biri de, Allah'ın yarattığı her olayın kendileri için hayra dönüşeceğini bilmeleridir. Allah inanan insanlara dünyada güzel bir yaşam vaat etmiştir. Bu güzel yaşam içinde ömürlerini sürdüren müminler, Allah'ın kendilerini ahirette de, sonsuza kadar nimetlerin asla eksilmediği, dünyadakinden çok daha güzel olağanüstü mükemmellikte bir mekana yerleştireceğini umarlar. Kuşkusuz bu, bir insan için olabilecek en büyük müjdelerden biridir, ayrıca en büyük neşe kaynağıdır. Bundan dolayı da müminler asla hüzne kapılmazlar. Allah müminleri şöyle müjdelemiştir:
"Şüphesiz: "Bizim Rabbimiz Allah'tır" deyip sonra dosdoğru bir istikamet tutturanlar (yok mu); onların üzerine melekler iner (ve der ki:) "Korkmayın ve hüzne kapılmayın, size vadolunan cennetle sevinin." "Biz, dünya hayatında da, ahirette de sizin velileriniziz. Orda nefislerinizin arzuladığı herşey sizindir ve istediğiniz herşey de sizindir." (Fussilet Suresi, 30-31)

Denizin göz kamaştırıcı mücevherleri İNCİLER
İnsan dünya üzerinde her nereye gözünü çevirip bakacak olsa ihtişamlı bir yaratılış, kusursuz bir tasarım ve hayret verici özelliklerle karşılaşır. Allah, insanlar için yeryüzünde görünümü son derece güzel olan pek çok bitki ve hayvan türü yaratmıştır. Doğadaki her detayı insanın zevk duyacağı, lezzet alacağı şekilde var etmiştir. Tüm bunlarla birlikte yeryüzünde pek çok süs eşyasını da Allah insanların hizmetine sunmuştur. Bu süs eşyalarından biri olan inciler ihtişamlı güzelliklerinin yanısıra, her yönden ilginç özelliklere de sahiptirler. (Harun Yahya, İhtişam Her Yerde)









İncilerin oluşum aşamaları hayranlık uyandırıcıdır. İncileri genellikle inci midyesi denilen ve pek çok türü bulunan istiridyeler üretirler. Bu istiridyelerin kabuklarının dirençleri oldukça yüksektir. Açılması son derece zor olan dış kabuklarının kalsiyum karbonat esaslı olan bileşimleri birçok düşman için de caydırıcıdır. Kalsiyum karbonat maddesi aynı zamanda istiridyenin inciyi oluşturmasında da önemli rol oynamaktadır.
İstiridyeler içlerine kum, çakıl veya zarar verecek parazit organizmalar girdiğinde bundan rahatsız olurlar. Bu gibi durumlarda bir korunma yöntemi olarak bu davetsiz misafiri izole ederler ve üzerini sedefle kaplamaya başlarlar. İşte bu kaplama işlemi incinin oluşumundaki ilk aşamadır. İstiridyenin içine giren yabancı cisimler incilerin oluşması için bir çekirdek görevi görürler. Yıllar boyunca bu çekirdek maddenin üstü ince kalsiyum karbonat katmanlarının üst üste gelmesiyle kaplanacaktır.
Peki istiridyenin içinde sedef maddesi nasıl oluşmaktadır? İstiridyenin iç derisindeki katmanlarda sedefi oluşturan iki ana madde bulunur. Bir katmanda inciyi meydana getiren ve "aragonite" adı verilen, kalsiyum karbonat içerikli bir mineral, diğerinde ise incideki bu aragonite maddesini bir arada tutacak olan uhu benzeri "conchiolin" maddesi bulunur. Aragonite yarı şeffaf bir madde olduğu için inciye parlaklık kazandıracaktır. Bu iki maddenin istiridye (aslında beyni bile olmayan bir et parçası) tarafından üretiliyor olması, sonra bunların bir araya gelip bir toz tanesini kaplayarak inci gibi bir güzelliği oluşturması elbette ki düşündürücüdür. İstiridyenin korunma amaçlı ürettiği inci, insanlar için estetik bir süs olarak yaratılmaktadır.
Allah Rahman Suresi'ndeki "İkisinden de inci ve mercan çıkar." (Rahman Suresi, 22) ayetiyle incilere dikkat çekmiştir. Ayrıca Kuran'da, dünyada insanlara bir güzellik olarak sunulan incilerden cennet süslerinden biri olarak da bahsedilmektedir.

Masaüstü Görünümü