Harun Yahya

Türk düşmanlığının kısa tarihi

Siyasi tarihe baktığımızda, farklı ideolojilerin zaman zaman kendilerine sözde "bilimsel" dayanaklar aramaya çalıştıklarını görürüz. İddialı siyasi teorilerle ortaya çıkan ideologlar, ortaya attıkları görüşlerin "bilimsel" olduğunu öne sürmüş ve bu imajla birlikte kendilerine inanılırlık ya da meşruiyet sağlamaya çalışmışlardır. Örneğin Karl Marx ve Friedrich Engels, komünist ideolojiyi geliştirirken, tamamen "bilimsel" bir teori olduğunu savunmuşlardır. Bu nedenle de komünistler, kendi ideolojilerine "bilimsel sosyalizm" demeyi tercih ederler.

Elbette kendisini "bilimsel" ilan eden tek ideoloji komünizm değildir. Aynı şekilde ırkçılık ve faşizm de "bilimsellik" iddasıyla ortaya çıkmıştır. Hitler, Alman ırkının diğer tüm ırklardan üstün olduğu iddiasına dayanan ideolojisini, Almanların ve diğer ırkların kafataslarını ya da benzeri fiziksel yapılarını ölçerek sözde biyolojik yönden ispatlamaya çalışmıştır. Benzeri bilimsellik iddiaları, başka ırkçı ideologlar tarafından da tekrarlanmıştır.

Bunlar siyasi tarihin bilinen örnekleridir. Ancak biz yazımızda bunlar kadar ünlü olmayan, fakat aslında büyük önem taşıyan, özellikle de Türk Milleti'ni yakından ilgilendiren başka bir örneği inceleyeceğiz. İnceleyeceğimiz ideoloji, "Türk Düşmanlığı"dır. Bu kavram, kimi zaman bir tür ideoloji kimi zaman da en azından siyasi bir tavır olarak son bir kaç yüzyıldır Batı dünyasında etkilidir.

Türk düşmanlığı, önce Osmanlı'nın duraklama devirlerinde "Türkler Avrupa'dan silinip atılmalıdır" diyen Avrupalı devlet adamları ile başlamış, ardından Osmanlı'nın parçalanmasını hedefleyen 19. yüzyıl emperyalizminin temel düşüncelerinden birini oluşturmuştur. Kendilerini sözde "ileri ve medeni milletler" olarak gören kimi Avrupalılar, Türk Milleti'ni ve medeniyetini olabilecek en uzak coğrafyaya kadar sürülmesi gereken güya "geri ve ilkel" bir unsur olarak görmüşlerdir. Özellikle 19. yüzyılın sonunda ve 20. yüzyılın ilk çeyreğinde bu Türk düşmanı fikirler Avrupa başkentlerinde büyük etki uyandırmıştır. Ord. Prof. Enver Ziya Karal'ın yazdığına göre, o dönemde Avrupalılar arasında yaygın olan bu düşüncenin özeti şudur:

"Türkler sarı ırktandır. Turan kökenlidir. Göçebe ve zalim bir güruhtur. Her çeşit değişikliğe ve ilerleme fikrine düşmandır."

Bu fikrin tarihin eski bir döneminde kalmış bir yaklaşım olduğunu düşünmek ise büyük bir yanılgı olur. Çünkü Türk düşmanlığı bugün de hala bazı Batılı çevrelerde son derece canlıdır. Başta Almanya olmak üzere Batılı ülkelerdeki Türk azınlıklara karşı şiddet eylemleri düzenleyen, savunmasız Türk soydaşlarımızı acımasızca katleden neo-Naziler ve benzeri faşist gruplar, Türk düşmanlığını bir ideoloji olarak benimsemişlerdir. Avrupa ülkelerinin çeşitli uluslararası siyasi platformlarda Türkiye aleyhinde sergiledikleri önyargıların kökeninde de, 19. yüzyıldan miras olan Türk düşmanlığının kalıntıları yatmaktadır.

Kısacası, Türk düşmanlığı bir ideoloji olarak hala vardır ve canlıdır.

Bu noktada konunun ilginç bir yönüne dikkat etmemiz gerekir. Başta, farklı ideolojilerin kendilerine sözde "bilimsel" bir görüntü vermeye çalıştıklarından söz etmiştik. Acaba aynı durum Türk düşmanlığı için de geçerli midir? Bu fikrin gerisinde de ona "bilimsellik" boyası katan bir etken var mıdır?

Elbette vardır ve bu etken son 150 yıl içinde Türk Milleti'ne yönelik düşmanlığın temeli olan Darwin'in Evrim Teorisi'dir. Charles Darwin, Türk Milleti'ni "yarı maymun aşağı bir ırk" olarak tanımlayan ve yok edilmesi gerektiğini savunan fanatik bir Türk düşmanıdır. Dahası, ortaya attığı teori ile de Türk düşmanlığına sözde "bilimsel" dayanak kazandırmıştır. Günümüzün neo-Nazileri, hala Darwin'in Türk Milleti hakkındaki hezeyanlarından kuvvet bulmaktadırlar. (www.darwinizminsonu.com)

Darwin'in görüşlerini, özellikle de iç dünyasını ve yakın çevresi ile paylaştığı düşüncelerini en iyi yansıtan kaynak, ölümünden altı yıl sonra oğlu Francis Darwin tarafından yayınlanan Life and Letters of Charles Darwin (Charles Darwin'in Hayatı ve Mektupları) adlı kitaptır. Bu kitapta Darwin'in çok sayıda mektubu vardır ve bu mektuplarda ilginç görüşler dile getirilmektedir.

Bu kitap yayınlandıktan sonra İngiliz fikir adamları arasında önemli bir yankı uyandırmış, özellikle de Darwin'in taraftarları, kitabın her satırını inceleyerek kendilerine akıl hocalığı yapan kişinin görüşlerini etüd etmişlerdir.

Kitapta yer alan mektuplardan bir tanesi ise, oldukça önemli siyasi mesajlar taşıdığı için büyük dikkat çekmiştir. Özellikle İngiltere'nin Osmanlı İmparatorluğu'na cephe aldığı, İngiliz başbakanı Gladstone'un "Türkler insanlığın insan olmayan numuneleridir. Medeniyetimizin bekası için onları Asya steplerine geri sürmeli veya Anadolu'da yok etmeliyiz"1 gibi sözleri ısrarla tekrarladığı bir dönemde yayınlanan bu mektup kısa sürede önemli bir propaganda malzemesi haline gelmiştir. Çünkü Darwin'in bu mektuptaki fikirleri Gladstone'unkiyle aynı, hatta daha da fanatiktir.

Söz konusu mektup, Charles Darwin tarafından 3 Temmuz 1881 tarihinde W. Graham adlı bilim adamı arkadaşına yazılmıştır. Darwin, mektubun girişinde doğada bir amaç ve anlam olmadığı yönündeki klasik materyalist mantıklarını tekrar etmektedir. Cümlelerin devamında ise garip hezeyanlar sergilemektedir:

"Doğal seleksiyona dayalı kavganın, medeniyetin ilerleyişine sizin zannettiğinizden daha fazla yarar sağladığını ve sağlamakta olduğunu ispatlayabilirim. Düşünün ki, birkaç yüzyıl önce Avrupa, TÜRKLER tarafından işgal edildiğinde, Avrupa milletleri ne kadar büyük risk altında kalmıştı, ama artık bugün Avrupa'nın TÜRKLER tarafından işgali bize ne kadar gülünç geliyor. Avrupa ırkları olarak bilinen medeni ırklar, yaşam mücadelesinde TÜRK BARBARLIĞINA karşı galip gelmişlerdir. Dünyanın çok da uzak olmayan bir geleceğine baktığımda, BU TÜR AŞAĞI IRKLARIN çoğunun medenileşmiş YÜKSEK IRKLAR TARAFINDAN ELİMİNE EDİLECEĞİNİ (YOK EDİLECEĞİNİ) GÖRÜYORUM."2

Bu satırlarda Türk Milleti için söylenen sözlerin birer hezeyan oldukları, fanatikçe bir nefretin ve Türklük hakkındaki derin bir cehaletin ürünü oldukları açıktır.

Darwin, Türk Milleti'nin yakında Avrupalılar tarafından yok edileceğini öne sürmektedir. Bu işi gerçekleştirmesini umduğu Avrupalıları "medenileşmiş yüksek ırklar" olarak tarif etmekte, Türk Milleti'ne de kendince "aşağı ırk" yakıştırması yapmaktadır.

Ancak burada Darwin'in bu hezeyanını önemli bir mesajla birlikte dile getirdiğine dikkat etmek gerekir. Darwin, bu cümleleri, "doğal seleksiyon medeniyetin ilerleyişine katkıda bulunmaktadır" şeklinde bir giriş yaparak söylemektedir. Yani Türk Milleti'nin yok edilmesi hedefinin kendince, doğa kanunlarının bir gereği olduğunu ve medeniyetin ilerleyişine de katkıda bulunacağını iddia etmektedir!...

Darwin'in Türk Milleti ile ilgili bu sözlerinin, İngiltere'nin Mısır'ı işgalinden bir yıl önceye rastlaması da oldukça anlamlıdır. Anlaşılan, İngiliz yönetiminin Mısır'ın işgali ile başlayacak bir "Osmanlı'yı parçalama" stratejisinin kurulduğu sıralarda Darwin, "Türklerin yakında yok olacaklarını görüyorum, bu doğal seleksiyonun gereğidir" diyerek, bu stratejiye kendince katkıda bulunmuştur.

Darwin'in Türk düşmanlığına sağladığı bu desteğin etkisi, günümüzde bile sürmektedir. Başta Almanya olmak üzere çeşitli Batılı ülkelerdeki neo-Nazi ve faşist gruplar, Türklere karşı yürüttükleri karalama kampanyasında hala Darwin'in bu sözlerine atıfta bulunmaktadırlar. Internetteki çeşitli neo-Nazi sitelerinde, Darwin'in "Ari ırkın üstünlüğü" hakkındaki sözlerinin yanında Türk Milleti hakkındaki hezeyanı da yer almaktadır. Almanya'daki Türk soydaşlarımızı acımasızca katleden, evlerini kundaklayan, işyerlerini yağmalayan "dazlak"lar, Darwin'in görüşlerinden güç bulmaya devam etmektedirler.

Solingen'de ve Türklere ait yerleşim merkezlerinde soydaşlarımıza ait evlerin ve iş yerlerinin kundaklanması, eski Sovyetler Birliği'nin Türk topluluklarını yıllarca esaret altında tutmaları, Kıbrıs'ta Türklere yapılan mezalim, Batı Trakya, Makedonya, Doğu Türkistan gibi bölgelerde soydaşlarımıza yönelik asimilasyon politikaları ve katliamlar, Batılı ülkelerin tamamına yakınının Türkleri aralarına sokmamak için vize uygulamaları, Ermeni Soykırımı iddialarıyla dünya çapında haksız bir kamuoyu oluşturma çabaları ve son olarak ekonomik ve siyasi yönden Türkiye'yi zaafa uğratma planları, hep aynı Türk ve Türklük düşmanı ırkçı anlayışın tezahürüdür.

Bütün bu örnekler, 19. yüzyılda Batı emperyalizmi tarafından körüklenen, o zamandan bu yana da çeşitli çevreler tarafından ısrarla ayakta tutulan "Türk düşmanlığı" akımının ardında, Darwinizm'in önemli bir yeri olduğunu göstermektedir. Elbette ki Türklere düşman olan toplum, grup ya da kişiler tarihin her döneminde var olmuştur. Ancak ilk kez Darwin bu düşmanlığa sözde bilimsel bir dayanak sağlamış, Türk Milleti'nin "geri ve ilkel" bir millet olduğu şeklindeki safsatalara bilimsel bir kılıf bulmuştur.

Bu ise milletini ve vatanını seven her Türke, Darwinizm'e karşı tavır almak, bu ırkçı ideolojiyi reddetmek ve geçersizliğini de elinden geldiğince ortaya koymak görevini yükler. Aksi takdirde, eğer Darwinizm'i savunursa, kendi milletini yok etmek isteyen bir dünya görüşüne hizmet etmiş olacaktır.


1.Süleyman Kocabaş, Hindistan Yolu ve Petrol Uğruna Yapılanlar, Türkiye ve ingiltere, 1. b., İstanbul, Vatan Yayınları, 1985, s.231Francis 2.Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin, vol. I, 1888. New York: D. Appleton and Company, s.285-286
2.Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin, vol. I, 1888. New York: D. Appleton and Company, s.285-286


Masaüstü Görünümü