Harun Yahya

Pakistan depreminin ardından

Allah "Bizim, sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı ve gerçekten Bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?" (Müminun Suresi, 115) ayetinde insanların belli bir amaç üzere yaratıldıklarını bildirmiştir. İnsanın yaratılış amacı, "… insanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım." (Zariyat Suresi, 56) ayetiyle haber verildiği gibi Allah'a kulluk etmektir.

Allah'a ibadet etmek için yaratılan insanın önünde ortalama altmış-yetmiş yıllık kısa bir ömür vardır. Herkes kendisi için belirlenmiş bir süre kadar yeryüzünde kalacaktır ve bu vaktin bilgisi sadece Allah Katında saklıdır. Apaçık olan gerçek ise "… dünya hayatı, ahirette (ki sınırsız mutluluk yanında geçici) bir meta'dan başkası değildir." (Rad Suresi, 26) ayetinde de bildirildiği gibi, sonsuz ahiret hayatının yanında dünya hayatının çok kısa olduğudur.

İnsan, dünyada olaylar karşısında gösterdiği tavırlarla, sahip olduğu ahlakla ve içinde taşıdığı niyetiyle denenmektedir ve kişinin sadece "iman ettim" demesi kesinlikle yeterli değildir. İmanını tavırlarıyla da göstermelidir. Çünkü kıyamet gününde gizli ya da açık, hayatına dair herşey ortaya dökülecek, çok hassas bir hesap yapılacaktır. Bu hesapta "… bir hurma çekirdeğindeki iplikçik kadar..." (Nisa Suresi, 49) bile haksızlığa uğratılmayacaktır. İyilikten yana yaptıkları ağır basanlar sonsuz güzelliklerle bezenmiş cennet yurdunda ağırlanırken, kötülüğü ve zulmü kendilerine yol edinenler sonsuz cehennem azabıyla karşılık bulacaklardır. Zira Allah bu kısa hayatı insanları denemeden geçirerek iyi ve doğru olanları diğerlerinden ayırt etmek için yaratmıştır. Mülk Suresi'nde bu gerçek şöyle bildirilir:


O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı... (Mülk Suresi, 2)

 

İnsan hayırla da şerle de denenmektedir


Kuran ayetlerinde insanların hayırla olduğu gibi şerle de denenebilecekleri bildirilmektedir:

Senden önce hiçbir beşere ölümsüzlüğü vermedik; şimdi sen ölürsen onlar ölümsüz mü kalacaklar? Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz Bize döndürüleceksiniz. (Enbiya Suresi, 34-35)



İnsanın bolluk, zenginlik ve çok büyük nimetler içindeyken de Allah'ın razı olacağı güzel ahlakı göstermesi, her tavrında Allah'a yönelip dönmesi ve O'nun emir ve tavsiyelerine çok büyük bir titizlik göstermesi gerekir. Çünkü bolluk dünyanın geçici süslerine dalan insan için bir fitne konusu, bir deneme, unutturup yanıltan bir etken olabilir. Ama imanlı bir insan ne kadar büyük nimetler içinde olursa olsun asla Allah'a karşı nankörlük etmez.

İnsan bunun yanında felaketlerle, hastalıklarla, inkarcılardan gelen türlü baskılarla, incitici söz, iftira, tuzak, alay zulmü gibi olaylarla da denenebilir. Fakat Müslüman bunların hepsinin imtihanın bir parçası olduğunu bilir ve bunlara sabır göstermenin güzelliklere açılan bir yol olduğunu unutmaz. Çünkü Müslümanlar, dünyaya karşılık ahireti satın alarak kendileri için hayırlı bir ticaret yapmışlardır. Canlarının, mallarının ve sahip oldukları herşeyin Allah'a ait olduğunu bildikleri için, bunlarda meydana gelen bir eksilme veya artış onların ahlaklarını, düşünce yapılarını ve Allah'a olan sadakatlerini asla etkilemez.

İnsan dünyada her türlü sıkıntıyla karşılaşabilir, çünkü bu Allah'ın Kuran'da bildirdiği, değişmeyen bir kanunudur. Üstelik bu sıkıntı ve zorluk anları, insanın hiç karşılaşmayı ummadığı zamanlarda da ortaya çıkabilir. Ve çok uzun bir zaman dilimini kapsayabilir veya böyle görünebilir. Örneğin bir felaketle sahip olduğu herşeyi ve herkesi kaybedebilir, zenginken fakir düşebilir, başarılı olduğu bir konuda ummadığı bir başarısızlıkla karşılaşabilir, hastalanabilir, sakat kalabilir… Ama bunların hepsi bu kişi için bir denemedir ve Allah böyle denemelere sabreden kullarını sonsuz bir güzellikle müjdelemiştir.


Her nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir. Andolsun, mallarınızla ve canlarınızla imtihan edileceksiniz ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve şirk koşmakta olanlardan elbette çok eziyet verici (sözler) işiteceksiniz. Eğer sabreder ve sakınırsanız (bu) emirlere olan azimdendir. (Al-i İmran Suresi, 185-186)



İman edenlerin bu zorluklar karşısında gösterdikleri üstün ahlak, cesaret ve metanet, onların ahiret karşılıklarını ve derecelerini artırmaktadır. Bakara Suresi'nde inananların dünyada yaşadıkları imtihan konularının neler olabileceği ve bunlar esnasında gösterdikleri güzel tavır şu şekilde tarif edilmiştir:



Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele. Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki: "Biz Allah'a ait (kullar)ız ve şüphesiz O'na dönücüleriz." Rablerinden bağışlanma (salat) ve rahmet bunların üzerinedir ve hidayete erenler de bunlardır. (Bakara Suresi, 155-157)



Bir Müslümanın imanının gücünü ve ahlakının üstünlüğünü gösteren şeylerden biri, zorluk anlarında sergileyeceği tavır güzelliğidir. Bu zorluk anları da Kuran'da tarif edildiği gibi iman edenlerin çok şiddetli denemelerden geçirildikleri, "Hani onlar, size hem üstünüzden, hem alt tarafınızdan gelmişlerdi; gözler kaymış, yürekler hançereye gelip dayanmıştı…" (Ahzab Suresi, 10) ayetinde belirtildiği gibi şiddetli sıkıntılarla çevrelendikleri dönemlerdir. Kuran'da tarif edilen "yüreklerin hançereye dayandığı" bu dönemler, insanın tahayyül edebileceği her türlü zorluğun, hastalıkların, felaketlerin üst üste geldiği dönemlerdir. Kuran'da, elçilerin ve salih müminlerin tarih boyunca karşılaştıkları bu tür zorluklar örnek verilmekte ve bu denemeler "dayanılmaz zorluklar" şeklinde haber verilmektedir. (Bakara Suresi, 214) Salih Müslümanlar üst üste gelen sıkıntılara ve tüm zorluklara "Biz Allah'a ait (kullar)ız ve şüphesiz O'na dönücüleriz." (Bakara Suresi, 156) cevabını veren, her şart ve durumda Allah’a tevekkül eden, teslimiyetle Allah’a yönelen kullardır.

Kadere Teslimiyet


Müslüman, Allah'ın herşeyi bir kader üzere yarattığını ve başına gelenlerin sadece Allah'ın dilemesiyle gerçekleştiğini bilir. Bu nedenle başına gelen herşeye büyük bir şevk ve neşeyle sabır gösterir. İnsanların hayatlarını tüm ayrıntılarıyla yaratan Allah'tır. En'am Suresi'nde yeryüzünde meydana gelen küçük büyük tüm olayların Allah'ın dilemesiyle gerçekleştiği şu şekilde ifade edilir:


Gaybın anahtarları O'nun katındadır, O'ndan başka hiç kimse gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi (ve herşey) apaçık bir kitaptadır. (En'am Suresi, 59)


İnsan, zamana bağlı yaşayan ve olayları sadece yaşadığı andan bakarak değerlendirebilen bir varlıktır. Ve insan, geleceği bilemediği için karşılaştığı olaylardaki uzun vadeli hikmetleri, güzellikleri ve hayırları da her zaman göremeyebilir. Fakat zamandan münezzeh olan ve zamanı yaratan Allah, zamana bağımlı olan tüm varlıkların hayatlarını "zamanın dışından" görüp bilmektedir. İşte bu noktada karşımıza çıkan kader gerçeğidir. Kader, Allah'ın geçmiş ve gelecek tüm olayları tek bir an olarak bilmesidir. Yani "sonucu bilinmeyen olaylar" sadece, bizim için birer "bilinmez"dir. Allah bizim bilemediğimiz bu olayların tümünü bilir.

İşte bu "kader ilmi" inkarcıların vakıf olamadıkları büyük bir ilimdir. Müslümanların dünya hayatındaki tüm zorluklara ve denemelere güzel bir sabır göstermelerine vesile olan da bu ilimdir. İman edenler "Allah'ın izni olmaksızın hiçbir musibet (hiç kimseye) isabet etmez. Kim Allah'a iman ederse, onun kalbini hidayete yöneltir. Allah, herşeyi bilendir." (Teğabün Suresi, 11) ayetinde de bildirildiği gibi, başlarına gelen herşeyin bir kader üzere gerçekleştiğini bilmenin rahatlığını ve huzurunu yaşarlar.

Kader gerçeğini bilen ve imtihanın bu sırrını kavrayan bir Müslüman, başına gelen her türlü musibeti, açlığı ya da fakirliği bir güzellik olarak görür ve bunlardan çok büyük bir zevk alır. Çünkü bu denemeler karşısında gösterdiği güzel ahlakın Allah Katında çok değerli olduğunu bilir. Bu, müminlere has bir zevktir. Müslümanlar bu tip sıkıntılar karşısında hüzün, stres, acı, panik, korku gibi duygular yaşamazlar. Çünkü Allah'ın hayır ya da şer olarak görünen tüm olayları, Müslümanların hayrına çevireceğini bilirler. Ancak burada yanlış anlaşılmaması gereken bir nokta vardır: müminler dünyada her türlü sıkıntı ve zorlukla karşılaşabilirler, mallarını kaybedebilirler, fiziksel olarak zayıf düşebilirler, hastalanabilir, yaralanabilir, ölebilir veya öldürülebilirler. Ancak bunların hiçbiri Müslümanlar için bir "şer" değildir. Allah bunlarla iman eden kullarını denemeden geçirir ve gösterdikleri sabrın karşılığını da hem dünyada, hem de ahirette kat kat fazlasıyla verir. Ve Müslümanlar bu kısa imtihan dönemi sonucunda sonsuz bir cennet hayatı ile mükafatlandırılırlar. Bu önemli gerçeğin bilincinde olan Müslümanlar, işte bu yüzden zorluklarla karşılaştıklarında şevklenirler. Müslümanların zorluk anlarında yaptıkları konuşmalar da onların yaşadıkları teslimiyeti ve tevekkülü gösterir. Kuran'da müminlerin zorluk karşısındaki tavırları bir ayette şöyle bildirilmiştir:


De ki: "Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim Mevlamızdır. Ve müminler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler." (Tevbe Suresi, 51)


Her Zorlukla Beraber Bir Kolaylık Vardır

Rabbimiz Kuran ayetlerinde, tüm sıkıntıların ve zorlukların yanısıra, iman sahiplerine çok büyük güzellikler ve kolaylıklar da vereceğini müjdelemiştir. Allah pek çok ayetinde salih müminlerin işlerinde büyük kolaylıklar kıldığını bildirir:


Demek ki, gerçekten zorlukla beraber kolaylık vardır. Gerçekten güçlükle beraber kolaylık vardır. (İnşirah Suresi, 5-6)


Ayetlerden de anlaşıldığı gibi, Allah zorluk ve sıkıntıyla karşılaşan müminlerin işlerini kolaylaştırmakta ve aynı zamanda onları Katından bir yardımla desteklemektedir. Ayetlerde Allah'ın inananlara meleklerle yardım ilettiği ve bunun da sadece bir müjde olması amacıyla yapıldığı bildirilmektedir. (Al-i İmran Suresi, 123-127) Allah meleklerle olan desteğinin yanında müminlerin üzerlerine güven ve huzur duygusu indirmektedir. (Tevbe Suresi, 40)

Müslümanların bir birlik içinde hareket etmeleri, herşeyin bir denemeden ibaret olduğunu bilmeleri, sonsuz ahiret yurduna hazırlık içinde olduklarının şuurunda olmaları, aslında bu zorluklar karşısında onlara verilmiş büyük birer kolaylık hükmündedir. Bunun yanında Allah müminleri dünyada da büyük bir güzellikle müjdelemektedir.

Bilindiği gibi, Peygamber Efendimiz (sav)'in hadislerinde kıyamete yakın bir zamanda yaşanacak ahir zaman hakkında çok detaylı bilgiler ve işaretler yer almaktadır. Bu bilgilere göre, ahir zamanda birbiri ardınca pek çok önemli olay gerçekleşecektir. Hadislerde ahir zamanın ilk döneminde büyük bir kaos, ahlaki bozulma, savaş, terör, açlık, çatışma, kargaşa ortamının oluşacağı haber verilmektedir. Depremlerin sıklaşması da Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav)’in haber verdiği kıyamet alametlerinden biridir:


Şu hadiseler meydana gelmedikçe kıyamet kopmayacaktır… depremler çoğalacak… (Ramuz-El Ehadis, 476/11)


Allah, güzel ahlaktan uzaklaşan, dejenerasyona uğrayan, kaos, çatışma ve doğal felaketlerle büyük bir yıkıma uğrayan toplumları doğru yola iletmek için “Hz. Mehdi” yani “doğruya götüren” sıfatını taşıyan üstün ahlaklı bir kulunu vesile kılacaktır. Hz. Mehdi ahir zamanın ilk döneminde insanlığın içerisinde bulunduğu tüm karışıklıklara, toplumsal sorunlara, sosyal sıkıntılara çözüm getirecek, tüm yeryüzüne barış, adalet, güvenlik, huzur, mutluluk ve güzel ahlakın hakim olmasına vesile olacaktır. Peygamber Efendimiz’in Altınçağ olarak isimlendirdiği bu kutlu dönem, bolluğuyla, bereketiyle, insanlara sağlayacağı her türlü konforuyla ve huzur dolu ortamıyla, tüm salih Müslümanlar için dünya hayatında çok üstün bir mükafattır. Altınçağ, Kuran ahlakının, adaletin, fedakarlığın, yardımseverliğin en yoğun olarak yaşandığı, kutlu bir dönem olacaktır.

Ahir zaman alametlerinin birbiri ardına gerçekleşiyor olması, bu kutlu dönemin yakınlaştığını bize haber vermektedir.

Masaüstü Görünümü