Harun Yahya

RAMAZAN 2008, 22. GÜN











Kendilerine yara isabet ettikten sonra, Allah ve elçisinin çağrısına icabet edenler, içlerinden iyilik yapanlar ve sakınanlar için büyük bir ecir vardır. Onlar, kendilerine insanlar: “Size karşı insanlar topla(n)dılar, artık onlardan korkun” dedikleri halde imanları artanlar ve: “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir” diyenlerdir. (Al-i İmran Suresi, 172-173)















  “Müslüman müslümanın kardeşidir, ona zulmetmez, onu yalnız da bırakmaz, onu tahkir de etmez, hakir de görmez.
Takvanın yeri gönüldür”.
(Mehmed Zahid Kotku, Hadislerle Nasihatlar, Cilt 1, s.100)









Resulullah (sav)’ın Yolu İslam Dünyası İçin Bir Nurdur


“Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır.” (Araf Suresi, 157)

Sonsuz rahmet sahibi olan Allah, Kuran ile insanlara doğruyu yanlıştan ayıracak, onları karanlıklardan aydınlığa çıkaracak bir yol göstermiştir. Tüm iman edenler için Kuran’ı okuyup anlamak ve eksiksiz olarak yaşamlarına geçirmek son derece önemli bir sorumluluktur ve her mümin bu konuda büyük bir titizlik gösterir. Müminlerin bu önemli görevi yerine getirebilmelerine vesile olan en büyük kolaylık ve rahmet ise Peygamber Efendimiz (sav)’in değerli sünnetleridir.

İslam dini Rabbimiz'in "...Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı seçip-beğendim...” (Maide Suresi, 3) ayetiyle de bildirdiği üzere "son hak din”dir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) ise, Allah'ın "Andolsun, sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için Allah'ın Resûlü'nde güzel bir örnek vardır" (Ahzap Suresi, 21) ayeti ile ahlakını tüm insanlara örnek gösterdiği mübarek bir insandır.
 
Yüce Allah'ın seçtiği ve kendisine Kuran'ı indirdiği Peygamberimiz (sav); imanı, takvası ve ilmi ile tüm insanlara örnektir. Sabrı, tevekkülü, cesareti, Allah'a bağlılığı ve yakınlığı, adaleti, müminlere olan merhameti, sevgisi ve şefkati, feraseti ve basireti ile üstün bir ahlaka sahiptir. Peygamberimiz (sav)'in derin imanının önemli alametlerinden olan bu özelliklerini, Allah'a gönülden itaat eden müminler örnek alırlar. Çünkü, Kuran ahlakını öğrenmek ve yaşamak isteyenler için Peygamberimiz (sav)'in uygulamaları ve sünnetleri çok değerli birer rehberdir.

Peygamberimiz (sav)'in İslam'daki Yerini Doğru Anlamanın Önemi

Hz. Muhammed (sav)'in sünnetine gerekli önemi vermeyenler, bu kutlu peygamberimizin İslam dinindeki yerini anlayamamışlardır. Elçinin üzerine yüklenen görev, hiçbir ayrıntıyı gözden kaçırmayan bir sorumluluk bilincini gerektirmektedir. Bu yüzden Peygamberimiz (sav), ticaretten sağlığa, sosyal dayanışmadan eğitime kadar sayısız konuda bizi bilgilendirmiştir. Peygamberimiz (sav)'in sünnetindeki en belirgin özellik, kolay olmasıdır. "Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız. Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz." (Buhari) hadisi bu gerçeği ifade etmektedir. Hz. Muhammed (sav)'in hanımı Hz. Ayşe ise O'nun, ashabına daima kolaylıkla üstesinden gelebileceği amelleri emrettiğini ifade etmiştir. Bu yüzden Peygamber Efendimiz (sav)'in sünneti her insanın uygulayabileceği kolaylıktadır. İslam dünyasındaki geri kalmışlığın esas sebeplerinden biri Allah'ın kitabından ve Peygamberimiz (sav)'in sünnetinden ayrılmış olunmasıdır. Müminler, aynı peygamberin ümmeti olmanın bilinci ile O'na layık bir ümmet olmaya çalıştıkları zaman İslam coğrafyasındaki istikrarsızlığın sona ermesi beklenebilir. Bu yüzden Müslümanların tek çıkış yolu, Allah'ın kitabına ve Peygamberimiz (sav)'in sünnet-i seniyyesine sımsıkı sarılmaktır.





Resule İtaat, Allah'a İtaattir

Yüce Allah'ın gönderdiği her elçi, Allah'ın emir ve yasaklarının tebliğini yapar, Allah'ın sözlerini iletir. Allah, bu kutlu insanlara tabi olmayı emreder. Yüce Allah, ayetinde, kendi dinini tebliğ etmesi için gönderdiği peygamberlere itaatin, Kendisi'ne itaat etmek olduğunu şöyle bildirmektedir:

"Kim Resule itaat ederse, gerçekte Allah'a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse, Biz seni onların üzerine koruyucu göndermedik." (Nisa Suresi, 80)

Ayrıca Rabbimiz, müminlere, anlaşmazlığa düştükleri konularda kendilerine yol gösterici olarak, Kuran'ı ve Peygamberimiz (sav)'in sünnetlerini almalarını emretmiştir. Yüce Allah'ın, Kuran-ı Kerim'de bu konu ile ilgili olarak bildirdiği ayet şöyledir:

"Hayır, öyle değil. Rabbine andolsun. Aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp, sonra senin verdiğin hükme içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar." (Nisa Suresi, 65)

Gerçek sünnet, Kuran'ın hayata geçirilmesidir. Bu yüzden, Kuran'ın hayata geçirilmiş şekli olan Peygamberimiz (sav)'in sünneti konusunda, mümin erkek ve kadınlar için herhangi bir tevil getirme ve itaatsizlik etme hakkı yoktur. Yüce Allah başka bir ayette de şöyle buyurmaktadır:

"Allah ve Resulü, bir işe hükmettiği zaman, mümin bir kadın ve mümin bir erkek için, o işte, kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resulü'ne isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır." (Ahzab Suresi, 36)

Müslümanların Peygamber Efendimiz (sav)'e Duydukları Derin Sevgi 

Hüküm ve hikmet sahibi olan Rabbimiz, yeryüzündeki elçisine duyulan sevginin Kendisi'ne duyulan sevgiye de bir ölçü olacağını "De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın." (Al-i İmran Suresi, 31) ayetiyle bildirmiştir. Bu yüzden, Allah'a itaatin göstergelerinden birisi, Resulullah (sav)'in sünnetine uymaktır. Hiçbir mümin Resulullah (sav)'e itaati terk edemez. Peygamber Efendimiz (sav) sünnete uyanları şu şekilde müjdelemektedirler:

"Kim, sünnetimi ihya ederse, beni ihya etmiş olur. Kim beni ihya ederse cennette benimle beraberdir." (Tirmizi)

Allah'ın Kuran-ı Kerim'de "…Sen büyük bir ahlak üzerindesin" (Kalem Suresi, 4) ayetiyle övdüğü Resulullah (sav)'in söz ve davranışları, insanlar için en iyi örneği teşkil etmektedir. İnsanlık, Hz. Ayşe'nin "Onun ahlakı Kuran'dan ibarettir" dediği Resulullah (sav)'i örnek almadığı takdirde, güzel ahlaktan uzak kalacağı gibi, dünya ve ahiret saadetini de elde edemeyecektir. Sünnet-i seniyeyi terk edenler, büyük bir sevabı kazanamayacaklar, hesap gününde Resullullah (sav)'in şefaatinden de mahrum kalacaklardır. (En doğrusunu Allah bilir)

Peygamber Efendimiz (sav) Müminlerin Yol Göstericisi ve Velisidir

Allah'ın "…ancak O, Allah'ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur." (Ahzab Suresi, 40) ayetiyle bildirdiği gibi, insanlar için son peygamber olarak gönderdiği, en son hak kitabını vahyettiği, güzel ahlakı, takvası, Allah'a olan yakınlığı ile insanlara örnek kıldığı Pegamberimiz (sav), müminlerin velisidir. Allah, "Gerçek şu ki, Biz senin üzerine 'oldukça ağır' bir söz (vahy) bırakacağız" (Müzzemmil Suresi, 5) ayetiyle haber verdiği üzere son peygamber olan Hz. Muhammed (sav)'e önemli bir sorumluluk vermiştir. Peygamberimiz (sav) ise, Allah'a olan güçlü imanı ile Allah'ın kendisine verdiği sorumluluğu en güzeliyle yerine getirmiş, insanları Allah'ın yoluna, hidayete davet etmiş ve tüm inananların yol göstericisi ve aydınlatıcısı olmuştur.

Ahlakına Özenilmesi  Gereken Kişi, Peygamber Efendimiz (sav)'dir
Peygamberimiz (sav)'i görmemiş olmak, O'nun ahlakını yaşamakta gevşeklik gösterilmesine hiçbir zaman gerekçe olamaz. Kuran ayetlerinden ve hadis-i şeriflerden, güzel tavırlarını, konuşmalarını, gösterdiği güzel ahlakı tanıyarak, O'nu örnek almalı, ahirette bu mübarek insanla yakın bir dost olabilmek için elimizden gelen çabayı en fazlasıyla göstermeliyiz.

Günümüzde insanlar, özellikle de bazı gençler, birçok insanı kendilerine örnek almakta, onların tavır ve konuşmalarına, üsluplarına, giyim tarzlarına özenmekte, onlar gibi olmaya çalışmaktadırlar. Ancak bazı gençler tarafından örnek alınan bu insanların büyük bir çoğunluğu doğru yolda olmadıkları gibi, tavır ve ahlak güzelliğine de sahip değildirler. Bu nedenle, insanları doğru olana, en güzel ahlak ve tavra özendirmek önemli bir sorumluluktur.

Bir Müslümanın, tavrına ve ahlakına özenmesi, benzemek için çaba göstermesi gereken kişi ise, kuşkusuz Hz. Muhammed (sav)'dir.
 

http://www.hazretimuhammed.org/






Firavun’un Yakın Çevresine Pek Çok Felaket Gelmiştir


Firavun ve yakın çevresi kendi çok tanrılı sistemlerine, putperest inanışlarına, yani "atalarının dini"ne öylesine koyu bir taassupla bağlanmışlardı ki, hiçbir şekilde bundan dönmeyi göze almıyorlardı. Hz. Musa'nın getirmiş olduğu mucizeler dahi onları batıl inançlarından döndürmemişti. Üstelik bunu açıkça ifade ediyorlardı. Şöyle demişlerdi:

Onlar: "Bizi büyülemek için mucize (ayet) olarak her ne getirirsen getir, yine de biz sana inanacak değiliz" dediler. (Araf Suresi, 132)

Bu tutumlarının karşılığında Allah, onlara dünyada da bir azap tattırmak için ayetin ifadesiyle "ayrı ayrı mucizeler" (Araf Suresi, 133) olarak felaketler yolladı. Bunlardan ilki kuraklık ve dolayısıyla elde edilen ürünlerin azalmasıydı. Konuyla ilgili Kuran ayeti şöyledir:

Andolsun, Biz de Firavun aile (çevre)sini belki öğüt alıp düşünürler diye yıllar yılı kuraklığa ve ürün kıtlığına uğrattık. (Araf Suresi, 130)

Mısırlılar tarım sistemlerini Nil Nehri'ne dayandırmışlardı ve bu sayede doğal şartların değişimi onları etkilemiyordu. Ancak Firavun ve yakın çevresinin Allah'a karşı büyüklenmesi ve Allah'ın peygamberini tanımaması sebebiyle kendilerine beklenmedik bir felaket gelmişti. Çeşitli sebeplerle Nil'in seviyesinde büyük bir düşüş yaşanmış ve nehirden çıkan sulama kanalları yeterli miktarda suyu tarım arazilerine taşıyamamıştı. Aşırı sıcaklar da ürünlerin kurumasına sebep olmuştu. Böylece, Firavun ve önde gelenler hiç beklemedikleri bir yönden, çok güvendikleri Nil Nehri'nden kaynaklanan bir felaketle karşılaştılar. Bu kuraklık, kendi kavmine "Ey kavmim, Mısır'ın mülkü ve şu altımda akmakta olan nehirler benim değil mi? Yine de görmeyecek misiniz?" (Zuhruf Suresi, 51) diye seslenen Firavun'u da en güzel biçimde yalanlıyordu.





Fakat ayette de belirtildiği gibi, "öğüt alıp düşünmeleri" gerekirken, bu olanları Hz. Musa'nın ve İsrailoğulları'nın getirdiği bir uğursuzluk olarak kabul ettiler. Batıl inançları, isyankar olmaları ve atalarının dinine çok bağlı olmaları sebebiyle böyle bir düşünceye saplanmışlardı. Bu ahlaklarından ötürü yıllar yılı büyük sıkıntılar çekerek yaşadılar. Allah, birçok felaket göndererek Mısır Halkı'nı uyardı. Bu felaketler Kuran'da şöyle bildirilmiştir:

Bunun üzerine, ayrı ayrı mucizeler (ayetler) olarak üzerlerine tufan, çekirge, buğday güvesi, kurbağa ve kan musallat kıldık. Yine büyüklük tasladılar ve suçlu-günahkar bir kavim oldular. (Araf Suresi, 133)







DÜNYA'NIN GEOİT ŞEKLİ

Bundan sonra yeryüzünü serip döşedi. (Naziat Suresi, 30)

Yukarıdaki ayette "serip döşedi" olarak çevrilen "deha" kelimesi, yaymak anlamına gelen "dahv" kelime kökündendir. Dahv kelimesi, döşemek, düzeltmek anlamlarına gelse de, taşıdığı anlam bakımından basit bir döşeme fiili değildir. Çünkü bu kelimede, yuvarlak olarak düzeltmek, döşemek fiillerini tarif etmek için kullanılmaktadır.

Dahv kelimesinden türeyen diğer kelimelerde de yuvarlaklık anlamı mevcuttur. Örneğin çocukların topu yerdeki bir çukura düşürmeleri, taş atıp çukura düşürme yarışları, cevizle oynanan oyun hepsi dahv kelimesiyle ifade edilmektedir. Devekuşunun yuva yapmasına, yatacağı yerdeki taşları temizlemesine, yumurtladığı yere ve yumurtasına da bu köklerden türemiş kelimeler kullanılır.

Nitekim Dünya'nın şekli de bir yumurtayı andırır şekilde yuvarlaktır. Dünya'nın kutuplardan basık küresel şekli, geoit olarak ifade edilmektedir. Bu bakımdan ayette "deha" kelimesinin kullanılması, Allah'ın Dünya hakkında verdiği önemli bir bilgiyi içermektedir. İnsanların yüzlerce sene Dünya'nın şeklinin düz olduğunu düşünmeleri ve gerçek şeklinin ancak teknolojik imkanlar neticesinde anlaşılması, Kuran'ın Allah'ın vahyi olduğunun önemli delillerinden biridir.




Allah’ın Rahmetini Müjdeleyen Rüzgarlar


Rabbimiz, yeryüzündeki her detayı canlı yaşamının sürekliliğini sağlamak için özel olarak yaratmıştır. Yaşamımız boyunca birçok kez tanık olduğumuz rüzgarlar da, canlı yaşamı için büyük önem taşıyan Yaratılış delillerinden biridir. Kuran’da “Rahmetinin önünde rüzgarları bir müjde olarak gönderen O'dur…” (Araf Suresi, 57) ayetiyle müjde verici özelliği haber verilen rüzgarın oluşumu ve yeryüzündeki birbirinden farklı birçok etkisi, bu atmosfer olayının bizlere verilen önemli bir nimet olduğunu gözler önüne sermektedir.

Rüzgarların Oluşumu

Havanın ısınması, ısınan kütlenin genişlemesine, dolayısı ile harekete geçerek yükselmesine neden olur. Ancak yükselen hava kütlesi atmosferin dışına çıkamayacağından, önce dikey yönde sonra da yatay yönde hareket eder. İşte bu noktada havanın ısınıp kütlesel olarak yer değiştirmesi, basıncın oluşmasına neden olur. Ancak atmosferin yaptığı basınç dünyanın her yerinde aynı değildir çünkü yerçekimine, sıcaklığa ve bulunulan yerin yüksekliğine bağlı olarak değişir. Bu şekilde yüksek ve alçak basınç merkezleri oluşur.
Atmosferdeki yüksek basınç alanları tepelere, alçak basınç alanları ise çukurlara benzetilebilir. Hava akıcı olduğundan, çekimin etkisi altında yüksek basınç alanlarından alçak basınç alanlarına doğru, sanki yamaçlardan akan su gibi hareket eder ve rüzgarları meydana getirir.




 
RÜZGARIN BİLİNMEYEN HİKMETLERİ NELERDİR?

1. Hava Sıcaklığını Dengeler



Karalar ve denizler arasındaki ısınma ve basınç farkından doğan kısa süreli rüzgarlardan olan ve sıcak mevsimde görülen meltemler, sıcaklığa etki eden rüzgarlardandır. Hava sıcaklığının yüksek olduğu öğle saatlerinde, kara çok fazla ısındığı için basınç alçalır. Bu şekilde yüksek basınç merkezi olan denizden alçak basınç merkezi olan karaya doğru esen rüzgar havayı serinletir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, Yüce Allah'ın bir hikmeti olarak bu rüzgarın sıcak mevsimde ve günün sıcak saatlerinde denizden eserek havayı serinletmesidir. Geceleri ise hava zaten serin olduğundan daha fazla serinlemesine gerek yoktur. Bu nedenle mekanizma tersine dönerek işler. Ülkemizin Ege kıyılarında yer alan İzmir'de yaz aylarında esen imbat, bu rüzgar tipine örnek olarak verilebilir.


Bazı rüzgarlar ise geldikleri yere göre daha sıcaktır. Bu gruptakilerin en tanınmış olanı Fön adı verilen rüzgarlardır. Söz konusu rüzgarlar, yükselen hava kütlesinin bir dağı aşarak öteki yamaçta alçalması ile oluşurlar. Bu alçalma hareketi sırasında her 100 m.'de 100 C kadar ısınır. Diğer yamaca sıcak ve kuru olarak inen bu rüzgarlar ilginçtir ki İsviçre Alplerinin kuzey yamaçları ve ülkemizin Doğu Karadeniz ve Toros dağlarının denize bakan kesimlerinde ve benzer koşullara sahip dağlık alanlarda, başka bir deyişle dünyanın serin kısımlarında eser ve buradaki sert ve soğuk iklim koşullarını yumuşatır.

2. Yağmur Yağdırır

Yüce Allah Kuran'ın birçok ayetinde, (Araf Suresi:57, Hicr Suresi:22, Furkan Suresi: 48-49, Neml Suresi:63, Rum Suresi:46, Rum Suresi:48, Fatır Suresi:9, Zariyat Suresi:1-3) rüzgarın yağmur oluşumu üzerindeki etkisini, yağmurun oluşma mekanizmasını detaylı olarak haber vermiştir.


Dünya üzerinde atmosferin genel dolaşımı içinde sürekli esen Alizeler ile Batı rüzgarları, yeryüzünün çeşitli kısımlarının iklim ve yağış özelliği üzerinde etkili olurlar. Bu rüzgarlar, nemli hava kütlelerini önlerine katarak sürükler veya havanın yükselerek soğumasına ve içinde bulunan su buharının yoğunlaşarak yağmur halinde yeryüzüne düşmesine neden olurlar.

Nitekim ortalama 300 kuzey ve güney enlemleri arasında esen Alizelerin karşılaştığı hava daima yükselerek soğur ve bu yüzden ekvatoral kuşakta bol yağış meydana gelir. Batı rüzgarları ise orta kuşaktaki karaların batı kıyılarına nemli deniz havasını getirir; buraların ılık ve yağışlı olmasını sağlar. Yüce Allah Kuran'da bulutları rüzgarların önünde sürüklediğini şöyle haber verir:

"Allah, rüzgarları gönderir, onlar da bulutu kaldırır, böylece Biz onu ölü bir beldeye sürükleriz, onunla, yeri ölümünden sonra diriltiriz. İşte (ölümden sonra) dirilip- yayılma da böyledir." (Fatır Suresi, 9)



Batı rüzgarları gibi nemli deniz havasını taşıyan diğer rüzgarlar musonlardır. Güney ve Doğu Asya ülkeleri, Gine Körfezi, Doğu Afrika, Meksika körfezi ve Orta Amerika kıyılarında etkili olan bu rüzgarlar, kara ve denizler arasındaki ısınma ve basınç farkları nedeniyle mevsimlere göre farklılık gösterirler. Yazın karaya, kışın denize doğru esen bu rüzgarlar, yazın denizden getirdikleri nemli havayı kara üzerinde bırakırlar. Bu nedenle birçok kalabalık muson ülkesinde tarımın temelini bu yaz yağışları meydana getirir.



 


3. Enerji Kaynağıdır

Rüzgar enerjisi yenilenebilir enerjiler arasındaki en gelişmiş ve ticari açıdan en elverişli enerji türüdür. Çünkü;


Tamamıyla doğa ile uyumlu olduğu için, fosil yakıtların atmosfere verdiği zehirli gazlar rüzgar türbinlerinde söz konusu değildir.


Tükenme ihtimali olmayan bir enerji kaynağı olduğu gibi, en ucuz yenilenebilir enerji kaynaklarındandır.


Uygun rüzgar alanlarında, geleneksel fosil yakıtlar ve nükleer enerji ile rahat rekabet edebilecek düzeydedir.


Maliyetleri de rüzgar teknolojisi geliştikçe ve kullanım alanları arttıkça düşmektedir.


Rüzgar türbinleri kuruldukları alanın sadece %1'ini kullanırlar, dolayısı ile kalan kısımlarda tarımsal faaliyetler yapılabilir.


Bugün dünyanın toplam teknik rüzgar potansiyeli yıllık 53.000 TW/saattir. Bu değer bütün dünyanın elektrik tüketiminin 4 katıdır. Son yıllarda rüzgar türbinlerindeki hızlı gelişim, beraberinde büyük enerji miktarlarının bu santraller tarafından üretilebileceği gerçeğini ortaya koymaktadır. Nitekim Yüce Allah Kuran'da rüzgarı Hz. Süleyman'ın emrine verdiğini ve çeşitli işlerinde bir araç olarak kullanmasına imkan sağladığını bildirmektedir. Rabbimiz Hz. Süleyman'a rüzgar enerjisini kullanan bir teknik ilham etmiş olabilir. (En doğrusunu Allah bilir.)


"Süleyman için de, fırtına biçiminde esen rüzgara (boyun eğdirdik) ki, kendi emriyle, içinde bereketler kıldığımız yere akıp giderdi. Biz her şeyi bilenleriz." (Enbiya Suresi, 81)





4. Aşılayıcı Özelliği Vardır

Rüzgarlar yağmur damlasını oluşturacak kristalleri taşıyarak bulutları, tohumlarının taşınması ile de bitkileri aşılar. Bu gerçek ayette şöyle bildirilir:

"Ve aşılayıcılar olarak rüzgarları gönderdik, böylece gökten su indirdik de sizleri suladık. Oysa siz onun hazine-koruyucuları değilsiniz." (Hicr Suresi, 22)

Rüzgarların Belli Ölçülerde Olması Neden Önemlidir?



Rüzgarlar belli ölçülerde estiği için yağmur yağan muson ülkelerinde, yağışların az yağdığı veya geciktiği yıllarda kıtlıklar olmamaktadır.


Rüzgarların Yüce Allah'ın belirlediği ölçüden daha hızlı esmesi durumunda sürekli olarak fırtınalar meydana gelirdi. Özellikle tropikal kuşakta görülen ve hızları saatte birkaç yüz km.'yi bulan sarmal hava hareketleri biçimindeki tayfunlar, yıkıcı ve tahrip edici etkisi ile büyük zararlara neden olurdu. Nitekim yakın zamanda kısa süreli de olsa ABD'nin doğusunu etkisi altına alan Isabel Kasırgası 21 kişinin ölümüne, 3.5 milyon kişinin elektriksiz kalmasına sebep olmasının yanında, sonrasında gelen su baskınlarıyla binlerce kişinin evini terk etmesine neden olmuştur.


Rüzgarlar belli ölçülerde estiği için serinletici etkileri kavurucu bir soğuğa ödnüşebilir veya çöl bölgelerinde esen Hamsin, Sirokko gibi adlar alan sıcak kurak rüzgarlar biçiminde olabilirdi. Her iki durumda da bitki yaşamı olanaksız olduğu için yeryüzünde insanların ve diğer canlıların yaşaması mümkün olmazdı.


Rüzgarın Oluşumundaki Düzen, Bir Kuran Mucizesidir


Ekvator ve kutuplar gibi aralarında çok büyük fark olan ısı ve basınç kuşaklarına rağmen, Allah'ın belli bir düzen içinde yaratışı sayesinde, Dünya çok sert rüzgarlara maruz kalmaz. Eğer kutuplar ve ekvator arasında gerçekleşecek dev hava akımı yumuşatılmış olmasaydı, Dünya yüzeyi sürekli olarak şiddetli kasırgaların yaşandığı bir ölü gezegene dönüşürdü.

Aşağıdaki ayette "tasrifir riyah" ifadesindeki "tasrif" kelimesi "birşeyi çok çevirip döndürmek, yönlendirmek, bir işe yön vermek, idare etmek, dağıtımını yapmak" anlamlarına gelir. Görüldüğü gibi rüzgar için seçilen bu kelime, rüzgarların düzen içindeki hareketlerini tam olarak tarif etmektedir. Ayrıca bu durum, rüzgarın kendi kendine gelişi güzel esmediğinin de çok açık bir anlatımıdır. Rüzgarları, insanlar için yaşamı olanaklı kılacak şekilde yöneten Yüce Allah'tır. Kuran’da bu gerçek şöyle bildirilmiştir:

"Gece ile gündüzün ardarda gelişinde (veya aykırılığında), Allah'ın gökten rızık indirip ölümünden sonra yeryüzünü diriltmesinde ve rüzgarları (belli bir düzen içinde) yönetmesinde aklını kullanan bir kavim için ayetler vardır." (Casiye Suresi, 5)


www.imanhakikatleri.com











Çöllerin Yeşertilmesi


Arabistan'da da nehirler ve bahçeler oluşmadıkça kıyamet kopmaz. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 17/22, hadis no: 8819)

Arab topraklarından nehirler ve dereler akmadıkça kıyamet kopmaz. (Ölüm, Kıyamet ve Diriliş, İmam Şarani, s. 471)

Ahir zamanda ürünlerde yaşanacak olan bolluğa işaret eden bir başka teknolojik gelişme de çöllerin yeşertilmesidir. Dünyada kara parçalarının yüzde kırk üçünü çöllerin oluşturduğu düşünülürse, bu konunun tarım teknolojisi için ne kadar büyük bir önem taşıdığı daha kolay anlaşılır. Günümüzde suyun verimsiz çöl topraklarına kadar ulaştırılmasıyla, en kurak topraklarda bile üretim yapılabilmektedir. Eğer bu yüksek teknoloji tüm çöllere uygulanırsa, kıtlığın eşiğinde olan pek çok ülke çok verimli ekim alanlarına kavuşacaktır. Elbette bunun için çok büyük bir teknoloji gerekmektedir.




 
Resimlerde Birleşik Arap Emirlikleri'nde çöllerin yeşertilmesi ve ürün elde edilmesi ile ilgili yapılan çalışmalar görülmektedir.

Çöl bölgelerinde tarım yapılabilmesi için sulama konusunun çözülmesi ve ekim yapılabilir toprakların sağlanması gerekir. Bunun için üzerinde çalışılan teknolojilerden biri bilgisayar kontrolünde yapılan sulamadır. Bu teknolojiyle su akışı doğrudan bitkilerin kök bölgelerine yönlendirilmekte, tek bir damla suyun bile israf edilmesi engellenmektedir. Her türlü suyun arıtılarak kullanıma geçirilmesi de çöl tarımında çok önemli bir yer tutar. Bunun için sel ve deniz sularının çok hızlı bir şekilde kullanıma geçirilmesi de tarım teknolojisinin temelini oluşturmaktadır. Bu şekilde çok geniş bir su kaynağı sağlanmış olacak ve ülke ekonomilerine büyük bir destek sağlanacaktır. Peygamber Efendimiz hadislerinde suyun verimli şekilde kullanılmasına da işaret etmiştir:

…ümmetin gerek iyileri ve gerekse de kötüleri, misli asla görülmemiş şekilde, pek çok nimetlere sahip olacaktır. Çok yağmur yağmasına rağmen bir damlası bile boşa gitmeyecek, toprak bir tek tohum istemeden verimli ve bereketli olacaktır. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 23)





 




Her An Her Saniye Yaşadığımız Mucizeler

Bu film boyunca tüm evrende, kendi bedeninizde ve çevrenizde her an, her saniye gerçekleşen mucizelere şahit olacaksınız.

İnsanın sadece bu filmde izleyeceğiniz olaylar üzerinde düşünmesi bile, Allah'ın insanlar üzerindeki sonsuz ihsanını, şefkatini ve merhametini anlaması için yeterlidir.

Göklerde, yerde ve bu ikisi arasında bulunan tüm kompleks sistemler insanlara hizmet için durmaksızın kusursuzca işlemektedir.

Ve her an her saniye evrenin her köşesinde ve insan bedeninde mucizevi bir uyum ve düzen yaşanmaktadır.

Allah, insanlara rahmet kapılarını sonuna kadar açmış ve onu olabilecek en güzel şekilde nimetlerle kuşatmıştır.

Her an yaşanan bu mucizeleri fark eden insanın yapması gereken ise, her bir nimet ve güzellik karşısında Allah'a sürekli şükretmektir.


















AKREP


YAŞ:                100 milyon yıllık

DÖNEM:            Kretase

BULUNDUĞU YER:
    Myanmar














Bilinen en eski akrep fosillerinden biri 320 milyon yıllıktır. Resimde fosili görülen akrep ise 100 milyon yaşındadır. 320 milyon yıl önce yaşayan akrepler de, 100 milyon yıl önce yaşayan akrepler de, günümüzde yaşayan akrepler de aynıdır. Yüz milyonlarca yıldır değişmeyen akrepler bir Yaratılış gerçeği delilidir.


YAŞAYAN ÖRNEĞİ









www.basindaharunyahya.com

Özellikle Darwinizm'i bilimsel olarak çürüten eserleri, bilim dünyasında büyük yankı uyandıran Adnan Oktar, Harun Yahya müstear ismiyle, birbirinden değerli yüzlerce kitap yazmıştır. Dünyanın dört bir yanında olağanüstü takdir toplayan bu eserler pek çok insanın iman etmesine, pek çoğunun da imanında derinleşmesine vesile olmaktadır. Adnan Oktar’ın birçok gazete ve dergide yayınlanan makalelerine bu siteden ulaşabilirsiniz.

Ayrıca gazetelerde yer alan çeşitli ilanlara da siteden kolay erişim bulacaksınız. Hızlı Menü seçeneğinden site içinde arama yapabilir, diğer sitelerde yer alan Harun Yahya sayfalarına ulaşabilirsiniz.












Masaüstü Görünümü