Harun Yahya

RAMAZAN 2008. 10. GÜN











Herkesin (her toplumun) yüzünü çevirdiği bir yön vardır. Öyleyse hayırlarda yarışınız. Her nerede olursanız, Allah sizleri bir araya getirecektir. Şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir. (Bakara Suresi, 148)















  “Her ümmetin bir fitnesi vardır, benim ümmetimin fitnesi de maldır.”
(Mehmed Zahid Kotku, Hadislerle Nasihatlar, Cilt 1, s.43; Buhari ve Müslim'den)








MÜSLÜMAN NASIL KONUŞMALIDIR?


Kötülüğe yönelten konuşmalardan sakınarak

Müminler söyledikleri her sözün Kuran'a uygun ve rahmani bir üslup içerisinde olmasına gayret ederler. Diğer müminlere fayda verecek, onları Allah'a yakınlaştıracak, şevklendirecek, huzur ve güven verecek, ferahlatacak, neşelendirecek konuları gündeme getirmeye çalışırlar. Onların huzurunu, neşesini kaçıracak, akıllarını gereksiz yere meşgul edecek, kalplerine vesvese ya da tedirginlik verecek konuları ise özenle konuşmamaya titizlik gösterirler.

Münafık karakterli kimseler ,konuşmalarıyla birbirlerini Kuran ahlakına muhalif olabilecek, harama teşvik eden, dünyayı sevdiren, karanlık işlere teşvik eden bir çizgiye çekmeye çalışırlar. Kuran ahlakında hiçbir şekilde yeri olmayan konularda bu kişilerin hep şevkli bir üslup içerisinde oldukları görülür. Allah'ın yasakladığı bu tarz davranışların müminler arasında yaygınlaşmasına çalışan bir üslup kullanırlar.

Münafıkların, müminlere getirdikleri fikirler, öne sürdükleri mantıklar hep Kuran ahlakından uzak, inkarcıların karanlık ruhunu yansıtır niteliktedir. Bu üslubu tanıyan müminlerse daha bu kişi sözüne başlar başlamaz, şeytani bir mantık öne sürebileceğini bilerek, onu temkinli şekilde dinler ve Kuran ahlakını yaşamaya çağırırlar.

Müjdeli ve sevinç verici konuşmalar yapmak

...Allah'tan daha çok ahdine vefa gösterecek olan kimdir? Şu halde yaptığınız bu alışverişten dolayı sevinip-müjdeleşiniz. İşte 'büyük kurtuluş ve mutluluk' budur. (Tevbe Suresi, 111)

Allah müminlere birbirleriyle müjdeleşmelerini hatırlatmaktadır. İman edenlerin sevinçlerinin ve neşelerinin kaynağı, Allah'ın, kendilerini 'büyük bir kurtuluşa' ulaştıracak olan doğru yola iletmiş olmasıdır. Müminler mallarını ve canlarını Allah'ın rızasını ve cennetini kazanabilecekleri hayırlı davranışlarda bulunmaya adamışlardır. Bu, bir insanın dünya hayatında yapabileceği en akılcı ve en güzel karşılığı olan alışveriştir. İşte iman edenler de bu hayırlı davranışlarından dolayı müjdeleşmektedirler.

Sözün en güzelini söyleyerek

Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır. (İsra Suresi, 53)

Müslümanlar bir söz söylemeden önce mutlaka vicdanlarına danışır, daima sözün en güzelini söylemeye çalışırlar. Karşı tarafı huzursuz edecek, kalbine vesvese ya da sıkıntı verecek tek bir söz dahi söylememeye özen gösterirler. Tam tersine onların kalplerine huzur verecek, içlerini açacak, neşelendirecek, şevklendirip harekete geçirecek şekilde konuşmayı hedeflerler. Karşılarındaki insanları daha iyiye teşvik etmek, imani açıdan daha da güçlendirmelerini sağlamak, onları Allah'a daha da yakınlaştırmak amacıyla konuşurlar.

Dil Eğip Bükmeden Konuşmak

Müminlerin titizlikle kaçındıkları konulardan biri, Kuran'da ifade edildiği şekliyle 'dil eğip bükerek konuşmak'tır. 'Dil eğip bükerek konuşma'nın anlamı, son derece açık ve anlaşılır olan Kuran ayetlerini olduğundan farklı yorumlamaya çalışmaktır. Kuran'ın bir ayetinde Allah, dil eğip bükerek konuşmanın, kalplerinde imandan yana bir kayma olan münafıklara ait bir özellik olduğunu şöyle bildirmektedir:

“Sana Kitab'ı indiren O'dur. Ondan, Kitab'ın anası (temeli) olan bir kısım ayetler muhkem'dir; diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Allah'tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: "Biz ona inandık, tümü Rabbimiz'in Katındandır" derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez.” (Al-i İmran Suresi, 7)

Bu kimseler aslında Kuran ayetlerini vicdanen çok iyi anlayabilecekleri halde, kendi nefislerinin istekleri doğrultusunda hareket ederek ayetlerin anlamını çarpıtmaya çalışırlar. Özellikle de kendi menfaatleriyle çatıştıkları konularda, Kuran'a uymak yerine, din ahlakını kendi hevalarına uydurmak isterler. Bir ayette münafıkların dillerini eğip bükerken aslında yalan söylediklerinin şuurunda oldukları şöyle açıklanmaktadır:

“Onlardan öyleleri vardır ki, dillerini Kitab'a doğru eğip bükerler, siz onu (bu okur göründüklerini) Kitap'tan sanasınız diye. Oysa o Kitap'tan değildir. "Bu Allah Katındandır" derler. Oysa o, Allah Katından değildir. Kendileri de bildikleri halde  Allah'a karşı (böyle) yalan söylerler.” (Al-i İmran Suresi, 78)







www.harunyahya.org






İki Melek Hz. Lut’a Kavminin Helak Olacağını Bildirmiştir


İçinde yaşadığı sapkın topluluğu Allah’ın azabıyla uyarıp korkutan Hz. Lut’u kavmi yalanladı.

Lut da; hani kavmine demişti: "Siz gerçekten, sizden önce alemlerden hiç kimsenin yapmadığı 'çirkin bir utanmazlığı' yapıyorsunuz. Siz, (yine de) erkeklere yaklaşacak, yol kesecek ve biraraya gelişlerinizde çirkinlikler yapacak mısınız?" Bunun üzerine kavminin cevabı yalnızca: "Eğer doğru söylüyor isen, bize Allah'ın azabını getir" demek oldu. (Ankebut Suresi, 28-29)

Kavminden bu cevabı alan Hz. Lut, Allah'tan yardım istedi:

Dedi ki: "Rabbim, fesat çıkaran (bu) kavme karşı bana yardım et." (Ankebut Suresi, 30)

Hz. Lut'un isteği üzerine Allah, insan görünümünde iki melek gönderdi.  Bu melekler, Hz. Lut'a gelmeden önce Hz. İbrahim'e gitmişlerdi. Hz. İbrahim'e yaşlı karısının bir çocuk doğuracağı müjdesini veren elçiler asıl gönderiliş sebeplerini de açıkladılar: Azgın Lut Kavmi, helak edilecekti.

(İbrahim) dedi ki: "Şu halde sizin asıl isteğiniz nedir, ey elçiler?" "Doğrusu biz, suçlu-günahkar bir kavme gönderildik" dediler. "Üzerlerine çamurdan (iyice sertleşip kaskatı kesilmiş) taşlar yağdırmak için. (Ki bu taşların her biri,) Rabbinin katında ölçüyü taşıranlar için (herkese ayrı ayrı) işaretlenmiştir." (Zariyat Suresi, 31-34)

Ancak Lut ailesi hariçtir; Biz onların tümünü muhakkak kurtaracağız. Ama karısını (kurtaracaklarımız) dışında tuttuk, o, geride kalanlardandır. (Hicr Suresi, 59-60)

Elçilikle görevlendirilmiş melekler Hz. İbrahim'in yanından çıktıktan sonra Hz. Lut'a geldiler. Elçileri tanımayan Hz. Lut önce endişeye kapıldı, ancak onları Allah'ın gönderdiğini anladı:

Elçilerimiz Lut'a geldiği zaman, onlardan dolayı kaygılandı, göğsünü bir sıkıntı bastı ve: "Bu, zorlu bir gün" dedi. (Hud Suresi, 77)

(Lut) Dedi ki: "Sizler gerçekten tanınmamış bir topluluksunuz." "Hayır" dediler. "Biz sana, onların hakkında kuşkuya kapıldıkları şeyle geldik. Sana gerçeği getirdik, biz şüphesiz doğru söyleyenleriz. Hemen aileni gecenin bir bölümünde yola çıkar, sen de onların ardından git ve sizden hiç kimse arkasına bakmasın; emrolunduğunuz yere gidin." Ve onlara şu emri verdik: "Sabaha çıkarlarken onların arkası mutlaka kesilecektir." (Hicr Suresi, 62-66)

Şehir halkının azgınlığının son noktaya varmasıyla beraber Allah, meleklerin yardımıyla Hz. Lut'u kurtardı. Sabah vakti de, kavmin üzerine Hz. Lut'un uyardığı azap gönderildi:

Derken, tan yerinin ağarma vaktine girdiklerinde onları (o korkunç ve dayanılmaz) çığlık yakalayıverdi. Anında (yurtlarının) üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş taş yağdırdık. Elbette bunda 'derin bir kavrayışa sahip olanlar' için gerçekten ayetler vardır. O (şehir de) gerçekten bir yol üstünde (hâlâ) durmaktadır. (Hicr Suresi, 73-76)








Doğumu Kolaylaştıran Çekme Hareketi

"Derken doğum sancısı onu bir hurma dalına sürükledi. Dedi ki: "Keşke bundan önce ölseydim de, hafızalardan silinip unutuluverseydim." Altından (bir ses) ona seslendi: "Hüzne kapılma, Rabbin senin alt (yan)ında bir ark kılmıştır. Hurma dalını kendine doğru salla, üzerine henüz oluşmuş-taze hurma dökülüversin." (Meryem Suresi, 23-25)

Günümüz tıp bilgileri göstermektedir ki, doğum sırasında bir cismin çekilmesi, bebeğin doğum kanalından aşağıya doğru hareket etmesini kolaylaştırmaktadır. Çekme sırasında kullanılan kaslar, bebeğin rahim dışına itilmesini sağlayan kaslar ile aynıdır. Bunu sağlamak için tavana asılmış bir ip veya destek bir kola asılma, doğum yatağının iki kenarına yerleştirilmiş kolları çekme veya bir başka kişinin elinden tutup çekme gibi yöntemler kullanılmaktadır.

Bunun için "squat bar" denilen, doğum esnasında yataklara monte edilen ters U şekilli bir bar kullanılmaktadır. Bu barın çekilmesi bebeğin rahim dışına itilmesi aşamasını kolaylaştırmakta, doğum kanalının derinliğini kısaltmakta, rahim ağzını genişletmekte ve doğum esnasında kullanılan pek çok alet ve tekniğe olan ihtiyacı azaltmaktadır.

Bu destek barı, annenin kendisini yukarı doğru çekerek çömelme hareketi yapmasına yardımcı olmaktadır. Bebeğin itilmesi esnasında da annnenin sabit kalmasını sağlar. Bu pozisyonda bebeği doğum kanalından hareket ettirmek için gerekli olan kas kuvveti için minimum güç harcanır.

Böylece leğen kemiklerine maksimum basınç, minimum kas kuvveti ile sağlanmış olur. Ayrıca leğen kemikleri açılarak, bebeğin geçişi için %30 oranında daha fazla yer sağlar. Uzanarak çekme hareketi ile, vücudun itiş gücü en üst düzeye çıkar ve bebeğin doğum esnasında düzgün dönüşünü sağlar.

Hz. Meryem'e de Allah'ın meleği aracılığı ile hurma dallarını kendine doğru sallamasını bildirmesi son derece hikmetlidir. Ayette geçen huzziy kelimesi "hızlıca sallamak, silkelemek, hareket ettirmek, sarsmak" anlamlarına gelmektedir. Hurmanın doğumu kolaylaştırıcı ve besleyici öneminin yanı sıra, dalları silkelemek üzere çekilmesi, dallara uzanılması da ayrıca doğumu kolaylaştırıcı hareketlerdir. Günümüzde uygulanan bu teknik, Allah'ın Hz. Meryem'i rahmetiyle desteklediğinin, Kuran'ın herşeyin bilgisine sahip Yüce Rabbimiz'in vahyi olduğunun delillerinden biridir.. .





HÜCRELERDEKİ KALİTE KONTROL SİSTEMİ


Bir fabrikada hatalı bir üretim yapılırsa bozuk olarak çıkan ürün piyasadan toplatılır, ürünün üretiminden vazgeçilir veya hatalı kısmı düzeltilip yeni şekliyle tekrar üretime geçilir.



Peki, bir fabrika gibi çalışan vücudumuzun herhangi bir kısmında hatalı bir üretim olursa ne olur?


Vücudumuzda hatalı üretim yapılmasını engelleyen bir mekanizma var mıdır?

Vücudumuzun en küçük parçası olan hücredeki üretim sistemini, dünyada henüz benzeri tesis edilememiş, son derece ileri teknolojiyle çalışan hayali bir fabrikaya benzetebiliriz. Bu hayali fabrika, çok sayıda gelişmiş birimlerden oluşan ve her birimde farklı teknolojik ürünler üreten dev bir tesistir. Yöneticiler, mühendisler, işçiler, kısacası bütün personel, görevlerini en mükemmel şekilde yerine getiren üstün nitelikli robot ve bilgisayarlardan oluşmuştur. Bu organizasyonu sağlamak için birçok denetleme sistemi ve emir-komuta zinciri kurulmuştur. Her bölüm kendisinden istenen parçayı üretir. Üstelik üretim, benzerlerine ancak bilim kurgu filmlerinde rastlayabileceğimiz düzeyde bir titizlikle yapılır. Şimdi hücrede özenle yürütülen bu kontrol sisteminin nasıl çalıştığını inceleyelim.

Birbirlerinin Görevlerini Üstlenen Proteinler

Hücreler birbirlerinden haberdar olmadan görevlerini yerine getiremezler. Bunun için özelleşmiş proteinler görev yaparlar. Bilim adamları  proteinlerin  birbirlerinin üretilmesini düzenlemede etkili olduklarını ve birinin mutasyona (zararlı bir değişim) uğraması durumunda diğerinin şaşırtıcı derecede üretimini arttırarak diğerinin görevini de üstlenmeye çalıştığını keşfetmişlerdir. Bu mükemmel görev üstlenme sistemi sağırlık üzerine yapılan bir çalışma sırasında ortaya çıkmıştır: 

İşitme duyusu için iç kulak salyangozunda bulunan sağlıklı tüy-hücrelerine gereksinim vardır. Bu tüy hücrelerinin oluşumu için ise iki protein gerekmektedir. Bu iki protein  “Connexin 26”, “Connexin 30” adını taşır. Connexin 26 ve Connexin 30 bir araya gelerek hücreden hücreye iletişimi sağlamak için aynı zamanda  “Gap Junction” adı verilen küçük köprüler kurarlar. Eğer bu köprüler olmazsa duyma işlemi gerçekleşmez. Peki, bu iki proteinden biri mutasyona uğrayarak zarar görürse ne olur?

Bu durumda sonuçun sağırlık olması gerekirdi.  Fakat yapılan araştırmalar  Connexin 30’un olmadığı durumlarda bile Connexin 26’nın tek başına bu köprüyü kurmaya çalıştığını göstermiştir. Nitekim bilim adamları Connexin 26’yı hücreye fazla ürettirerek işitmede önemli bir nokta olan köprünün oluşmasını sağlamışlardır. Fareler üzerinde yapılan deneylerde Connexin 26 tek başına köprü kurabilmiş ve haberin iletilmesini sağlayabilmiş yani sağır farelerde duyma bu yolla tamamen düzeltilmiştir. Kuşkusuz bu durum geleceğin tıp dünyası için de umut vaad etmektedir. Çünkü bu yöntemle sağırlık tedavi edilebilecektir. Hatta bu beraberliğin göz merceğinde de bulunması pek çok göz rahatsızlığının belki de körlüğün bile tedavi edilebilmesini sağlayacaktır.

Rahman ve Rahim olan Allah, insanı ve tüm diğer canlıları kusursuzca işleyen sistemlerle yaratmıştır. İnsan vücudunda herşey mükemmel bir düzene sahiptir. Kuran’da da bildirildiği gibi Allah “…herşeyi yaratmış, ona bir düzen vermş, belli bir ölçüyle takdir etmiş”tir. (Furkan Suresi, 2)

Hasarlı Üretim Olduğunda İmdat Çağrısı

Üretim için; bir fabrikaya, üretimin nasıl yapılacağına dair bilgiye ve ham maddeye ihtiyaç vardır. Bir şehre benzeyen hücrede de protein üreten bu fabrika ribozom; bilgiyi getiren, DNA’dan bilgi taşıyan molekül mRNA; ham madde taşımacılığını yapan molekül tRNA; ham madde ise amino asittir. Fabrikada protein üretilirken, ham madde taşıyan tRNA’ların zamanında amino asidi bırakmaları gerekir. Bunun için de özel moleküller tRNA’dan amino asidi kopartırlar. Eğer bu kopartma işlemi doğru yapılamazsa, eksik malzemeyle hatalı protein üretilmiş olur. İşte, DNA’daki bilgiler kullanılarak protein üretilirken denetlemede görev alan enzimlerden biri olan “Aminoaçil tRNA sentetaz” adındaki özel bir molekül bu bilgilerin doğru aktarılmasını denetler.

Denetleme işlemi yapılamasaydı yaşamsal fonksiyonumuz nasıl etkilenirdi?

Eğer denetleme bozulursa, protein üretilirken yanlış bir bilgi aktarılır ve protein yanlış üretilir veya hiç protein üretilememiş olurdu. Proteinin yanlış üretilmesi veya üretilmemesi ise hücrenin içinden çıkılamaz derecede karmaşık bir hale gelmesine sebep olurdu. Üretilen yanlış proteinler, hastalıklara sebep olabilir, sinirsel hasarlar oluşabilir veya hücre ölebilirdi. Hücre ölümü ise zincirleme reaksiyonlar oluşturarak ölümcül hastalıklara sebep olabilirdi.

Bilim dünyasının ortak kanaatiyle, insanoğlunun bugüne kadar karşılaştığı en kompleks yapı ünvanını koruyan hücre, hala keşfedilmemiş pek çok sırrı içinde barındırmakta ve Yüce Allah’ın yaratış sanatının, üstün aklının delillerinden birini oluşturmaktadır.

Denetlemeyi Yapan Hücreler Değil, İlmin Yegane Sahibi Olan Allah’tır

Bir hücrenin denetleme mekanizmasının olmaması hücrede oluşabilecek hataların kontrol edilememesi anlamına gelir. Hücredeki hataların denetlenememesi ise hayati bir durum oluşturur. Çünkü hata düzelmezse mutasyonlar oluşur. Mutasyonlar down sendromu (mongolizm), albinizm (deriye, saça ve gözlere renk veren melanin pigmenti yokluğundan ya da azlığından kaynaklanan bir genetik hastalık), cücelik gibi zihinsel ya da bedensel bozuklukların veya kanser gibi hastalıkların ortaya çıkmasına neden olan, hücreyi tahrip edici etkilerdir. Elbette zararları sadece insanları sakat bırakmak ya da hasta yapmakla sınırlı değildir. Aynı zamanda hücrenin ölümünü kaçınılmaz hale getirirler ve sonuçta insan yaşamını da tehdit edecek boyuta ulaşabilirler.

Bu durumda yaşamsal fonksiyonlarımızı sürdürebilmemiz ve hastalanmamamız için vücudumuzdaki 100 trilyon hücrenin her birinin ayrı ayrı olağanüstü bir organizasyonla çalışmasının gerektiği açıktır. Oysa hücrelerin her biri bir atom yığınıdır. Peki bu atom yığınlarının karmaşık ve farklı işlemleri kusursuz ve mükemmel olarak organize edebilecek bir akılları var mıdır? Elbette yoktur. Hücrelerdeki bu akıl, onları bu işleri yapacak şekilde programlanmış olarak var eden Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah’a aittir.  Kuran'da Yüce Allah'ın tüm varlıklar üzerindeki hakimiyeti şöyle haber verilmiştir:

“Ben gerçekten, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. O'nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur. Muhakkak benim Rabbim, dosdoğru bir yol üzerinedir (dosdoğru yolda olanı korumaktadır.)” (Hud Suresi, 56)




 


www.yaratilis.com








Masum çocukların öldürülmesi

…Muhammed ümmetinden masum bir çocuk öldürüldüğünde, gökten bir melek 'hak onda (Hz. Mehdi'de) ve onun yanında olandadır' diye haykırır. (Sabban İsafur Ragibin, s. 154)

Ahir zamanın önemli alametlerinden biri de masum çocukların öldürülmesidir. Bu durumun örnekleri özellikle son yıllarda yaşanan savaş ve çatışmalarda yoğun olarak görülmektedir. Afrika ülkelerinde yaşanan kimi iç savaşlarda küçük çocukların savaşmaya mecbur bırakılmaları ve acımasızca katledilmeleri bu örneklerden biridir. Çocukların yoğun olarak hedef alındığı yerlerden biri de Filistin topraklarıdır. 2002-2003 yılları içinde Filistin'de 500'den fazla çocuk, İsrail askerlerinin kurşunlarına hedef olup hayatını kaybetmiştir. Irak Savaşı sırasında da doğumevleri vurulmuş, pek çok çocuk ölmüştür.
 




Hürriyet, 03 Nisan 2003, "Doğumevine bomba düştü"
 Radikal, 27 Eylül 2002 , "Bir nefes zehir"



 




Hazreti Hızır Halk Arasında


Hızır Aleyhisselam, İslam alimlerinin büyük çoğunluğunun görüşlerine göre peygamber olması kuvvetle muhtemel olan, hikmet ve ilim sahibi mübarek bir şahıstır.

Hadislerde yer alan bilgilere, İslam âlimlerinin çeşitli açıklamalarına ve İslam tarihi kaynaklarına göre, Hz. Hızır dönem dönem peygamberlere ve Allah'ın salih kullarına yardımcı ve destekçi olmuştur.

Kuran-ı Kerim'de Hz. Musa'nın Hz. Hızır ile buluştuğu, kendisiyle beraber bir yolculuğa çıktığı ve Rabbimiz'in Hz. Hızır'a vahyettiği ilimden faydalanmak istediği bildirilir.

Bu filmde Rabbimiz'in, Bakara Suresi' 231. ayetinde bildirdiği "... Allah'ın size verdiği nimeti ve size öğüt olarak indirdiği Kitab'ı ve hikmeti anın..." hükmü gereği, Hz. Musa ve Hz. Hızır kıssasının bazı hikmetleri üzerinde durulmuştur.

Burada unutulmaması gereken çok önemli bir nokta vardır: Ayetlerde bildirilen bu hikmetleri anlamaya ve her an yaşamaya çalışmak, aynı zamanda insanlara da anlatmak, tüm Müslümanlar için bir sorumluluktur. Yüce Rabbimiz Kuran'da şu şekilde buyurur:

Andolsun, onların kıssalarında temiz akıl sahipleri için ibretler vardır. (Bu Kur'an) düzüp uydurulacak bir söz değildir, ancak kendinden öncekilerin doğrulayıcısı, her şeyin 'çeşitli biçimlerde açıklaması' ve iman edecek bir topluluk için bir hidayet ve rahmettir. (Yusuf Suresi, 111)

















ATNALI YENGECİ


YAŞ:                300 milyon yıl

DÖNEM:            Karbonifer

BULUNDUĞU YER:    Crock Hey Maden Ocağı, Lancashire, İngiltere














Eklembacaklılar filumuna dahil olan at nalı yengeçleri, Chelicerata (kelikeserliler) alt filumuna dahildirler ve örümcekler ve akrep familyalarına daha yakındırlar. Resimde görülen 300 milyon yıl yaşındaki at nalı yengeci fosili, Yaratılış'ın açık bir gerçek olduğunu, evrimin hiçbir zaman yaşanmadığını bir kez daha teyit etmektedir.


YAŞAYAN ÖRNEĞİ









www.ehlisunnetinonemi.com

Peygamberimiz (sav)’in sünneti, Kuran’ın bir açıklamasıdır ve Kuran’da Resule uyulması emredilmiştir. Yüce Allah (cc), ümmeti Kuran'a itaatle yükümlü kılmış ve aynı zamanda Resulullah (sav)'e itaati de farz kılmıştır. Sünnet, Kuran’dan ayrı değildir.

Sünnet; son ilahi kitap Kuran’ın Allah (cc)'ın elçisi Hz. Muhammed (sav) tarafından ortaya konmuş yorumudur.

Bu dönemde Peygamberimiz (sav)'i desteklemek ancak Kuran'a tam tabi olmakla ve ehl-i sünnet itikadına, Kuran ahlakını onun gösterdiği çabanın bir benzeri ile tüm dünyaya yaymaya çalışmakla, ahlakça ve tavırca gücünün yettiğinin en fazlasıyla ona benzemek için gayret etmekle olacaktır. Böyle bir tavır gösterildiği takdirde Allah (cc)’ın Peygamberimiz (sav)'e yardım ettiği gibi, ona destek olanlara da yardım etmesi ve yollarını açarak, onlara başarı vermesi umulur.











Masaüstü Görünümü