Harun Yahya

Faşizm tehlikesi

Faşizmin daha da güçlenmesine imkan tanıyacak sosyal şartların gelişmesi ihtimal dahilindedir. Bu yüzden faşizm hala dünya için bir tehlike olmaya devam etmektedir.

Faşizm, 20. yüzyılda doğmuş ve yayılmış bir ideoloji olarak bilinir. I. Dünya Savaşı'nın hemen ardından dünyada hızla yayılmış, Almanya ve İtalya başta olmak üzere Yunanistan, İspanya ve Japonya gibi ülkelerde faşist yönetimler iktidarı ele geçirmişlerdir. Bu ülkelerde yaşayan insanlar faşist yönetimlerin baskıcı ve şiddet yanlısı yönetimleri yüzünden çok büyük acılar çekmişler ve insanlık dışı vahşetlere maruz kalmışlardır. Çözümü ise bu güç ve şiddet karşısında sinmekte bulmuşlardır.

Faşizmin kanlı bilançosu

Kavganın, kaba kuvvetin, saldırganlığın, kan dökücülüğün, şiddetin hakim olduğu bu sistemlerde, başta bulunan faşist diktatör ve yönetici kadro, kurdukları milis organizasyonlar, gizli polis örgütleri ve faşist birliklerle toplum üzerinde terör estirmişlerdir. Üstelik faşist ideolojiyi, eğitimden kültüre, dinden sanata, devlet yapısından askeri sisteme, polis teşkilatından insanların özel yaşamına dek hemen her alanda hayata geçirmişlerdir. Faşizmin başlattığı II. Dünya Savaşı ise, insanlık tarihinin en büyük felaketlerinden biri olmuş ve ardında 55 milyon ölü bırakmıştır.

Ancak faşizm geçmişte kalan ve bugün sadece tarih sayfalarında karşılaştığımız bir ideoloji değildir. Her ne kadar bugün faşizmi adı konmuş bir rejim olarak açıkça uygulayan devletler olmasa da, faşist ruha sahip iktidarlar, siyasi gruplar ve partiler hala dünyanın birçok ülkesinde isim ve taktik değiştirerek etkin durumdadır ve insanlara benzer bir zulmü yaşatmaktadır. Gelecekte faşizmin daha da güçlenmesine imkan tanıyacak sosyal şartların gelişmesi de ihtimal dahilindedir. Bu yüzden faşizm hala dünya için bir tehlike olmaya devam etmektedir.

Faşizm'in anlamı

"Faşizm" kelimesi eski Roma'da otoriteyi temsil eden bir baltanın çevresine bağlanmış bir demet sopa anlamına gelen Latince "fascis" kelimesinden gelir.

Faşizm terimi ilk olarak, İtalya'da 1922-1944 yılları arasında iktidarda bulunan Benito Mussolini önderliğindeki yönetim tarafından kullanıldı. Balta çevresine bağlanmış sopa demetleri figürü de bu ilk faşist partinin amblemi oldu. İtalya'nın ardından 1933-1945 yılları arasında Almanya'da ve 1939-1975 yılları arasında İspanya'da faşist partiler iktidardaydı. II. Dünya Savaşı sonrasında ise Güney Amerika ve diğer bazı az gelişmiş ülkelerde kurulan diktatörlük benzeri rejimler de genel olarak faşist olarak nitelendirildi.

Faşizmin neyi ifade ettiğine baktığımızda ise, bunun cevabını en özlü olarak Mussolini'nin 1932 yılında İtalyan Ansiklopedisi için yaptığı faşizm tanımında görebiliriz:

Faşizm, günümüzde her ne kadar insanlığın gelişimini ve geleceğini politik düşüncelerden ayrı olarak ele almaktaysa da, ne sürekli bir barış olasılığına ne de bunun faydalı olacağına inanmaktadır. Bundan dolayı barışseverlik doktrinini reddeder. Savaş tüm insan enerjisini en yüksek gerilim noktasına taşır ve asalet damgasını onu karşılamaya cesareti olan insanların üstüne vurur. Tüm diğer meselelerin hiçbiri insanı ölüm ve yaşam arasında seçim yapma gibi büyük bir alternatife götüremez... Faşist, yaşamı... mücadele ve fetih olarak görür ve yakınındakilerden, uzaktakilerden, çağdaşlarından ve sonra geleceklerden çok üstün tutar. (http://www.ford-ham.edu/halsall/mod/ mussolini-fascism.html)

Mussolini'nin de üzerinde durduğu gibi faşizmin ana özelliği Darwinist bir çatışma ve savaştır. Darwinizm, giriş bölümünde de belirttiğimiz gibi, "güçlü olanın hayatta kalıp, zayıf olanın elendiğini" iddia etmekte, bu nedenle de insanların hayatta kalabilmek için daimi bir mücadele içinde olması gerektiğini öne sürmektedir. Bu fikirden yola çıkan faşizmde de, bir milletin gelişiminin ancak savaşla mümkün olacağına inanılır ve barış, gelişimi yavaşlatan bir unsur olarak görülür.

Aynı düşünce, faşizmin Siyonist Yahudiler arasındaki temsilcisi sayılan Vladimir Jabotinsky tarafından da ifade edilmiştir. İsrail radikal sağının fikri öncüsü olarak kabul edilen Jabotinsky, 1930'lardaki bir açıklamasında, faşist zihniyeti şöyle özetlemiştir:

Günümüz ahlak kuralları içinde çocuksu hümanizmin etkisi yoktur. Dünya siyasal yaşamını şekillendirecek olgu, sadece ve sadece güçtür. Komşusu ne kadar iyi ve candan olursa olsun, ona inananlar aptaldırlar. Adalete inananlar da aptaldırlar. Adalet, bileği güçlü olanın ve bu bileği büyük bir ısrarla isteklerini gerçekleştirmek için kullananındır. (R. Patai, Encyclopedia of Zionism and Israel, 1971, s. 597-599)

Bu sözlerden anlaşıldığı gibi, faşizm aslında insanlığın, Darwinizm'in öngörüleri doğrultusunda "orman kanunlarına" göre düzenlenmesinin ideolojisidir.

Irkçılığa dayalı saldırgan milliyetçilik


Faşizmin bir diğer özelliği ırkçılığa dayalı, saldırgan bir milliyetçilik anlayışıdır. Bu milliyetçilik anlayışı, insanın kendi milletini sevmesi ve onun için çalışması olarak özetlenebilecek ılımlı milliyetçilik anlayışından çok farklıdır. Faşizmin saldırgan milliyetçiliği, kendi milletinin tüm diğer milletlere tahakküm etmesini, onları ezmesini, köleleştirmesini hedefler. Bu hayal uğruna kendi milletine büyük acılar çektirmekten de çekinmez. Faşistlerin milliyetçiliği, aslında milliyetçilik kavramını, savaş, işgal, katliam gibi siyasi emellere ve "kan dökme" hedefine alet etmekten ibarettir.

Faşist bir rejim, diğer milletlere tahakküm etmek istediği gibi, kendi milletine karşı da baskı ve zor kullanır. Faşizmdeki temel toplumsal politika, bir fikri dayatma, mecburen kabul ettirmedir. Faşizm, hem tek tek bireylerin, hem de bütün olarak toplumun düşünce ve davranışını aynı doğrultuda biçimlendirmeyi amaçlar. Bu amaca varabilmek için her türlü propaganda yönteminin yanısıra zor ve şiddet kullanır. Kendisi gibi düşünmeyen herkesi düşman ilan eder. Hatta, Nazi Almanyası'nda olduğu gibi geniş çaplı bir katliama kadar gidebilir.

Tüm bunlar, faşizmin oluşturduğu toplum yapısının ve siyasi rejimin çok kısa bir tarifidir. Ama asıl mesele, faşizmin nereden doğduğunu ve sonra nasıl olup da yaygınlaştığını, iktidara geldiğini, kitleleri ardından sürüklediğini anlayabilmektir. Bunu anlamak önemlidir, çünkü faşizm II. Dünya Savaşı'ndan sonra tarihe gömülmüş sanılsa da, halen çeşitli şekillerde ortaya çıkmaktadır. Faşizm sadece bir siyasi sistem değil, aynı zamanda bir kültürdür ve bu kültür Nazi Almanyası ve Mussolini İtalyası gibi siyasi rejimler kurmasa bile, dünyanın dört bir yanında insanlara acılar çektirmeye devam etmektedir.

Faşizmin hedefi dindir.


Bugün dünyadaki farklı yöntem ve kılıklarla insanların karşısına çıkan faşist akımların tanınması, bunların gerçek kökeninin ve amaçlarının ortaya çıkartılması faşizm tehlikesine karşı alınmış önemli bir önlem olacaktır. Bu sayede kimi zaman "dindar" görünümüne bürünen faşizmin bu maskesinin indirilmesi, faşizmin gerçekte tamamen hak dine karşı bir sistem olduğunun ortaya çıkarılması da sağlanmış olacaktır.

Bir hastalıktan kurtulmak için öncelikle ona yol açan mikrobu ya da virüsü tespit etmek, onunla mücadele etmek ve onun panzehirini bulmak gerekir. Böylece hastalığa elverişli zemin hazırlayan şartlar ortadan kalkar. Bu yapıldıktan sonra hastalığın etkilerini yok etmek kolaydır. Benzer şekilde, "faşizm" denilen kabustan kurtulmanın yolu da, faşizmin fikri dayanaklarıyla ve onu geliştiren etkenlerle yine fikri alanda mücadeleden geçmektedir. Bu yazı dizisi boyunca da göreceğimiz gibi, faşizmin günümüzdeki fikri dayanaklarının en önemlisi Darwinizm'dir. Darwinizm insanlara bilimsel bir teori olarak tanıtılır, oysa gerçek bu değildir. Darwinizm, "insan gelişmiş bir hayvandır", "bazı ırklar evrim sürecinde geri kalmıştır", "doğada kıyasıya bir mücadele vardır, bu mücadelede güçlü olan kazanır, zayıf olan elenir" gibi iddialarıyla, 20. yüzyılda, başta faşizm olmak üzere birçok zararlı ideolojiye destek vermiştir. Bu açıdan, -ileride detaylı olarak ele alınacağı gibi- söz konusu ideolojilerin neden olduğu zulmün ve vahşetin baş sorumlularındandır.

Ülkemizde faşist eylem ve uygulamaların olmaması, buna niyet edenlerin daha en başında engellenmiş olmaları, ayrıca Darwinizm'in yaygın kabul görmemesi, bu konuya karşı duyarsız kalınmasına neden olmamalıdır. Çünkü vicdan ve akıl sahibi her insan, yeryüzünde bozgunculuk çıkaran, barışı ve huzuru bozmaya yeltenen her türlü güç ve ideoloji ile ilmi ve fikri bir mücadele içinde olmalıdır. Çünkü barış ve güvenlik Allah'ın insanlara bir emridir. Allah Kuran'da şöyle buyurmaktadır:

Ey iman edenler, hepiniz topluca "barış ve güvenliğe (İslam'a) girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır. (Bakara Suresi, 208)

Masaüstü Görünümü